Bu gün çok ağır ve hüzün dolu bir hava sarmış kampımızı. Mağaranın kapılarından içeriye girer girmez havayı solumak mümkündür. Niye mi? Sur günlüklerini okuduk. Aman Allah’ım ne kadar da zor bir acı, ne kadar sancılı ve sancısı ağır olan bir durum! Nasıl anlatılır bu yürek sancısı? Nereden ve nasıl başlanmalı bilemiyorum.
Günlükler okunmaya başlanır başlanmaz hüzün doldu okula. Okundukça okuldan mağarayı doldurdu bu hüzün. Bazılarımız hüznümüzü, gözyaşlarımızla akıtıp ifade ediyoruz, bazılarımız da gözyaşlarımızı içimize akıtarak yüzde donduruyoruz. Bir yandan birey olarak bir şey yapamamanın, o anda orada olamama mahcubiyeti, bir yandan da keşkeler ardı sıra geliyor. Belki hiç birimizden ses çıkmıyor ve belki de konuşma hakkını kendimizde bulamıyoruz. Ama “Gözler kalbin aynasıdır” denir ya, bu gerçeklik de her birimizin gözlerinde okunuyor ve baştan sona kadar okunduğunda her birimiz kendimizi orada hayal ediyor, sanki o anı yaşıyormuşuz gibi kendimizi kaptırıyoruz. Her bir arkadaş yaralanırken onunla beraber çektiği acıyı hissediyor, her bir arkadaş şehitler kervanına katılırken yoldaş kaybetmenin acısını yaşıyor ve canımızdan birer parça koptuğunu hissediyor, yüreklerimizden parçalar koptuğunu yaşıyoruz.
Ben en çok da Çiyager yoldaşı gözlerimde, yüreğimde canlandırıp hissettim. Çiyager yoldaş, 1999-2000 yıllarında örgütün legal ve illegal çalışmalarında yer almış, 2005 yılında canlı kalkan döneminde dağa gelip gerilla saflarına katılmıştır. 2006 yılında, tutkusu olduğu Zilan çizgisinde, bireyi yeniden yaratmayı hedef edinen Özel Kuvvetler Kurumuna gitti. Çiyager yoldaş gerçekten bir dakika bile kaygı yaşamadan örgütten, Önder APO’dan aldığı sorumluluk duygusuyla katıldı. Önder APO’ya, yoldaşlığa olan aşk düzeyindeki tutkusuyla yüreğini büyüttü. Bu yüzdendir ki durmadı onun hakikate olan arayışı, hakikat savaşçısı oldu. Bu yüzden kendimi Çiyager yoldaşla birlikte hissediyor ve gözlerimde canlandırıyorum. Yoldaşlarına gösterdiği sevgi ve şefkati, inancı, yarattığı güveni, düşmana karşı yaşadığı öfkeyi; ama en çok da içte yaşanılan ihanetlere karşı yaşadığı öfke duygularını hissediyor ve paylaşıyorum. Hissetmek bu olsa gerek. Fiziki olarak birlikte olmayabilirsin; ama okurken ruhen orada onlarla yaşıyorsun. Bu nasıl bir şey? Önder APO ve PKK’nin yaratmış olduğu güçtür bu.
Yaşanılanlar daha hiçbir devrimde ve dünyada yaşanılmamış, görülmemiş bir durumdur. Bu nasıl bir irade, nasıl bir inanç? Yok, yok böyle bir şey. Dünya yaşanılan irade ve inanç karşısında şoktadır, anlam veremiyor. Gencecik bedenler çok büyük bir inançla, bile bile ölümüne direniyor. Son nefesine kadar savaşılıyor ferdi silahlarla. NATO’nun 3. Ordusunun tank, toplarına karşı göğüs germiş meydan okuyor adeta fedailer. Düşmanın kendisi de bu iradeye karşı çözümsüzdür. Bu durum karşısında hüzünlendiğimiz kadar güç alıyor, kendi içlerinde yaşadıkları büyük ve üstün morallerinden de moral alıyoruz. PKK militanlığı böyle bir şey, ölüme bile giderken büyük bir moralle gidiyor, ölümle alay ediyor adeta.
Gittiler, gittiler birer birer. Tereddütsüzce vedalaşarak gittiler, yeni özgür yaşamı yaratma uğruna ölümden korkmadan, meydan okuya okuya gittiler. Çünkü unutulmayacaklarını biliyorlardı. Bunun için zafer dolu duygularla, zafere gider gibi ölüme koştular. İçiniz rahat olsun yoldaşlar, sizler asla ama asla unutulmayacaksınız. Yüreğimizde tek tek nakış edileceksiniz. Her biriniz, ülkemin çocuklarının ruhlarında yeniden yeşereceksiniz. Düşman sanmasın ki, size ve sizin şahsınızda PKK’yi bitirdiler, artık her şey bitti diye sevinmesin cellatlar. Söz veriyorum ki nasıl ki, sizler kolay yutulacak birer lokma olmadıysanız, bizler de düşmanımızın boğazında takılıp onu boğacağız. Tüm çaba ve mücadelemiz buna dönük olacak. Bunun için yaşam kararlılığımız hiçbir zaman bu kadar net olmamıştır. Zerre kadar muğlaklık hiç yaşanmayacaktır. Aynı yolun yolcuları olan yoldaşlarınız olmaya çalışanların sözüdür bu. Yüreğiniz rahat, ruhunuz şad olsun. Sizlerden güç alarak takipçi olacağımızın sözünü veriyoruz yoldaşlar. Ve tekrardan mücadele gerekçemiz olarak, yüreklerimizde hep yaşayacaksınız.
Ronya Zagros (Wan)