• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Toplanmak, Evren Gerçeğini Kucaklamaktır

25 September 2013
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Dilzar Dîlok

Toplumsallaşma, insan türünün bir amaç etrafında bir araya gelişinin giderek karmaşıklaşması, örgütlülüğünün arttırılması ve komple bir hal almasıdır. Karmaşıklaşan yaşam örgüsünün örgütlülüğe kavuşturulması insan canlısının duygusal zekâ yanında analitik zekâsının gelişmesine bağlı olarak şekil almıştır.

İlk toplumsal adımlar insanın her iki zekâ türünün sentezini oluşturan yaşam ürünlerinin bir yansımasıdır. Evrenden kopmadan bir üst evren oluşturmaktır. Bu üst evren bilinci, hiyerarşik anlamda bir düzlemi ifade etmez. Evrenin kendini ulaştırdığı yeni bir aşama anlamındadır. Yeni ve ileri bir aşama olduğundan ifadesi, yansıması ve tüm yaşam biçimleri karmaşıklaştığı kadar zenginleşmekte, çeşitlilik artışına müsaade etmekte ve doğayla ilişkisini de bu bağlamda çoğaltmaktadır.

Zihniyetin oluşum zamanları, insan yaşamının ilk devrimi olarak bildiğimiz dönemlere denk gelir. Ve bu zamanların en belirgin yanı yaşamın mekânla birlikte oluşturularak yeniden tanımlanmasıdır. Bir mekânda yaşamı yeniden kurgulayan insan, yaşamı yarattığı mekânı kendi zihniyet öğeleriyle birlikte yaşamına uyumlu hale getirmiştir. Tapınmak da kendi yaşamını örgütleyen insanın yaşamını yüceltmesinin bir ifadesi olmaktadır. Tapınmak sözcüğü tanrısallaştırılana yönelik inanç ve bağlılık ifade eden davranışlarda bulunmak olarak bilinirken benzersiz ve yüce bir aşkla sevmek anlamına da gelmektedir.

Önderliğimizin dile getirdiği demokratik modernitenin kültürleştirilmesi toplumsallaşmanın kök hücresindeki ruhuna denk bir yeniden örgütlenmeyle mümkündür. Tabi ki bu çok defa belirttiğimiz gibi eski çağlara dönüş ya da salt ütopyalarla yaşama şeklinde değildir. Burada temel olan ilk oluşumun ruhuna uygun yapılanmaların anlamını derinliğine kavrayarak yaşam anlamını yeniden kavramaya çalışmak ve bunu toplumsal olarak yapmaya cesaret etmektir. Yeni yapılanmanın zihniyette gerçekleştirilmesi anlamında en temel rolün akademilerin olacağı kaçınılmazdır. Zihniyetin insan toplumsallaşmasındaki öneminden dolayı da temel zihniyet yapılanması olan din ve inancın yaşamsallaştırılma kurumları olarak inanç akademileri konusunu işlemek gerekmektedir.

Din ya da inanç deyince akla gelen ilk sözcüklerden birinin laiklik olması, ulus devlet sınırlarının tüm zihniyetlere hükmetme çabasından kaynaklanmaktadır. Bir anlamda laiklik ulus devletin dinidir diyebiliriz. Bu dünyaya ait olmadığı hâkim sistemler tarafından inatla vurgulanan din ve inanç dünyası üzerine söylenmesi gereken ilk söz şöyle olabilir: İnanç ve din, insanın kimliği ve toplumsallığıdır. Aynı zamanda dünyevidir. Ortaklık olduğu zaman da adı din, inanç, beğeni, zevk ya da başka bir şey olsa da bu dünyalılaşır ve politikleşir. Görünmezin kendini görünür kılmasıdır bu. Bu anlamıyla laiklik kelimesinin bir kandırmadan ibaret olduğunu belirtmek gerekir. Din işlerinin devlet işlerinden ayrı olduğunu belirtmek aslında dinini ve inancını yaşamak isteyen insanı politika dışına atmayı amaçlamaktadır. Özünde din de inanç da dünyevidir ve zihniyet dünyasını anlatan kavramlardır. 

Zihniyet dünyasının akışkanlığı salt formlarla ifade edilemez. Bu bir anlamda hapsetmek anlamına da gelir. Ama insanlar ortak ruhu yakaladıkları topluluk enerjilerini ortak mekânlarda ortak formlara kavuştururlar. Ortak forma kavuşmak varlaşan kültürün kendini somutlaştırmasıdır. Toplanmak, kavram olarak da evrensellik içermektedir. Evren, tüm varlıkları teklikleri içinde bulacakları çoklukla anlamlandırmaktadır. Toplanmanın özünde kendi varlığının gerçek anlamına ulaşma vardır. Evrendeki organik dönüşüm de aslında bizleri buna çağırmaktadır. Kendi bedenlerimizden de bunu bilmekteyiz. Ya da az da olsa derin bakarak görmeye çalıştığımızda doğanın bu döngüyü, bu organik akışı büyük bir aşkla gerçekleştirdiğini görmekteyiz. Bugün insanların sistem içinde tüm yalnızlaştırılmalarına karşı toplanma eğilimi bu evrensel kuralla ilgilidir. Sevdiği bir sanatçının konserine tek başına giden ve tanımadığı binlerce insanla aynı ruhsal beğeniyi yaşadığı için kendinde bir anlam oluşturan insanın yaşadığı duygu inkâr edilemez. İnsanın beyin haritasını çıkarmaya çalışan sistem bunun farkındadır. Ve bundan dolayı da insanları kendi sistemince toplamaya ve kendince yıktığı tapını odakları yerine yeni tapını odakları yaratmaya çalışmaktadır.

Tapını odağının büyüklüğü ya da niteliği anlamın, anlam arayışının da boyutunu göstermektedir. Bu anlamıyla kendini tanrısallaştıran kapitalist modernitenin insan zihniyetini işgal ederek anlamı çürüterek insan bedenini kendi akışını sağlamanın bir aracına dönüştürdüğünü görmek ve göstermek zorundayız. Sistem için arz talep nesnesi olmak insanın anlamdan kopmasıdır. Yaşam, anlam olmadan mümkün değildir. Tanrısallıklar, kutsallıklar olmadan mümkün değildir. Ve kapitalist sistem bunu iyi bildiğinden sahte tanrısallıklar yaratmaya çalışmaktadır. Bundan dolayı demokratik modernite derdinde olanların bu anlamın kök hücremiz olan ahlaki ve politik topluma göre gerçekleşeceği bilinciyle bir mücadele perspektifi oluşturmamız gerekmektedir.

Kapitalist modernite topluma ait tüm değerleri tahrip ederek kendi mevcudiyetini oluşturur. Toplumun en çok etkilendiği tahribat alanı da anlam alanıdır. İnsanların tek tek beyin ve yürekleri bir enkaz haline dönüştürülerek toplum yığına, bir salt kütleye dönüştürülür. Anlam tahribatı toplumu cesetleştirerek her tür istismara açık hale getiren boyuttadır. Bunun temelinde güven olgusunun yıkılması vardır. Günümüz kapitalist modernite sisteminde kölelik, haksızlık, sömürü, tecavüz olgularının insan zihniyetine yerleştirilmesi insanı oluşturan zihniyet dünyasında güvensizlik yaratarak anlam yitimini oluşturur. Güven olgusunda zedelenme yaşayan insan kendisine, başka insanlara, sosyal çevresine hatta en sevdiklerine dahi inancını yitirir. İnanç yitimi cesedi robotlaştırarak kullanmanın zihniyet temelini oluşturur. Buna adına bilimsel demiş olsalar da sosyalistlerin de dahil olması kapitalist modernitenin tamamlanmasıdır.

 

En büyük kırılmalar, güven duyulanların bu güveni süreklileştirememesiyle oluşur. Anlamı yitiren insan, kendi dünyasının her tür istismarına karşı kayıtsız, reflekssiz kalabilecek bir kodlamayı yaşar. Kapitalist modernite çılgınlıklarına her gün yenisinin eklenmesine rağmen insanların ciddi bir karşı koyuş sergileyememesi ya da engelleyememesi bundan olmalı. Örneğin özgürlükler adına internet ortamında pornonun serbest bırakılması ve insanların bir hak özgürlüğü olarak adlandırıp bunun kavgasına yekinmesi, istemeyenlerin ise karşı olduklarını dahi belirtememeleri bu kodlamanın ne kadar tehlikeli bir boyutta olduğuna dair ipucu verebilir. Kutsallığın ölümü budur.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk