Adı Soyadı: Fidan Sıcak
Kod Adı: Dicle Urfa
Baba Adı: Mahmut
Ana Adı: Azize
Doğum yeri ve tarihi: 01.07.1982, Viranşehir / Urfa
Şehadet yeri ve tarihi: 04.07.2007, Geyiksu Alanı / Dersim
Hani masallar vardır anlatılan ve bizi iliklerimize kadar etkileyen kahramanlar, periler vardır. gece rüyalarımızı süsleyen hiç unutmadığımız melekler vardır. Rüyalarımızı gerçeğe, hayallerimizi geleceğe taşıran yoldaşlıklar, dostluklar vardır. İçten derin paylaşımlar, hayatımızda iz bırakan içtenlikler, sadelikler vardır. Sözüyle özü bir olan emeği ile yaşayan yürekli masal kahramanlarımız vardır. Anlatılmaya kalkınca sözler anlamını yitirir ya işte onu öyle bir masalda buldum. Gökyüzünde ki yıldızların süslediği bir gecede onun gözlerini gördüm, sadeliği şafak sökerken düştü yüreğime, masumiyetini şafağın aydınlığın da hissettim.
Ama öyle bir gerçekti ki ne masal, ne rüya, ne de hayal. Hayalini kurduğum dağların gerçek meleği olarak çıktı karşıma. Rüyalarımızın anlamı, ifadesi gibi gülümsüyordu. Gerilla yaşamını ilk paylaştığım, gerillacılığın yarattığı heyecanı ilk birlikte yaşadığım gerçek bir yoldaş. Öyle bir içtenliği vardı ki, ilk görüşte insanda derin izler bırakmayı bilen bir gerilla. Ona gerillacılık çok yakışıyordu. Sanki yeryüzüne gerilla olmak için gelmiş öyle çabuk bütünleşti ki dağlarla. Onu dağlarsız, dağları onsuz düşünmek imkânsızdı. O tam bir dağlıydı ona dağlı diye hitap ediyordum bazen o da bana gülüyordu. Ama gerillacılığın bazı ince ayrıntıları vardı ve Dicle yoldaş bunları çok çabuk çözdü ve yaşamına indirgedi. Gerilla yaşamının birçok yönünü birlikte paylaştık ama dedim ya öyle çabuk alıştı ki dağlara her zaman bir adım bizden öndeydi. O durmak bilmez bir ırmaktı, bir çağlayan gibi sürekli coşardı ve heyecanlı yaşardı. O çok dolu yaşamayı bilen bir melekti. Onu her düşündüğümde yaşamın hep akışkan olan kesitleri gelirdi aklıma, durmak bilmez kişiliğiyle hep gözdeydi. Yaşamın ayrıntısına varmış kendisini gerilla yaşamının yalın diliyle bütünleştirmeyi başarmıştı. Bir çiçeğin özü gibi dağlarda büyümeyi başarmış, kendisini dağla var etmeyi bilmişti. Görünüşü, duruşu, bakışı, sözü yani her şeyiyle insanda bir bütünlük duygusu uyandırıyordu. Yakınlaştıkça gerillayı, gerilla kadının içtenliğini daha fazla hissediyordu insana. Yoldaşlığın manevi değerlerine bağlı ve kendisini sürekli o değerlerle sorgulardı. Yeni savaşçılardan sonra başka bir çalışmada daha birlikte kalma şansımız oldu. En son onu 2004 de gördüm. Yıllarca görmediğim Dicle yoldaş sadeliğinden hiçbir şeyi yitirmemişti. Tam tersi daha çok gelişmiş ve iddia kazanmıştı. Onu bir yol ağzında gördüm. O yine akışkan, o yine yollardaydı, kısa bir süre sonra Dicle yoldaşı Kuzeye uğurladım. Gitmeler en çokta ona yakışıyordu, yürümek patikaların gizine erişmek onun en büyük hayaliydi, yürüdükçe dağların uzunluğuna eriştikçe güzelleşiyordu ve kalbimde ki yeri daha bir anlam kazanıyor ve sevgisi içimde daha bir büyüyordu. Hayat dolu, yaşamın öznesi gibi hep yürüdü uzaklara, dağlara, yoldaşlığa ve dostluğa… Onun için hayatı yaşamak hep yol almakla, yolları yürümekle gerçekleşir. Kendisini yolların sınırsız gizinden hiçbir zaman koparmadı.
O birçok arkadaşının hayallerinin tamamlayıcısı gibi yaşardı. Dağın kalbine girmeyi başarmıştı. Gerillacılığın sırrını çözmüş kendisini gerillacılığa bırakmıştı. Huzuru, yüreklice yaşamı, maneviyatı gerillacılıkta görüyordu.
Yaşamda her hareketi, her davranışı her sözü yaratıcıydı, emeğiyle yaratmayı seviyordu. Onun bir diğer belirgin özelliği ise çok emekçi olmasıydı. Gerillacılık kadını tanımlayan emekti. O da bu emeği vererek yaşamın özüne inmişti. Gerillada yaşamın dili çok keskin, çok net, çok somut ve çok sadedir. O bu yaşamın gerektirdiği tüm olgulara ve kendisini tüm yüreğiyle katarak yoldaşları arasında büyük bir saygınlık kazanmıştı. Çok genç olmasına rağmen yaşamın olgunluğunu kendi kişiliğinde yaratmıştı. Deli dolu olduğu kadar olgun ve etkileyen özelliklere de sahipti. Onu bu kadar özleten, sürekli özlemle anılmasını sağlayan da bütünlüklü olmasıydı.
Gülümseyişiyle yoldaşlarına hayat veriyordu. Onun yanında insan kendini huzurlu hissediyordu öyle bir duruşu ve içtenliği vardı ki, bu onun tüm yaşamına yansıyordu onun yanındayken huzurlu olmamak elde değil. Onu hissetmek için çok tanımaya da gerek yoktu. Onunla geçirdiğimiz bir saat bile onu ifade edebiliyordu. Rüzgârın yumuşak uğultusu gibi doğardı yüreklerimizin derinliğine. Bir okyanus gibi derindi, derinliğini hissedebiliyorduk. Belki de bu derinliği onu bu kadar içten kılmıştı, bu kadar vazgeçilmez ve özleten…
O hep özlenendi arkadaşları arasında. Onun uzaklığı bile umutlandırıyordu bizi. Çünkü gittiği yerde, Dersim dağlarında mutlu olduğunu biliyorduk. O hayal ettiği, özlediği, sevdalandığı dağların anlamına gitmişti. Mutluluk ona yakışıyordu, o huzur dolu bir melekti yoldaşları arasında. Daha anlatmayı başarmadığım birçok güzel özelliğe sahipti, dedim ya öyle sadeydi ki nasıl onu bir yazıyla anlatabilirim ki. Masmavi hayallerimizi süsleyen Dicle yoldaş hep yüreklerimizdeydi, bir an olsun dilimizden düşmedi, gittiği her yerde kendinden bir şeyler bıraka biliyordu. Aradan gecen üç yıldan sonra hiç beklemediğim bir zamanda şehadet haberini aldım. Sürekli bu tür haberler duysak da, hiçbir zaman alışmadığımız bir gerçekti. Böyle anlarda insan lal oluyor, konuşmak için bir şeyler bulamıyor. Suskunluk ağır bir hava estiriyor, yalnızca susmak geliyor insanın içinde. Suskunluk tek ifade oluyor yaşadıklarımıza. O suskunluğun içinde de intikam hırsı ve yemini. O bir peri gibi dağlarda dans etti, sonsuzluğa yürüyen bir sevda yürüyüşçüsüydü. Dağın kalbini çözmüştü, melekler gibi saf ağız dolusu gülüşlerle yıldızlara ve yoldaşlarına bakmayı hiçbir zaman unutmadı.
Bizden ayrılırken de bir peri sadeliğinde ayrıldı. Ona yakışır bir duruşla yiğitlikle yüreklice savaşarak mücadele ederek şahadete ulaştı.
Sevgisi yüreklerimizden özgür zamanlara taşırılacaktır. Çünkü o hep yoldaş ve hevaldı. Bir sevgi perisiydi gerilla yoldaşları arasında…
Şehit Sarya Onur