Destanlarla Yürüyüş

0Shares

Tarih Zap, Avaşin ve Metina’da büyük bir irade ve inançla yazılıyor. Sırtlarını dağlara yaslayan gerillalar güneşin yurdu Zagroslarda Dehaklara karşı amansız bir savaş veriyor. Bu savaş Önderliğin demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması ekseninde yeni bir yaşam için veriliyor. Yaşam ve yaşatmak için ölüme gülen gözlerle cevap veren gerilla gerçekliği inancını, yaşamı uğrunda ölecek kadar sevme felsefesinden alıyor. Bu felsefe ki Önderlik ve PKK’nin ilk kuruluşunda yer alan öncü kadrolarından, Amed zindanlarında en büyük baskılara karşı direnen Mazlum Doğan, Sakine Cansız ve yoldaşlarından alınıp bugün tüm baskılara, yıldırma politikalarına karşı dört parça Kürdistan’da Kürt halkı ve gerillanın yurdu olan dağlarda devam ettiriliyor. Bu eşit olmayan savaş koşullarında sonu muhteşem yapacak olan güç gerillanın inanç ve iradesidir. Peki bu inanç ve iradenin kaynağı nedir? Her türlü işkence ve katliamdan geçirilen bu halkın çocukları bütün eşitsiz savaş koşulları ve en son tekniğe karşı, yoldaşının kimyasallarla şehit düşürülüşüne şahit olan gerilla, yaşamı uğruna ölecek kadar seviyor. Bu yüzden dünyada eşi benzeri olmayan efsanelere imzalarını atıyorlar. Yaşamın kaynağı olan bu toprakları kan gölüne bulayanlara inat her gün, yine ve yeniden direniş ve mücadele cevabını veriyor gerilla.

Bedellerinin çok ağır olacağı bilinse de eğer bir yaşam olacaksa en güzeli olmalı diyen gerillalar, bu toprakların çocuklarına daha güzel yarınlar armağan etmek için kanlarının son damlasına kadar savaşıyorlar. Şu an verilen savaş Kürt halkı için bir ölüm kalım savaşıdır. Var olmanın mücadelesini veren bu halk artık özgürlüğün tadını almış ve bu yoldan vazgeçmeyeceğini her koşul ve şartta gösteriyor. Özgürlüğü biraz da olsa bu dağlarda tadan gerilla, tüm dünyaya direnişten başka yol yok mesajı veriyor.

Verilen bu muazzam direniş ve mücadeleyi başarıya ulaştırmak ve her bir gerillanın, şehitlerin hayallerini yerine getirebilmek için bu mücadeleyi zirveye ulaştırmak bizlerin görevi. Devrimci halk savaşını dört parça Kürdistan’da daha da geliştirmek ve savaşın kıran kırana yürütüldüğü Zap, Avaşin ve Metina alanlarındaki direnişin bütün Kürdistan’a yayılması gerekir. Halkların gerilladan, gerillanın halkların haklı mücadelesinden güç alarak yürüttüğü bu mücadelenin büyütülmesi özgürlük ve demokrasi arayışı olan her insanın öncelikli görevi olmaktadır.

Kürt Özgürlük mücadelesi açısından hem büyük bedellerin hem de büyük direnişlerin yaşandığı bir dönemdeyiz.  Her türlü baskı ve işkenceye rağmen verilen bedeller halkın Kürt Özgürlük Hareketinin yanında olduğunu gösteriyor. Ama verilen bu mücadeleyle yaşanan şahadetleri engelleyebildiğimizi söyleyemeyiz. Son dönemlerde verdiğimiz kayıplar Kürt Özgürlük Mücadelesi açısından kabul edilemezdir. Ve her bir Kürt’ün bu süreçte kendine bu soruyu sorması gerekiyor: “Bu şahadetlerin yaşanmasında bizim yetersiz yürüttüğümüz mücadelenin ne kadar etkisi var?” Yaşanan bu savaşta kimyasal silah kullanımlarına karşı yeterli bir mücadele verilseydi belki Ş. Helbest Koçer ve Ş. Baz Mordem’in bu şekilde şahadetlerine tanık olmayacaktık. Eğer 10 yıl önce Paris Katliamında H. Sara, H. Rojbin ve H. Ronahi’nin şahadetleri için hesap sorsaydık, bugün Paris’te ikinci bir katliamda Evin Goyi, Mir Perwer, Abdurrahman Kızıl’ın katledilişlerini yaşamayacaktı bu halk. Bu yüzden bu mücadelenin başarıya ulaşmasının tek yolu Devrimci Halk Savaşıdır. Dört parça Kürdistan’da yaşanan savaşa karşı halk ve gerilla birlikte yaşamı tekrardan bu topraklara getirebilmek için başarıya olan inançla sonuna kadar mücadele etmek gerek.

Ortadoğu toprakları birlikteliğin ve beraber büyümenin beşiğidir. Bunu tarihi kalıntılar her gün bize yeniden gün yüzüne çıkarak hatırlatmaktadır. Yine bugün Kürdistan dağlarında yazılan tarihle bunun güncelliği tekrar tekrar bunu vurgulamaktadır. Bu topraklar özgürlük ve demokrasinin toprakları ve çağlardır, bu topraklar bu suya hasret. Kürt halkının en güzel evlatları bedenlerini su yaparak bu toprakları gözlerini kırpmadan suluyor. Yeniden can bulmak isteyen insanlık tarihine seyirci değil tarihe benliğiyle katılmak gerekiyor. Onun için kendine ben insanım ve vicdan sahibiyim diyen herkesin kendisini yeniden sorgulaması ve yaşama katılımını gözden geçirerek vicdanlı bir şekilde yaşama katılması gerekiyor. İnsanlığın haklı olan bu mücadeleye sessiz kalmaması temel bir görevdir.

Rûken Mardîn

Attachment