Ülke, ulus ve toplumsal gerçekliğimize devrimci bir müdahalenin ürünü olan ve tarihsel bir çıkışı ifade eden, ideolojik politik ve örgütsel bir gerçek olarak gittikçe derinleşen, dostun da düşmanın da saygısını kazanacak bir biçimde, kendini günümüze kadar getirmesini bilen bir Parti hareketimiz söz konusudur…
Eğer insanlar, bir halkın kaderini derinden etkileyen bir mücadelenin içinde değillerse, açık ki kişisel çıkarları için gözü kara bir çok faaliyet ve davranışlar içinde bulunabilirler. Bunun için ticaret yapabilirler. Gözü kara bir tüccar olarak çeşitli sömürü ve aldatma yöntemleriyle sermaye biriktirebilirler. Bir toprak sahibi veya ağa olarak köylüler üzerinde baskı kurabilirler. Rakiplerini ezmek, oyuna getirmek için şantaja başvurabilir, torpil ve rüşvet bir önemli araç olarak kullanabilirler. Kısacası, toplumda çok rastlanan o gemisini kurtaran kaptan mantığı ile, bireysel kurtuluş ve çıkarları için bir çok şeyle uğraşabilirler ve kimsenin buna diyebileceği bir sözü yoktur. Ancak sorun, halkların yüce özgürlük kavgasına geldi mi bu tip faaliyet, davranış ve anlayışlar bıçakla kesilir gibi kesilerek terkedilmek zorundadır.
Bunun için biz defalarca şunu belirttik; aile ocağınızda toplumsal ve ulusal gerçekliğinizden kaynaklanan olumsuzlukları bir memur, bir tüccar, sermayedar, bir toprak ağası ve küçük burjuva esnaf veya öğrenci olarak sürdürebilirsiniz; mevcut burjuva düzende, genel yasalar çerçevesinde bunlarla ve bu mesleklerle çok rahat yaşayabilirsiniz ama, söz konusu edilen, bir halkın gerçekten dokunulmaması ve her şeyin üstünde tutulması gereken ocağı ise; işte burada durmak, çok iyi düşünülmek ve atılan her adımın anlamı iyi değerlendirilmek zorundadır. Bunun için biz defalarca belirttik, halkımızın bu büyük yuvasının kutsallığı ile ve bunun değerli ilişki biçimi olan yoldaşlıkla oynanmamalıdır…
Aydın özellikleriniz, aileniz, sülaleniz, ulusal ve toplumsal yapınız ne olursa olsun ve siz kim olursanız olun, yüce bir enternasyonalizmle ve çok köklü tarihsel özgünlük, yurtseverlik talepleriyle yola çıkan bir hareketi her yönüyle berrak ve saf tutmak ve bu hareket içinde gerçekten en yüce ilişkilerle dolaşmak, yüce ahlaki ve bunun bütün gösterilerini her düzeyde temsil etmek esastır. Bu esasa bağlı kalınması bilinmelidir. Biz, bunun ötesinde, kimseye şimdiye kadar neden zafer kazanmadın diye dayatmada bulunmadık ve hesap sormadık. Ancak şunu belirtiyoruz ki; bir dürüst insansanız, namuslu ve onurluysanız, bu yeryüzünde insan soyuna yaraşır küçük bir iddianız varsa, işte bunların gereği yapılmalıdır.
Halbuki geçmişte olduğu gibi, bugün ve yarın da Parti Önderliği mücadelemizin en ağır yükünü omuzlamış en ağır sorumluluğunu taşırmak durumundadır. Buna rağmen, yine de sizler ne istiyorsanız onu belirtin ve o yardımı sunmaktan asla geri durulmayacaktır. Nasıl yaşanmak isteniyor, ne duyulmak veya düşünülmek isteniyor, bütün bunlar belirtilsin ve istekler sunulsun. Şunu hemen belirtmek gerekir ki; bu halkın hiç olmasa bir kapitalist kadar sizleri doyuracak, emeğinizin karşılığını verecek, maddi ve manevi gücü ve değerleri vardır. Bunları halkımız kendisine hizmet edenlere sunuyor ve sunmaktan hiçbir zaman teredüt etmemiştir. Ancak bunun karşılığında halkımıza saygı gösterilmesi ve onun biraz yücelerde tutulması bilinmelidir. Bu da her devrimcinin bağlı kalacağı bir esastır. Bu nedenle, kimseden çok amansız bir çalışma ortaya çıkarılması, destanlar yaratılması da istenmiyor. İstenen en asgari ve mütevaziyle halkımıza ve Partimize saygılı olunmasıdır. Bir işe yanaşılmıyorsa, en azından yapılacak olan budur; yani saygılı olunmasıdır. Bizim bir çok bireyden şu anda en azından istediğimiz ve karşılığını da beklediğimiz budur…
Parti Önderliğimiz 20 yıldır, halkımızın bu yüce ulusal ve toplumsal kurtuluş isteklerinin duyusu ile hareket etmiştir. Eksiklikler ve çekilen acılar, yoksulluklar ve karşılaşılan zorluklar ne olursa olsun, bir mabedin içinde gezilir gibi gezilmesi gereken Parti ortamında, bu zorluklarını yansıtmamıştır. Bunların hepsini güçlü iradeyle yenerek, yetersizlikleri mahkûm edip ezerek hareket etmiş ve asla bunlardan kaynaklanan etkileri, yüce özgürlük saflarına, Parti ortamına, kadro yapısına, kısacası ulusal kurtuluşun kutsal mücadele ortamına yansıtmamıştır. Parti Önderliği, 20 yıldır süren muazzam zorluklarla ve yoksulluklarla dolu mücadelesinde ne ağlamış, ne sızlamış, ne dalga geçmiş, ne açım susuzum demiş, ne de hiçbir kişisel dayatmada bulunmamıştır. Bunun da ötesinde, iyimserliğini, saygısını, sevgisini esirgememiş ve bütün bu seçkin özelliklerini etrafa dağıtmaya çalışmıştır. Bu anlamda bizi bağlayan tek bir ahlak ölçüsü vardır; bu da halkın bu yüce isteği karşısında bir insanda olabilecek olumlu özelliklerden ne varsa onu sunmaktır… Bu nedenledir ki, bu ilkenin üzerinde çok yoğun bir şekilde durmaktayız.
Halkımızın yüce özgürlük talebinden bahsetmekteyiz. Bu yüce istek için, her gün kahramanlar toprağa düşüyor. Bu kahramanlar görülmemiş çemberler içine alınıyor, on binlerce kudurgan faşist sürüsü, halka halka etraflarında çemberler oluşturuyorlar. Ancak kahramanlar direniyor. Bembeyaz kar üzerine kıpkızıl kanlarını akıtarak, bize bir miras bırakıyorlar. Şimdi biraz yürek, biraz insanlık, biraz yoldaşlık demeyeceğiz, biraz hümanizm varsa, bu kahramanların anısına hiç olmazsa saygılı olunması bilinmelidir. bu hareket halkımızın kolektif bir hareketidir, otoriter ve disiplinli harekettir. Ve herkes bu mekanizmanın bir parçası olmak durumundadır, bizim Parti tarihimiz ve Parti uğruna tüm mücadelemizin, yine Kürdistan’ın modern tarihinde ulusal kurtuluş adına yapılan eylemlerin özü budur.
Daha önceleri belirtmiştik; Parti ortamı nettir, aynı zamanda insanların özgür iradelerini, ruhlarını ve düşüncelerini konuşturabileceği bir ortamdır. Geçmişte sömürgeciliğin çok çeşitli baskı ve düzenbazlıklarıyla nefes bile alamayan, köle bile denilemeyecek kadar zift bağlamış yürekler, Partimizin özgürlük ortamında açılıyor. Zincirler parçalanıyor, diller çözülüyor, düşünceler boşalıyor ve iradesi ayaklanıyor. Ancak burada bağlı kalınması gereken bir şartı hemen hatırlatmak gerekiyor. Parti ortamımız, bir özgürlük ortamıdır diye herkes, her türlü bireysel, ailesel, sınıfsal ve ulusal olan bastırılmış duygu, buna duygu da denilemez, bunlar dürtülerdir istediği gibi konuşturma hakkına sahip değildir. Çünkü bu ortamı açan bir hareket var ve bu hareketin kendi ortamına hakim kıldığı bir ideolojisi, politikası, disiplin ve otoritesi söz konusu; buna saygılı olmak gerekir…
Hiç düşünülüyor mu, Parti Önderliği 20 yıldır bu mücadelenin içinde kendini her gün bir top gibi sıkıyor. Neden en güzel konuşmaları yapmak gereğini duyuyor, neden küçük bir imkanı bile sonuna kadar Partinin hizmetine sunmak için beynini adeta eritiyor?…
Her şeyden önce biz komünistiz; yüce eşitlik en büyük ilkemizdir. Günümüzde bu sözcüğün ne kadar kötü kullanıldığı hatırlanacak olursa, bunun da bir tanımı yapmak yararlı olacaktır. Komünistlik her türlü insani ilişkilerde, emeğe ve göreve karşılık verme, yine emek üzerinde yükselen her türlü sanat ve siyasal faaliyetle en yüce olana, en büyük saygıyı göstermektir. Eşitlikle birlikte, kişiliğin yaratıcısı inisiyatifinin en yüce değerlendirilmesinin ifadesi olarak, bu sıfatı taşıyan kişileriz biz. O halde, bu sıfat üzerinde derinliğine düşünelim. Bu sıfatı her ne kadar bugün tanınmaz hale getirmişse de, ancak özü yukarıda belirttiğimiz gibidir. Yani gelişmiş insan düşüncesinin ve insanı yüceleştirme çabasının doruk noktasıdır. İşte Partimiz bu vasıfları temsil iddiasında olan bir Partidir.
Önder Apo
30 Mart 1987