Önderliksel çözümleme veya temel kişilik çözümlemesi bu konuda eğer kendisine dikkat etmez, eğer kendisini çözmezse, ilerletmezse, özgürleştirmezse aslında bir köle olmaktan kurtaramayacağı ve giderek devletin bir uşağı durumuna kadar götürebileceği rahatlıkla anlaşılabiliyor. Ve tabii bireyin de gelişemeyeceği eğer bu çözümlemeler, aşamalar kaydedilmezse kadının hiç gelişmeyeceği, özgürleşemeyeceği, erkeğin de yine eşit ve özgür koşullara hazırlanamayacağı çok çarpıcı bir biçimde ortaya konuluyor. İşte burada kadın özgürlüğü meselesine açıklık getiriliyor. Özgür kadın nasıl oluşur? Özgür erkek nasıl oluşur? Özgür kadın-erkek ilişkisi nasıl oluşabilir? Kabul edilemez olan düşmana hizmet eden, geriliğe hizmet eden, tamam belirlendi, aşıldı ama yenisi nasıl olacak? Yeni ilişki tarzı, eşit özgür ilişki tarzı neyle doldurulacak? Bunun mücadelesi, özellikle bunun tiplemesi bunun özümsetilmesi, bir tipte yoğunlaşması nasıl olacak? Aldatmayan kişilikler nasıl ortaya çıkacak? Yeni toplumsal kuruluşa temel teşkil edecek kişilikler nasıl ortaya çıkacak? Bunların ilişki biçimleri nasıl gelişecek? Buna da örneklik, filizlenme düzeyinde bir cevap veriliyor. Veya bunun da bir sorgulama olduğu üzerinde çok yoğun durulması gerektiği ikili ilişkiler deyip geçilemeyeceği ulusal düzeyin kurulmaya çalışıldığı, yeni bir toplumun şekillendirilmek istenildiği bunun felsefi yaklaşımdan tutalım ahlaki boyutuna kadar, estetik boyutundan tutalım üslup boyutuna kadar, kısaca yani birçok hususun çarpıcı bir mücadeleyle elde edilebileceği, verilmeye çalışılıyor. İşte buradan kalkarak, güzel yaşam, iyi yaşam doğru yaşam sorularına cevap veriliyor. Sonuçta roman oraya götürmeye çalışıyor.
Roman, nasıl olması gerektiğine dair kendi hayallerini, taslağını devreye sokar. İdealizmini, azmini, tutkularını dile getirir. Peki bütünüyle bu mudur? Hayır, bir gerçeğin uç vermesi vardır, bu uç vermeyi görmedikçe gerçekçi bir roman yazılması mümkün değildir. Fazla toplumda yenilik şansı olmayan, tükenmiş olanı ifade edemez. Roman tam bir kurgu, tam bir tasarı değildir. Gerçeğin uç verme halinin, büyük bir çabayla tasarım gücüyle hayal gücüyle, dile getirilmesi oluyor. Aslında değişik bir eylem türüyle bir yerde yaşananın tamamlanması anlamına geliyor. Çünkü fiilen yaşanılan bile biraz budur. Yani bilime göre, hikayeye göre bir şeyler yaşanmış ama tasarılar hayaller var. Onların başarılmamış olanı, çarpıtılmış olanı, oldukça sağlam gelişmiş olanı var. İşte bunları roman dilene getirecek. Ve buna bir estetik sanatıdır diyoruz, sanatın bütünüyle işlevi budur. Yaşamı estetize etme daha da güzelleştirme sanatın görevidir. Roman da demek ki böyle bir işlev sahip olacaktır. Tabii bunu da kabul edenle-edilmeyen, ret edilenle, edilmeyeni var, kapsamı oldukça geniş, yurtseverlikle bağlantısını kurmaktan tutalım, iyi bir örgüt savaşçısının özelliklerini yakalamaya kadar. Evet tekrar söylüyorum, bunun bilimsel izahı mümkün ve yapılıyor da. Hikayeleri, anıları bolca yapılıyor, resimleri çekiliyor, fotoğrafları yapılıyor, yayınlanıyor. Ama daha büyük ilişki düzenleri ilişki özlemleri tasarımlar hayaller nerede kaldı? Devrim aynı zamanda büyük bir hayali de ifade eder. Hayali ufku ne kadar genişse, devrim o kadar gelişir. Ama bu tam bir hayal midir? Değil, onun bir toplumsal gerçekliği var. Kaldı ki bizim hazırladığımız taslakta da hem hayal hem uç verme noktaları oluşmuştur. Dolayısıyla biraz gerçekçi bir değerlendirme olur. Demin dediğim gibi, çeşitli alanlardan konuşturmak (statükocuyu, militanı, kahramanı konuşturmak) önemlidir. Kadın-erkek ilişkileri bağlamında tarafları konuşturmak, kesim olarak kadınları konuşturmak yine sosyal sınırları konuşturmak önemlidir. Nasıl konuştuklarından da öteye nasıl konuşmaları gerektiğine ağırlık vermek gereklidir, roman için