
Kadın Ve Sağlık
Kadın sağlığı denildiğinde hemen aklımıza biyolojik, anatomik, fizyolojik ve jinekolojik gibi konular gelmektedir. Fakat kadın sağlığını tümden ele almasak, kadın sağlığı boyutunda ciddi yanılgıları yaşamaktan kurtulamayız. Çünkü hemcinslerimizin bir çok sağlık sorunları toplumsal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Yani gelişen bir çok sağlık sorunların nedenini esas itibariyle araştırırsak çok net göreceğiz ki bu sorunların kaynağında erkek egemen zihniyetinin tarihsel, siyasi, politik ve ideolojik yaklaşımlarıdır. Şunu demeye getiriyorum, kadınların sağlık sorunları bir mol hidatiform, gestasyonel trofoblastik, vajinit, yumurtalık tüpü kanseri, meme kanseri, endometrium kanseri, kısırlık v.b hastalıklardan ibaret değildir. Kuşkusuz bunlar çok ciddi ve en ağır kadın hastalıklarıdır.
Fakat bizim esas dikkatini çekmek istediğimiz noktalar kadınların toplumsal anlamda maruz kaldıkları sağlık sorunlarıdır. Bu temel de kadınların esas sağlık sorunlarını belirtecek olursak tecavüz, kızların bekaretlerine kutsallıkla değil de namus anlayışı ile yaklaşılması, fuhuş, eşcinsel ilişkiler, erken yaşta evlendirilmeler, kadının en kutsal işlevine yani kadının ne kadar doğum yapacağına bile artık devletler karar vermektedirler. Ve bunlara benzeyen daha birçok örnek verilebilinir. Bu anlamda bence esas kadının sağlık sorunu toplumsal alanda yaşanmakta ya da daha doğrusu erkek egemen zihniyet tarafından yaşattırılmaktadır. Özellikle günümüzün kapitalist modernite çağın da bu gerçeklere bin bir kılıf giydirilerek, bir çok yerde ve ülkede hiç fark ettirilmeksizin bir çok topluma uygulattırmaktadır.
İsterseniz bu konuları daha derinliğine açıklayalım. Mesela bir genç kızın hangi yaşta evleneceği kararını niye kendisi yada onu büyütmüş olan annesi ve babası vermiyor da devletler ya da devletlere bağlı dini kurum ve kuruluşlar vermektedir? En doğru ve ahlaki karar kızın kendi iradi rızası olmasıdır. Fakat gerçek böyle değildir. Bir devlet kendi nüfusunun çoğaltılma gereğini duyuyorsa evlendirme yaşını daha erkene alabiliyor. En etkileyici örnek olarak Recep Tayip Erdoğan’ın bir kadının ne kadar çocuk doğuracağını belirlemeye gitmesi de yani devletlerin siyasetlerini ve politikalarını kadın üzerinde nasıl her gün yürüttüklerini izlenilmektedir. Halbuki bu tür gerçekler çok ciddi patolojik sorunların gelişmesine neden olmaktadır. Bir Endometrium(Rahim) kanserinin hangi nedenlerden geliştiğine bir bakalım. Bir nedeni; çok eşlilik veya çok cinsel ilişki yaşama, bir diğer nedeni; yirmi yaştan küçük cinsel ilişkinin yaşanması, ve bir nedeni de daha önce çok kullanılan doğum kontrol ilaçlardır. Yani toplum bu tür yasalarla, devletin kanunlarına göre şekillendirilirken, kadınların sağlık sorunları hiçe sayılmaktadır.
Bir diğer ciddi sorun teşkil edenlerden biri de fuhuştur. Fuhuş insan vücudunun bağışıklık sistemini alt-üst edebilen AIDS, HIV ve bunlar gibi cinsel yollarla da bulaşan virüslerin dağılmasına ve bu hastalığı olan insanların çoğalmasına neden olmaktadır. Tıp bu konuda her ne kadar bazı tedbirler almaya çalışmış olsa da maalesef bu durum bir çok yaklaşıma yeterli olmamıştır. Günümüz de örneğin Hollanda, Almanya, Yeni Zelanda, Belçika ve Türkiye gibi ülkeler de neredeyse fuhuş kabul görülen bir konuma gelmiş ve hatta bazı ülkeler de fuhuş sektör olarak işlenmektedir. Kapitalist ülkeler de durum bu iken bazı din ağır basan ülkede (İran) adeta fuhuş resmileşmiş ve resmi olarak günlük evlendirilmeler temelin de yürütülmektedir. Bu tür uygulamalar devletlerin, toplumları maddi anlamda doyurmayıp, aç ve yoksul bırakılma politikaları temelin de gelişen gerçeklerdir. Devletler muazzam fuhuşçu bir zihniyete sahiptirler. Bu nedenledir ki kadınlara resmi iş vereceklerine veya kadınlar için sığınma evleri açacaklarına, kadınları fuhuş yapmaya teşvik etmekte ve mecbur bırakmaktadırlar.
Bir de özellikle değerlendirmemiz gereken diğer bir konu ise; kadına yapılan tecavüz kültürüdür. Tecavüz, toplumsallığı kapsayan tüm gerçekliklerde bir adalet ve vicdan terazisinden geçirilse aslında ne kadar ahlaksız ve haksız olduğu görülecektir. Ve yine tecavüzü değerlendirdiğimiz de en acı gerçek şudur ki aslında kadınlara yapılan tüm tecavüzlerde kadının uğradığı büyük haksızlığını kimse tam olarak doğru bulmuyor ve ya onaylamıyor. Ama her zaman tanık olduğumuz gibi şimdiye kadar tecavüz olaylarında hiçbir mahkeme, tecavüzü yapan o vahşi canlısı yaratığa hak ettiği oranda ceza vermemiştir. Bu önemli noktadan ne anlamamız gerekiyor? Bu soruya benim cevabım şöyledir. Çünkü tarih boyunca hukuk erkek egemen zihniyetin elindedir de ondandır derim. Dolayısıyla erkek egemen bir zihniyetten bunu beklemek büyük bir gaflettir. Tecavüzü yapan kişinin cezasını ancak toplum ahlaki bir halk mahkemesinde layıkıyla cezasını verebilir. Fakat kendisini demokratikleştirmeyi başarmış bir toplum ile bu olabilir.
Kadının amacı güneş kadar net ise yöntemini de bulur.
Bu anlam da kadının daha sağlıklı yaşaması için kadınların önlerine ne tür görevler çıkıyor şimdi daha net anlaşılmaktadır. Şimdi de bu konuda uzman çözümlemeler sahibi RÊBER APO’nun değerlendirmelerine bakalım. Çünkü RÊBER APO kadınların tüm toplumsal sorunlarını en doğru çözümleyen ve çözüm çabası olmuş bir önderdir. RÊBER APO diyor ki; Erkek egemenliğine de dikkat ederek kendinizi çok iyi korumalısınız. Sağlık, güvenlik ve yaşamınıza dikkat edin. Sınıflı toplumun dayattığı şeyler umurlarında olmamalı. Beş bin yıllık uygarlık tarihi ne diyor, erkek ne diyor, umurlarında olmamalı. En büyük direnme özgür kadın kişiliğinde ısrardır. Bunun için; yaşamınızdaki küçük bir şeyi dahi oturup düşünün. Yaşam da en basit bir ihtiyacı giderdikten sonra oturup nasıl bir kimlik sahibi olacağınızı düşünün. Kendinizi nasıl kimlik sahibi kılacağınızı düşünün. Ve kadının amacı güneş kadar net ise yöntemini de bulur. Özgürlük tutkusu güçlü ise her yol ve yöntem bulunur.
Bir birey olarak RÊBER APO’nun bu güçlü değerlendirmelerini yorumlamayacağım. Çünkü bir kadın olarak gelinen aşamada yapılması gerekenin (bilmek uygulamaktır) gerçeklerin yapılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü biliyorum erkek egemen zihniyetinden çok çektik ve bize çok yaşattırdılar. Şimdi sıra bizde. Ama erkekler gibi egemence değil, biz yaşamımızı eşitlik, kardeşlik ve demokratik temel de JİN, JİYAN,AZADÎ ruhuyla yeniden yaratacağımız umudu ile özgür bir yaşamın hakikatinin mücadelesini vazgeçilmez bir öncüsü olacağız.
Asmin Zelal