• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Toplumsal Doğa Ve Uygarlık-19

21 November 2021
in Araştırma-İnceleme
A A
Toplumsal Doğa Ve Uygarlık-19
Share on FacebookShare on Twitter

Asur İmparatorluğu: M.Ö. 2000-612 yıllarında Mezopotamya’da hüküm sürmüştür. Asur isimli koruyucu tanrılarının isimlerini devletlerine vermişlerdir. Başkentleri Ninova, bugünkü Musul’un hemen yakınındadır. Tarihteki ilk sistematik soykırımlar Asur imparatorluğu sürecinde başlar. Yine bu süreç, ticaret kolonilerinin çok geliştiği dönemdir. Aynı zamanda tarihin ilk işgal hareketlerinin, bir alanı toplu boşaltmaların yaşandığı süreçtir. Önceki uygarlık güçleri bir alana girip işgal ettiklerinde alanda bulunan toplumu yerlerinden etmez, çıkartmazlardı. Fakat Asurlular işgal ettikleri toprakları boşaltma ve kendi halklarını, güçlerini yerleştirme politikası yürütmüşlerdir. Tarihte ilk kez onlara karşı çıkan ve savaşanlar ise yine Hurrilerdir. Asur dönemi, tarihte ilk kez halklarda direniş bilincinin ve kültürünün geliştiği süreçtir, çünkü Asur zulmü tüm toplumları, halkları önüne katarak ilerlemiştir. Halkların gelişen bu direnişin ilk öncüsü de Hurriler olmuştur. M.Ö. 612’de yine Hurrilerin bir devamı olan Medlerin direnişi ve Babillilerle kurdukları ittifak Asur İmparatorluğunu yıkıp ortadan kaldırmış, halklar Asur zulmünden kurtarılmıştır

Mısır İmparatorluğu: M.Ö. 3000-2500 yılları arasında çıkış yapmış, miladın başına kadar devam etmiştir. Antik Mısır’da Aryen kültür değerleri ağırlıktadır. Önderlik Mısır’ın esasta önceleri Aryen bir topluluk olduğunu, sonradan Semitikleştiğini, o dönemdeki dil ve kültüründe Semitik izlere rastlanmadığını belirtmektedir. Mısır’da İmparatorluğu’nun yönetim biçimi firavun sistemidir ve firavunlar Mısır imparatorları, yani krallarıdır. Önderlik Mısır firavunlar sistemini “devlet komünizmine en yakın sistem” olarak değerlendirmektedir. Mısır İmparatorluğu ilk dönem uygarlıkları içerisinde en büyük uygarlıklardan biri ve özgün bir yapıya sahip olma özelliğini taşımaktadır. Buna rağmen Mısır imparatorluğu Nil’in çevresinden ileriye çok fazla genişlememiştir.

Günümüzde halen yapımı gizemini koruyan piramitler dünya harikaları arasında yer almaktadır. Böylesi bir yapının inşasının nasıl tasarlandığı ve yapıldığı halen çözümlenememektedir ve bu da göstermektedir ki birçok yönüyle günümüzden bile daha ileri bir aşamadadır. Fakat piramitlerin binlerce köle emeğiyle yapılması söz konusudur. Günümüzde yapılan bazı belgeseller kölelerin piramitlerde gönüllü olarak çalıştığını, hatta söylendiği ve yansıtıldığı gibi zor ve şiddetin olmadığını belirtmektedir. Önderliğin Mısır’daki köle-efendi ilişkilerine yönelik değerlendirmeleri bu tür yorumların kaynağının ne olabileceğine yönelik bir bakış açısı da oluşturmaktadır. Önderlik; “köle-efendi birlikteliği hiçbir uygarlıkta Mısır kadar gelişmemiştir. Bu dünyada hiç rahat yüzü görmeyen köleler için geliştirilen ve ahreti kurtarmayı vaaz eden dinler, köleci sistemin sürdürülmesinde güçlü bir meşruiyet aracı oluşturmuştur. Cennet-cehennem ve ahret paradigmasının icat edildiği güçlü uygarlık alanıdır” demektedir. Bu değerlendirmelerden de anlaşılmaktadır ki kölenin cennet hayali efendisiyle birlikteliğini oluşturmaktadır. Mısır sisteminde soyun sürdürülmesi ve hâkimiyetin aile içerisinde kalması için firavunlar çoğunlukla kardeş evliliği yapmıştır. Ayrıca firavun olmak için anne tarafının soylu kan taşımasının önemli olduğu inanışı hâkimdir. Tüm katı Mısır sistemine rağmen bu, halen ana-kadın toplumunun etkilerinin var olduğunu, esas olanın anne olduğunu göstermektedir. Hatta kimi erkekler soylu kan taşındığına inanılan kadınlarla evlenerek de tahta çıkabilmişlerdir. Çok vahşi bir uygulama olarak ise firavunlar öldüğü zaman tüm altınları, değerli eşyaları, köleleri, mülkü olarak kabul edilen kadınlar ve tüm maiyetiyle birlikte gömülürler. Çünkü firavunlar dünyaya tekrardan geri döneceklerdir ve döndüklerinde diri diri gömülen köleler ve yanında bulundurduğu kadınlar, kısacası tüm maiyeti ile beraberinde gömülen mülkiyeti yine kendisiyle beraber olmalıdır. Önderlik, tüm rasyonelliğine rağmen Mısır uygarlığının çözülmesini ahlaki yoksunluğuna bağlamaktadır.

Mısır’a yönelik diğer önemli bir husus firavunla tahtı paylaşan kadınlar, çoğunlukla iktidarla bütünleşen, iktidar mücadelesi yürüten kadınlardır. Fakat bu kadınlar firavun olan eşleri ölse dahi firavun olmaz, kraliçe olarak anılırdı. Nefertiti ve Kleopatra bunun en iyi bilinen örnekleridir. İkisi de Mısır kraliçesidir. Nefertiti eşi Akhenaton ile birlikte Mısır’ı yönetmiş, firavunun ölümünden sonra da kraliçe olarak Mısır’ı yönetmeye devam etmiştir. Kleopatra ise kardeşi ile evlidir, fakat babasının ölümünden sonra kardeşi kendisini sürgüne gönderir (Kleopatra’nın aslen Yunanlı olduğuna dair iddialar vardır, o dönemde Mısır’ın Yunan hâkimiyetinde olduğu söylenmektedir). Genelde Kleopatra çok güzel bir kadın olarak bilinir, fakat arkeolojik kazılarda bulunan Kleopatra adına basılmış paralar bunun doğru olmadığını göstermektedir (paraların üstünde kabartma biçiminde Kleopatra’nın resmi vardır). Yani Kleopatra fiziki güzelliği ile değil, bilinçli, birikimli, zeki, güçlü bir kadın olmasıyla öne çıkmaktadır.  Kleopatra, hem kendisini sürgün eden kardeşi ve aynı zamanda eşi olan firavundan iktidarı alabilmek hem de o dönemde Roma İmparatorluğu’nun Mısır’a yönelik saldırılarını durdurmak, Mısır’ın tümden Romalıların eline geçmesini engellemek ve Mısır’ın hâkimiyetini tümden kaybetmemek Roma imparatoruyla evlenir.

Bu kraliçelerin duruşları, aslında uygarlıkla beraber kadının statüsünü kaybetmesinin ardındaki kadın çırpınışlarıdır. Bu tür kadınlar, kadının statüsünü kaybetmesi karşısında çıkış yolunu iktidarla ortaklaşma ve iktidarlaşmada aramaya başlamışlardır.

Mısır’ın ünlü İsis-Osiris mitolojisi de esasında kadının bu arayışını dile getirmektedir. Üstelik bu mitoloji hem Yahudi hem de Hristiyan dinini etkilemiş, peygamberlerinin yaşam öykülerinin bu mitolojiden esinlenmesini getirmiştir. Mitolojiye göre tanrıça İsis ve tanrı Osiris hem kardeş hem de evlidirler, Horos adında bir de oğulları vardır. İsis, İştar-İnanna’nın Mısır’daki versiyonudur. İsis, Osiris’i kral yapmak istemektedir (tanrı-kral), bu nedenle kral Ra’ya bir komplo düzenler ve Ra’yı tahttan indirerek göklere gönderir. Osiris’in kardeşi Set Ra’nın en yakın adamıdır, Set bu duruma çok öfkelenir ve bir tabut hazırlayıp komployla Osiris’i tabuta koyar ve kurşun dökerek üstünü kapatır, ardından da Nil Nehri’ne bırakır. Tabutun kıyıya çıktığı yerde çok hızlı büyüyen bir ağaç vardır ve tabutu içine alır, oradaki kral ağacı keserek sarayına sütun olarak koyar. İsis bunu öğrenir, gelip sarayda dadılık yapar ve ardından krala durumu anlatarak ağacın gövdesinden tabutu alıp götürür. Osiris’i hayata döndürmeye çalışır. Set yeniden saldırır ve bu kez Osiris’i 14 parçaya bölerek Mısır’ın her tarafına bu parçaları atar. İsis ve Set’in eşi tüm Mısır’ı gezerek parçaları toplar ve buldukları her bir yere Osiris için bir tapınak dikerler. Ardından Osiris’in parçaları Set’in oğlu tarafından mumyalanır ve Osiris yeniden hayata döner. Horos ise Set’i öldürür. Osiris artık dünyada yaşamak istemez hükmetmek için ölüler ülkesine gitmeyi tercih eder. Burada Set’in oğlu Anubis ölüleri yargılamak için Osiris’e götürecektir. Bu öykünün birinci bölümünde Hz. Musa’nın çokça bilinen Nil suyuna bırakılma ve ardından bulunma öyküsünün çok benzer bir biçimini görmekteyiz (benzer bir öykü de Akad kralı I. Sargon’a yönelik vardır). İkinci bölümünde ise bu kez Hz. İsa’nın arşa yükselmesi hikâyesinin benzerini görmekteyiz. Bu da göstermektedir ki Mısır mitolojisi her iki dini de derinden etkilemiştir.

Ayrıca Mısırlılar geometri, mimari, değişik yazı türleri, yelkenli gemi taşımacılığı (tarihte ilk kez gemi yapımında gemilerin altına petrol yani zift kullananlar Sümerlerdir, ardından Babil gemi ticaretinde ileri bir düzey yakalar, fakat yelkenli gemiciliği geliştirenler Mısırlılardır), takvimi (yıl ve mevsim hesapları düzgündür) geliştirmişlerdir. Devlet kurumlaşması merkezidir, merkezi idare esastır, ama eyalet türü idari bölünme de vardır. Mumyalama tekniğini ilk uygulayan uygarlıktır. Günümüzde bilimin bu kadar ilerlemesine rağmen halen Mısır mumlama tekniğinin sırrı çözülememektedir, bazı mumyalamalar denenmişse de Mısırlılar gibi yapılamamaktadır.

Berfin Zinê

Devam edecek

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk