KJB KOORDİNASYONU
24.07.2012
Önderliğimiz üzerindeki tecrit ağırlaşarak sürerken KJB, ekim ayında yaptığı Yürütme Konseyi toplantısında ‘‘Önder Apo’yu Özgürleştirelim, Soykırıma Son Verelim’’şiarı altında ulusal direniş hamlesini başlatma kararı aldı ve 5 Kasım 2011 tarihinde hamleyi ilan etti. Toplantıda hamle eksenli yürütülen tartışmalar sonucunda önemli bir planlamaya ulaşıldı. Bu planlama en kısa zamanda tüm alanlara ulaştırıldı ve ulusal direniş hamlesi başlatıldı. Önderliğin özgürlüğü eksenli yürütülen bu süreç önemli bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Önderliğimiz ile avukat görüşmelerinin kesildiği, tecritin ağırlaştırıldığı, topyekün savaş konseptinin her biçimiyle devreye konulduğu bir süreci yaşadık ve yaşıyoruz. Önderliğimiz ile avukat görüşmelerinin kesildiği 27 Temmuz’un 1. yıldönümüne girerken, hamle eksenli yürütülen mücadele sürecini değerlendirmek, direnişle ortaya çıkan gelişmeleri ele almak kadar amaca ulaşmada eksik ve yetersiz kalan yanların da özeleştirisini vermek ve içinde bulunduğumuz süreci yeniden daha güçlü bir biçimde planlamak dönemin temel görevlerinden biridir.
Özellikle son bir yıllık hamle süreci çok önemli serhıldanlara, halk direnişlerine ve eylemselliklere sahne oldu. Bu direniş süreci belli bir gündem ve kamuoyu oluştursa da esas amacın bu olmadığı açıktır. Hamlenin esas amacı; önderliğimizin sağlık, güvenlik ve sürece özgür katılımını sağlamaya ve bu anlamda önderliğimizin koşullarını düzeltmeye dönük güçlü ve topyekün bir direniş sürecini kadın öncülüğünde geliştirmekti. Bu anlamda Hamle ekseninde ortaya koyduğumuz direniş ve mücadele düzeyi belirlediğimiz hedefin gerisinde kaldı. Geliştirilen serhıldanlar ve eylemselliklerle birlikte belli bir kamuoyu oluştu ve bu temelde önemli bir gündem yaratıldı. Kuşkusuz bu da oldukça önemliydi ancak önderliğimizin yaşam ve çalışma koşullarında her hangi bir değişiklik yapamamak çok ciddi bir özeleştiri konusudur. Süreç içinde ortaya çıkan sorunlara ve çalışmalara takılı kalmak, çalışmaların yoğunluğu içinde boğuntuya gelmek, hamle eksenli yapılan planlamaların zamanında ve etkili bir biçimde hayata geçirilmesini engelledi. Bu anlamda hareket merkezi ve hamle komitesi süreci yürütmede ve yönlendirmede zayıf bir duruş sergiledi. Bir bakıma hamle süreci bir süreden sonra artık bir biçimde sürekli kesintiye uğradı. Planlı, programlı, düzenli ve istikrarlı bir gidişat geliştirilemedi. 2. Ulusal kadın konferans çalışmalarının gündeme girmesiyle birlikte hamle süreci ciddi anlamda geri planda kaldı. Bir kez daha açığa çıktı ki birçok çalışmayı birlikte yürütmede ve çalışmaların birbirini güçlendiren bir tarzda ele alınmasında ciddi bir tarz, yöntem ve uygulama sorunlarımız bulunmaktadır. Bu durum hem kadın hareketi olarak ve hem de hamle komitesi olarak bizim en büyük özeleştirimizdir. En büyük özeleştiriyi önderliğimizin koşullarını değiştirecek ve imha konseptini boşa çıkaracak güçte ve düzeyde bir direniş sürecini yeterince geliştirememe noktasında veriyoruz. İmha konsepti çok defa değerlendirilmesine rağmen konsepti boşa çıkaracak bir tarzın, temponun ve performansın geliştirilmemesi önemli sorunlardan biri durumundadır. Bu anlamda son yapılan toplantılarda hamle süreci değerlendirilerek önemli bir eleştiri ve özeleştiri düzeyi ortaya çıkarılmıştır. İnkar ve imha politikalarının derinliğine dikkat çekilerek, daha güçlü analizlerle birlikte etkili bir mücadele tarzına ve anlayışına ihtiyaç olduğu dile getirilmiştir.
