33 GÜN SONRA İTALYA’YA
Sonuçta Rusya’da durumun tehlikeli bir hal alması karşısında İtalya’daki temsilcimiz Ahmet Yaman aracılığıyla haberdar ettiğim İtalya Yeniden Kuruluş Komünist Partisi (PRC) Milletvekili Ramon Mantovani’nin devreye girmesiyle 12 Kasım 1998’de Rusya’dan İtalya’nın başkenti Roma’ya geçtim. Böylece fırtınalı geçen ilk Rusya ziyaretim, 33 gün sonra son buluyordu.
ÖNCE TUTUKLAMA, SONRA SERT ABLUKA
İtalya’ya vardığımda, dostluk beklerken tutuklandım. Mahkeme, daha sonra tutuklamayı kaldırdı ama çok sert bir abluka altında tutularak, kaçırılmam için her yol denendi. İtalya’da benimle ilişkilenen güvenlik birimi de NATO’yla bağlantıları olan özel bir kuvvetti. D’Alema kabinesinin bu kuvvete karşı koyacak gücü olmadığı gibi, bu güçten haberi bile yoktu. Kimseyi dinlemiyor, kendi başına hareket ediyorlardı. İtalyan hükümeti, kendine güvensizdi ve belirleyici olma güçleri de yoktu. Bu birimin bana yaklaşımları da sert ve saygısızcaydı. Adeta bir suçlu muamelesi yaparak, parmak izlerimi aldılar, fotoğraflarımı çektiler. Gözaltı koşullarında tutuluyordum, kendi rızamla istediğim yere gitmeme de izin verilmiyordu. Daha sonra sağlık koşullarımı ileri sürmem üzerine, tıbbi müdahalelerin de yapılabildiği bir yere götürdüler…
ROMA’DA İLTİCA BAŞVURUSU
Bu sırada, resmi makamlara yönelik siyasi iltica talebimi içeren yazılı başvuruda bulundum. Tüm olumsuzluklarına ve zorlanmama rağmen İtalya, diğer ülkelerden (Yunanistan, Rusya) farklı olarak, en azından resmi işlemler yapıyordu. İltica talebimi hükümet düzeyinde işleme koyan, ilk ve son ülkeydi. Bu talebimi görüşen mahkeme, “iltica başvurusu karara bağlanıncaya kadar, serbest bırakılmamın İtalyan Adalet Bakanlığının inisiyatifinde olduğu” şeklindeki ara kararını verecekti. Böylece mahkemenin bu ara kararına dayalı olarak, Roma’nın bir semti olan İnfernetto’da kalmaya başladım. Kalışım, hukuki bir güvenceye dayanıyordu…
CLİNTON, İTALYA BAŞBAKANI’NI ARADI
ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 21 Kasım 1998’de benim hiçbir ülkeye kabul edilmemem için çeşitli girişimlerde bulunacak ve bu kapsamda dönemin NATO Genel Sekreteri Javier Solana ile uzun bir görüşme yapacaktı. Ardından devreye bizzat ABD Başkanı Bill Clinton girecekti. Clinton, 24 Kasım 1998’de iki kez telefonla aradığı İtalya Başkanı D’Alema’ya, “Tarihi bir hatadan kaçının!” diyecekti…
BARIŞIN SAĞLANMASI İÇİN ÇABALIYORDUM
Ben ise İtalya’da bulunduğum süre içinde Avrupa’da bulunma amacıma ilişkin olarak yaptığım açıklamalarla, Kürt sorununun demokratik çözümü ve barışın sağlanması için çabalıyor, bu yönlü çeşitli çağrılarda bulunuyordum…
ABD VE TÜRKİYE İADE İSTİYORDU
Bunlardan 26 Kasım 1998’de yaptığım bir açıklamaya tepki gösterenlerin başında, yine dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin geliyordu. Sözcü, “Öcalan bir an önce Türkiye’ye iade edilmelidir,” diyordu. Buna paralel olarak Türk hükümeti de İtalya’dan kendilerine iade edilmem yönünde talepte bulunmuştu…
ROMA’DAN YENİDEN RUSYA’YA
İtalya’da kaldığım 66 gün boyunca, korkunç psikolojik baskılara maruz kaldım. En iyi eğitilmiş polis gruplarıyla çok yoğun bir denetim kurulmuştu. Odadan ayrılmama bile fırsat tanınmıyordu. Polis, yatak odama kadar giriyordu. Kalmakta ısrar etmem durumunda, kaçırılma ihtimali bahanesiyle çok sıkı bir denetime razı olmam dayatılıyordu. Neticede, Ahmet Yaman’ın devreye girmesiyle İtalya Başbakanlığı tarafından tahsis edilen bir uçakla tekrar Rusya’ya gitmek zorunda kalacaktım…
MEĞER İTALYA İLE RUSYA ANLAŞMIŞ
Tekrar Moskova’ya vardığımda tarih, 16 Ocak 1999’u gösteriyordu. Sonradan ortaya çıktı ki; İtalya’nın, “Öcalan’ı geri alın, size IMF’nin bloke ettiği 1998 yılı yardımının ilk bölümü olan 8 milyar dolarlık krediyi açtıralım” teklifi, Rusya tarafından kabul edilmişti…
ADETA ’DEMİR KAFES’ İÇİNDEYDİM
Bu kirli anlaşma gereği de olsa beni ikinci defa ülkelerine çağırdıkları halde, daha sert bir uygulamayla karşılaştım. Rus istihbaratı çok alçakça davranıyordu. Bir odaya konulduk ve dışarıya bile çıkarılmadık. Adeta ‘demirden kafes’ içine alınmıştım…
Önderlik Savunmalarından Derlenmiştir