Şirîn Elemhuli
Tutukluluk sürecim üçüncü yılına doğru gidiyor. Yani üç yıl boyunca Êvin cezaevinin demir parmaklıkları ardında zorlu bir yaşam. İki yılını belirsizlik, avukatsız ve tutuklanmama ilişkin bir hüküm olmadan geçirdim. Bu muğlâklık esnasında Pastar güçlerinin elinde oldukça acı günler geçirdim. Sonra da 209 No’lu bölümde sorgum başladı. 209’dan sonraki süreci de genel koğuşta geçirdim. Durumumun netleşmesi için defalarca yaptığım talepler cevapsız bırakılmıştır. Sonunda adaletsiz bir şekilde idamıma karar verildi.
Tutuklanışımın sebebi nedir? Ya da neden idam edilmeliyim? Acaba sebebi Kürt olmam mıdır? Eğer öyle ise ben de diyorum ki: Anamdan Kürt olarak doğdum. Kürt oluşum nedeniyle çok zor bir yaşam içerisinde her şeyden mahrum bırakıldım.
Dilim Kürtçedir, dilimle ailem, arkadaşlarım ve tanıdıklarımla ilişki kurmuşum ve bu şekilde büyüdüm. Dilim bağımızın köprüsüdür. Şimdi de kendi dilimle konuşmam yasaklanmıştır. Kendi dilimle okuyamıyor ve yazamıyorum.
Bana Kürtlüğünü inkâr et diyorlar, ben de diyorum böyle bir şey yaparsam kendi varlığımı inkâr etmiş olurum. Sayın savcı ve yargıç!
Soruşturmamı yürüttüklerinde, sizin dilinizde konuşamıyordum bile. Son iki yılık tutukluluğum boyunca Êvin cezaevinin kadın bölümünde, arkadaşlarımdan farsça dilini öğrendim. Ancak siz kendi dilinizle beni soruşturup mahkememi yürüttünüz ve yine kendi dilinizle hükmü verdiniz. Bu öyle bir şekilde geçti ki etrafımda nelerin olup bittiğini bile bilmiyor, savunmamı bile yapamıyordum.
Bana karşı uyguladığınız işkenceler gece uykularımın kâbusu olmuştur. İşkence esnasında yaşadığım acılı günler şimdi de benimle birlikte devam ediyor. İşkence sırasında kafama uygulanan darbeler nedeniyle kafamda hasar oluşmuştur. Bazen şiddetli ağrılar saldırıya geçiyor, ağrılar o kadar şiddetleniyor ki etrafımda nelerin olup bittiğini bilmiyor ve saatlerce kendimden geçiyorum. Sonunda ağrının şiddetinden burnum kanamaya başlıyor. Kanamadan sonra kendime geliyor ve normal halime dönüyorum. Onların bana verdiği diğer bir hediye ise görme duyum zayıflıyor. Gittikçe artıyor, halen de gözlük alma talebime yanıt verilmemiş. Zindana ilk girdiğimde saçlarım simsiyahtı, üçüncü yılı geçirdiğim bugünlerde her geçen gün saçlarımın aklaştığına şahit oluyorum.
Biliyorum bu uygulamaları sadece bana ve aileme karşı yürütmediniz. Bu işkenceleri bütün Kürt çocuklarına karşı, Zeynep Celaliyan, Ronak Sefarzadevs gibi kişilere karşı da yürütünüz. Kürt analarının gözleri her gün çocuklarını görme beklentisiyle yaş doludur. Her günü yeni bir olayın yaşanabileceği tedirginlikle karşılıyorlar. Her telefon çalışında çocuklarının idam edildiğinin haberini duyma korkusunu yaşıyorlar.
5 Şubat 2010 tarihinde, bir süreden sonra soruşturma için tekrar Êvin cezaevi 209 No’lu bölüme götürüldüm ve yine asılsız suçlamalarını tekrarladılar. Onlarla işbirliği yapmamı istediler. Bunun karşısında idamımın kaldırılabileceğini söylediler. İşbirliğinin ne anlama geldiğini bilmiyorum. Daha önce onlara söylediklerim dışında söyleyecek bir şeyim yok. En sonunda dile getirdiklerini tekrarlamamı istediler, ancak bunu yapmadım. Yargıç bana “Biz geçen sene seni bırakacaktık, ancak ailen bize yardımcı olmadığı için iş buraya kadar geldi” dedi. Yargıcın kendisi şunu itiraf etti ki ben onların elinde bulunan bir rehineyim, amaçlarını gerçekleştirmeyene kadar beni tutacaklarını söyledi. Ya da sonunda idam edileceğim fakat asla özgür olmayacağım.
Başarılar
2010/05/03