Uluslar arası güçlerin desteği ile AKP devletinin başlattığı topyekün savaş konseptinin merkezinde Önderliğimizin tasfiyesinin olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Önderliğimizle görüşmelerin yapılamaması, avukatlarının tutuklanması, dışarıyla tüm bağlantılarının kesilmesi ve çok ağır bir tecrite tabi tutulması bu konseptle bağlantılı bir durumdur. AKP devleti önderliğimizi halktan ve örgütten koparıp imha sürecine koyarak özgürlük mücadelesini tasfiye etmeyi kesin hedefine koymuştur. Yüz yıllık tarih içerisinde Türk devleti nasıl ki her gelişen Kürt isyanında isyan liderini idam edip isyanı bastırdıysa ve ardından büyük katliamlarla Kürdistan’ı tam bir ölüm sessizliğine gömdüyse şimdi de çok basit, ucuz ve soykırımcı politikalarla tekrardan benzer uygulamaları geliştirmeye çalışmaktadır. Önderliğimizin ağır tecriti ardından kapsamlılaşarak gelişen siyasi soykırım operasyonları, gerillaya dönük imha saldırıları bu kirli planın birer ayaklarıdır.
Hepimiz biliyoruz ki Türk devleti 20. yüz yılda bölge sistemi ve dengeleri yeniden belirlenirken Kürtlerin inkarı ve imhasına dayanarak inşa edildi. Kürtler ise kimliksiz, yurtsuz ve statüsüz bırakıldı. Yaklaşık yüz yıl boyunca aralıksız süren katliamlar ve Kürt avıyla, Kürdistan’da taş üzerinde taş bırakılmadı ve ülkemiz adeta bir mezarlığa dönüştürüldü. Önder Apo öncülüğünde gelişen PKK hareketi bu kaderi değiştirdi, Kürtleri diriltti, iradeleştirdi direnişe kaldırdı ve özgürlükle tanıştırdı. Kürtler otuz yıllık zaman dilimi içerisinde büyük ulusal kurtuluş mücadelesi vererek varlığını ispatladı, kimliğini yeniden yapılandırdı, özgür ve demokratik yaşam projesini-sistemini ortaya koydu. Dünyaya özgür yaşam sistemleri olan demokratik özerk sistemi ilan ederek inşa sürecini başlattı. Mevcut durumda bölge 21. yüz yılda ciddi bir değişim sürecine girerken Türk devleti Kürtlerin tekrardan imhası ve inkarı üzerinden benzer bir politikayı yine devreye koymuş bulunmaktadır. Bununla bağlantılı olarak bölgenin değişen dengeleri ve sistemi içerisinde Kürtlerin kendi kimliği ve kültürü ile yer almaması, siyasi statüye kavuşmaması için AKP devleti son bir yıldır önderliğimizi imha sürecine tabi tutmuştur. Görüş ve perspektiflerinin Kürt halkına ve bölge halklarına ulaşmaması için ulusal ve uluslar arası hukuku çiğneyerek önderliğimizin savunma hakkını yasaklamıştır. Son bir yıldır da siyasette, hukukta ve ahlakta hiçbir biçimde yeri olmayan kirli ve çirkin uygulamalarla imha politikasını sürdürmekte ve çok alçakça özel savaşı yoğunlaştırmaktadır.
Son aylarda devlet eliyle önderliğimiz üzerinde oluşturulan gündemi doğru okumak çok önemlidir. AKP devleti hain ve işbirlikçi Kürtleri örgütleyerek Kürtlerin temsilcileri olarak bu alçak tipleri sahneye sürmeye çalışmaktadır. Diğer taraftan ise Kürtlerin legal siyaseti içerisinde zayıf ve zaaflı kişiliklere hitap ederek, bu kişiliklerin iktidar ve kariyer hırslarına, egolarına seslenerek legal hareketi parçalayıp zayıflatmaya, etkilediği tipleri ise yanına çekerek Kürtlerin temsilcisi olarak göstermeye ve sorunun esas muhataplarını çözümün dışında tutarak tasfiye etmeye çalışmaktadır. Siyasi soykırım operasyonları bu planın bir parçasıdır. AKP’nin bu operasyonlarla temel hedefi; BDP’nin altını boşaltmak ve geri kalan bir grup seçilmişi ise özel savaş konseptiyle bir bir teslim alıp işbirliğine çekerek legal alanı tümden tasfiye etmektir. Bu planı güçlendirmek üzerinden özel ve psikolojik savaşın dozajını arttırarak önderlikle devlet yetkilileri görüşüyormuş ve önderlik devletle işbirliği halinde bazı tipleri üçüncü çizgi olarak öne çıkarmak istiyormuş gibi bir hava ve gündem yaratarak, gittikçe yükselen ve AKP’yi baş aşağı gidişe sürükleyen ulusal direniş hamlesini kırmaya çalışmaktadır. AKP toplumda kafa karışıklığı yaratıp, halkı yeniden beklentiye koyarak ve öne çıkarmak istediği tiplerin etrafında bir gündem yaratarak hamle sürecini boşa çıkarmanın çabasındadır.
AKP devletinin imha konseptine karşı geliştirilen Önderliğe özgürlük hamlesi, dört parça Kürdistan’da ve ülke dışında büyük bir Serhıldan ve eylemsellik sürecine sahne oldu. Kadınların öncülüğünde Kürt halkı büyük Serhıldan ve çeşitli eylem biçimleriyle bu hamleye karşılık verdi. Hemen her yerde önderliğimizin özgürlüğü temel gündem ve mücadele ekseni durumuna geldi. Kadın hareketi öncülüğünde başlayan bu süreç derinleşerek ve yayılarak genelleşti. Kuşkusuz bu çok önemli bir adım ve gelişmeydi. Ancak yaklaşık bir yıllık hamle sürecinin çok istikrarlı bir biçimde ve kesintisiz bir Serhıldan sürecine dönüştüğünü söyleyemeyiz. Yine propaganda ve ajitasyon çalışmalarının bu eksende çok etkili ve yoğun geliştiğini belirtemeyiz. Veya her alanda paralel bir siyaset ve eylemsellik sürecinin yürütüldüğünü iddia edemeyiz. Ve Önderliğimizin koşullarını değiştirdiğimizi hiç söyleyemeyiz. Özellikle bu noktalarda ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığımız ve çok yetersiz bir mücadele ve pratik geliştirdiğimiz bir gerçektir.
Kuzey Kürdistan belli düzeyde bir eylemsellik ve Serhıldan süreci geliştirmekle birlikte istenilen ve beklenen bir düzeyi ortaya çıkaramadı. Siyasi soykırım operasyonlarının yarattığı boşluk çok önemli sıkıntılar ortaya çıkarsa da bu durum bizim alanı değerlendirmede yeterli bir gerekçemiz olamaz. Alan bir süre mücadele eksenini belirlemede adeta bir bocalama süreci yaşadı. 8 Mart, Newroz ve 14 Temmuz serhıldanları gündemi ve mücadele perspektifini doğru ve etkili bir biçimde ortaya koydu. Önderlik özgürleşmeden Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün mümkün olmayacağını bu Serhıldan süreci çok açık bir biçimde gösterdi. Bu anlamda siyaset ve mücadele perspektifi halkın özgür iradesi tarafından çok çarpıcı bir biçimde ortaya konuldu. Önderliksiz ve PKK’siz bir çözümün çözüm olmayacağını, inkar ve imha siyasetinin değişik bir biçimde sürmesi anlamına geleceğini, geliştirilen bu serhıldanlar güçlü bir ifadeye kavuşturdu. Ancak hamlenin temel ayaklarından biri olan bu Serhıldan sürecinin planlandığı ve istenildiği gibi bir sonuca da ulaştığı söylenemez. En son 14 Temmuz Amed Serhıldan gerçeğinde de bunu görmek mümkündür. 14 Temmuz serhıldanında halk tarafından oldukça güçlü ve kararlı bir irade ortaya konulmasına rağmen düşmanın şiddetli yönelimlerini dikkate alarak daha organizeli, hazırlıklı ve etkili öncülük yapılamaması istenilen sonucu ortaya çıkarmadı. Bu durum seçilmişlerin yalnız kalmasına ve faşist devlet güçleriyle karşı karşıya gelmesine, hedef olmalarına yol açtı. Yanı sıra ise parçalı, dağınık duran halk grupları düşman hedefi haline geldi. Halkımız ve vekiller AKP devletinin polisine karşı güçlü bir mücadele ve direniş sergilese de öngörülen sonuçlara ulaşmada yetersizlik yaşandı. Hiç şüphesiz bu alanımızda çok büyük bir emek ve mücadele sözkonusudur. Lakin Serhıldan taktiğini ve tarzını belirlemede, yönlendirmede, etkili ve yaratıcı bir tarzda öncülük etmede önemli zayıflıkların olduğu da bir gerçektir. Bu durumun güçlü bir eleştiri ve özeleştiri ile hızla aşılması oldukça önemlidir. Önemli olduğu kadar içinden geçtiğimiz devrim sürecinin temel sorumluluğu ve görevidir. Dönemin Serhıldan taktiği ve tarzı Serhıldan da sürekliliği ve sürekli bir yükselişi, mücadeleyi, direnişi ifade ediyor. Dönemin serhıldan ruhuna uygun örgütlenmek, strateji ve taktik belirlemek, uygulama gücünü ve iradesini en etkili ve yaratıcı bir biçimde ortaya koymak temel görevlerimizden biri durumundadır.
Kuzey, ortaya koyduğumuz eksikliklerin yanı sıra hamle sürecini sürece damgasını vuran güçlü bir Serhıldan hareketi ile karşılarken, G. Batı Kürdistan parçamız ise sürece büyük bir devrim dalgasıyla katılım sağladı. İlk süreçte çok fazlasıyla iç gündeme endeksli bir katılım görülürken özellikle son 4-5 aylık süreçte önderliğin özgürlüğünü eksen alan gündem oldukça yoğunlaştı. Güçlü serhıldanlar ve mitinglerle hamleye katılım sağlandı. Hamlenin başladığı tarihten itibaren ana eksenin hamle olmaması eleştiri konusu yapılsa da sonraki süreçlerde bu durum aşıldı. Gelinen aşamada ise bu hamle süreci Önder Apo çizgisinde halk devrimine evrilmiştir. Batı Kürdistan parçamız demokratik özerk sistem inşasını çok hızlı bir biçimde tamamlamaya doğru götürürken ana eksenin önderlik özgürlüğünün olması temel bir gerekliliktir. Önderlik özgürlüğüne endeksli bir devrim çalışması gerçek bir devrim çalışmasıdır. G. Batı Kürdistan devriminin hayat bulması ve güvenceye kavuşması ancak ve ancak önderliğimizin özgürlüğüyle mümkün hale gelebilir. Önderliğimiz özgürleşmediği ve Kürt sorununda fiili rol üstlenmediği müddetçe dört parça Kürdistan’da devrim çalışması da büyük bir risk ve tehlike altında demektir. Zira şu da bir gerçektir ki devrim mücadelesi ve çalışması ile önderliğin özgürlüğü çok iç içe geçmiş iki temel olgudur. Bizler Önder Apo’nun özgürlüğünü eksen alarak devrimci halk savaşı çizgisinde devrim mücadelesini yükselttikçe ve halk devrimini gerçekleştirdikçe önderliğimizin özgürlüğü de bir o kadar gerçek hale gelir. Ve ya Önder Apo’ya özgürlük hamlesini kesintisiz ve güçlü bir Serhıldan hareketiyle sürdürdükçe halk devrimi de somut yaşam ve sistem biçimine kavuşur. O açıdan G. Batı Kürdistan parçamızın hamle sürecini derinleştirerek ve yükselterek sürdürmesi çok önemli ve gereklidir.
