Özel savaşın araçları
Özel savaş, örgütlülüğünü gizli veya açık araçlar üzerinden yürütmektedir. Amacı, toplumu ve halkı yönetmek ve yönlendirmektir. Bunun için araçlarını ve yöntemlerini oluştururken, buna kaynaklık eden ideolojik saldırı araçlarını oluşturur. Bununla birlikte toplumun sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel ve inançsal yapısını gözler, açıklarını kullanmak üzere çelişkileri görünür kılmaya ve yönlendirmeye çalışır. Bu kapsamda psikolojik savaş, özel savaşın bir parçası olarak yaygın kullanılmaktadır.
Psikolojik savaş
Klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam ettirilmesinde, sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki edecek sonuçların alınmasında kullanılan yol olarak tarif edilmektedir. Bu anlamda toplumun, hedef kitlenin bilincine akarak onun duygusuna, düşüncesine, eylemine yön verebilme mücadelesidir. Eğer onun duygusuna, düşüncesine akabiliyorsa, kimi düşman ve hedef olarak belirliyor ve onun eylemini yönlendirebiliyorsa, orada psikolojik savaş amacına ulaşmış demektir. Askeri strateji ve taktiklerde psikolojik savaş teknikleri kullanılmaktadır. Belirli bir amaca yönelik uzun vadeli plan ve stratejilerle yapılan psikolojik savaş hem sıcak hem de soğuk savaş dönemlerinin en çok başvurulan mücadele yöntemlerinden biri haline getirilmiştir. Bununla birlikte finans kapital çağda öne geçen ve komutanlaşan paranın güvenli akışı ve dolaşımı için en fazla psikolojik savaş tekniklerinden yararlanılmaktadır.
Kapitalizmde modern yaşam tarzı ve ilişkileri hâkimiyetini liberal ve neo liberal ideoloji ile dünyanın dört bir yanına kültürel, siyasal ve sosyal boyutlarda yayabilmiştir. Liberalizmin bu başarısı, psikolojik savaşı etkili kullanması ile bağlantılıdır. Aklı yönlendirme, bilinçaltı ile oynama, alışkanlıkları kişilik özelliklerine dönüştürme, ruh ile beden ve akıl ile duygu arasında boşluk oluşturma, parçalama, insanın bütünlüğünü bozma gibi yıkıcı faaliyetleri psikolojik savaş teknikleri ile başarmıştır.
Psikolojik savaşın bazı özgünlükleri vardır. Cinsler arası, meslekler arası, toplumlar arası, inançlar arası, kültürler arası oluşturduğu sosyolojik ve siyasal analizlerle sonuç alabilmenin ayrıntılarını ve odak noktalarını oluşturur. Kadının gönüllü köleliği, içselleştirilmiş kölelik ile bağlantılıdır.
Modernist yaşam bu anlamda kadın topluluğunda manipülasyon yaratmada başarılı olmuştur. Yanılsama gerçeğe dönüştürülmüştür. Kadının yaşadığı gerçek kabul ettirilmiş; hakikati, varlığı unutturulmuştur. Hakikatin varlığına inanan ve bunun için umut eden bir kadın, mutlaka özgürlük peşine düşecektir. Bunu psikolojik savaş saldırıları ile engellemiştir. Kadının en fazla özgür ve bağımsız hissettiği bir çağda en fazla ruhsal, duygusal ve düşünsel prangaların oluşturulması bir tesadüf olmayıp, sinsi politikalarla bağlantılıdır. Kadınların kendini hakikat yolunda ifade edememesi onları ruhsal olarak sakatlamış ve psikolojik çöküntülere sürüklemiştir. Empati yeteneğini, sezgisel gücünü, potansiyel enerjisini hareketli enerjiye dönüştürmesi engellenmiş ve yetenekleri psikolojik savaş kurmayları tarafından kullanılmıştır. Günümüz kapitalist modernist sistemde analitik zekâ canavarlaşma aşamasına geçmiştir. Bilim-teknik çalışmaları özel şirketlerin eline verilerek, salt çıkar odaklı bir konsept ile yaşam ele alınıyor ve yönlendiriliyor. Bunlar aracılığıyla psikolojik savaş için oluşturulan politikalar, analizler sonucu belirleniyor. Doktor, felsefeci, sosyolog grupları vb. birçok alan bunun için bir araya getirilmekte ve toplumu düşürmenin, esaret altında tutmanın incelikleri belirlenmekte ve yeni hedefler oluşturulmaktadır.
1-Manipülasyon ve Algı operasyonları: Psikolojik savaşta bir toplumun ruh ve beyni etkisizleştirilerek yeniden canlandırılır. Özellikle insan ve toplum psikolojisi üzerindeki etkileri ele alındığında; klasik savaş dışında bilgi savaşları ile beyin kontrolü, propaganda yöntemleri ile tahakküm altına alma ve algı çarpıtması sağlanırken, bilgisayar ve internet saldırıları ile bilgi üzerinden yönlendirme, kirli bilgi oluşturma yoluyla insan zihninde bilgi aracılığıyla çöp yığınlarından öbekler oluşturma, bununla muhakeme yeteneğini sakatlama, merak ve ilgiyi sadece teknik düzeyle sınırlı tutma, anlam gücünü sekteye uğratma ve günlük bilgisayar oyunları ile insan beyninde kurgular yaratma, şiddeti ve ölüm biçimlerini ahlak dışı meşrulaştırma geliştirilmektedir.
Günümüzde psikolojik savaşta yenilen taraf bilgi gücü zayıf olan taraf ise, bunun nasıl başarıldığı doğru bilince çıkarılırsa, psikolojik savaş ile etkili mücadele yürütülebilir. Bilgi iktidarı denilen bir alan oluşmuş, bu alan üzerinden akademik alanlar ve siyasi otoriteler biçimlenmiştir. Bilgi ya gizlenmekte ya da yaygınlaştırılarak karmaşa yaratılmak istenmektedir. İktidar toplum yararına olabilecek bilgileri sınırlandırırken, toplum karşıtı bilgileri ise pervasızca yaymaktadır. Bunu genellikle iki yöntem ile yapmaktadır. Bunlar yöntemler arasında etkili kullandıkları manipülasyon ve algı operasyonlarıdır.
Manipülasyon ve algı operasyonları ile gerçeği saptırmak, çarpıtmak, gerçekliği ve geçerliliği genel kabul gören doğrulara hedefli müdahaleler yapılarak, farklı öz ve biçimler yaratılmaktadır. Bu, kapitalist modernist sistemde etkin kullanılan bir yöntemdir. Örneğin; kavramların içini boşaltarak taraftar toplama yönteminde demokrasi kavramını kullanmış, özgürlük, adalet ve bağımsızlık adına yüzlerce yalan ve hileyi insanlara gönüllü kabul ettirebilmiştir. Algılarımız, duyularımız çarpıtıldığında, dokunduğumuz, hissettiğimiz, gördüğümüz ve tanımladığımız şey başka bir şeye dönüşebilmektedir. Refleksler, örneğin birey olma temelinde bireycilik ve bencillik üzerine yönlendirildiğinde, her şeyde ve her yerde kendini merkeze alan ve birey merkezli bakış açısı ile bugüne odaklanan, çıkarlar ve ihtiyaçlar üzeri kurgulanan bir yaşamın örgütlendirilmesi algı operasyonu sonucu şekillendirilir. Bu anlamda algılar manipüle edilmeden, bu sonuçlar alınamaz. Cinselliğin herkesçe yaşanması bir hak olarak kutsanırken, bu hakkı kullanmak üzere yaratılan kışkırtılmış güdüler, erkeksilik ve kadınsılık rolleri üzerinden pompalanmaktadır. Bundan mahrum kalan bu eksikliği gidermek üzere çılgınlığa sevk edilirken, günü birlik ilişki tarzı ile yaşayan ise cennetin kapılarına varmış bir kahraman gibi kendini yeterli hissetmektedir. Bir taraftan doyumsuzluk ile kışkırtma, bir taraftan doyum ile miskin bir kediye dönüşen bireyin evcilleştirilmesi ve alışkanlıklarının kölesi olarak yaşamını örgütlemesi, bir amaç haline getirilir. Birey, tüketici kültürün etkisiyle maddi alana yöneltilmekte ve konformizmin oluşturduğu alışkanlıklarla araç ve gereçlerin kölesi haline getirilerek nesnelere bağlılığı fetişleştirilmektedir. Bunun gerçekleşmesi için de paranın komutanlığına boyun eğmesi ve emir eri olarak sürekli çalışması bir öğreti olarak belletilir. Günümüzde algı operasyonlarıyla olmayan, yaşanmamış gündemler ‘olmuş ve yaşanmış’ gibi servis edilmektedir. İnsanların günlük yaşamları hep iktidar tarafından kurgulanarak, kendinden ve iktidarı sorgulamaktan uzak bir odağa yoğunlaştırılarak esas sorunlar gizlenmekte ve üstü örtülmektedir. Kurgusal bir yaşam için algı ve olguları parçalama, olgular etrafında özne ve nesne ayrımı yaratarak gerçeği bütünlükten koparma ve gerçeğin kırıntısını sunma bir yöntem olarak geliştirilmektedir. Algı operasyonları da bu amaçla yapılmaktadır. Bunun için manipülasyon; şarjörü takılı, mermisi ağzında olan bir silah gibi sürekli toplum ve bireyin mekanizmasını çalıştırır durumda bırakılmaktadır. Çarpıtılmış algılar ve manipüle edilen duygularla bir taraftan demagoji diğer taraftan ise nihilizm, bireyde ve toplumda hem anlamsızlık hem de kof güven gibi iki ters kutuplu kişilik yaratabilmekte, at başı koşturulmaktadır.
Manipülasyonun etkili olmasının bir diğer nedeni de; birey ve toplumda yaratılan spekülasyonlardır. Kurgulanmış yaşam, kurgulanmış hayaller-idealler üzerinden ‘ben seçtim, ben karar verdim, ben istiyorum’ ya da ‘onaylamıyorum’ adına sanki iradi bir tercihmiş gibi pratikleşmektedir. Bu; bireyde aile, dostluklar, toplum, doğa olmadan her şeyi yapabilir ve başarabilir algısını güçlendirmektedir. Birey, tanrısallığı yaşadığını sandığı derinleşmiş köleliği çözememekte, bu anlamda içine girdiği sanallığa-yapaylığa anlam verememektedir. Günümüz bireyinin bu denli karmaşık olması, sadelikten ve özden uzaklaştırılması, yaratılan bu ideolojik manipülasyonlarla gerçekleştirilmektedir. Liberalizmin başarısı da burada yatmaktadır. Özel savaş kurgulanmış, tertiplenmiş yaşam alanları imal ederken; bu ideolojinin gücüne güvenmekte ve aldığı başarı üzerinden sosyolojisini, felsefesini, ideolojisini ve politikasını derinleştirmektedir.
Manipülasyon ve algı operasyonları en fazla siyasi alanda kullanılmaktadır. ‘Sistem siyasetçileri’ dendiğinde akla yalancı politikacıların gelmesi, bu özelliklerinden kaynağını almaktadır. Siyasetçi ‘iktidar ve güç için her yol mubahtır’ felsefesi ile donanımını tamamlamıştır. Yalan söyleme sanatı, söz söyleme ve güzelleme yapmak gibi bir davranışa dönüşmüştür. Bu anlamda vicdanını ve ahlakını kaybettiği için de, tüm kötülüklere kaynaklık etme temelinde hazırlanmıştır. Zaten bu niteliklere sahip olmayanlar, bu sanatı kavrayamayanlar, siyaset sahnesinde düşmeye ve yok olmaya mahkûm bırakılır. ABD’nin başını çektiği hegemonik sistem politikalarını belirlerken, bu vizyona uygun politikacılar ile çalışır veya çalıştırır. Siyasetçi, gerektiğinde iç düşman gerektiğinde ise dış düşman bulma ve açığa çıkarma konusunda yetenekli olmalı, gündemleri belirleme ve yönlendirme becerisini gösterebilmelidir. Toplumun çıkarından bahsetmeli, ancak hep devlet ve tekel güçlerini esas almalıdır. Demokrasi ve eşitlikten bahsetmeli, ancak toplumsal operasyonları aralıksız sürdürerek sürüleştirme hedefini pratikleştirmelidir. Siyaset vizyonu, çıkarları koruma ve güçlendirme vizyonudur. ABD’nin Ortadoğu’da yaratmış olduğu savaş ve çatışmalar, işgal-talan ve fetihtir. Ancak bugün ABD’nin emperyalist bir güç olarak yayılmacı ve hükmeden politikaları çok az sorgulanmaktadır. Bunun esas nedeni oluşturduğu manipülasyon ve algı operasyonları ile ilgilidir. Saddam’ın Enfal ile öldürdüğü 162 bin Kürt, Halepçe’de kullandığı kimyasal gazlar Hollanda’dan gelmesine rağmen ve tüm dünyanın gözü önünde yaşanmasına rağmen bu katliamlar tozlu raflara kaldırılarak, Saddam diktatörü korumaya alınmıştı. Saddam’ı düşürmeyi gündemine aldığında ise; ABD tozlu raflarda bulunan bu dosyaları yeniden gündeme alarak Saddam’ın insanlığa karşı suçlar işlediğini hatırlamış, bu gündem ile kamuoyunda demokratik müdahale geliştirdiği algısını yaratabilmiştir. Kaddafi’nin anti-emperyalist karakterini kıramadığı için Libya toplumunu Kaddafi’ye karşı kışkırtan ve Kaddafi’yi korkunç bir tarzda öldürten ABD olmasına rağmen; Kaddafi, Libyalılar tarafında öldürülmüş oldu. Filistin halkının bağımsızlığını desteklediğini söylemiş, diğer yandan Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış, Golan tepelerinin İsrail’in toprakları içinde yer aldığını söyleyerek hem Arap-Yahudi çelişkisini onarılmaz düzeyde derinleştirmiş hem de çatışma-kaos ortamını yaratarak, Ortadoğu bekçisi olarak düdüğünü çalmaya devam etmenin zeminini oluşturmuştur. Emperyalizmin Ortadoğu politikaları, var olan cenazenin ne gömülmesine ne de ayağa kaldırılmasına imkân vermektedir. Tüm manipülasyon bu cenazenin ruhsal, duygusal, düşünsel ve bedensel olarak güçlenmesini önleme ve engellemeye dönük yapılmakta ve sürdürülmektedir.
Oryantalizm Batı eksenli bir ideolojidir; Batı’nın tarihsel mirası temelinde kültürel değer ve maddi çıkarları eksenli, Doğu’da var olan felsefe, düşünce, ilim, tıp, cebir, matematik ve toplumsal birikimleri çalma, isim ve içerik değiştirerek kendine mal etme ve tüm uygarlıkların sahibi olarak Batı’yı kaynak gösterme, bu kaynağın insanlık için özgürlük ve eşitlikçi bir karakterde ve dünyanın biriciği olduğunu gösterme çabası içindedir. Tıpkı ilk karşı devrimi yapan egemen erkek sistemin kadına ait tüm birikimleri ve değerleri çalarak kendine mal etmesi gibi, Batı da bunu ezilen halklara, sınıflara ve kadınlara yapmaktadır. Bu anlamda tarihteki Haçlı Seferleri, Ortadoğu’yu maddi ve manevi talan etme ve gasp amacı taşır. Bu seferlerde ne kadar kitap varsa Batı’ya taşındığı gibi, inciler, altınlar ve gümüşler de Batı’ya taşınır. Hatta Doğu’da gelişmiş olan ama Batı’da olmayan yemekler, temizlik kültürü, mimari yapı, sanat ve edebiyat bu biçimiyle taşınmıştır. Aslında İskender Persepolis Kütüphanesini yakarak Doğu’nun en büyük hazinesini yok ederken, bunu Doğu’dan intikam alma temelinde yapmıştır. Kitaplar bir halkın ve toplumun baş hazinesi, geçmişi ve geleceğidir. İskender bunları yakarken hakikat başta olmak üzere, varlığını inkâr etmeyen ve varlığına anlam katarak özgürlük tutkusundan vazgeçmeyen bir toplumun manevi birikimini yakmıştır. 20. yy’da Batı’nın bir icadı olarak gelişen oryantalist bakış açısı, tarihsel kaynağını buradan almaktadır.
Önderlik; “15 yy. ayrışma yüzyılıdır. Doğu ile Batı arasında başlar. Ondan önce Batı, Doğu’nun düşünce ve felsefesini çevirmekle ve tanımakla meşguldür. Bu anlamda Avrupa’nın üstünlüğü Ortaçağ’dan çıkarken teolojiyi tartışması ve ilerletmesinde yatar. Ortadoğu’da Allah kavramının sosyolojik analizi yapılmalıdır. Avrupalılar Teo’yu çok tartıştılar, ortaya çıkan dogmatizmi bununla aşmışlardır. İslam alimleri ise bırakalım tartışmayı, dini birer dogmaya çevirmişlerdir. Allah’a 99 sıfat bulunmuştur. Peygamberlik kurumu da dogmatik ele alınır. Oysaki toplumsal gerçeklikle bağlantısı vardır. Ortadoğu düşüncesinde hala mitoloji ile din arasındaki ayrım tartışılmış değildir. Mitoloji söylence değildir. İnsanlığın çocukluk evresinin düşüncesidir’’ demektedir. Ortadoğu’nun zihniyet dünyasını oluşturmaması, farklı ideolojilere açık kapı bırakmıştır. Bu nedenle oryantalizm, Ortadoğu insanı ve toplumunda kapitalizm tarafından etkili kullanılmıştır.
ABD’nin Ortadoğu’ya dönük geliştirdiği oryantalist politikalarının özü manipülasyona dayanır. İşgal ve fetih siyasetini meşrulaştırma aracı, kaynağını oryantalist politikalardan alır. Ortadoğu dünyanın merkezi niteliğindedir. Savaşta ve barışta belirleyici bir konumdadır. Bu konumu tesadüfi olmadığı gibi tarihseldir. Demokratik değerlere kaynaklık etmiştir. Neolitiğin, ana kadının başardığı devrimin ocağıdır. Güçlü bir kültürel mirası ve kimliği vardır. Bu nedenle erken kanmamakta ve erken düşmemektedir. ABD ve kapitalist modernist sistem, bu karakterini yıkmak ve aşındırmak için oryantalizmi geliştirmiştir. Oryantalizm Ortadoğu insanının, Batı gözlükleri ile kendini ele alışını geliştirir. Kendini küçümseyen, varlığını anlamlı kılmayan ve bulmayan, geriliklerin-yobazlıkların ve fanatizmin kaynağı olarak kendine bakış oluşturma, yaratıcı gücünün olmadığına inanma, kendini sadece biyolojik yaşam sınırında ifade edebilme, düşünce ve felsefeden düşüş, din dogmalarına hapsolma, keyif vermeyen bir yaşamda sürüklenme, yaşamın günah ve yasaklarla kuşatıldığını düşünme, aşırı toplumculuk baskısı ile oluşan geleneklerin kurbanı olma duygusunu bireyde derinleştirme ve bireyin toplumsallık cenderesinde ezildiği hissini derinleştirmiştir. Kısacası Ortadoğu yaşamını, insanın yaşayamayacağı, kendini anlamlı kılamayacağı ölmüş, kurumuş bir toprak parçası ve kültür olarak sunar. Birey ve toplumda zamanla bu algıyı güçlendirir. Batı, yaşam tarzı ve ilişkilerini büyük bir çekim merkezi ve kurtuluş umudu haline getirir. Bunu manipülasyon ile başarmıştır. Algıları çarpıtmış ve yeni algılarla görünen gerçeği hakikatten ve hakikatin izinden koparmıştır. Gerçek şimdidir ve ‘anı yaşa’ felsefesini benimsetmiştir.
Sistemin oluşturduğu kadın ve erkek cinsi sahiplik, efendilik, aitlik ve kölelik içinde şekillendirilmiştir. Manipüle edilen kadın ve erkek cinsi, birbirine karşı faydacılık temelinde yaklaşmıştır. Faydacılık, kurnazlık ve güç için ciddi bir yarış ve enerji açığa çıkartmıştır. Kadın; ‘erkek bana baksın benim yörüngemden çıkmasın’ derken erkek; ‘kadın mülkümdür her şeyiyle bana aittir’ demektedir. Kadına ‘ihtiyaçlarımı karşılamamda yardımcı olur’ gözüyle bakmaktadır. Oluşturulan kadın ve erkek rollerinde manipüle edilen yaşam tarzı, ilişkilerin materyalist yönünü beslemiş ve maneviyatı öldürmüştür. Birbirine karşı rol kesme, içten olamama, ihtiyaçlar dışında paylaşma düzeyini kaybetme, yabancılaşma ve öteki olarak zorunlu birlikteliği çıkar odaklı sürdürme, birçok ilişkide ortaya çıkan hakikattir. Manipülasyon ve algı operasyonları ile her iki cins gönüllü kölelik başta olmak üzere, sisteme can simidi, sistemin temel sütunları olarak kan taşımaya böylece dahil edilmiştir.
2- Ajitasyon ve Propaganda; Önderliğimiz; “en büyük mücadele ideolojik ve kültürel alanda yürütülen mücadeledir’’ demektedir. Özel savaşın ideolojik saldırı araçlarından birisi de ajitasyon ve propagandadır. Bunu yaparken medya ve iletişim araçlarını sonuna kadar kullanmaktadır. Tek bir kaynaktan yapılan haberler iktidarı beslerken, toplumun buna inanması için de yapılan haberin manşeti, içeriği, öne çıkartılan spot, kullanılan fotoğraf karesi, kurgulanan hikaye bir kalemden çıkmış gibi servis edilmektedir. Toplum ekonomide dönen dümenleri gerçekte bilmemektedir. Kâr marjı üzerine kurulu ekonomik haberler kapitalistin cebini şişirme temelinde oluşturulurken, yoksulluğu ise daha az yetenekle, fırsatları kollamamakla ve beceriksizlikle izah etmekte ve böylelikle kimsenin neden üretmeyenlerin daha fazla kazandıklarını sorgulamadığı, hatta üretmeden köşeyi dönenlere gıptayla bakıldığı, köşeyi dönmenin yöntemlerinin arandığı bir hale getirilmektedir. Böylelikle burada bir ahlaki çöküntü başlatılmış olmaktadır. Zayıf ezilmeye mahkûm, güçlü olan ise hep kazanmaya odaklı kılınırken, aynı zamanda mutlaka birilerinin sırtına basarak yükselmek gerektiği kuralı çerçevesinde ahlaksızlığa güzellemeler yapılarak benimsetilir. Yine iktidarın çarkını döndüren politikacıların yalanları savaşı meşrulaştırır, göçmenlerin ikinci sınıf muamele görmesini normalleştirir, yoksulluğu kanıksatır, bir avuç mutlu azınlık için büyük bir çoğunluğun acı çekmesi gerektiğini benimsetir. Bunları yaparken de basını-televizyonu kullanır, kitaplar yazdırır, özel programlar yaptırır, düşünce kurumları açar, magazin dergileri basar. Özellikle günümüz Avrupa’sında halkın çoğunluğunun günlük gazetelere, TV haber ve programlarına inanması biraz da bundan kaynaklıdır. Toplum, bir başbakanın veya bakanın her zaman doğru konuşacağına ve her şeyi halk için yaptığına inanma yanılgısı ile sorgulayıcılıktan uzaklaştırılır ve gözü kapalı kanar-kandırılır. Egemen, ajitasyon araçları ile akıl üzerinden kurmuş olduğu hâkimiyet ile toplumun ipini eline dolamıştır, geriye o ipi oynatması kalmaktadır. Magazin kültürü ile magazinel bir hayat yaratmıştır; yani gerçek hayat dışında hayal âleminde yaşayanların birikmiş özlemi ve özentisini içeren bir hayat yaşamaktadır. Günümüz dünyasının global bir köye dönmesi ile birlikte bir kıtada ortaya çıkan bir şarkı, bir moda trendi tüm dünyayı sallar ve etkisine alabilir. Yine bestseller olarak propagandası yapılan bir kitabın hangi lobi tarafından desteklendiği düşünülmeden, başucu kitabına dönüştürülür. Bu kitaplar genellikle neo-liberalizmin yaratmak istediği işçi ve insan davranışları ve düşünüş biçimine ilişkindir. Örneğin; ‘İnsan Yönetme Sanatı’, ‘İş Dünyasında Yükselmenin İp Uçları’ gibi ısmarlama kitaplar olmasına önem verilir. Bir defilede giyilen elbise, şapka veya ayakkabı para biriktirmek için yeterli bir sebep haline getirilir. Yaz sezonu ile birlikte bir tatil beldesine kapağı atmak, kış gerginliğinden ve birikmiş yorgunluktan ve tükenmişlik sendromundan kurtulmanın ilacı olarak sunulur. Bir artist veya aktristin hayatı bir ikon haline getirilerek insanların ulaşabileceği ideal hedef, rol model olarak meşrulaştırılır. Bu hayatların çekiciliği, lüksü, har-vurup harman savuran ölçüsüzlüğü bir özenti olarak toplumu ve bireyi meşgul eder. Bunun için tüm yazılı, görüntülü basın ve sosyal medya kullanılır, böylelikle trend yaratma görevi yerine getirilir.
Günümüz dünyasının bilgi iktidarına dayalı merkezi hegemonik politikaları yine bu araçlar üzerinden servis edilir. Savaşı başlatanlar, işgalciler bir anda insan hakları savunucuları; kendi ülkesini ve topraklarını savunanlar ise barbar olabilirken, terör ve anarşi kavramları ezilen halkların boynundaki keskin kılıca dönüşür. Bu, kuşkusuz servis edilen haberler sonucu oluşan algı operasyonu ile yaptırılır. Bu nedenle basın için, günümüzde birinci kuvvet haline gelen güç denilir. Çünkü savaşlar masa üstü başlatılmakta ve gizli servislerin yönlendirmesi ile senaryo renklendirilip tiyatro sahnelenmektedir. Tiyatroda perde açıldığında beyaz yakalı bir orkestra şefi, çubuğuyla toplumun gözü önünde kurban törenini başlatarak Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi ve İran’ı peş peşe sayarak neden orada olduklarına dair kurgulanmış öyküyü aktarır ve bunu etkili kılmak için kimi zaman gözleri yaşarır kimi zaman öfkelenir kimi zaman ise yapılan fedakârlığa vurgu yapar. Milyonların bilincine akmanın tüm psikolojik argümanları ve etkili bir jest ve mimik hareketiyle mesajın ulaştığına emin olduktan sonra düğmeye basılır. Kürdistan Özgürlük Hareketi ve mücadelesine yönelik Türk devlet yetkilileri ve haber sunucuları, televizyonlarda örgütlendirilen sözüm ona özgür iradeli tartışmacılar tam da bu görevi yerine getirmenin en maskot, çirkince hallerini temsil etmektedirler. Bu davranışlar, ağır propagandalar, algı operasyonları esas adımı atmalarının gerekçelerini kabul ettirme çabası, çalışmasıdır. Bu nedenle günümüzde hiçbir savaş veya işgal girişimi aniden başlatılmamaktadır. Günlerce propaganda yapılmakta, bu propagandalar yalanlar üzerine kurulmaktadır; bıkkınlık, bana ne düşüncesi yaratılana kadar zihinler günlük olarak kirli bilgilerle işgal edilmektedir. Ardından ikinci hamle olarak asıl yapmak istediklerini devreye sokmaktadırlar. TC’nin yıllarca Kürdistan’a yönelik geliştirdiği operasyonlar, son olarak Afrin işgali tam da bu siyasetin ürünü olarak geliştirilmiştir. Yani önce bıkkınlık yaratacak kadar propaganda, sonra kendi yalanına neredeyse kendisinin inanacağı kadar bir fanatizm katma ve işgali ‘mazlum’ sıfatıyla gerçekleştirme özel savaşın tiyatrosunda oynanan en belirgin senaryo olmaktadır. Bu nedenle, birçok televizyon ve gazete sahibinin direk iktidara yakın olması veya iktidarın bu araçları kendi çıkarına kullanmak için desteklemesi, karşılıklı çıkarların gözetilmesi temelinde geliştirilen bir suç ortaklığıdır. Günlük bir gazetenin magazin hayatlar adına güdüleri kışkırtması, kadına uygulanan politik şiddetin (tecavüz, taciz ve fiziki şiddet boyutunu gizlemek için) bir sistem sorunu olduğunu gizlemesi, bunu bir koca cinneti, sevgili kıskançlığı, babanın namus algısındaki geriliğe bağlaması bir tesadüf olmadığı gibi ideolojik saldırı gereğidir.
Yaşam tarzını dejenere eden her saldırı, ajitasyon ve propaganda araçları olan medya araçları üzerinde yapılmaktadır. ‘İnsan insanın kurdudur’, ‘bencillik doğamızda vardır’, ‘herkes güzellik, güç ve para peşinden koşabilir, bunları elinin tersiyle itmek delilik belirtisidir’ gibi söylemler zavallılık ve gerilik olarak görülmekte, böylelikle ahlak ölçüleri aşındırılmaktadır. Dejenerasyon, ihtiyaç fazlasını istemek ve açgözlülükle başlamaktadır. Daha fazla mal, mülk, son model teknikten yararlanma tutkusu olarak yaşamımıza sızmıştır. Kıtalar arası başlatılan yarış ve rekabet ile tüketim kültürü ve çılgınlığıyla birbirine basan ve birbirini gözden çıkarmaya hazır bir toplum yaratılmaktadır. Ahlakını kaybetmiş toplum vicdanını da kaybettiği için, artık her türlü bilgi ile manipüle edilerek yönlendirilmektedir. Kapitalist sistemde insanların gündemleri saptırılmıştır. Gündemlerin kendisine ait olmadığı birey ve toplumun iradesi ve düşüncesi kırılmıştır. Gündem, materyalist ve maddi alan üzerinden şekillenmiştir. Bunun etrafında geliştirilen propaganda ile ‘mutlaka dene, mutlaka yaşa, mutlaka satın al, bunun için rekabete gir ve engel olanı ez geç’ felsefesi, düşüncenin süngüsünü indirmiş, yerine kara propaganda bayraklarını dimağlara çekmiştir. Ajitasyon ve propaganda bunun için yapılır. Önderlik bu konuda; “sanal görsel ve yazınsal iletişim araçları, hakikatle bağlarını kopardıkları insanlığı sanal bir dünyanın bağımlısı yapmışlardır. Toplumla hakikat bağlarını yitiren birey yığınları toplumun atomlaşmasını ifade eder. Çözülmüş ve toplum olmaktan çıkmış yığınlar ve savaş araçları endüstrisi, insanlığı tüm çevresiyle yutacak boyutları çoktan aşmıştır” demektedir.
Medya tek başına özel psikolojik savaşı yürütme organı değildir. Araştırma ve incelemeye dayalı kurumlarının çıkarmış olduğu sonuçların propagandasını yapar. Stratejik araştırma kurumları anlık projeler üretmez, anlık görüşleri olabilir ama görüşler dönemseldir; konulara odaklı gelişir ve bir hedef doğrultusunda yönlendirmeyi esas alır. Bunun için diziler aracılığı ile toplumda bir kültür oluşturulur. Bu kültür kafayı dağıtma, rahatlama adına düşünmeme, sorgulamama ve hayal âlemine dalma dürtülerini güçlendirmeyi hedefler. Bu nedenle birçok kadın, özellikle ev içinde emek harcayan kadınlar için geçmişten bu yana dizi sektörü önemli bir politika olarak geliştirilmiştir. Geçmişte Brezilya dizileri günümüzde de Türk dizilerinin ticari bir sektör olarak başta Ortadoğu olmak üzere Latin Amerika kıtasına kadar ihraç edilmesi hem bir kültürel yayılma hem de bu yayılma aracılığıyla faşist kara propagandasını gizleyerek ülkesini çekici hale getirme, turist çekme ve ekonomisini güçlendirme amacı da taşımaktadır. Bununla birlikte farklı hayatlara özenti geliştirilerek kültürel zenginlik adına yerel kültürler eritilmekte, topluma ait doğal yaşam seçenekleri ve öz ortadan kaldırılmaktadır. Diziler aracılığıyla yaratılan kadın tipolojisi; asla yardımlaşmayan, birbiriyle rekabet eden, geleneksel, didişmeci karakterler veya erkeğin kölesi, tipik uydu kadın tiplemeleridir. Bu roller kadınlara diziler aracılığıyla gönüllü kabul ettirilmek istenmektedir. Medya aracılığıyla ortaya çıkartılan iletişim, multi kültürler yaratma adına aslında kozmopolit bir kültür ortaya çıkartmaktadır. Bu kültür, büyüyen metropol ve mega kentler içinde özellikle de varoşlarda, banliyölerde daha fazla yaygınlaştırılarak sistemin dışına atılan, ezilen ve yoksullaştırılan önemli bir kesimin sistem ile sorunsuz yaşaması ve yaşanan adaletsizlik, eşitsizlik ve baskıyı kader olarak görmesini beraberinde getiren bir yumuşak güç olarak ele alınmakta ve geliştirilmektedir.
Yumuşak güç olarak ilk sıralarda kullanılan medya günümüzde internet aracılığıyla daha hızlı, daha kolay ve dolaysız ulaşılabilecek bilgileri bir örümcek ağı gibi dünyanın dört bir yanına yaymaktadır. Tıpkı bilgisayarın çöp kutusu gibi insanların beyinleri de kirli ve karmaşık bilgilerle doldurulmaktadır. Bir ayıklama yapmak, yorumlamak mümkün olmadığı gibi kafa karışıklığı ve aldığı bilgilerin negatif yükü altında karamsar veya fazla heyecanlı davranışlar sergilenmekte ve insanlar gezegenimizde kimseye ihtiyaç duymadan yaşayabileceğini ve kendi kendine yetebileceği yargısıyla kendisiyle dış dünya arasına duvarlar örerek, kendi mahremiyetini toplumdan koparak sağlamaya çalışmaktadır. İnternet aracılığıyla popüler hale gelen sosyal medya alanında twitter, tik tok, facebook, watsapp, instegram programları ile anlık taglar açılarak boş gündemler etrafında enerji harcanırken, diğer yandan herkesi izleme olanağı sağlanarak merak ve ilgi tüketim kültürüne, eğlence sektörüne, moda dünyasına, sanata, futbola ve sinemaya kaydırılarak apolitik bir toplum ve kuşak yetiştirilmektedir. Google arama motoru ile hazır bilgiye ulaştığını sanan birçok kimse bu bilginin kaynağını sorgulamamakta ve araştırmacı yönünü bir süre sonra yitirerek her derde deva Google aracılığıyla zihinsel konformizm tuzağına düşmekte, böylece günümüz oblomovları bilgi tüketimi ile yaratılmakta, verimli beyinler uyuşturulmaktadır. Özel savaş bütün bunlardan azami derecede yararlanmaktadır. Bireyler yığın haline getirilerek araçsallaştırılmıştır. Günümüzde ‘bilgi güçtür, iktidardır’ belirlemesine uygun olarak geliştirilen teknoloji devlete sınırsız hizmet sunarken, bio-iktidarın beslediği birey de tekniğin hem kurbanı hem de uygulayıcısı haline getirilmiştir. Bio-iktidar, toplum ve birey dengesini bozduğu gibi bireyin tanrı olarak kendisini görmesine, devletin ise önemsiz bir araç olduğunu düşünmesine, sinsi politikaları görmemesine ve iktidara iktidar üreterek katılmasına yol açmıştır. Özel savaşın yarattığı ideolojik tuzaklar, insanı ajitasyon ve propaganda araçlarına daha fazla bağlamış ve bütünleştirmiştir.
Ş. Zeynep Kınacı Özgür Kadın Akademisi
Ş. Medya Mawa Devresi