Toplumsal Doğa ve Uygarlık: Birinci Doğada İnsana Doğru

0Shares

Arkadaşlar bundan önceki derslerde evrenin, dünyanın ve insanın oluşumunu görmüşler. Biz anlatımımıza biraz oradan devam edeceğiz. Çünkü doğal toplumun başlangıcını oradan ele almaktayız.

İnsanlaşmanın ilk nüvelerine Doğu Afrika’da rastlanmaktadır. 20 milyon yıl önce Doğu Afrika’da ilk insanlaşma oluşmaktadır. Bu dönemde insanlaşmaya doğru varlık gösteren primatlar vardır. Yani bunlar daha tam insan olarak tarif edilemez. Tam olarak insan değildir, fakat maymun olarak da ele alınamaz. Primat insan ve maymunun ortak atasıdır. Primatın da esas olarak kökeninin bir fare türüne dayandığı belirtilmektedir. Mesela bir belgesel yapılmıştı, bu belgesel ilk primatlara doğru evrim gösteren fare türlerini konu alıyordu ve gerçekten de bakıldığında elleri, bazı biçimleri bugünkü evrim geçiren insanın el ve ayaklarına oldukça benzemekteydi. Belgeselde bu nedenle bunlara ‘kuzenlerimiz’ denilmekteydi.

Elbette ki insanın insan olma süreci oldukça uzun bir süreyi kapsamaktadır. Öyle dinlerin dediği gibi tanrı ol deyince olmamıştır. Yapılan genetik araştırmalar ve bulunan fosiller, ilk primatların yaklaşık olarak 65-55 milyon yıl öne Paleosen denilen dönemde çıktığını ortaya koymaktadır. İnsanın kökenlerine yönelik ilk bulgular Kenya’daki Turkana Gölü etrafında bulunmuştur. Uzun tarihsel evrim süreci içerisinde diğer primatlardan kopuş sağlayarak insana doğru evrim geçiren tür, ilk önce diğer primat türlerinden yaklaşık olarak 15-20 milyon yıl önce, ardından yaklaşık 14 milyon yıl önce de orangutan gibi türler de hominidae (büyük insansı maymunlar) denilen türden ayrılmışlardır. 7-7,5 milyon yıl önce homininae denilen tür (ki insana giden zinciri oluşturur) diğer türlerden, yaklaşık 6 milyon yıl önce de goril ve şempanze homo cinsine giden soy hattından ayrılmıştır. Böylelikle insanın primatlıktan keskin kopuşu yaklaşık olarak 7 milyon yıl öncesine rastlamaktadır. Eskiden mesela maymun ve insanın bir olduğu, insanın maymundan geldiği söyleniyordu, bu şekilde değildir. Fakat ikisinin kökeni primatlara dayanmaktadır. Yani insan maymundan gelmemiştir.

Jeolojinin ortaya çıkardığı verilere göre 6-7 milyon yıl öncesinde Doğu Afrika’da Kenya, Etiyopya ve Endonezya’nın buluştuğu yerde yerkabuğu şişer ve yarılır. Buna domlaşma denilmektedir. Esas olarak insan ve maymunun birbirinden keskin kopuşu bu yarılma sonucunda gerçekleşmiştir. O zamana kadar tüm primatlar ağaçlarda yaşamaktadırlar. Domlaşmayla beraber coğrafyada değişiklik olur. Bu değişiklikler, değişik bitki türlerinin oluşmasını da beraberinde getirir. Savana denilen yüksek bir bitki örtüsü oluşur. Bu savana denilen bitkilerin oluşması primatlıktan kopacak ve insanlaşmaya doğru yol alacak olan türün ağaçlardan inerek, bu bitki örtüsünün bulunduğu yerlerde yaşamasını olanak verir. Bu, yeni bir yaşam tarzının gelişmesini getirir; artık iki türün farklı gelişimini sağlar. Yani insanlaşacak olan türle maymun türü birbirinden kopar, insanın primatlıktan kopuşu gerçekleşir.

Bu süreçte ilk kez hominid denilen türün gelişmesi gerçekleşir. Hominid insanımsı anlamına gelmektedir, yani daha tam olarak insan değildir. Hominidler hem kendilerini korumak açısından hem de yiyecek bulabilmek için artık iki ayağı üzerine kalkmak zorundadır. Kendisini tam doğrultamıyor, ama iki ayağı üzerinde duruyor. Diğer taraftan da hem avlanabilmek için hem de kendisini koruyabilmek için sürekli önüne bakmak zorundadır. Bu da gözlerin yandan öne doğru kaymasını ve biçim değiştirmesini getirir. Önüne bakmak zorunda kaldığı için başı boynunun üzerine düşer. Bu da dilin arkaya kaymasını sağlar ve bu ses çıkarmasını sağlayabilecektir. Dilin arkaya kayması ses çıkarmasının, dilin gelişmesinin zeminini oluşturur. Aynı zamanda kafanın boynun üzerine oturmasıyla birlikte kafa yapısında da değişiklik olur, kafa yapısı gittikçe daha yuvarlak bir biçime kavuşur. Hominid bu biçimiyle ilk kez insanlaşmaya doğru yol alır.

Hominidlerin insana doğru ilerleyen dönüşümünün, yaklaşık olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da australopithecus denilen türden evrimleşerek gerçekleştiği dile gelmektedir. Australopithecuslara ait fosiller Afrika’da bulunmuştur ve 4 milyon yıl önceden 1 milyon yıl öncesine kadar yaşamış oldukları ortaya çıkan fosillerden anlaşılmaktadır. Bu, aynı zamanda homo habilis denilen türün ortaya çıktığı ve ilk insanlaşma evrelerinin geliştiği dönem de olmaktadır. Homo habilis de 2,5 ila 1,8 milyon yıl öncesinde yaşamış bir tür olmaktadır. Kimi araştırmacılar homo habilisin australopithecusla aynı soydan olduğunu da iddia etmektedir. Yine aynı dönemlere tarihlenen Rodolf Gölü insanı anlamına gelen homo rudolfensis gibi türlerin fosillerine de rastlanmıştır. Elbette ki bir tek bu türler değildir var olanlar, 2,5 milyon yıl öncesinden hemen hemen 15-10 bin yıl öncesine kadar dünyada pek çok farklı insan türünün ortaya çıktığı ve bu türlerin yaşam ve evrim mücadelesinde başaralı olamayıp varlıklarını sürdüremedikleri açığa çıkmıştır. Endonezya’nın Java adasında Solo Vadisi insanı anlamına gelen homo soloensis, yine Endonezya’nın Flores adasından ismini alan ve cüce bir tür olan homo floresinensis, Sibirya’nın Denisova Mağarası’nda farklı bir türe ait olan bulguların açığa çıkmasıyla homo denisova adını alan türler de diğer dile getirdiğimiz homo türleri gibi varlıklarını sürdüremeyenlerden. Özcesi; yaklaşık 2-2,5 milyon yıl önce evrimleşen homindler farklı türlere ayrışmış, bu türlerden birinin dışında diğerleri varlıklarını sürdürememiş, fakat o ilk homindler sayesinde türler zamanla Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’nın çeşitli yerlerine göç ederek bugünkü insanlığı oluşturmuşlardır.

İnsanlığın oluşum ve gelişim süreci aynı zamanda insanlığın ilk yaşam sistemi olan doğal toplum sürecinin oluşması ve yaşanmaya başlaması tarihidir. Nitekim insanın gelişim evrelerine yönelik buraya kadar anlattıklarımız, doğal toplumun tam olarak anlaşılması açısındandı. Arkadaşlar bundan önceki derslerde evrenin, dünyanın, insanın oluşumunu görmüşlerdi. Kaç aşamada insanlaşmanın tamamlandığı görülmüştü.

Doğal toplumun başlangıcını bu temelde homo habilis denilen türün ortaya çıkışıyla başlatıyoruz. Bu süreç, paleolitik süreç olarak tanımlanır. Biz doğal toplumu üç kısımda ele alıyoruz. Biri paleolitik süreç, biri mezolitik süreç, diğeri de neolitik süreç.
Önderlik insanın bu ilk insanlaşma sürecine adım atmasıyla birlikte açığa çıkan ve sonucunda oluşan toplumsallaşmayı “ikinci doğa” olarak nitelendirmektedir. Toplumu eğer ikinci doğa olarak yorumluyorsak, o halde bu ikinci doğanın oluşum ve gelişim evrelerini de, dönemleri tek tek ele alarak değerlendirebiliriz. İnsan ikinci doğaya nasıl ulaştı?

Berfîn Zîn

Devam Edecek

Attachment