Güney Kürdistan parçamız hamle sürecine belli bir katılım sağlamakla birlikte istikrarlı bir eylemsellik sürecine giremedi. Hamle eksenli eylemsellik ve mücadele süreci burada da kesintiye uğradı. Bu konuda alan örgütüne yönelik çeşitli platformlarda eleştiriler geliştirildi. Sonrasında belli bir aktivite görülse de yine de beklenen eylem duruşu yeterince ortaya konulmadı. Oysa eylemselliğin en fazla ve en güçlü geliştirilmesi gereken alanlarımızdan biri Güney Kürdistan alanımızdır. Bu parçada gelişen halk eylemselliğinin etkisi siyasi açıdan da çok büyük bir anlam ifade etmektedir. Fakat varolan potansiyel ve güç yeterince değerlendirilemedi. Hamleye katılım belli bazı çabalar olmakla birlikte zayıf kaldı. Ş. Rüstem Cudi Kampı ise hamlenin ilanından itibaren oldukça duyarlı bir yaklaşım geliştirdi ve sürekli bir eylemsellik süreciyle ulusal direniş hamlesine katılım sağladı.
Doğu Kürdistan parçamızda hamleye katılım daha çok basın, propaganda ve ajitasyon çalışmaları kapsamında gelişti. Medya üzerinden belli düzeyde bir gündem yaratma sağlansa da bu gündem daha zengin ve yaratıcı planlamalarla beslenemedi. Diğer yandan çeşitli süreçlerde içerde kısmi bazı eylemsellikler gelişse de bu konuda da belli bir ilerleme ve gelişme sağlanamadı. İçerde kadronun olmaması ve genel olarak alanın özgünlüğünden kaynaklı hamleye katılım yetersiz kaldı.
Hamle sürecine en iyi katılım sağlayan alanlarımızın başında Avrupa alanımız gelmektedir. Özellikle süresiz açlık grevi eylemi önderliğin özgürlüğü ekseninde güçlü bir gündem oluşturdu ve Kürdistan’daki direniş sürecini önemli oranda destekledi ve besledi. Kamuoyunda ciddi bir duyarlılık yarattı. Fakat açlık grevi eylemi sonuçlandırıldıktan sonra direniş süreci bu alanımızda da kesintiye uğradı. Daha değişik ve zengin eylem planlamalarıyla direniş süreci yükseltilerek sürdürülmeliyken tersi bir durum gelişti ve eylem performansında gerileme yaşandı. Eleştiriler sonrası bu durumu aşmaya dönük arayışlar gelişse de bu çabalar da yeterli değildir. Avrupa’da daha etkili ve yaratıcı toplumsal, siyasal ve diplomatik çalışmalar, eylemsellikler geliştirilebilir. Medya aracılığıyla yoğun ve güçlü bir gündem oluşturulabilir.
Hamle sürecine Rusya ve Ermenistan alanları kısmi bazı etkinlikler ve eylemsellikler dışında aktif bir katılım sağlayamadılar. Bu durumun hızla aşılması gerekmektedir.
Hamle sürecine en etkili katılım basın ve kültür alanından beklenirken bu konuda oldukça yetersiz bir duruşun olduğunu söylemek gerekir. Basın hamle sürecini kısmi ve rutin bir gündem oluşturma üzerinden ele aldı. Bu konuda çeşitli biçimlerde özel programlar hazırlama, tecriti ve imha konseptini çok yönlü gündemleştirerek toplumda daha fazla duyarlılık yaratma ve kamuoyu oluşturma noktasında zayıf bir duruş sergiledi. Önderliğimize uygulanan görüşme yasağı bile çok rutin ve sıradan çoğu zaman da ortada ya da sonlara doğru verilen bir haber derekesine indirildi. Yanı sıra tecrit ve görüşme yasağı etkili ve çarpıcı değişik jeneriklerle her zaman haber öncesi, sonrası özel bir konsept biçiminde sunulabilirdi. Yine site ve yazınsal basın hamle üzerinden sürekli bir konsept oluşturabilirdi. Hamle sitesi en kısa zamanda açılabilirdi. Çoktandır karar olmasına rağmen şimdiye kadar hamle sitesinin hazırlanmaması ciddi bir eleştiri ve özeleştiri konusudur. Kültür alanımız ise çok fazlasıyla hamleye katılımda yetersiz kaldı. Halbuki tecrit üzerine çok sayıda sokak tiyatroları, gösteri ve değişik programlar tiyatro ve müzik kapsamında planlanabilirdi. Tv’yi besleyecek ve destek sunacak tarzda bazı çalışmalar yapılabilirdi. İdeolojik alanımızın hamleye katılımı yetersiz ve zayıf kaldı. İdeolojik alanımızın bu zayıf katılım durumunu hızla aşarak yeterli ve güçlü bir planlama temelinde hamle sürecine katılması çok önemlidir.
Önder Apo’ya Özgürlük için ulusal direniş hamlesinin temel bir ayağı da askeri alanımızdır. Özellikle kış sürecinde yaşanan kayıplar ve belli bazı sorunlardan kaynaklı bu alanımızın hamleye katılımı gerçekleşmedi. Denilebilinir ki yaz sürecine kadar hamle sürecine en zayıf katılım sağlayan alanımız oldu. Bahar sürecinde yapılan güçlü bir eleştiri, özeleştiri ve toparlanma-hazırlık süreciyle birlikte yaz mevsiminde güçlü bir çıkış yapıldı. Yaygın eylemsellik süreci ulusal direniş hamlesini oldukça besledi, halka moral ve motivasyon kazandırdı. Özellikle YJA Star güçleri tarafından yoğun bir biçimde yapılan eylemler büyük bir etki yarattı ve kadın katılımını güçlendirdi. Bu süreçte şehit verdiğimiz değerli yoldaşları halkımız büyük bir Serhıldan ruhuyla karşıladı. Değişik ve etkili eylem biçimleriyle bu sürecin yükselerek devam etmesi ulusal direniş hamlesini çok güçlendirecektir.
Geride bıraktığımız süreci kısaca bu biçimde değerlendirirken, her alanımızın ‘‘ Önder Apo’ya Özgürlük, Soykırıma Son’’ şiarı altında geliştirdiğimiz ulusal direniş hamlesini çok güçlü bir biçimde sahiplenerek, tüm çalışmaların merkezine hamleyi başarıya ulaştırmayı alması gerekiyor. Çalışma alanları sadece eleştiren, gözlemleyen değil, bizzat hamle sürecini yürüten alanlardır. Bu anlamda ideolojik alan başta olmak üzere her çalışma alanı hamleye dönük yürüttüğü çalışmaları değerlendirip ulaştığı sonuç ve planlamaları hamle komitesi ile paylaşmalıdır. Hiçbir alanımız kendisini hamle sürecinin dışında tutarak değerlendirme ve yaklaşımlara gitmemelidir. Ve tüm çalışma, mücadele alanlarımız sadece eleştiren pozisyondan çıkarak, hamle sürecinin bizzat yürütücü güçleri olduğu anlayışıyla hareket edebilmelidir. Alanların tüm planlamaları hamleyi başarıya ulaştırma temelinde olmak durumundadır. Her çalışma alanı somut hamle üzerinde tartışarak detaylı planlamaya gitmeli ve sonuçlarını hamle komitesine iletmelidir. Her parçada ve alanda mutlaka hamle komitesi örgütlendirilmeli ve bu komite merkez komite ile düzenli bir diyalog içerisinde olmalıdır. Alanlarda komitelerin oluşturulmasına ilişkin karar aylar öncesinden tüm alanlara bildirilmesine rağmen bu konuda herhangi bir gelişme sözkonusu değildir ve bu durum ciddi bir eleştiri- özeleştiri konusudur. Önderlik karşısında vereceğimiz en güçlü özeleştiri hamlenin başarısına kilitlenerek güçlü bir çalışma ve eylemsellik sürecini ortaya çıkarmaktır. Ulusal direnişi başarıya ulaştırıp Önderliğimizle fiziki bir buluşmayı gerçekleştirmektir. Bu olmayacak bir şey değildir, yeter ki her parça, her kurum ve her alan hamleye kilitlenerek bir çalışma tarzı, anlayışı, çabası ve mücadelesi içerisinde olsun.
Sonuç olarak bu süreci yeterli ve etkili yürütemediğimiz için komite olarak tekrardan özeleştirimizi veriyoruz. Tüm alanların da aynı yaklaşımı geliştirmesini bekliyoruz. Yakın süreçte değişik alanlardan hamleye ilişkin bazı görüş, öneri ve eleştiriler elimize ulaştı. Önümüzdeki hamle toplantısında daha kapsamlı değerlendirmelere giderek sonuçlarını arkadaş yapımızla paylaşacağız. Bu temelde tüm arkadaşları hamle sürecine aktif katılmaya çağırıyor, selamlıyor ve çalışmalarında üstün başarılar diliyoruz.