• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

‘Toprağı Sevmeyen Burada Yaşamaya Dayanamaz’

18 June 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Gerilla kaleminden

Bazen insan kendisini doğaya karşı daha yakın hisseder. Toprak ile kendisini özdeşleştirir. Ama yine de çoğumuz, bir ömür boyu toprakla dost olmayı, onunla ilişkilenmeyi, zaman harcamayı bahçıvanların ya da çiftçilerin işi olduğunu düşünürüz. Hele bir de çok büyük işlerle uğraşınca, insanın bir çiçeği vazoya yerleştirecek kadar ancak zaman bulabilir diyorduk. En azından ben böyle düşünüyordum. Bahçe ve toprakla uğraşmak ya da onun varlığını hatırlamak yaşlılık yıllarına ait bir olguydu ve emeklilik yıllarının boş zamanlarını dolduracak bir hobi niteliğinde olurdu. Oysa yüzyılımızda neredeyse unuttuğumuz toprağı sevmek, onunla ilişkilenmek bambaşka bir duygudur. Bunu sonradan anlayacaktım.

İnsanın toprakla var olduğunu düşünmek, onun Yaratıcı Ana olduğunu bilmek ve ona dostluk temelinde yaklaşmak insanda farklı bir duygu, farklı bir ilişki tarzını yaratıyor. Oysa biz insanlar toprağı salt çıkarlarımız için kullanmaya alışmıştık. Başlangıçta bir avuç toprakta günlük ekmeğimizi çıkarmak yetiyordu, sonra başka bir küçük parça üzerinde evimizi ördük. Ardından toprak için kan dökülmeye başladı ve birbirimizle savaşmaya başladık. Parçaladık koca dünyayı, toprak için. Sonrasında da unuttuk. Onun üzerinde denemediğimiz şey kalmadı. Fakat onun canlı bir varlık olduğunu hiç düşünmedik. Tabii ki, çıkarlarımız için de olsa toprağın yararına yaptığımız olumluluklar da vardır. Ancak toprak karşısındaki düşmanca yaklaşım daha güçlü ve kirlilik bu yoldaki başarısını gün geçtikçe ağırlaştırıyor.

Herkesin sadece kendisiyle ilgilendiği dünyada, insan ile toprak arasında sevgi ilişkisini kurmak güçlü bir duyarlılık istiyor. İşte Başkan’ın yanında bunları çok derinden yaşadık. İlk başta buna alışmak bize de zor geliyordu. Önderlik, bahçede hepimiz için bir köşe ayırmıştı ve her birimiz kendi köşemizin bakımından sorumluyduk. Önce buna salt bir görev gibi yaklaşıyor ve işimizin çiçekleri sulamak, toprağı ara sıra kazmak veya temizlemek ile sınırlı olduğunu düşünüyorduk. Aslında bahçemiz çok fazla bakımsız değildi, ancak biz salt görev mantığı ile yaklaştığımızdan zamanla ilk başta gösterdiğimiz duyarlılığı kaybedebiliyorduk. Yani işte kendi bireysel işlerimize dalmıştık. Kitap okumak, düşünmek, tartışmak, kendimizle ilgilenmek daha önemli geliyordu. Bir de insan, neden küçük işlerde yorgunluğu hemen hissediyor. Evet, bir çiçeğe su vermek zor gelmeye başlıyor, farkına varmadan ona basıp geçebiliyorsun, toprağın kaydığını görmüyorsun artık ve zamanla onu unutup, bakımını ihmal etmeye başlıyorsun. İşte o zaman çimenleri ezmek o kadar önemli olmuyor, sıkılınca elini atıp bir çiçeği kopartabiliyorsun. Sabahları uykuyu tercih edip sulamayı öğlen güneşine bırakıyorsun. Aslında ona karşı ilginin azalması bizim kendi alışkanlıklarımızı yeterince aşamamız, içerisine yeni girdiğimiz dünyanın duyarlılıklarını yeterince kazanamamayı ifade ediyordu. Farkında değildik, ama yoğunlaşma gerekçesi ile toprağı kuruttukça biz de kuruyorduk. Kuruyan toprak, bizim henüz yoğunlaşma mantığına giremediğimize kanıttır.

Önderlik, hep ilgilenilen konular hem de yüklenilen sorumluk, çözümlemesi gereken sorunlar açısından dünyanın en meşgul insanıdır.  Ama ne kadar meşgul olursa olsun Önderlik, yaşamın her boyutuna karşı duyarlıdır. Hemen hemen her şeyle ilgilidir. Çalışmaların işleyişine karşı gösterdiği hassasiyeti, aynı zamanda çevrede yapılanlara ve kendi dışında yürütülen tüm işlere de gösteriyordu. Örneğin bize ayrılan küçük bahçe parçalarını ihmal etmemize karşın Önderlik, kocaman bahçenin her köşesini dolaşıyor, tüm bitkileri çiçekleri ayrı ayrı inceliyordu. Zaman bulabildikçe çiçekleri sular ve bitkilerin bakımı ile ilgilenirdi. Kendimiz için bile düşünemediğimiz şeyleri yerimize düşündüğü gibi, Başkan bizim beceremediğimiz işleri yapardı.

Yine bir yaz günü, Başkan bahçedeki hanımellerinin altında duruyordu. Ara sıra saatine bakıyordu. Bu saatte, hanımellerinin içleri serçeler ve başka kuşlarla doluyordu. Başkan, çiçeğin önünden bir süre gidip geldi. Daha sonra ilerledi. Aşağıdaki çimenleri kontrol etti. Çimenlerin kurumuş, asmaların yaprakları dökülüyordu. Kuşlar da küsmüş gibi oraya hiç uğramamıştı.  Başkan, bunu görünce düşünceli bir halde eve doğru geldi. Bize bakıp gülümsedi ve “Yaşama karşı gösterdiğiniz duyarsızlığı doğaya karşı da gösteriyorsunuz. Toprağı sevmeyen burada yaşamaya da dayanamaz. Sıkılıyor olabilirsiniz. Belki bu iş, sizi daraltıyor olabilir.  Kendinize göre kurallarınız da olabilir, ama biz buraya, bu toprağa sevgi ektik. Salt ekmek derdi değildir bizimkisi” dedi. Sonra sessiz bir şekilde bir kaç dakika volta attı ve “Ortadoğu sıcaklığında erimişsiniz” dedi. Gerçekten o zamana kadar neler yaşadığımızı tam olarak çözmüş değildik. Yoğunlaşma grubumuz, genç arkadaşlardan oluşuyordu. Yaşadığımız süreç, bize hem ağır hem de zor geliyordu. Anlamamız gereken birçok gerçeklik vardı. Her şeyden önce kadın olarak, Özgürlük Mücadelesiyle yeni tanışıyorduk ve yaşama bakışımızda değişmeler yeni yeni gelişiyordu. Birçok şey ile yeni tanışıyorduk. Önderliği anlama düzeyimiz duygulara dayanıyordu. Kısaca kendimize bile bakacak kadar duyarlı değildik. Çoğumuz, baktığımız bahçeleri kurutmuştuk. Bu yoğunlaşmada yaşadığım dağınıklıktan kaynaklanıyordu. Önderliğin uzun bir süre uğramamış olması da kendimizi bırakmamız için zemin sunmuştu. Bizler de Önderliksiz bir atmosferde, oksijensiz kalan çiçekler gibi yavaş yavaş dökülüyorduk. Aslında yaşamı yeniden öğrenmenin sancılarını yaşıyorduk ve eski alışkanlıklarımızdan arınmanın zamanı gelip çatmıştı. Bu aynı zamanda bizi durgunlaştırmış, kendi içimize sığınmamıza yol açmıştı. Neyse ki Başkan yine her zaman ki gibi tam zamanında yetişti. Başkan’ın yaptığı bu çözümlenmeden sonra birkaç gün içerisinde toparlanmaya başladık. Toprağa ekilen sevginin emek olduğunu, kendi içine girdiğimiz emek süreci ile anlamaya başladık. Yani her canlı varlıkla olduğu gibi toprakla ilişkiler de karşılıklı duyarlılığı gerektiriyordu ve insanın kendisine gösterdiği özen aynı zamanda çevresine ve doğaya gösterdiği özenle doğru orantılıydı. Bir de dünyayı kirleten vermeden almaya alışmış insan bencilliğini aşmanın gerekli olduğunu anlamamız için bir başlangıç oldu Başkan’ın çözümlenmesi.  Başkan, insana verdiği değeri, onun için verdiği özgürlük ve barış mücadelesini, yaşam sevgisini, hem bize hem de evrene karşı gösterdiği duyarlılıkla bize bir daha göstermiş ve hissettirmişti…

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk