-AKP hükümeti Türk medyasında Kadın Özgürlük hareketine yönelik cinsiyetçi bir dille hakaretlerde bulunuyor. Kürt Kadının yaratmış olduğu özgür kadına karşı hükümet de kendi kadın modelini ortaya koydu.
Kadınlara her gün 3 çocuk yapma çağrısında bulunan Başbakan Erdoğan kadına yalnızca doğum yapma misyonu biçtiğini gösterdi. AKP hükümetinin Ortadoğu liderliğine oynadığı bugünlerde izlemiş olduğu ılımlı İslam çizgisi ve yaratmak istediği kadın modeline ilişkin PAJK üyesi Ruken Jirkî ile röportaj hazırladık.
-N.E: Amerika Büyük Ortadoğu Projesini yaşamsallaştırmak için Türkiye’yi maşa olarak kullanıyor. Bunu AKP eliyle yapmaya çalışıyor. ABD bu oyunlarını hayata geçirmek için AKP’ye nasıl bir rol biçti?
-R.J: ABD Kapitalist Modernite’nin farklı bir versiyonunu Ortadoğu halkları üzerinde yürütmek istiyor. Buna siyasi İslam diyoruz. AKP eliyle, Siyasi İslam çizgisiyle kapitalizmi Ortadoğu’ya yutturmaya çalışıyorlar. Bu topraklarda dinin çok büyük etkileri var. Yine kültürel kökleri çok güçlüdür. Batı liberalizmin bir kolu olan bu çizgiyi(siyasi-İslam) geliştirmek istiyor. Tarihten bugüne halklar kendi kültürel değerleri üzerinde kendi yaşamlarını idame etmişlerdir. Bugün Batı tüm yaratılan değerlerin içeriğini boşaltmaya çalışıyor. Halkı değerlerinden, kültüründen, dilinden ve halk olma bilincinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bunu o kadar ince, o kadar planlı ve sistemli yapıyorlar ki kısaca sessizce öldürüyorlar diyebiliriz. Yani zehirliyorlar ancak bu zehir son ana kadar kendini belli etmiyor ta ki ölüm gerçekleşene kadar. Tabiî ki bunu amaçlarına ulaşmak için AKP eliyle dini kullanıyorlar. Kendi çıkarları için halkın dini duygularını istismar ediyorlar. Nasıl? Biliyoruz ki bir halk diliyle, kültürüyle, örf ve adetleriyle kendi varlığını ifade etmezse farklı şekillerde Kapitalizm tarafından bu boşluklar doldurulur. Yani çok kirli politikalarla, İslam ile alakası olmayan uygulamalarla sistemini yürütüyorlar. Sadece kendi ömrünü uzatmaya çalışıyorlar. Halkı, gençleri ve kadınları kendi toplumsal değerlerinden uzaklaştırarak ılımlı İslam yoluyla liberalleştirmeye çalışıyorlar.
-N.E: AKP’nin ABD eliyle oluşturulduğunu mu söylüyorsunuz?
-R.J: Elbette. AKP, Amerikan yapımı bir oluşumdur. Ortadoğu da sanki dine en çok bağlı olan oymuş gibi kendini gösteriyor ancak dini sömürüyorlar. Din üzerinden siyaset yapıyorlar. Liberalizm halkların öz yaratımlarını kendi hizmetine koyuyor. AKP, yalnızca ABD’nin piyonu konumunda tutulmaya çalışılıyor. ABD Ortadoğu’daki emellerine ulaşmak için AKP köprüsünü kullanıyor. Tabi işi bitince köprüyü patlatacak. Bu politikalar daha önce de denendi. Irak’ta, Pakistan da ABD, bu yöntemleri kullanmıştı. İşi bittikten sonra Saddam’ı nasıl sallandırdıysa, Erdoğan’ı da aynı son bekliyor olabilir.
Ancak AKP’nin bu politikaları artık deşifre olmuştur. Herkes bu gerçeği görmüştür. AKP’nin dine saygısının olmadığını herkes gördü. Din de bu kadar zulüm yoktur, dinde kardeş katli yoktur, bunca acı çektirme bunca gözyaşı döktürme yoktur. Hiçbir kitapta bu politikaların yeri yoktur. Bu kadar Müslümanlıktan dem vuruyorlar ancak bir yandan düne kadar kardeşim dediği Suriye’ye karşı şu anki duruşlarına bakın. Müslüman Kardeşler örgütü üyelerini getirip Türkiye de eğitiyorlar ve sonra da Suriye’ye gönderiyorlar. Onların samimiyeti bu kadardır. Dün söylediklerini bugün çok rahatlıkla unutabiliyorlar. AKP kendi eliyle kendi sonunu hazırlıyor. Çünkü ömrünü uzatmaya çalışırken dış güçlerle ittifak yaparak kendi halkını feda ediyor.
Kürdistan da şimdiye kadar AKP’nin kirli politikalarına hizmet edecek tüm yöntemler denenmiştir. Bunları halkı soyarak halktan sağladığı ekonomiyle gerçekleştiriyorlar. Bunlar yaşamın her alanında gizlice örgütlenmişler. Devletin tüm kurumlarını ele geçirmeyi amaçlıyorlar. Bütün bunların yanında yaptıklarının üstündeki perdeler halkın gerçeği ve özgürlük arayışı karşısında döküldüğünü de eklemek gerekiyor.
-N.E: Bu çalışmalar tamamen ideolojik bir temelde yapılıyor. Yaşamın her alanında kendi kadrolarını yaratmaya çalışıyorlar. En önemlisi de kadın yaklaşımlarıdır. Kendine göre bir kadın modeli oluşturmuşlar. Yaratılan bu kadın modelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-R.J: Muhakkak ki AKP ideolojik bir çerçevede çalışmalarını örgütlüyor. Buna göre kendince yaratmış oldukları bir kadın modeli de var. Medyadan takip ettik çıkıp her gün kadınlara 3 çocuk yapın diye çağrı yapıyorlardı. Geçenlerde de Erdoğan, ‘ekonomik olarak ülke kalkınıyor artık 5 çocuk doğurabilirsiniz’ diyor. Bu onların kadını yalnızca bir doğum makinesi, çocuk doğurmak için bir araç olarak gördüklerini gösteriyor. Dikkat edin kadına dönük hiçbir söyleminde kadının iradesinden, özerkliğinden, özgünlüğünden ve özgürlüğünden bahsedemezler. Çünkü böyle bir yaklaşımları yok. Yani bu politikalarda kadının rengi, iradesi, eşitliği ve özgürlüğü yoktur. Bakın AKP Milletvekili sayısı en fazla olan parti olmasına rağmen kadın vekil oranına bakın. Grup başkan vekili ve bakan sayısına bir bakın. Yani anlaşılan onlar için kadının siyasette yeri yok. Olan da yalnızda göstermelik, göz boyamak için koltuklara yerleştirdiği birkaç kadındır ki, onlarda siyasetlerinin çıkarlarına hizmet amacıyla yerleştirilmiş.
Ancak dediğimiz gibi bu yaklaşımları kadınlar tarafından artık deşifre edilmiştir. Belki hala kendini tanımayan sistemin etkisinden kurtulmayan kadınlar vardır ama Kürdistan da bu politikaları boşa çıkmıştır. Bu yaklaşımlar kadının biyolojisine, fiziğine, düşüncesine ve yaşamına yapılmış bir hakarettir. Kimin kaç çocuk doğuracağına Erdoğan ne diye karışıyor. Bu bir devlet politikasıdır ve bunu iyi görmek lazım. Bu kadını güç olarak görmemekten kaynağını alıyor. Kadını siyasetten, politikadan uzak tutmak için elinden gelen her şeyi yapıyorlar. Yalnızca küçük sayıda belli yerlerde kadınları katıyorlar ancak esas çalışmalarına bakın hiçbir yerde kadınlar yoktur.
-N.E: Kadın Özgürlük Hareketinin, kadın sorununa dönük çalışmaları var. Sizlerin kadına yaklaşımınız nedir?
-R.J: Biz Kadın Hareketi olarak büyük bedeller verdik. Ancak büyük yaratımlar ve kazanımlarımız da oldu. Bunlar Önder Apo’nun kadın soruna dönük perspektifleriyle gelişti. Çıkmaza sokulan ve bir kuyuya hapsedilen Kürt kadınını bu kuyudan çıkarıp, Kürdistan dağlarında iradeleşmek için savaşan kadınlara dönüştürdü. Kadın gelişiminden bahsederken Önderliğin emekleriyle başlamak gerekiyor. Ve bugün Kürt kadınları mücadelemizin öncülüğünü yapıyorlar.
Özgür kadın kendi ayakları üzerinde durabilen ve iradesiyle var olabilendir. Kadın kendi politikasını belirleyebilmeli, kendi hakkında kararlar alabilmeli ve doğru siyaset yürütebilmelidir. Topluma bir bakın hiçbir şekilde kadının rengi ne de sesi var. Özgürlük adı altında her türlü kirlilik kadınlara dayatılıyor. Biz kadının yaşamın her alanında kendini temsil edebilmesini amaçlıyoruz. Kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi rengiyle siyasete katılan kadın ancak özgür olabilir. Ekonomiden tutalım politikaya, siyasete, sanata ve yaşamın her alanında özgünlüğü ve özerkliği olmalıdır.
Biz özgür eş yaşamdan bahsediyoruz. Bu belirttiğimiz kadın ancak aile sistemini demokratikleştirebilir ve özgürleştirebilir. Yani var olan sisteme karşı alternatiftir. Erkek egemenlikli sistemi aşabilmek için kadının öncülük yapması gerekmektedir. Sistemin kadını nasıl ele aldığını biliyoruz. Hareket olarak büyük kadın şehitlerin öncülüğünde kadınların iradeleşmesi için çok ciddi çalışmalarımız oldu. Bakın birçok kadın hareketi ortaya çıktı ancak sistemle bağını koparamadılar. Bir noktadan sonra sistem içileştiler. Bizim hareketimiz tüm dünyaya alternatif olarak ortaya çıktı. Bizden örnek alan birçok model gelişti. Çünkü bakıyorlar içişlerinde özerk bir yapılanma var bu diğer hareketlerde olmayan bir durum. Kadının kendine ait ideoloji, ordusu, siyasetinin, politikasının, toplumsal çalışmasının ve örgütlenmesinin olduğu tek hareket biziz. Kadın bir seks işçisi, ücretsiz işçi olarak ele alınıyor sistem tarafından. Biz buna karşı özgür kadını yaratma alternatifiyiz.
-N.E: Kullandığınız argümanlar aynı, ancak olgulara verdiğiniz tanımlar farklı. Mesela özgürlük?
-R.J: Elbette. Belki kullandığımız kelimeler aynı olabilir ancak bizim kelimelere yüklediğimiz anlamlar çok farklı. Bir de yaptığımız tanımlamalar tabi ki. Özgürlük önce zihniyette gerçekleşmelidir. Sistem yoz bir yaşam anlayışını özgürlük olarak lanse ediyor. Herkesin istediği her şeyi yapması değildir. Özgürlük beyinde ve ruhta yaratılır.
Her şeyden önce özerkliğinin ve özgünlüğünün farkındalığına varmaktır özgürlüğün ilk adımı. Siyasi ve politik bilincin olmasıdır. Yani bir toplumu özgürleştirmek istiyorsanız önce kadının özgürleşmesi şarttır. Önderliğin de dediği gibi “Bir ulusun özgürlük düzeyi, kadının özgürlük düzeyiyle bağlantılıdır.” Kadın kendini, tarihini ve kültürünü tanıdıkça gelecek için daha güçlü mücadele edebilir. Verili sistemle mücadele etmedikçe kadın, erkek egemenlikli baskı cenderesinden kurtulamaz. Çünkü AKP’nin politikası ve yapmak istedikleri kadını yalnızca nesneleştirmektir.
Reklamlarla, medyayla kadının fiziği kullanılıyor. Biz kadını nesneleştiren, cinsel bir obje olarak ele alan tüm yaklaşımlara karşı mücadele ediyoruz. Yalnızca söylemde değil, pratikte de bunu gösteriyoruz. Bakın Kürt kadını yaşamın her alanında öncülük ediyor. Her dört parça Kürdistan da dikkat edersiniz eylemlerde kadınlar hep en önde mücadele veriyor. Bu kadının kazanmış olduğu özgürlük düzeyiyle bağlantılıdır. Zaten AKP Kürt kadının bu gücünü gördükçe öfkesi artıyor ve tahammül edemiyor. Bundan dolayı saldırılarını sıklaştırıyor.
-N.E: Sizde belirttiniz AKP basın yoluyla Kadın Hareketine dönük saldırılarda bulunuyor. Cinsiyetçi söylemlerle hakaret ediyor ve bazı iddialarda bulunuyor. AKP’nin bu yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-R.J: Hareket olarak önemli bir dönemden geçtik. Bu dönemde büyük kayıplarımızda oldu. Heval Arjin ve grubu, Kandil’deki 9 kadın arkadaş ve Amed’te jeneratörden zehirlenerek şehit düşen arkadaşlara dönük o kadar ahlaksız saldırılarda bulundular. Bu aslında AKP’nin Kürt kadını ve gerillası karşısında ne kadar çaresiz olduğunu gösteriyor. Artık çözüm bulamıyor ve iftira atarak karalamaya çalışıyor. Bunlar AKP’nin küçüklüğünün yansımasıdır. Bizim karşımızda yaşadığı zayıflıktır. Kadın gerçekliğini, gelişim düzeyini kabul edemiyorlar. Apocu direnişi görüyor ki dünya ya, erkek egemenlikli sisteme alternatiftir bunları hazmedemiyor.
Bunca saldırmasının nedeni kadından korkmasından kaynaklanıyor. Kadınların direnişi toplumda çok büyük etti yaratıyor. Bu onları müthiş öfkelendiriyor. Ve iftiraya başvuruyorlar. Ancak halk zaten AKP’nin yalancı yüzünü biliyor. Bundan bu siyaset boşa çıkmıştır. Tarihte de gördüler ki Beritanlar ve Zilanlar şahsında anladılar ki Kürt kadını teslim olmaz. Bundan korkuyorlar. Bakın siyasi anlamda, toplumsal ve fiziki anlamda halka yönelik soykırımlar gerçekleştiriyorlar. Harekete öncülük yapanın kadın olduğunu biliyorlar bundandır ki bu kadar pervasız yöneliyorlar.
-N.E: Daha önce de kadın hareketine dönük saldırılar yapılıyordu ancak bu son dönemde arttırıldı. Bunun nedeni nedir?
-R.J: Kaynağı AKP’nin zayıflığıdır. Hareketimize saldırmak için tüm siyasi ve politik yöntemleri kullandılar. Ayrıca bu dönem de kadınlar tüm alanlarda en önde mücadele yürüttü. Kadın hareketinin başlattığı ‘Öcalan’a özgürlük soykırıma son’ hamlesi ve yapılan eylemliliklerde kadınların en ön cephede mücadeleye katılması AKP’yi müthiş öfkelendirdi. Bundan bu dönemde saldırılarını arttırdılar. Özgürlük Hareketinin öncülüğünü kadınların yaptığını gördüler. AKP kendi eliyle kendi sonunu getiriyor. Yaptıkları saçmalıklara kimsenin inanmadığını onlarda çok iyi biliyorlar.
-N.E: Son olarak okuyucularımız için neler söylemek istersiniz?
-R.J: Her şeyden önce çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi olarak verdiğimiz özgürlük mücadelesidir. Gerilla, gençlik, kadın olarak yaşamın her alanında bu mücadeleyi yükselterek AKP’nin bu politikalarını boşa çıkarabiliriz. Kendine özgürlüğü amaç edinen herkes bu dönemde üzerine düşen görevleri yerine getirmek için çalışmalıdır. Bizi operasyonlarla, tutuklamalarla ve infazlarla bizi bitirmeyi iddia eden bu siyasete karşı ancak topyekün direniş kültürü ile karşılık verebiliriz. Bu bahar halk baharı, bu bahar özgürlük baharı ve Önderliğin özgürlük yılı olacaktır. Bunun öncülüğünü kadınlar yapacaklardır. Buradan özgürlük arayışında olan tüm kadınlara ve gençlere sesleniyorum; bu sistemi yıkabilecek gücümüz var. Her zamankinden daha fazla çalışmalı ve dönemi iyi okumak zorundayız. Ancak bu şekilde tarih karşısındaki sorumluluğumuzu yerine getirebiliriz.
Hazırlayan: Nüjiyan Erhan