Zilan yoldaşın eyleminden etkilenerek, soykırımcı sömürgeci TC devletinin zindan ortamında Zilan tarzını geliştirmenin iddia ve kararlılığını, ilk olarak Sema Yüce arkadaş gösterdi. Sema yoldaş, uzun süre düşman zindanlarında tutulduğu için, direnişini zindan zemininden geliştiren bir yoldaş oldu. Bu anlamıyla zindan direniş geleneğimizi kendi şahsında büyüten ve derinleştiren bir yoldaş oldu. Kendinde hem derin bir ulusal bilinç hem de kadın özgürlük bilincini geliştiren bir yoldaş oldu. Önder Apo, 8 Mart 1998’de Kadın Kurtuluş İdeolojisini ilan edince, Sema yoldaş bundan büyük bir coşku ve moral aldı. Önderliğin ilan ettiği Kadın Kurtuluş İdeolojisini selamlamak ve kendini 8 Mart’tan 21 Mart’a uzanan bir köprü yapmak amacıyla, 1998 yılı Newroz günü Çanakkale zindanında fedai eylem yaptı. Gerçekten de bir insan, ortaya çıkan ideolojik bir gelişmeden bu kadar feyz alabilir ancak. Bu anlamda Kadın Kurtuluş İdeolojisini özümseyen ve gerçekleştirdiği fedai eylemle temsilini yapan ilk arkadaş oldu. Dolayısıyla Sema yoldaş, Kadın Kurtuluş İdeolojisini tüm benliğimizle nasıl özümsememiz gerektiğini ve temsiliyetini nasıl yapmamız gerektiğini, geliştirdiği fedai duruşla hepimize göstermiş oldu. Yalnız kadın yoldaşların değil, erkek yoldaşların da Kadın Kurtuluş İdeolojisi karşısında nasıl bir duruş göstermeleri gerektiğini somutlaştırdı. Nitekim Fikri Baygeldi yoldaş, gerçekleştirmiş olduğu benzer bir eylemle, Sema yoldaşın takipçiliğini yapmış oldu. Erkek arkadaşlar cephesinden, Kadın Kurtuluş İdeolojisini özümseyen kadının komutasını yürekten kabul etme örneği oldu.
Sema yoldaş, sadece gerçekleştirdiği fedai eylemle değil, yaşamda da ciddi ideolojik, örgütsel cins mücadelesinin keskin bir savunucusuydu. Bulunduğu zindan ortamında gelişen tasfiyeciliğe karşı ciddi bir mücadele duruşu içerisinde oldu. Kendi şahsında geliştirdiği özeleştiri klasik kadınlığa, geri erkek anlayış ve yaklaşımlarına ve erkek egemen sistemin kadına dayatmış olduğu feodal geleneksel ya da kapitalist modernist yaşama karşı kendini aşma düzeyi idi. Eleştiriyi asla bir küçülme, bir zayıflama olarak görmüyordu. Özeleştiriden de asla kaçmadı. Tersine çok derin bir özeleştiri tutumu içerisinde oldu. Bu anlamıyla Sema yoldaşın eleştiri ve özeleştiriye yaklaşımı, esas alınması gereken bir yaklaşımdır. Çünkü erkek egemenlikli sistemin ortaya çıkardığı kadın anlayış ve yaklaşımını aşmanın, ancak içtenlikli bir özeleştiri ile mümkün olabileceğini ortaya koydu. Gerçek bir partileşmenin ancak böyle yaratılabileceğine inanıyordu. Önderlik sahasına ulaşan raporlarını okuyup inceleyen Önder Apo, Sema yoldaş için şunları belirtiyor: “Boyun eğmez, başkaldıran ve gittikçe kendisini anlamlılaştırmak isteyen bir kişilik olduğu kesin. Zilan kişiliğiyle aynı tarzda bir kişilik. Eyleminde güçlü, güzel yönler fazlasıyla mevcut. Örgüt içi yetersizliklere tepkisi büyük. Düşmana ve ihanete sürekli tepki. Tepkiden de öteye, sürekli bir savaş kişiliği var. Bu anlamıyla zindan direnişçiliğinde de kesin bir örnektir. ‘Nasıl yaşamalı’ sorusuna kesin yanıttır. Sema gerçeği; aşka, güzelliğe, iddialı kimlik sahibi olma anlamına geliyor. Büyük özgürlük savaşçısı. Erkeğe, aşksızlığa teslim olmamış kadın anlamına geliyor. Bu kişiliği kazanmanın dışında hiçbir şey sizi bu savaşta yürütemez. Savaşın özü bunu gerektiriyor.”
Sema arkadaşın kendisi de kendi iç mücadelesini, bıraktığı mektubunda şöyle ifade ediyor. “Kürt kadını Başkan Apo’nun emrini almıştır. Öğrencisi olmaya çalıştığım şehitlerimizin eylemleri üstünde çok düşündüm. Her gün, her an devrim ateşinde yürüyerek yanmayı, bunun sırrını kavramayı çok istedim. Gördüm ki, bu, kendini aşan insan eylemidir. Bu kararı verdikten sonra tekrar tekrar büyük bir iç savaşı yaşadım. Kendimde bütün beşeri zaafların ayartıcı gücünü son bir kez gördüm ve yendim. Özgür yaşam, özgür kadın tutkum bana bunu emrediyor. Kendimde yaşamı yaratmak kararımda en önemli güç kaynaklarımdan biri de, kadının Partileşme silahı olan YAJK’tı. YAJK, hem Başkan Apo’nun kadınla yoldaş olunabileceğine inancın eseridir hem de inanıyorum ki, Başkan Apo öğretisinin kurumlaşmasının, yayılmasının ve derinleşmesinin önemli silahlarından biri olacaktır. Bu yüzden YAJK’ı daha da büyütmek, her Kürt kadınının hatta bölge halklarının kadınlarının asli görevidir.” Kendisini böyle derin bir yoğunlaşma ve kararlaşma süreci içerisine alan Sema yoldaş, gerçekleştirdiği fedai eylemle, Anka kuşu misali kendisini küllerinden yeniden yaratmış oldu.
Gulan yoldaş ise, Zilan çizgisinde kendini örgütlemiş olan fedai yapımızın yani Hêzên Taybet güçlerimizin komutanıydı. Kadın fedailik çizgisinin, Zilan çizgisinin ilk örgütleyicilerindendi. Yüzlerce fedai arkadaşın Zilan çizgisi temelinde eğitilip örgütlendirilmesinden sorumluydu. Kadın hareketi adına fedailiğin gelişip kurumlaşmasında öncü bir rol üstlenmişti. Gulan yoldaş, Hêzên Taybet’in hem ruh olarak hem de sistem olarak geliştirilmesinde ve disiplin kazanmasında ve yine gerekli zamanlarda eyleme dönüşmesinde, büyük bir çabanın ve emeğin sahibi oldu. Zilan çizgisinde ölümsüzleşmeyi imkanlı hale getiren bir yaşam ve örgütlülük ortamının geliştirilmesine öncülük etti. Yine Sema yoldaşın ideolojik örgütsel derinliği, bu derinlikteki bir militan gerçekliğinin açığa çıkarılmasında önemli bir rol üstlendi.
Gulan yoldaş yaşam duruşuyla ve mücadele katılımıyla, öncü bir kadın komutan olarak mücadele tarihimize geçti. Ortaya çıkardığı komutanlık tarzıyla, kadın komuta tarzımızın şekillenmesinde önemli bir rolün sahibi oldu. Kararlı, iddialı, iradeli ve Apocu çizgiye kendisini adamış bir yoldaşımızdı. Yaşamını, kesintisiz ve soluksuz bir gerillacılıkla doldurdu. Apocu bilinç ve kavrayışla kendini donatmış, öncü militan bir kişilikti. Önderlik felsefesi ve ideolojisinin, fedai yapımıza taşırılmasında ve Apocu ruhun geliştirilmesinde, büyük bir çabanın ve emeğin sahibi oldu. Kadın özgürlük çizgisinin, PAJK çizgisinin Hêzên Taybet yapısına taşırılmasında öncü düzeyde bir rol oynadı. Bu anlamda kadın hareketimizi parçalamaya çalışan gerici, tasfiyeci yaklaşım ve eğilimler karşısında, ciddi bir tutumun sahibi oldu. Gulan yoldaş katıldığı PJA 4. Kongresinde bu konuda bir değerlendirme yapmıştı. Yapmış olduğu bu değerlendirmesinde şunları belirtiyor: “PJA kimlik düzeyinde bir özgürlük düzeyi de yakalayarak, kendisini bütün dünyada kabul ettirmeye doğru büyük bir açılım sürecine girdi. Bundan dolayı da kurumlaşma önem kazanıyor. Kurumlaşmanın kültürü bizlerde olmalıdır. Kurumlaşmanın kimliğine, bireyde oluşturduklarına, PJA kimliğiyle kendisini ifade etme anlamına gelen gerekliliklere göre bir üslup, tarz ve ilişkilenmeyi yakalayamamışız. PJA, salt bir yönetim ya da bir dolda örgütlenen küçük bir örgüt ya da orada bulunan bir güç değildir. PJA, bir çizgi ve yaşamdır. İdeolojidir ve bizim varlığımızın bir bütünüdür. Bu, kendisini politik ve pratik ifadesiyle çok çeşitli şekillerde örgütlendirerek kurumlaşmaya kavuşturdu. Artık bu bir kültür olarak da kadının kendi içine oturmalıdır.”
Gulan arkadaş, bu sürecin ardından, 7 Haziran 2002’de şehadete ulaşarak yıldızlaşmıştır. Nitekim Gulan yoldaş çizgi savaşımında, yine yaşam ve ilişkilerinde taviz vermeyen, kararlı ve istikrarlı bir duruşun sahibiydi. Bu anlamıyla arkasında büyük bir fedailik mirası bıraktı. Dolayısıyla Kadın hareketimizin fedai çizgisinde, hep sembol bir konuma sahip oldu. Êriş, Andok, Doğa, Zinar, Eylem, Ruken, Sara, Erdal ve Rojhat gibi onlarca fedai yoldaşımız, Gulanların bıraktığı bu mirasa dayanarak büyük eylemlerin sahibi oldular. Özgürlük tarihimizin ölümsüz yazıcılarından oldular.
Fedailikler Kürdistan’da yeni destanlar yazmaya ediyor
Tanrıça Zilan çizgisinin ölümsüz takipçileri, bugün Kürdistan’da yeni destanlar yazmaya devam ediyorlar. Ruken ve Sara yoldaşların Mersin’de yaptıkları muhteşem eylemin görüntülerinin, sömürgeci Türk medyasında bile günlerce servis edilmesi engellenemedi. Herkes bu iki fedai kadın yoldaşın, eylem anındaki cesur ve kusursuz duruşunu imrenerek izledi. Son olarak, soykırımcı sömürgeci düşmanın kalbi sayılan Ankara’da ve üstelik Türk bürokrasisinin merkezi sayılan bir semtte, fedai eylemi gerçekleştiren Erdal ve Rojhat arkadaşların yaptığı eylem de ayrıca kendi içinde bir kusursuzluğu barındırıyordu. Her iki arkadaşın eylem öncesi yapmış oldukları değerlendirmelerinde, kadına yaklaşımlarını ortaya koyma biçimleri, oldukça etkileyiciydi. Zilan çizgisinde gerçekleştirilen her iki eylemin dosta da düşmana da vermiş olduğu çok güçlü mesajlar, kendi mecrasında ciddi bir birikime yol açtı. Siyasi, toplumsal ve hatta ideolojik örgütsel sonuçları oldu. Bunu görmek lazım. Çünkü bu fedai yoldaşların gerçekleştirmiş olduğu bu cesur ve görkemli eylemlerin, yol açtığı çok önemli gelişmeler ortaya çıktı. Yani Kürdistan’da hiçbir gelişmenin kendiliğinden ortaya çıkmayacağını bilmek, kavramak lazım. Dolayısıyla bu yıla önemli bazı gelişmelerle girdiysek, ortaya çıkan bu gelişmelerde bu yoldaşların ortaya çıkardığı fedai ruhun rolünü görmemiz gerekiyor. Güncel olarak bu yıl ortaya çıkan tüm gelişmelerin temelinde, bu arkadaşların yaptıkları başarılı eylem duruşları ve sergiledikleri fedai ruhları yatıyor. Çünkü bu arkadaşların gerçekleştirmiş olduğu bu görkemli eylemler, hem düşman nezdinde büyük bir yankı uyandırdı hem de kendi yurtsever çevrelerimiz içerisinde sürece tam katılmayan, tereddütlü yaklaşan kesimlere çok güçlü mesajlar verdi. Arkadaşların büyük bir azim ve kararlılıkla gerçekleştirdikleri bu fedai eylemler, Önderliğimizin özgürlüğü etrafında gelişen halk hareketliliğini de eskiye oranla daha aktif kıldı. Dostlar öncülüğünde gelişen Önderliğe Özgürlük Hamlesinin, adeta tetikleyicisi oldu. Bakur’daki halkımızın içine girdiği sessizliği bozmasına, cesaretini toplamasına, geriye ittiği serhildan ruhunu yeniden aktif kılmasına yol açtı.
Tanrıça Zilan’ın genç takipçileri öncülüğünde, Medya Savunma Alanlarında da yeni yıla çok güçlü bir gerilla hamlesi ile giriş yaptık. Özellikle Tepê Amediye ve daha sonra gerçekleştirilen Tepê Cudi eylemleri, tek kelime ile muhteşem oldu. Her iki eylem de çok profesyonelce gerçekleştirildi ve düşmanı gerçekten şaşkına uğrattı. Tepê Amediye eyleminin sonucunda tarumar olan düşman cephesi, ne yapacağını şaşırdığı için, kayıplarının küçük bir kısmını da olsa saklayamaz duruma geldi ve uğradığı hezimeti açıklamak zorunda kaldı. Kısa bir süre sonrasında ise bu defa kadın arkadaşların komutasında uzun süreden beri tarihi bir direniş yürüten Tepê Cudi güçlerimiz, çok güçlü bir baskın eylemi gerçekleştirdi. Bu tepede tarihi bir direniş yürütmekte olan yoldaşlarımız, gerek düşmana verdikleri büyük kayıplar sayesinde, gerekse düşman üzerinden kaldırdıkları silah, cephane ve askeri teçhizat sayesinde ve gerekse de bu büyük eylemin çok profesyonelce çekimini yapmaları sayesinde, gerçekten de dönem taktiği konusunda adeta yeni bir sayfa açtılar. Başta Kürtlere ve bölge halklarına olmak üzere, tüm dünya insanlığına gerçek bir gerilla filmi armağan etmiş oldular. Bu eyleme çok derin bir fedai ruh ve bilinçle giden her arkadaş, eylem alanı içerisinde adeta gerçek birer sanatçı gibi, gerçek birer artist gibi, her açıdan güzelleşmiş olarak kendini izlettirmeyi başardılar. Gerçekten de bu tarihi eylemleri gerçekleştiren her arkadaşa imrenmemek, “keşke onun yerinde ben olsaydım” dememek mümkün değil. Ne mutlu bu yoldaşlara ki, kendi şahıslarında hepimize böyle bir yücelme ve yüceltme duygusunu, onurunu ve gururunu yaşattırdılar. Bu yoldaşlarımız, mücadelemizin içinden geçtiği tarihi süreci ve ihtiyaç duyduğu taktiksel çıkış yolunu iyi görerek, gereklerini ciddi bir disiplin içinde pratikleştirdiler. Örgütün bu yönlü talimat ve perspektiflerini büyük bir yaratıcılıkla anlayıp uyguladılar. Bu sayede sömürgeci soykırımcı düşmana büyük bir hezimet yaşattırarak, örnek bir duruş sergilediler. Bu fedai yoldaşlarımız, ortaya çıkardıkları bu başarılı pratikleri sayesinde halkımıza, dostlarına ve tüm örgüt yapısı olarak hepimize büyük bir moral üstünlük kazandırmış oldular. Dik duruşlu, bu cesur yoldaşlara ve onları eğitip hazırlayan, örgütleyip planlayan komutanlarına, ortaya çıkardıkları başarılı pratikten dolayı, “Destê we û keda we saxbe” demekten kendimizi alamıyoruz.
Dikkat edilirse; gerilla cephesinden savaş mevzilerindeki yoldaşlarımızın ortaya çıkardıkları bu fedai ruh, halkımızda da yeni bir azim ve kararlılığa yol açtı. Halkımızda ortaya çıkan bu azim ve kararlılık düzeyini, ilkin Bakur’da Önderlik için gerçekleştirilen büyük özgürlük yürüyüşünde görmeye başladık. Bu yürüyüşe öncülük eden Kürt siyasetçilerin gittiği her yerde büyük bir toplumsal ilgi ve coşkuyla karşılanmasında bunu gördük. Halkımızda gelişen bu moral ve coşku düzeyini, bu azim ve kararlılık düzeyini daha sonra 8 Mart ve Newroz meydanlarında gördük. Newroz meydanları, ruhu mücadele ateşiyle tutuşan gençlerle dolup taşıyordu. Canlanan, ayaklanan, cesaretlenen bu mücadele ruhunu, halkımızın Türkiye yerel seçimlerdeki siyasal tutumunda da gördük. Nitekim kısa bir süre önce gerçekleştirilen Türkiye yerel seçimlerinde halkımızın ortaya koymuş olduğu kararlı ve azimli siyasi tutumu, AKP-MHP özel savaş rejimine yıkıcı bir darbe vurdu. Hele bir de seçimden hemen sonra Wan’da ortaya çıkan güçlü halk iradesine vurmaya çalıştığı darbede de, AKP-MHP faşist rejimi başarılı olmayıp geri adım atmak zorunda kalınca, tam bir tarihi yenilgi yaşamış oldu. Halkımızın vurduğu bu yıkıcı darbenin sonucunda, AKP-MHP özel savaş rejiminin hiçbir meşruiyeti artık kalmamıştır. Faşist rejim artık hükmünü doldurmuş, Türk devlet yönetimini gayri meşru bir biçimde işgal etmiş durumdadır. Bir an önce, Türkiye’deki diğer demokratik güçler ile birlik olup, her alanda bütünlüklü bir direniş geliştirip, bu soykırımcı faşist diktatörlük rejimini al aşağı etmek gerekiyor. Zilan çizgisinde özgürlük zaferini taçlandırarak Önderliğimizle, halkımızla ve hareketimizle özgür yarınlar yaşayacağımıza inancıyla tarihe hakikati bahşedeceğiz.
PAJK Koordinasyonu
Son