
HAZİRAN TANRIÇASI
Seni yazmak, seni dillendirmek, seni anlatmak. Hangi sözcükler anlatabilir. Hangi lâl dil. Seni, tanrıça erdemliliğini…
Evet Haziran Güneşi, Haziran Ayazı, Haziran Tanrıçası. Neydi o sendeki görülmeyeni, gün yüzüne çıkartan? İradenin Nirvana’laştığı an mı? Yoksa hedefinin önündeki bütün çözümsüzlükleri, daralmışlıkları, engelleri, tek tek tırnaklarınla kazırcasına söküp atıp odağı bulman mıydı?
Haziran Tanrıçası, Bağlılığın sembolü, sevginin aşkın arayışçısı, intikamın tek kapısı ve pusulası. “Canından başka bir şeyi olsa onu da vermeye” hazır olan sen iken; izinde yürüyen bizlerde senin gibi tanrıçalaşmak, tanrıça erdemliliğine kavuşmak, ulaşmak için hergün her saniye ve her salise erkek egemen zihniyetin üzerimizdeki tahribatlarını aşma çabasındayız. Köleliğe inat, baş kaldıracağız. Özgürlük ruhunun erdemine kavuşana dek. Biz yeniden biz olana, köklerimizi derinliklerine salana dek toprağın…
Bir zamanlar kadınlar, yani bizler, bir dere gibiydik. Her mevsim suyu aksamayan, bazen gürleyerek, bazen sessiz, sessiz, bazen kışın donarken, bazen ise sel olur, devrilmeyen çınar ağacını bile kökünden kopartıp atan, taşı, toprağı, ne varsa kendisiyle götüren. Bazen yazın sıcağına dayanamayıp çekilir suyu ve kurur. Sonra tekrardan doğa kendini yeniler. Ve bir aheng içinde 4 mevsim devam eder. Su yatağını izler. Ve su yolunu bulur O zaman.
Evet bulduk. Bazen dursak ta, bazen kurusak da bulduk. Önce bir nehre ulaştık. Nehirde yüzmeyi, kulaç atmayı öğrendik. Sonra deniz olmaya evrildik. Seninle oluşmak, çoğalmak, bir bütün olmak için. Ve hergün tekrar, tekrar arınmaya çabalıyoruz. Sırf bir anlığına dahi olsa seninle yaşamak seninle olmak için.
Seninleyiz heval Zilan. Görüyor musun? Mersin’in Mezitli ilçesindeki polisevine eylem gerçekleştiren Ruken, Sara hevallerin düşmanın üzerine korkusuzca yürüyüşlerini. “Feda edebilmek, fedakarlığı yapabilmek için kendin olup, kendinden çıkman gerekiyor” dediler. Doğa, Eylem ve Zinar hevaller. Ve seninle buluştular…
“Sana bizi çeken gizem nedir” diye sorarken senin Önderlikle kurduğun anlam dünyasının içinde buluyoruz, kendimizi. Belki de ilk anlam dünyasına erişip bize o dünyadan merdiven sarkıtan da sensin. “Dereleri, nehirleri aşa aşa, denize ulaştınız. Yüzdünüz, yüzdünüz ve şimdi arınmışsınız. Size anlam dünyasından merdiven sarkıtıyorum. Tek tek basamaklardan çıkıp bana gelin” diyorsun bize.
Evet biz anlam dünyasından Haziran Tanrıçasını tanıdıkça, çağrının anlamını da iliklerimize kadar hissediyoruz. Bazen müthiş düşünce güzelliğinin, bağlılığının yanında bedenlerimiz tir tir titrer. İşte tam o anda hiçbir sözcük bulamazsın. Duygular ise dile gelme eziyeti çeker, yanı başındaki bir yoldaşınla göz göze gelirsin. Sonra Haziran Tanrıçasının anlam dolu bakışıyla, huzur veren tebessümü ile karşılaşır, “olacak, kavuşacağız, güneşimizle” diyen gözler yeniden UMUT verir, kalbimizde filizlenen fideye. Sonra birgün gerçekleşeceğine inanarak içten derin bir nefes çekersin. Sonra hayal kurarsın. Ve anlam dünyasında Güneş’le Tanrıça ile buluşursun.
Viyan Dîrok