Ruken Garzan
Kadın özgürlüğüne gönül vermiş, sevdalanmış, sevdası uğruna verdiği mücadeleye inanarak yürümüş ve bu yürüyüşüne güvenerek durmadan nefesinin son anına kadar savaştı. Savaşıyla önemli ilklere imzasını atan ve tarih sayfalarına adını yazdıran Şilan yoldaşın yaşam hakikati defalarca kez anlaşılması ve yaşamsallaşması gereken bir hakikattir.
Onunla ilk defa Önderlik sahasında tanıştım. Aradan geçen uzun bir zamandan sonra partinin 7. Kongresinde yeniden karşılaştık. Daha sonra bir yoğunlaşma grubu olarak birlikte kalma fırsatını yakaladık. Grup olarak yoğunlaşma için arada kaldığımız o zaman diliminde ben ve Şilan arkadaş aynı mangada kaldık. Yoğunlaşma grubunun yoğunlaşmaya başlamasıyla birlikte havalar da iyice ısınmıştı. Onun için de ikimiz kendimize manganın dışında dışarıda bir yer yaptık. Kaldığımız yerin önünde sarmaşığında içinde olduğu birkaç renkten çiçek ekmiştik. Şilan arkadaş her sabah benden önce kalkar çiçekleri sulardı. Çiçekler her gün gözle görülür ölçüde bir gelişme yaşanıyordu. Orada birlikte kaldığımız zamanlarda bazen moral yapar türkü söyler, bazen de her birimiz mücadeledeki anılarını ve kendi yöresinin yaşam hikâyelerini anlatırdı. Yer yer sohbetimize ve tartışmalarımıza diğer arkadaşlarda katılırdı. Gün geçtikçe, çiçekler de büyüdükçe onlarla daha fazla ilgilenir ve izler olmuştuk. Çiçeklerin karşısında oturup bazen saatlerce uzun uzun sohbet eder, tartışmalar yürütürdük. Bu tartışmalarımız yani paylaşımlarımızda o, kendini ve kendi özelliklerini sarmaşık çiçeğine benzettirdi. O gün söylediği kelimeler hala kulağımda çınlamaktadır. “ Benin kişiliğim ve yaşamım tıpkı sarmaşık çiçeği gibi çok dallı ve iç içe geçen yoğun bir gerçeğe sahiptir. Sarmaşık çiçeği de suyun ve güneşin olduğu yerde hiçbir engel tanımadan hızla büyür-gelişir. Benim yaşam gerçeğim ve özelliklerimde bu çiçeğin özellikleri gibidir. Önderliği ve mücadeleyi tanıdıktan sonra hiçbir engelle takılmadan büyümeye başladım.” Diyordu.
Kişiliğini olduğu kadar yaşam hikâyesini de o günlerde tanıdım. Şilan arkadaş çok yönlü bir kişilik gelişimini esas alan arkadaşlardan biriydi. O yüzden gelişiminin de çok yönlü olduğunu söylemek gerekiyor. Hem kadın özgürlük mücadelesini anlayan ve bu temelde kendini yetiştiren, hem de ulusal ve toplumsal özgürlüklerin önemini bilen bir arkadaştı. Dolayısıyla kişiliğini ve duruşunu, inandığı amaçlara dair geliştiren bir karakter oluşumunu kendine esas alırdı. İdeolojik- örgütsel olduğu kadar, yaşamsal, pratik uygulama alanında da her yönüyle yetkinleşmeye çalışırdı. Kişilik gelişiminde militanlaşma özelliklerini kendisinde ve çevresinde geliştirme ısrarına ve istikrarına sahip olduğu için başlattığı bir çalışmayı yarım bırakmaz, sonuç alana kadar uğraşırdı. İnsanlarla ve yaşamla kendini oluşturma gibi görür o ciddiyetle de yaklaşırdı. Yaşama bakma anlayışında da farklılıklara ve ayrıntılara oldukça dikkat eder, ama herkese ve her şeye farklı bir anlamla yaklaşırdı. Bu yönüyle küçücük yüreğinde büyük bir adalet gücünü taşırdı. Yaşamda tarz itibariyle anlaşamadığı veya çeliştiği kişilerin kendisini ne kadar zorlasalar da onlarla ideolojik mücadelesini yürütürdü. Ama kişilere karşı asla öfke beslemez ve kendilerine hep şans tanırdı.
Onun yüreğinde yaratan ve büyüten bir adalet vardı. Birileri anlatsa belki abartıyor derdim. Ama kendim onunla yaşadığım ve birebir bazı olaylara tanık olduğum için sadece yaşadıklarımızı olduğu gibi anlatmam yeterli olacaktır. Dola Koke’de Şilan arkadaşla birlikte bir gün mutfağa yemek almaya gidiyorduk. Mutfağımızın yeri mangalarımızdan yarım saat uzaklıktaydı. Yolda Nasır’la karşılaştık. Nasır bizi durdurdu ve bize selam verdi. Ben Nasır’ı tanımıyordum, sadece adını duymuştum. Ama Şilan arkadaş onu iyi tanırdı. Daha önce Zağros alanında kendisiyle birlikte bir dönem çalışmıştı. Bu alanda Nasır, anlayış ve pratik boyutunda Şilan arkadaşı oldukça zorlamıştı. Ama o, Nasır’ın kendisine dönük yaklaşımlarını ve pratiğini güçlü bir tavırla çözümlemişti. Birlikte çalıştıkları dönemde Şilan arkadaş, Nasır’ın erkek egemen anlayışını, yaşama, arkadaşlara ve örgüte karşı olan yanlış tarz ve yaklaşımlarını fark etmiş, kendisine karşı boyun eğmemişti. Doğru olmayan tarz ve anlayışına karşı boyun eğmemiş sürekli onunla bir mücadele içinde olmuştu. Nasır’da, Şilan arkadaşı etkisizleştirmek için onu birçok yaptırıma tabi tutarak uygulamaya almış, soruşturmuş, haksız yere görevden almış, Zağros alanından sürgün etmişti. Hatta yaşama gelmeyen bir kişilik olduğunu belirterek Önderliğe tekmilini vermişti. Bu durum Şilan arkadaşı oldukça zorlamış ve etkilemişti. İşte tüm bu durumlardan sonra Şilan arkadaş Nasır’la tekrar karşılaşıyordu.
Nasır yolumuzu kesmiş, bize selem vermiş ve Şilan arkadaştan kendisini affetmesini istiyordu. Şilan arkadaşa dönerek “ben seni çok zorladım. Ama tüm bunların unutulmasını ve beni affetmeni istiyorum” demişti. Ben o an Nasır ve Şilan arkadaşın arasında geçen tartışmayı şaşkınlıkla izliyor ve Şilan arkadaşın tavrını merakla bekliyordum. Şilan arkadaş, ‘ben senin bana ve yoldaşlarıma yaptıklarını asla unutmadım ve unutmayacağım da. Ama önemli olan senin kendini, kişiliğini ve tarzını değiştirmendir. Benim seni af edip etmemem bir şeyi değiştirmez. Sen anlayışını, tarzını değiştirmezsen dün Zağros alanında bana yaptıklarını yarın başka bir alanda başka bir yoldaşa yaparsın; Sen kendini değiştirirsen zaten affedilirsin, tarihte seni affeder bende seni af ederim, bunun için önce değişmen lazım.”demişti. Şilan arkadaşın bu tavrı beni hem şaşırtmış, hem de gururlandırmıştı. Şaşırtmıştı; çünkü Nasır Şilan arkadaşa karşı yaptıklarıyla affedilme şansını çoktan kaybetmişti. Ama merhametli tarzıyla gurur veren Şilan arkadaş, yüreğindeki büyük adaletin sesini dinlemiş, Nasır’a yeniden şans tanıyarak, sadece tarzını ve anlayışını değiştirmesini istemişti. Burada Şilan arkadaşın sergilediği tavrında büyük bir adalet duygusunun olduğuna kendim tanık olmuştum. Şilan arkadaşın bu tavrı ve davranışları elbette bir felsefeye, bir kültüre ve bir ahlaka bağlı olarak gelişmişti. Esas olarak ana tanrıça kültürünün özünü, inancını ifade eden bu yaklaşımlar, erkek egemenlikli uygarlık sisteminin kadın üzerindeki tüm baskı ve zulmüne rağmen, bu güne kadar varlığını sürdüren tanrıçalık geleneğinin ve kültürel ahlakının yeniden yaşamsallaşmasıydı. Önderlik kadın şahsında bu kültürü yeniden yaşamsallaştırmak ve hakim kılmak istedi. Bunun için beş bin yıllık egemen uygarlığı karşısına alarak büyük bir kavgayı göze aldı. Yüzlerce Şilan’ları yetiştirerek onlar şahsında tanrıçalık kültürünü, ahlakını, doğal yaşam anlayışını toplumsallaştırmanın projesini oluşturdu. Önderliğin özgür kadın projesini, mücadelesini, felsefesini en fazla anlamaya çalışan arkadaşlardan biriydi. Kişiliğiyle, duruşuyla, öz sorgulamasıyla sürekli arayışları olan ve kendisinde özgür kadın kimliğini yaratmak isteyen bir arkadaştı. Bu anlamda Şilan yoldaşın Önderliğe olan bağlılığı derinleşmiş ve büyük bir bilince ulaşmıştı. Özellikle felsefik, İdeolojik olarak Önderliği anlamaya çalışan ve Önderlikle arasındaki mesafeyi kapatmak için kendisine karşı yoğun bir mücadele içinde olan, bu anlamıyla da Önderliğe en yakın olan arkadaşlardan biriydi.
Şilan Kürt kadın tarihinin de önemli dönemeçlerine öncülük etmiştir. İlk kadın ordulaşmamızın ilk kadın komutanlarındadır. Küçük yaşta, Önderlikle, Örgütle tanışması vardır. Yine Güney batı Kürdistan’da partiye ilk katılan kadın arkadaşların arasındadır. Mücadeleye katıldığı andan itibaren Kürt ulusal mücadelesine ve kadın özgürlük mücadelesine karşı duyarlı oluşuyla Önderliğin ve mücadeledeki yoldaşlarının dikkatini çekmiştir. Önderlik Şilan arkadaşın arayışçı ve mücadeleci yönünü erken keşfetmiştir. Bu temelde Şilan arkadaşı kadının öncü kadrosu olarak eğitmekte, öncü kadro misyonuyla ülke sahasına göndermiştir.
Ülke sahasında Şilan arkadaşın ilk pratik sahası Botan alanı olur. Sıcak savaş ortamında savaşın, pratiğin ve zorlu koşulların yoğun olduğu bir dönemde, Şilan arkadaş hiçbir gerekçeye sığınmadan tüm zorluklarla mücadele ederek başarılı bir pratik sahibi olur. Kısa bir zamanda komutanlık görevlerini de üstlenir. Bu dönem kadın mücadelesinin henüz en az deneyimli olduğu dönemdir. Bu döneme kadar kadın arkadaşların özgün birlikleri ve takımları, özgün örgütlemeleri yoktur. Kadın arkadaşlar karma birliklerde ve erkek arkadaşların komutası altında görev yaparlardı. Bir kadın arkadaş için savaş ve mücadele alanında deneyim ve tecrübenin olmadığı, kadının öz güven sorununu yaşandığı bir dönemde Şilan arkadaş komutanlık yapmıştır. Bu anlamıyla zoru başarmış, kadın gerillacılığına ve ordulaşmasına büyük tecrübe ve deneyim kazandırmış arkadaşlardandır. Özgürlük mücadelesinde aktif katılımıyla savaşarak, kadına içerlenmiş güvensizliğin psikolojisini ve ruh halini kırmış, kadının da savaşabileceğini, komutanlaşabileceğini ve ordulaşabileceğini öz pratikleriyle ortaya koymuştur. Geleceğe tarihsel olduğu kadar anlamlı ve önemli bir deneyim, birikim mirasını bırakmıştır.
PKK mücadele tarihinde hem kadın hem de erkek arkadaşlar tarafından sevilen ve sayılan bir arkadaştı. Kendi emeği ve sevgisiyle arkadaşların güvenini ve sevgisini kazanmıştı. Yoldaşlık ilişkisi ve sevgisi özgür yaşam ilkesi adeta yüreğinde atıyordu. Çünkü gittiği her yere her alana bunu hissettirmiş ve onlara hakikate gerçek yoldaşlığın büyüklüğünü göstermişti. Bu yaşam ilkeleri olmadan nefes bile haram olduğunu duruşuyla herkesin yürek ve beynine yazmıştı. Sorumluluğunda bulunan kadın ve erkek arkadaşlarla tek tek ilgilenir ve sorunlarını paylaşarak çözümlüyordu. Kadın arkadaşların yaşadığı sorunları erken fark eden bir özelliğe sahipti. Kadın arkadaşlara karşı çok duyarlı ve onlarla doğal bir paylaşımı esas alırdı. Kadın arkadaşlarda Şilan arkadaşın bulunduğu yerde yaşama ve çalışmalara daha rahat ve güvenle katılırlardı. Onun bulunduğu ortamda doğalında güven ve sevgiyle örülen bir ortam oluşurdu. Yaşamında, ilişkilerinde rahat ve doğal olduğu kadar, mücadelesinde ideolojik ve ilkesel bir duruşa sahipti. Mücadele yöntemleri oldukça zengindi.
Zihniyet değişimine büyük önem verdiği için kendine ve arkadaşlarına karşı Önderliğin kişilik çözümlemelerini esas alırdı. Önderliği daha hızlı ve sürekli takip etmek için Türkçe dilini bile öğrenmişti. Bazen bize bakıp gülerek “Ben sadece Önderliğin Türkçe çözümlemelerini de okumak için Türkçeyi öğrenmek istedim” derdi. Önderlik çözümlemelerini suya ihtiyaç duyar gibi ihtiyaç duyuyordu. Yine su içer gibi okuduğu önderlik felsefesini yoldaşlarıyla paylaşırdı. Okumak öğrenmek kadar paylaşımın da derinliğini sürekli vurgulardı. Önderliğin öğretisi ışığında, Kadın kurtuluş ideolojisini esas alarak cins mücadelesini ilkeler temelinde yürütürdü. Kadın ortamında da kadının yanlış ve yetersiz yanlarıyla asla uzlaşmazdı. Aksine kadının yanlış anlayışları ve yaklaşımlarıyla yoğun mücadele ederek gerçek cins sevgisini ve cins mücadelesini inandığı ilke ve ölçülere dayandırırdı. Beraber kaldığımız süreçte Peyman ve Helin’in tasfiyeci anlayışlarına karşı verdiği mücadele ile dikkat çekmiş, bu tasfiyeci kişilerin hedefi haline gelmişti. Kendisinin tasfiyeci güçlerce hedef alındığını bildiği halde mücadelesinden asla taviz vermedi. Şilan arkadaş kendisi için ideolojik mücadele her şeyden önce gelirdi. Örgüt içindeki tasfiyeci kişilikler Şilan arkadaşı her yerde teşhir ediyorlardı. Şilan arkadaş bu saldırıları engel haline getirmeden çalışmasını aktif olarak yürütürdü.
O mücadelesini sadece dağ sahasında değil, diğer alanlarda da büyük bir titizlikle büyüttü. Militanlık görevinin kararlılığını ve azmini her alanda uygulayan bir arkadaştı. O nedenle gittiği Güney Kürdistan, Maxmur ve en son olarak da Rojava alanında siyasal ve toplumsal çalışmalarda aktif bir şekilde yerini aldı. Çalışmalarda büyük-küçük farkı koymaksızın, herhangi bir endişe ve kaygıya girmeden tüm çalışmaları özgürlük mücadelesinin hizmetine koyma inancıyla ele alırdı. İnanç ve sabır olgusu Şilan arkadaşın temel özelliklerindendi. Mücadele içinde yaşadığı her anın içine inancını yerleştirerek yaşadı. Sürekli esprilerinde mücadelede inancın gücünü vurgulardı. Bazen de “Kürdistan devriminde inanç olmasa mücadele olmazdı.” diyerek inanç olgusunu dogmaların ötesinde canlı bir düşünce, canlı bir organizma gibi ele alırdı. Sorunları ve gelişmeleri kendi koşullarında ve özgünlüklerinde değerlendirerek, kalıpçı ve şematik tarzlarla mücadele ederdi. Yine zamanı çok iyi kullanmasını bilen bir arkadaştı. Zamanın her bir anını üretime dönüştürmenin bilincinde olarak çalışırdı. Zamanın değerini çok iyi bildiği için de yer mekan sınırını tanımadan Kendi eğitimine de büyük önem vererek kendini her konuda eğitirdi.
Şilan arkadaş DAB (Demokratik Aydınlanma Birliği) çalışmasında da çalıştı. Bu çalışmada da bir edebiyatçı, bir şair, bir aydın olarak çalışırdı. Esas olarak mücadele içinde gerilla yaşamına bir şairin, bir edebiyatçının ve bir sanatçının inceliği ve estetik anlayışı temelindeki bakış açısını her açıdan yansıtmaktaydı. Duygu ve düşüncelerini, hayal ve ütopyalarını şiirlerine ve yazılarına yansıtan Şilan arkadaş, DAB çalışmalarında da hem üreten, hem de bu alandaki arkadaşları üretken kılan bir tarza sahipti. Şiirleriyle adeta yoldaş gibiydi. Kadının yaşadıklarını, acılarını, sevinçlerini en derinden hissederek şiirlerine yansıtırdı. Özgür yaşamın değerini mücadelesine, mücadelesinin değerini de şiirlerinde yaşatırdı. Dolayısıyla Şilan yoldaşın gerçeğinde yaşam bir bütün olarak birbirine bağlı ve biri diğerini tamamlayan bir diyalektik olarak işlemektedir.
Şilan arkadaş ne kadar anlatılırsa da anlatılsın, Şilan arkadaşı en iyi anlatan Şilan arkadaşın kendisidir. Mücadeledeki yaşamıyla, yoldaşlığıyla, Önderliğe, özgürlük çizgisine bağlılığıyla, iddialı ve güven veren duruşuyla, özgür kadın ve özgür bir toplum için anlamlı bir yaşam örneğidir. Biz sadece bize yansıyan bir kısmını anlatabiliriz. Yaşamın bir bütün olarak onun yüreğinden ve bakışından geçişini şiirlerinde ve yazdığı günlüklerinden daha iyi okuyabiliriz. Özgür kadın için yaşam mücadelesi ve hedefleri bizim olduğu kadar tüm Kürt kadınlarının da hedefi olmaktadır. Toplumdan bireye bireyden topluma uzanırken Şilan Baki arkadaşın şahsında onunla birlikte şehit düşen Fuat, Zekeriya, Cemil ve Ciwan arkadaşlarının mücadelelerini saygıyla anıyoruz. Bu şehitlerimiz şahsında tekrar devrim şehitlerimize mücadeleyi büyütme sözümüzü yeniliyoruz…