• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

SUR DA YANKILANAN DİRENİŞİN KAHKAHASI

2 May 2025
in ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
A A
SUR DA YANKILANAN DİRENİŞİN KAHKAHASI
Share on FacebookShare on Twitter

Özgürlük Aşkı yerleştiğinde gözlerine
Coşkulu sevdaya kapılır insan,
Gözlerindeki o anlamlı pırıltıya daldıkça…
İntikam ve kin yerleştiğinde ise gözlerine
Söz durur, deli divane olur bakışların, keskin bir bıçak âdete.
Şimşeğin ışığı yerleşirdi göz bebeğine, düşmanı her gördüğünde
Kurşuni keskinlik otur verirdi, o nazenin çehrene.

Kobane kavgasında siyah cellatların uyku bozucusuydun
Sokakların perde arkasında, attığın her kurşunla
Deli bir fişektin cellatların ruhların da,
Sahte Cennet hayallerini dumura uğratırdın,
Özgür bir yaşam uğruna

Menekşe renginin albenisiyle kavganın ortasındaydın
Yaşadığın dem u devranda.
Ve akmak,
Dicle nehrin yatağında akan suyun kutsallığıyla,
Kaybolup yeniden kendini küllerinden vadederek,

Sur’un o ihtişamlı direnişin özgürlük erdeminde.
Tarihi On iki gözlü köprü tanıktır
Şehit Çiyager hevalın deyimiyle
“Sonu Muhteşem olacak” olan sonsuz destanınıza.

Ve
Tarih utanır oldu sur un o heybetli direnişinden
Cesaret ise Sur’da nasıl da caka atardı düşmana
Direnişin o özgürce yankılanan kahkahasıyla.
Direnişin kahkahasını yerleştirdiniz yüreklere
Çağlayanın asaletli inen o gür sesiyle.

Hevallığının sıcaklıyla seni her anımsadığımızda
Hayallerinde sonsuzluğa erişsek Sur’un kavgasının tam ortasın da.
Nasıl da mahşeriyi, özgürlük tutkusuna çevirirdiniz,
O ihtişamlı metanetinizle

Tarihin en adaletsizliği Sur da boy verdiğinde bile.
Ve sonra
Uçup gittin Mem u Zin diyarı Cizre ye
Yüreğimizin kanatları oldun inadınla Cizre’nin dar sokaklarında.

Kavganda ki özgürlük tutkusu andımıza ant oldu
Bu ant kavgasında olacağız bu hayatı soludukça.

Bir sevda akardı yüreğinin derinliklerinden, çağlayan bir ırmak gibi… Her adımında Amed’in sokaklarını arşınlarken, ateşin devinimi ruhuna işlemişti. O kadar nazenindin ki… Ve bir o kadar doluydun; merakla, istekle, arzu ve tutkuyla. Mor menekşenin zarafeti sinmişti davranışlarına; endamında saklı bir eda, her bakışında bir arayış vardı. Yerinde duramaz, hiçbir şeyle yetinemezdin. Merakın, sığmayan ruhun ve ne pahasına olursa olsun kafasına koyduğunu yapan yanınla hareket sanki seninle başlıyordu. Yaşama, anlamlar tıka basa sığdırmak ister gibiydin.

Sana dair anlatacak çok şey var ama dil yetersiz kalıyor; yüreğim ve aklım, seni anlatmaya yetişemiyor. Senin hayat akışın başkaydı çünkü… Tarif edilmesi zor, yaşanması büyüleyici.

Bir volkanın zirvesinden alevler gibi akardı hayatın. Adını da buradan koymuştun: Arjin. O ateşli yaşamı tercih etmiş, bir volkan gibi içindeki yangını özgürlükle birleştirmiştin. Çünkü ruhunun doğasında vardı gezginlik. Kürtlük bilinciyle, kadın özgürlük idealiyle ve hele de PKK’nin tutkulu ruhuyla birleşince bu ateş; bir anlam bulmuştu sende. Annen sana Evin adını vermişti; güzel bir sevdaydı bu elbette, ama sen sadece sevdayla yetinemezdin. Yaşamak, yaşatmak istemiştin. Sırf aşk yetmiyordu artık sana; çıplak gerçeklikle yüzleşince, adını değiştirdin. Artık sen Arjin Péşeng’din.

2013 yılına geldiğinde, bir başka sevda düştü yüreğinin derinliğine. Bu seferki, vazgeçmeyen bir tutkuydu; gün be gün büyüyen özgürlük ruhuydu. PKK’nin azmiyle buluştuğunda, yüreğini bir ırmak gibi dolduran, seni sen yapan anlamla kavuşmuştun. Sahra sıcağında serin bir vaha, kışın zemherisinde sıcacık bir güneşti PKK’ye katılmak. Özgürlük aşkı, yaşamını ateşle ısıtıyordu. Işık ışık yayılan coşku, her hücreni sarıyor, yüzünü aydınlatıyor, gözlerinin ışığına sevgi pırıltısı gibi konuyordu. Ve o tebessüm… Tarif edilmez bir umut gibi yerleşmişti yüzüne.

Özgür kadın olmanın büyüsüydü seni çeken; o tılsım, seni mücadelenin tam ortasına sürükledi. Kenarda durmak yoktu sende. Her şeyin kalbine, her şeyin özüne koşardın hep. Amed’in sokaklarında yürümek belki yüreğimize ince bir sızı bırakıyordu ama diğer yanı direnişin kıvancıyla çarpıyordu her zaman. Her sokağın seni özgürlükle kucaklama arzusu vardı; hele o Sur direnişi… Özgürlük ruhunu duvarlarına sinmişti tarihin. Attığın her adımda, yürüttüğün her kavgada bir sevda vardı, halkına ve özgürlüğe dair. Çünkü halklar ve özgürlük bir araya geldiğinde, en güzel, en anlamlı yaşam filizlenirdi. Bu, bir aşk hikâyesiydi; henüz tamamlanmamış, vuslatı bekleyen. Sinemizde kor gibi yanan, her nefeste mücadelemize sebep olan bir sevda…

Bu sevda, mücadeleye en yakıcı yerden başladı. Gençtin, nazenindin başlarda. Ama ruhun, Serhildan’la atan herkesin yanında buluyordu kendini Amed sokaklarında. Çünkü Serhildan; kabul ve redlerin netleştiği, susmanın yakışmadığı, her an hareketle yoğrulan, korkunun üstüne üstüne gidilen bir ruhtu. Eylemle düşünmenin birleştiği, sabırsızlığın harekete dönüştüğü yerdi. Özgürlük için atılan her adımda, Serhildan bilinciyle yürünürdü bu yol. Sen de bunu en iyi bilenlerdendin; çünkü sen, yaşamın ateşiyle kendini var edendin.

Kobane sınırına vardığında, Serhildan ruhunun cengâverleriyle tanıştın. Ve o tanışma seni bir çelik gibi güçlendirdi. Şehit Rüstem’den aldın yüreğin direncini, Şehit Munzur’dan sanatsal savaşın inceliğini, Şehit Derwêş’ten yoldaşlığın zarafetini, Şehit Baz’dan ise özgürlük heyecanının ta kendisini. Yoldaşlığın kutsallığını bu anlarda derinden yaşadın. Coşkun, özgürlük aşkınla birleşince, içindeki ateş daha da alevlendi.

Her haksızlığın olduğu yerde birden belirirdin; durmazdın, susmazdın. Çünkü haksızlık, sende Serhildan ruhunu uyandırırdı. Aydınlık olana dek etrafını aydınlatırdın. Gençlerin coşkusuna dokunur, yüreklerine bir nehir gibi akardın. Bu sevda bir kez aktı mı, durmazdı. Durursa, yaşam da dururdu; o hâlde tadı tuzu kalmazdı hayatın. Bu sevda her Kürt’ün yüreğine akmalıydı. Çünkü kendi olmaktı xwebûn; yaşamın en güzel sırrı. Ve sen bu sırrı bilenlerdendin. Paylaşırdın yürekten, her karşılaştığın Kürt’le. Kavgan zor olsa da, bu yaşam değerlerle taçlanmalıydı. Kürdi bir ruhla atılan her soluk, başka bir histi; unutulmaz, tarif edilmez, ama hep yaşanılır.

Xwebûn bilinciyle yoğrulmuş yüreğinde, her gün bir başka anlam filizlenirdi. Mücadelen, sadece var olmakla sınırlı değildi; varlığına anlam katmaktı, her adımını halkına adamak, her nefesinde özgürlüğü haykırmaktı. Kobanê, sana yalnızca bir sınır çizgisi değil, direnişin ve yeniden doğuşun adı olmuştu. Orada gördüğün her yoldaş, birer yıldız gibi parlamıştı karanlığın içinde. Şehit Meryem’in cesareti, Şehit Arîn’in fedakârlığı, Şehit Rêvan’ın tebessümü… Her biri seni biraz daha büyütmüştü. Onlar yaşarken gösterdi sana ne demek olduğunu özgür yaşamak, özgürce sevmek ve bu halkı tutkuyla kucaklamak.

Yüreğine kazındı o anlar. Her biri bir roman gibiydi senin için; cümle cümle, acı acı, umut umut. Ama hiçbir kelime, o yoldaş bakışını tarif etmeye yetmezdi. O bakışta hem bir veda vardı hem de sonsuz bir bağlılık. Sen o gözleri bir kez gördün mü, bir daha asla geriye dönmek istemezdin. Çünkü o gözlerde gelecek vardı. Özgür bir halkın, yeniden ayağa kalkacak bir tarihin, zincirleri parçalanmış kadınların göz kamaştırıcı yarını vardı. Sen de o yarının inşasında bir tuğla olmaya yemin ettin. Kimi zaman kelimelerinle, kimi zaman silahınla, ama her zaman yüreğinle…

Özgürlük senin için bir kelime değildi. O, damarlarında dolaşan kan, nefes aldığın her anda sana yol gösteren yıldızdı. Bu uğurda düşmek de vardı, düşenin ardından yürümek de. Ve sen, her düşen yoldaşının ardından bir çığlık gibi yükseldin. Her şehîdin ardından daha sıkı sarıldın mücadeleye. Çünkü bilirdin, onlar bu yaşamı yalnızca kendileri için değil, hepimiz için güzelleştirmişti. Onların bıraktığı yerden almalıydı bayrağı, daha yükseğe taşımalıydı. O bayrak ki, yalnızca renklerden ibaret değildi; anılardı, direnişti, sevdalardı. Bazen bir çocuğun gözyaşıydı, bazen bir annenin feryadı. Ama her zaman halkının onuruydu.

Ve sen işte, bu onurla ördün kendi hikâyeni. Gün geldi bir söz oldun, gün geldi bir eylem. Ama ne zaman bir kadın haykırsa özgürlüğü, senin sesin yankılandı o haykırışta. Ne zaman bir çocuk rüyasında dağları görse, senin gülüşün belirirdi o düşte. Artık sen yalnızca bir kişi değil, bir ruhtun. Yoldaşlıkla büyüyen, sevdayla yoğrulan, mücadeleyle biçimlenen bir ruh…

Ve şimdi, bu satırlarda seni anlatmak, yalnızca geçmişini anmak değil. Aynı zamanda bugüne ve yarına bir iz bırakmaktır. Çünkü sen, ardında yalnızca hatıralar değil, direnen bir halkın kalbine işlenmiş bir çağrıyı da bıraktın. O çağrı hâlâ yankılanıyor dağlarda, şehirlerde, zindanlarda, düşlerde…

Ey özgürlüğün adını gönlünde büyüten, yaşamını onunla anlamlandıran kadın…
Senin hikâyen bir son değil, sonsuz bir yankıdır. Her adımın, geride bıraktığın her iz, bir başka yürekte uyanan bir devrim çağrısıdır. Şimdi senin geçtiğin o Amed sokakları, yalnızca taş ve duvar değil; bir direnişin hafızasıdır. Her kaldırımda bir tebessümün, her köşe başında bir kararlılığın saklı.
Ve Sur, evet o kadim Sur…
Orada sadece çatışmaların izi değil, senin gülüşün, sesin, adımın, hayalin hâlâ dolaşır.

Arjin Péşeng ismi artık sadece bir isim değil.
O, her özgürlük sevdalısının dilinde bir marş, her yoldaşın kalbinde bir meşaledir.
Senin o volkan gibi ruhun, şimdi başka yüreklerde akıyor.
Kimi zaman bir annenin ninnisinde, kimi zaman bir genç kızın ilk isyanında…
Her biri senin hikâyeni sürdürüyor, özgürlük sevdasıyla tutuşuyor.

Kürdistan dağlarında açan her çiçek, senin gibi bir kadını anlatıyor.
Bir yüreğin ateşle yoğrulmuş halini,
Bir halkın en karanlık gecelerine güneş gibi doğan cesaretini…
Senin yürüdüğün yollardan yürüyenler artık yalnız değil.
Çünkü sen geçtin o yollardan ve ardında umutla dolu bir iz bıraktın.

Şimdi o izleri takip eden her yoldaş, bilsin ki:
Bu bir vedanın değil, kavuşmanın hikâyesidir.
Bu sevda bitmez…
Bu direniş tükenmez…
Bu halk yenilmez…
Ve sen Arjin, sonsuz bir diriliş gibi kalacaksın yüreklerde.
Kavganla güzelleşen yüzün,
Aşkınla anlamlanan adın,
Ve özgürlükle yanan bakışınla
Bir çağın en güzel direniş şarkısı olarak yankılanacaksın sonsuza dek…

Lotus Jîyanda

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk