Sonuç; bir kez daha doğrulanıyor ki, sosyal mücadeleler, sosyalizm mücadelesi, Sovyetlerde de gelişmek durumundadır. Dolayısıyla işçi-köylü diktatörlüğü teorisi ve uygulaması Sovyetlerde başarıya gitmemiştir. Bugün bunun nedenleri çok tartışılıyor. İleride araştırmalar doğruların ne olduğunu gösterecek, çıkış yollarını da gösterecektir. Daha şimdiden bunun ipuçları var aslında. İpuçları da sosyalizmin özlü değerlerine dönüştür ve bu kaçınılmazdır! Çıkan tek sonuç budur. Sosyalizm adına bu son altüst oluşların kanıtladığı budur. Bir defa milliyetçilik çıkış yolu değildir. Büyük ulus şovenizmi, küçük ulus şovenizmi fazla ilerlemeye yol açmadığı gibi, çelişkileri de halletmez. Yine işçi sınıfının, emekçi sınıfların durmuş çıkarları ile bürokrasinin çıkarlarının dengelenmesi bir çözüm değildir. Bunlarla sosyalizm olmaz.
İnsanlığın temel sorunlarından kendini uzaklaştırma, yani enternasyonalizmden kendini uzaklaştırma sosyalizm değildir. İnsanlığın kaderine sahip çıkmama, doğanın sorunlarına sahip çıkmama sosyalizm değildir. Bütün bunlar anlaşılmıştır.
Sosyalizm her şeyden önce burjuva sistemi, demokratik anlamda daha da aşan bir demokrasiyi, yine burjuva devlet aygıtının çözülmesini daha da hızlandıran, uluslararasındaki farkları, özellikle ezme-ezilme ilişkisinin tasfiyesini, ulusların daha özgür gelişmesinin sağlanmasını, bürokrasinin aşırı büyümesini engellenmesidir. Parti içinde ister mücadelenin kesintisiz sürdürülmesinin, ister partiler arası mücadelenin kesintisiz sürdürülmesinin gereğini, yine sistemler arası “farklı, kopuklu” deyip, son tahlilde sosyalizm adına sosyalizm içinde mini sosyalizm adı altında bir kolektif kapitalizm temelinde ulusların milliyetçiliğinin çıkmazını aşmayla sosyalizm kendini yenileyebilir. Bunun için reel sosyalizmin içine düştüğü bütün durumlara eleştiriden de öteye, hatta kuruluş itibariyle sağlanan bir çok gelişmeden vazgeçmeyi, gelişme ve kurum kuruluşlarını tasfiye etmeyi de gerektirebilir.
Çok ileri, çok aşırı bir devlet, yine parti içinde mücadelenin durdurulması, uluslararasındaki sömürü diyebileceğimiz ilişkilere kadar gitme, sistemden aşırı kopuş, insanlığın temel sorunlarından kopuş gerçekleşmiştir. Bunlara son verilmedikçe Sovyet deneyimi hastalıklı olmaya devam edecektir ve bu da sosyalizm değil, daha çok kapitalizm anlamına gelecektir. Ortaya çıkan gerçekler bunlardır.
Suçu burada birkaç kişiye, bir ülkeye, hatta bir kaç ülkeye yüklemekten ziyade, ya da sosyalizmin bir dönemine yüklemekten ziyade, sosyal mücadeleler tarihinin bir aşaması olarak görmek gerekir. Bu aşamada gerçekleşenler vardır. Boşa da gitmemiştir. Her şeyden önce gerçekten sosyalizm mesafe almıştır. Kapitalizmin dizginsiz baskı ve sömürüsünü dizginlemiştir. Bir çok esilen ulusu sınırlı da olsa bağımsızlığa kavuşmaya götürmüştür. Emek üzerindeki aşırı sömürüyü azaltmıştır. Kesin olarak bunları söyleyebiliriz.
Kapitalizmin tamamen aşıldığını görebiliyor muyuz? Sosyal mücadelelerde gelişme var, sosyalizmde gelişme var ama bu tamamen kapitalizmin aşılmasına yetmiyor. Yetmeme sadece coğrafik bir kavram değil, belki de “dünyanın 3/1’i sosyalizme ulaştı” denilebilir. Bu coğrafik bir terimdir. Kişide ne kadar sosyalizm gerçekleşti? Bırak dünyanın 3/1’ni veya bu kadar ulusu, Sovyet insanında bile sosyalizm ne kadar geliştirilmiştir? Bu tartışmalıdır! Birey büyük oranda kapitalizmin değer yargılarıyla, onun tüketim kalıplarıyla yaşıyor. Bu tüketim kalıplarıyla yaşayan insan sosyalistten çok kapitalist birey olarak değerlendirilebilir.
Demek ki sorun, sosyalist bireyin oluşumu üzerine daha fazla çaba harcamaktır. Şimdiye kadar sosyalizm üzerine düşünülürken, daha çok yapılan “bir devrim yaptık, ardından birkaç kalkınma planıyla sosyalizmi inşa ettik. Biraz kültürel gelişme, şöyle ekonomik gelişme sağladık” denildi. Sorun halledildi sanıldı. Ama ortaya çıkan insan türünün hiç de sosyalist olmadığı görülmek istenmedi. Bugün Batı toplumundan daha fazla dejenere edilmiş bir toplum veya Batı gençliğinden daha fazla dejenere edilmiş bir sokak gençliği vardır. Gerçekten ucube! Bu, şüphesiz genel sosyalizm inşasıyla ilintili olarak ortaya çıktı. Sosyalist insanın böyle yaratılamayacağı anlaşıldı.
Demek ki, kazanımlar kadar, yol açtığı olumsuzluklar da var. Sosyal mücadelelerde belli bir aşamayı ifade etse de, sosyalizmin mücadelesinde önemli bir deneme ifade etse de, yol açtığı ciddi tıkanmalar da vardır. Hatta ciddi engel olma durumu vardır. Günümüzün sorunu, kazanımları inkar etmeksizin engel, tıkanma noktalarını görebilmek, daha da ileri bir gelişme safhasına çıkış yaptırabilmektir. Günümüzde sanıyorum en çok tartışılacak konu budur. Bu kadar kazanımı var, yol açtığı gelişmeler var, engeller de ortaya çıkmıştır. Fakat bundan sonrası ne olacak? Şu kesin: Yani XIX. yüzyıl kapitalizmine ve hatta günümüze kadar gelen kapitalizme tekrar dönüş söz konusu olmayacaktır. Ama şu da olmayacaktır; işte “sosyalizm aldı başını gidiyor. Günde kaç devlet kuruyoruz. Bir kaç ulus katıyoruz. İşte çok kısa bir süre sonra dünyanın tümünü sosyalist yapacağız.”
Hatta 1989’lerde öyle bir aşamaya gelindi ki, “komünizm de kuruldu.” deniliyordu, “komünist aşamaya ulaştık” deniliyordu. Bunların doğru olmadığı da ortaya çıktı. Ne kapitalizmin eski köhnemiş düzeni, ne de dört nala bir sosyalizmin gelişimi söz konusu değil. Belli bir aşama kat edilmekle birlikte, kapitalizmi biraz kendine getirmiştir. Kapitalizmin sınırsız baskı, sömürüsüne ket vurmuştur. Yine sınırlı bir ölçüde sosyalizmin gelişmesine yol açılmıştır. Fakat ciddi bunalımların içine girmekten, tıkanma ve engelleri yaşamaktan da kurtulamamıştır. Bu bir dönem. Yeni bir dönemin aslında sancıları yaşanıyor.
Öyle anlaşılıyor ki, sosyalizm adı altında mideye indirilen bir çok şey sosyalizm değildir. İnsan midesine abur cubur bir sürü şey sosyalizm olarak sunulmuştur.
Bunun gerçekten eski düzenin baskısı olduğu, sömürü kalıntıları olduğu ortaya çıkmıştır. Devletin aşırı büyümesi kesinlikle anlaşılmıştır. Ki, faşizmden tutalım, feodalizmden etkilenmeye kadar, faşist veya feodal devletin kalıntılarının bile etkisini taşır.. Yine sosyalist inşa adı altında geliştirilen bu gelişme kuramları, aslında kapitalizmin gelişmesidir. Sosyalist gelişmeyi tamamen bir ekonomik kalkınma modeli olarak düşünmek, kapitalizme öykünmektir ve bu da kapitalizmi sosyalizm adına değiştirmektir. Bu anlaşılmıştır. “Sosyalist bireyi geliştiriyoruz” adı altında ona sunulan bir çok şeyin kapitalizmin bireye sunduğu şeyler olduğu anlaşılmıştır. Bunlardan dönüş yapılacaktır. Olumlu olan ve günümüzde biraz görünen şudur: Sovyetlerde devlet, artık ciddiye alınmıyor, hatta parti de eskisi gibi ciddiye alınmıyor. Buna belki öfkelense de insan, fakat olumlu bir gelişmedir.
Devleti giderek yadsımak, devleti gözden düşürmek iyi bir gelişmenin başlangıcı olabilir. Kötünün de, iyinin de başlangıcı olabilir. Yine partiyi eskisi kadar gözde kılmamak ki, bu partinin bürokratlaşmasını göz önüne getirdiğimizde olumlu bir çıkışın da başlangıcı olabilir. Fakat tümüyle yadsımak, olumsuzluğun da başlangıcı olabilir. Mühim olan burada sorunların kendini artık açığa vurmasıdır. Yeni bir dönemin kendisini sancılar biçiminde dışa vurmasıdır. Çözüm de ancak bu temelde ortaya çıkabilir. Bunalım gelişmedikçe, çok iyi bilinir ki, çözüm de gelişmez. Sosyalizm içindeki bunalımın gelişmesi, sosyalizm tarihinde yeni bir dönemin temellerinin olgun hale gelmesi demektir.
Önder Apo
Mayıs 1991
Devam edecek