anlamlıdır. Birçok dillendirmeler var yaşamlar var, nasıl oluşumu var, nasıl olması gerekeni var. Bu konuda bol malzeme söz konusu, şimdi bu malzemeleri topluyoruz. Ayıklayacağız daha sonra iyi bir anlatım tekniğiyle roman kitabına dönüştüreceğiz. Yapmak istediğimiz bir çalışmanın bu genellemeler doğrultusunda olduğunu söyledik. Tartışıyoruz, birçok çerçevede hatta yaşıyoruz, sadece tartışmada da değil. Aynı zamanda ortak yaşamlar da var. Etkilemeleri ortaya çıktı. Devrimci görevlere bağlılık yanında yine örgütsel görevler, hatta eylemsel militan görevler göz ardı edilmeden onlarla iç içe (bağlantılı olmadan, devrimci bir romana ulaşılamaz) ne yaşamına, ne tartışmasına ve iddialı olanın iyi bir tekniğe sahip olması da beklenemez. Bunlar hepsi iç içedir. Devrimci bir romanı, bir statükocu asla yazamaz, hafızasına alamaz. Yine bütün parti düzeyini göremeyen, yaşayamayan birisi de fazla iddialı olamaz. Dıştan bir gözlemci, şüphesiz romanı bize yazabilir. Ama en iyi romanın gerçeği biraz sıcağı sıcağına yazan ama onu aşan militanlardan gelebileceğini de söyleyebiliriz. Devrimci edebiyatçıyı devrimci militanın çabaları içinden çıkarmak mümkündür. Gerçekçi romanı bazıları daha çok bu kategoride yazabilir. Bu konuda sanatkar dediğimiz bazı tipler, şüphesiz dıştan da gözlemleyerek yazabilir.
Güzelliği bir tek kişide somutlaştırma yerine, genel güzelliği tanımlama, sevgiyi tek kişide yoğunlaştırma yerine genelleştirme çok önemli oluyor. Genel güzellik yaklaşımı, genel sevgi yaklaşımı bu anlamda da tabii genel çirkinlik yaklaşımı, genel nefret edilmesi gereken yaklaşım geliştiriliyor. Yani şu çok etkilidir: der “birini çok sevdim veya birinden çok nefret ettim, birini çok güzel buldum veya birini çok çirkin buldum” yaklaşımlarının tehlikelerini görüyor. Birinde değil, toplumsal düzeyde göreceksin güzelliği, yine nefreti, güzeli, çirkini. Burada en büyük kazanımlar olarak ifade ediliyor, doğrudur da. Güzellik olgusunu böyle soyutlaştırmayla birlikte somutlaştırma. Çirkinlik, nefret, öfke duygularını da böylece soyutlamayla birlikte somutlaştırma ve çok kapsamlı bir çalışmadır. Aslında bu konuda öncü öğenin, erkek öğenin özellikle çabaları büyük öneme sahiptir. Kürdistan’da sevgiyi genelleştirmesi büyük bir devrimdir. Kendini sevme, kendine değer vermeyi başarması tarihsel bir olaydır. Ülke güzelliğine, halk güzelliğine bu anlamda, bu temelde birey güzelliğini, hem kadında, hem erkekte ortaya çıkarması gerçekten destansıdır diyebiliriz. Devrimin en iyi başarılmasıdır, çiçeklenmesidir de diyebiliriz. Yani bu çerçeve yakalanmadan (ki burjuva liberalizmine özgüdür) çok yüklü bireysel tutkulara, anlayışlara yol açmak bitiricidir. 19. yüzyıl burjuva roman pratiğine baktığımızda burada muazzam bir bireysellik söz konusu. Toplum yerine bireylerin yüceltilmesi çok ileri boyutludur. Hep birileri kahraman, birileri güzel, birileri çok çirkin ve bunun toplumsal boyutu, yine tarihsel soyutu göz ardı edilir. Siyasi etmenler göz önüne getirilemez. Bu anlamda burjuvadır diyoruz. Daha önceki dönemlerde feodalizm bunları yapar. Böyle aileyi, aristokrasiyi geliştirir, diğer aileleri, toplumu hiçleştirir. Kısaca bu, sınıflar tarihi boyunca böyledir.
Büyük duyguların olsun, ama bu genel güzelliği esas alsın, ülke güzellikleri, halk güzellikleri, cins güzelliklerini doğru değerlendirsin, böylece bir anlam ifade etsin.
Savaştıran, savaştırdıkça özgürleştiren, özgürleştirdikçe güzelleştiren, güzelleştirdikçe sevgiyle dolup taşıran kişilik, büyük tutku ve çabaya yönelmeli ve yalnız o temelde yapılmalıdır.
İlkenin, güzellik ilkesinin, örgüt ilkesinin, yücelik ilkesinin, doğru güç, savaş ilkesinin emrinde bir kadın görmek daha da zorlaşıyor. Yüceltmekten bahsediyorsun, işte yüceltmek biraz böyle sağlanılıyor…
Önder Apo
Çözümlemelerden Derleme