Şehit Ozan Mizgin (Gurbet Aydın) Anısına
Şehit Serbest Kiçi (Salih Gezer) arkadaşın “Dağlar Konuşsun” kitabından alıntı yapılmıştır.
Koğ zirvesine vardığımızda, tan ağarmış, aydınlık karanlık kovalamacısı başlamıştı. Sabaha doğru karın donması yürüyüşte kolaylık sağlıyordu. Ama yeni şehirden gelen Mizgin arkadaş bir hayli yorulmuştu. Mizgin arkadaş yürüyüşte zayıflık göstermeyi kendine yediremediği için, hayli çaba gösterip enerji tüketiyordu. Daha fazla zorlamasın diye yavaş ilerlemeye çalıştık. Mizgin arkadaşın yorgun argın halini gören Motor: “Heval Mizgin bu vahşi dağlarda yürümek şehir yürüyüşüne benzemez” diye takılmak istedi. Mizgin arkadaş, “heval Motor görev insanı diyardan diyara dolaştırır durur” diye yanıtladı. “Bu işler kişinin isteğiyle gelişmiyor, dağ yaşamı benim sevdamdır. Avrupa’dayken bu gibi özgür dağlarda gerillacılık yapmanın ne kadar hayalini kurduğumu bilseydin sanırsam bunu demezdin” diye yanıtladı…
Karın göz kamaştırıcı beyazlığı iki siyah çizgiyle bozulmuştu. Sıra halinde olan gerillalar Mizgin arkadaşı tören halinde karşıladılar. Sevinçten ışıldayan elli çift göz Mizgin arkadaşın üzerinde sabitleşmişti. Kemal arkadaşta ileriye kadar karşılamaya gelirken, sırada duran heval Nergiz sevinçten yerinde cıvıldayıp duruyordu. En fazla sevinen de oydu, çünkü onun Mizgin arkadaştan öğrenecek, ondan alacak çok ama çok şeyi vardı. Mizgin arkadaş sıranın önünde durdu. “Merhaba” dedi. “Sağ be” diye karşılık buldu. Sonra “çawanın,” kelimesi aynı yankıyı uyandırdı. Ardından sırayla tokalaştılar…
Metrelerce kara gömülmüş mangaya girmeye çalışan Mizgin arkadaş “oğğğğ heval kar altında beyaz saray kurmuşsunuz. Buraya nasıl inilir?” diye gördüğü manzara karşısında hayret ve şaşkınlığını espriye vurdu. Karları eşeleyip toprak zemine oturtulan naylon çadıra on yedi basamakla inilip çıkılıyordu. İçinde yakılan ateşin ısıtması sonucu çadırı kuşatmış kar sertleşip dumandan çimento gibi bir görünüme dönmüştü. Kara gömülü olmasına rağmen sımsıcak olmasa da yine de sıcak tutardı, sıcak bedenleri…
Mizgin arkadaş yeni bir durum değerlendirmesi yaptı. Eyalet komutanı ve yardımcısını kaybetmişti. Doğan boşluğu Mizgin arkadaş Tatvan’da iken telefonla Önderliğe aktarmıştı. Önderlik te eyalet koordinesini Mizgin arkadaşa verir. Kısa sürede bölge sorumlularıyla bir yürütme komitesi oluşturmasını belirtiyor. Mizgin arkadaş dağa çıkınca hızla çalışmalara başladı.
Mizgin arkadaş, PKK’nin ilk ses sanatçısı ve Koma Berxwedan’ın üyesiydi. Güzel ses ve o melodisini hiç bıkıp usanmadan dinlemeye doyamadığı o gerilla ozanı olan yiğit kadına “ne olmuştu” diye merak etti.
Bu gariplik neyin nesi? Hem bunca fiziki yıpranma nasıl bu kadar kısa bir anda yaşanabilirdi, bu nasıl bir yıldı böyle, bir süre zarfında ortaya çıkabiliyor diye heval Cudi anlam vermeye çalıştı. Kadın yoldaşı ruh güzelliğini koruyordu, ama acı üzüntü onu hayli soldurmuşu. Heval Cudi’nin bir yıl önce gördüğü Mizgin arkadaş çok değişmemişti. Sorumluluk duygusu artmış, ideolojik politik olgunluğu artık ağır davranışlar halinde kendini gösteriyordu. Mervan, Hayri gibi arkadaşları yitirmiş olması onu yıpratmıştı. Mizgin arkadaş sevgi, saygı ve bağlılık duygusuyla kendisine hayran bırakıyordu. Hem kadın olması, hem de gerillaların sorumlusu olması onlardaki hayranlık duygusunu daha bir kamçılıyordu. Heval Cudi bu sert kış koşullarında böyle bir insanla olma şansında olduğunu düşündü. Onunla yaşamak, onunla çalışmak kendisine büyük bir heyecan ve zevk veriyordu. Ömür boyu onunla kalmak istiyordu. Kemal arkadaş ile hep Mizgin arkadaşın bu hayranlık ve saygınlık uyandıran halini kendi aralarında tartışırlardı. Sıcak yoldaşlığı, sanatçı üslubu, tatlı dili gerillalarda bazen bir analık duygusu, bazen de kardeşlik duygusu bırakırdı. Ama ciddiyet, resmiyet, militanlık tavırlarıyla komutan bir önderdi. Gerillalar ondan aldıkları bütün emirleri yerine getirmekte heyecan duyardı. O da yoldaşlarına karşı sevgi saygıyla dolu mütevazi, dürüst, yetenekli ve yetkin olmaya çalışırdı. Onu gören herkes tanıyordu. Herkes onda bulunan özelliklere ulaşmak ve onun gibi militan özelliklere sahip olmaya çalışıyordu. Tanrı ona birçok yeteneği ihsan etmişti. Hani bir söz vardır: denilir ki, “on parmağında on marifet bulunur.” İşte Mizgin arkadaş öyle bir arkadaştı. Bir yanıyla ozan, diğer yanıyla dağda bir gerillaydı, ayrıca komutandı ve halk içinde propagandacı, örgütleyiciydi; aynı zamanda yazardı. Eyaletin dergisini o çıkarıyordu. Birçok yeteneğe sahip olan Mizgin arkadaş, halk kitlesi içinde büyük etki yaratmada oldukça başarılıydı. Kurduğu her ilişkiyi kazanıp el attığı her işi başarırdı. Yoldaşlarının moral ve ruh kaynağıydı. Defalarca yaptığı gerilla moral etkinliklerinde arkadaşlarının isteklerini yerine getirip yoldaşlarını sevindirir, moral kazandırırdı. Savaş ve yaşam motivasyonunu güçlü kılmaya çalışırdı. İdeolojik- politik çalışmaya büyük önem veren Mizgin arkadaş, bu konuda kendini ihmal eden varsa yanına çağırarak uzun uzun anlatmaya çalışırdı, hatta çoğu zaman üzerine sert gittiği bile oluyordu. O bilim sanata önem verir, hep anlatmaya çalışırdı. Herkesi buna teşvik ederdi. Motor, espri olsun diye bazen “heval Mizgin her şey kleşin namlusundadır,” diye takılırdı…
Dağ başında gerillanın şarkısı yankılanıyordu. Mizgin arkadaşının yanık sesinden dinlenen
“bıhar xweşe çaxe güla
Çaxe külilka u sımbıla
Newroze sed sala dıla
kengi bı xer bête bıhar”
Bundan böyle canlıydı.
“Berf na hele em derkevın
em gırtiyê roj u şevın
xwa me naye em rakevın
kengi bı xêr bêtın bıhar’’
Şarkısı gibi Mizgin ayrılmış yerini bahar almıştı.
Evet bir yıldız kaymıştı hem de yüreklerde kızgın közler bırakarak. Tüm acıları içine alarak bir daha sökülmemecesine. Mizgin arkadaş bizden uzaklaşmıştı. Mizgin arkadaş bizden kopmuştu ve en sevdiği yoldaşları olan Mervanlarla Xeyrilerle halaydan buluşmak üzere ebediyete uğurlanmıştı.
Bir 11 Mayıs 1992 günü. Halk çalışmalarına biraz biçim vermek için kısa bir süreliğine dağdan kopan Mizgin arkadaş bizden ayrıldıktan sonra Tatvan’a gidecek. Henüz yeni gitmiştir. Ama hainler, çiyanlar ve cümle cemaat iblisler bu tarihi hatayı af etmeyeceklerdir. Daha önce tanınan ve bilinen ve bir nevi deşifre olmuş büyük Ozanımız, büyük yıldızımız ve büyük yoldaşlık sevdalısı Mizgin yoldaşımızı kaybedeceğiz. O kuşatıldığı odada kendi tabancasını şakağına dayamadan üzerinde ne kadar örgütsel materyal varsa imha edecek ve ardından da şehitler kervanına katılacaktır….
Önderlikle telefon bağlantısını kurmak ve toplantıya ilişkin perspektif almak için akşamdan Bitlis’in Yukarı Orak köyüne giden Kemal, Cudi ve Derviş arkadaş sabahın kızıllaşmasıyla birlikte noktaya zor varabildiler.
Seher yeli bütün doğanın yüzeyini yalamıştı. Gerillanın yüzleri ise uykusuz ve yorgunluğun etkisiyle ince kırışıklarla dolmuştu. Kemal arkadaşın yüz ve gözlerinde bir sevinç ışıltısı ve heyecan dolaşıyordu. Görüşme gerçekleşmişti. Neşeliydi o gece. Lübnan diyarına uzanmış, kutsal bir ses duymuştu: “Alo Dinliyorum…
Kemal… Kemal he…. Sen mi? Oldu tamam. Durumunuz ne? Oldu. Üslenmeme ve hareket tarzınızı değiştirin, yeni bir yönetim oluşturun… Kimler var orada?”
“Cudi ile Derviş, Ali dışında diğerleri hazır”
“Peki kitle faaliyetinde kim var?”
“Serdar arkadaş”
“kadın arkadaşlardan kim var?”
“Nergiz ve …”
Gelen ses sitem yüklü ve sorgulayıcıydı. Telefon ahizesi patlayacak gibi oldu. Heyecanla yerini düzeltti Kemal arkadaş, Cudi’ye yana bakarak dudak ısırdı.
“Niye öyle oldu? Deşifreydi. Niye bıraktınız şehre gitsin. Sizde hiç vicdan yok? Mizgin arkadaş tek başına eyaleti yönetirdi. Hareket tarzınız bir orduyu bitirir, lakin eyalet koordinesini bitiren de bu tarzdır. Bir an evvel değiştirin. Anlıyor musun heval? Niye Mizgin arkadaşı bıraktınız? Mervan ve Xeyri’den hiç ders çıkarmadınız mı? Hele Roza arkadaşın şehadetinden sonuç çıkarmayıp Mizgin arkadaşın şehre inmesi hata! Suç! Ayrıca Roza’nın şahadetini sorgulayın, şehir komitelerinden rapor isteyin!”
“Başkanım dinledik, üzerinde duracağız, yeni bir düzenlemeye gidiyoruz…”
“Mizgin arkadaş ile çalışanlar kimlerdir, araştırma yapın! Hayır başta esef edici tarzınızı değiştirin. Yeni bir yönetim oluşturun bir planlamaya gidin, grup geliyor.”
“Oldu başkanım Cudi ve Derviş’in selamları var.”
“Benden selam, tüm arkadaşlara benden selam söyleyin”
“Selamlar, saygılar Başkanım”
O gece ahizenin ucundan çıkan o hoş ama acı ve sitem dolu söz hala Kemal arkadaşın kulağında çınlıyordu. Gelen eleştirilere hak veriyor, vicdanını yargıç yerine koyarak, karşısına geçip kendisini yargılıyordu. Kafasında bir birini tutmayan sayısız plan tartarken Kûris dağının ardından çıkan parlak güneşin tatlı ışınlarını vücudunda hissetti. Işınlar kadar şirin bir uykuya yenik düştü….
Direnişiyle, cesaretiyle ve güzelliğiyle katilini ağlatan Mizgin’i göz önüne getirdi. Göğsünde bir hıçkırık dalgası yükseldi. Kalbi acı ve üzüntüyle burkuldu. Boğulaşan gözlerinden bir damla yaş aktı ve hemen elinin tersiyle sildi. Ağlamak acıyı hafifletir diye düşündü, oysa acının hafifletip boşalması değil, içine hapsederek hırsa, intikama ve güce dönüştürüp mücadele azmini bilemek gerektiğine inanarak gözyaşlarını tuttu. Hıçkıran soluğu boğazında düğümlendi.
İhanet itirafları dinleyen Xaçareş ormanı insanlık çirkinliklerine lanet okudu. Oda ağlamaklıydı ve Motor arkadaşa eşlik etti. Ormanın hışırtılı fısıldamaları ve hüzünlü iç çekişleri, dağların hıçkırıkları, kuşların hazin şarkıları yüreğine akıttı Motor arkadaş ve şöyle mırıldandı:
Dağ Tutkunu
Soyluydu bizim Mizgin
Yiğit, asi ve asil,
Tatvan semalarında,
Ölgün şafaklarda
Doğan bir yıldız,
Xace’nin Siyamend’e
Mizgin’in Sipan’a,
Aşkı vardı yaşanmamış,
Patlamaya hazır
Bir tomurcuk misali,
Yüce dağ esintilerinde,
Yalçın kaya çatlaklarında
Mor menekşe çiçeği,
Kırlangıç kanatlarında
Özgür bahar müjdesi
Üstüme çullandılar
Cehennem zebanileri,
İblis sürüleri,
Yağıyordu başıma
Şarapnel parçaları,
Ebabil kuşları misali
Dar bir oda, genç bir kız
Kardelen usulü bedenimle
Ülkem kadar yapayalnız
Özgür ruhum ve tek dostum
7.65 mm. çapında minik mavzerimin,
Soğuk namlusunda oynayıverdi
Azrail’im.
Yazılmıyordu kutsal AVESTA’mda
Ehrimanlara yakarış
İçimde leopar renginde
Bir kükreyiş
Titrek parmağımda hafif
Bir dokunuş
Bedenimde sonsuz bir
Titreyiş
Asi yasemin kokan tenim,
Ipıssız ve sessiz!
Mizgin kokar Tatvan gölü
Buram buram
Gurur duyar Sipan dağı
Halaya durur Tatvan’lı
Çocuklar,
Bahar gözlü çocuklar
Asi bakışlı kızlar
Şirin gamzelerinde fışkırır
Gizemli gülücükler
Mizgin ismindekiler
Nane kokan dudaklarında
Patlamaya hazır
Sözcükleri…
Mizgin!
Bahar!
Özgürlük!