Seninle bugünkü yolculuğumuzda seni, 18 yaşında stavrapol’lu –stavrapol Çenenistan sınırında bir şehir- Kürt kızı Halime ile tanıştıracağım. Boyu biraz uzun, Saçları uzun, gözleri elamsı, ten rengi, dudakları aynen bir bebek kadar temiz. Ama bunun yanında çok da süslü bir kız. Dalgalı saçları yan yana duran yüksek ve alçak dağları andırıyor. Çokbilmiş, büyümüş de küçülmüşlerden çok dilli bir kız. On bir kardeşinin en küçüğü olduğu için büyük bir sevgiyle yetiştirilmiş. Şuan üzerinde düşük göbekli, çukurdaki göbeği dışarıda olan bir tişört var. Ona “biz donuyoruz sen üşümüyor musun” dedim hayır hanımefendiye çok sıcakmış. Aman tanrım kendini bilmiş birçok kişinin çenesine beş çeker yani. Çok konuşuyor. Bu sabah bana ve dışarıdan gelen dört kadına konferans öncesi küçük bir konferans verdi. Onu pür dikkat dinlerken kafamdan o kadar çok şey geçiyordu ki….
HALİME
Evet, Halime yitik bir Kürdistan!
Halime göçmen bir yürek
Denizin maviliğinde nazlı nazlı süzülen bir martı
Bozkırda açan çiçek
Bestelenmemiş şarkı
Gidilemeyen yol,
Varılamayan ülke
Sevgiliye söylenmemiş söz
Dokunulamayan el,
Halime,
Fırat kadar asi,
Dicle kadar nazlı ve akışkan
Ararat kadar sürükleyici
Halime,
Yurtsuz yürekli Kürt kızı
El değmemiş vücuduyla narin bir çiçek
Yüreğiyle narin bir kelebek
Canlı bir konuşmacı
Sahnede bir tiyatrocu,
İnsanın gömülüp, kaybolduğu
Yumuşacık bir bakış,
Yüreği ülkesiyle atan,
Apo hayranı güzel bir kadın,
Yeri geldiğinde şehirli
Yeri geldiğinde köylü kızı
On sekizinde yaşama meydan okuyan
On sekiz yaşım…
Kürtçeyi şiir okur gibi konuşuyor. Bakışları çok temiz. Gerilla onun için aldığı nefesiymiş. Gerillayla nefes alıp verdiğini söylüyor. Böyle Kürt kızları oldukça Kürdistan’ın sırtı yere gelmez anlayacağımız. O da bazen bizim birbirimize yaptığımız gibi naz yapıyor. Anlayacağın çok güzel bir kız. Kıpır kıpır, yaşam dolu birisidir. Halime ablası naze ile birlikte konferansa katılmak için gelmiş.
Onunla iki gecedir aynı evde kalıyoruz. Bu arada yanlış değilsem on üç kişi bir evdeyiz. Ağırlıkta diğer şehirlerden gelen kadınlar var.
Ve bir sorumun üzerine buradaki Kürtlerin yaşam tarzını anlatmaya başladı. Halime’nin anlattığına göre burada analar oğullarına düğünlere gidip halaydaki kızlardan beğenip istetiyorlarmış. Tabii on-altı yaşındayken amcasının oğlu evlendiğinde onu zorla düğüne götürmüşler. Onun istemi olmadan. Kendisi annesine ben evde kalıp iş yapayım siz gidin. Eğer ben gelirsem ertesi gün beni istemeye gelirler diyerek kaygılarını dile getirmişse de annesi onu zorla götürmüş. Tabii şunu da hemen belirteyim ki o dönemde halime öğrencidir. Halime güzelliğine güvenip de öyle bir şey söylemiş olmalı ki. Düğünden eve döndükten sonraki günden itibaren görücü üzerine görücüler gelmiş. Tabii halime hiçbirini kabul etmemiş. En son annesi bir gün okula gitme falan demişse de o her gün olduğu gibi o gün de sabah kalkıp hazırlanıp okuluna gitmiş. Dediğine göre 12’inci aymış. Hava çok soğukmuş. Ve ısınmak için kıyafet üstüne kıyafet giymiş. Tam kapının eşiğinden içeri girip, ayakkabılarını çıkarıp odaya geçmiş. Okul formasını değiştirince annesine kendisine görücülerinin geldiğini söylemiş. Kendisi istemediğini söyleyince annesi de ısrar etmiş. Tabii annesiyle bir laf salatası yapmışlar. En son dayanamayıp içeri girmiş ve kendisini isteyenleri evden kovmuş. Tabii halime kabul ederse kayın babası ve kayın annesi, kocası olacak ‘malbata’ ne yapsa beğenirsin.
Halime kovdukça adamlarda ille de evet demeyene kadar biz evden gitmiyoruz demişler. Halime bunun üzerine gidip tekrar istiyorsanız siz oturun ben misafirliğe gideceğim demez mi? işte annesinin onu okuldan alma kararı da bu vesileyle gündeme geliyor. Halime onları bırakıp evden çıkıyor.
Evet halime endamlı, güzel, sempatik bir kız. Ama daha yeni yeni bir kadın olarak özgürlük arayışlarının bilincine varıyor, çevresindeki kadınlara bakarak. Bu arada şunu da hemen belirteyim Halime özgürlüğüne düşkün bir kız. Ve o sözün, kararın erkeğin olduğu bir dünyada bir erkekle evlenmeyeceğini, hiçbir erkeğin hizmetçisi olmayacağını söylüyor. Ona göre erkek denen cins ancak bin yıl sonra o da biraz şey olabilirmiş. Kürdistan’da da böyle mi diye sordu ben de yok dedim. Daha sonra düğünlere pek gitmediğini söylüyor. Tabii o bunları anlatınca kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.
Annesi ayarladığı bu ailenin çocuğuyla halime evlenmedi diye onu okulundan alıyor. İki yıldır okula ara vermiş. Annesi göndermiyor. Ama o annesine bu baharda okula kaldığı yerden devam edeceğini söylemiş. Sık sık okula gitmeyi gündemine alıyormuş. Ama annesi nuh diyor peygamber demiyormuş. Tabii bir de Naze ablası. Ki Naze de yıllardır bizimle çalışan, arkadaşları yakından tanıyan birisi. Naze’de okul uzak olduğu için onu birileri kaçırır diye gitmesinden yana değilmiş.
Annesi ona sen benim dediğimi yapmadığın için okul yüzü görmeyeceksin diyormuş. Ama halime annesine istese de istemese de bu yıl gideceği noktasındaki kararlılığını açıklamış.
Ha bir de anlattıklarından en komiği neydi biliyor musun? Halime’nin yaşlarında abisinin bir oğlu varmış. Onu da okula göndermiyorlarmış. Ama Halime’nin ısrarıyla yeğeni okuluna devam etmiş. Tabii bir gün halime okuyan yeğenine bari bu kadar ısrar ediyorum, derslerine iyi çalış ki yüzümüz kara çıkmasın deyip ardından da kızlara takılma, terbiyeli ol, diskoteklere gitme… ve benzeri. Tabii herhalde çocuk hem halasıdır hem de kendisinin okumasını çok isteyen bir insan olarak Halime’yi bayağı dinlemiş ama halime sözünü bitirdikten sonra yeğeni o zaman rahiplerin okuluna gideyim. Sen benim rahip olmamı istiyorsun… demiş.
Ve halime Kürdistan’ı çok görmek isteyen çok güzel bir yürektir. Gerillaları çok sevdiğini söylüyor. Halime’ye göre burada son 25 yılda doğan Kürt çocuklarının hiçbiri Kürtçe doğru düzgün bilmiyor. O yüzden bir-iki nesil sonra burada Kürtçe’nin konuşulamayacağını söylüyor. Zeki ama bu kızı siyaset sahnesinde konuk etmek ne kadar doğrudur. Herhalde onun için en iyi yer kültür-sanat çalışmaları olur.
Ha unutmuştum, halime bir de kızların babalarının evinde çiçek gibi yetiştirildiklerini ancak koca evine gittikleri zaman kısa bir süre sonra erkek çocuk doğur, yemeğimi yap, şunu yap, bunu yap diyormuş.
Halime gezmeye gelir gibi konferansa gelmiş.
Yarın konferans başlıyor!
Ve halime gecenin saat 1’i on dakika geçe banyodan çıktı. Tırnaklarını törpülemesi, saçlarının kötü durmaması için yarın saçlarına mutlaka krem sürmesi gerektiğini anlatıyor bana. En çok üzüldüğü şeyde birlikte geldiği arkadaş ve ablası geldiklerinde ona küçük bir çanta verdikleri için yanında yeterince elbise getirmediği oluyor. Bir de biliyor musun? Buralarda hiç odalarda sigara içilmiyor. Ya balkonda ya da mutfakta içiliyor. Bizim kaldığımız evde de bu kural geçerli. Ben de sana yazarken kısa bir sigara arası verip mutfağa sigara içmeye gitmiştim ki birden karşımda banyodan çıkmış Halime’yi gördüm. Halime sigara içtiğimi görünce bu kez sigara üzerine bana bir seminer verdi. Sadece onu dinledim. Paketin üzerindeki Rusça yazıyı okuduktan sonra bana Kürtçe mealini yapıyor. Ve yazıda insan organizması için iyi değilmiş, sen içiyorsun ama ben senin yanında olduğumda ben senden daha fazla içiyorum….. deyip başladı anlatmaya.
Onu gelecek gençlik kongresine göndereceğimize söz verdik. Bir abisi de sanırım behdinan’daymış.
Çekingen, aile baskısına karşı gelmeyen kızları sevmiyor. Bu arada Halime’ye göre tüm buradaki kadınlar bındestmış bir onun yaşadığı yerde kadın daha rahat hareket ettiği için oranın kadınları bındest değilmiş.
Sanırım anlatımlarımdan Halime’nin nasıl bir kız olduğunu anlamışsındır. Tabii halime buradaki binlerce genç kızlardan herhalde en açık olanıdır.
Halime’den sonra sana gelelim yüreği büyük dostum. Umarım iyisindir. Zamanın boşa geçirmeyen birisi olarak günlük sıkılmaların dışında çok ciddi bir sıkıntının olmadığı inancındayım. Seninle uzun uzun sohbetlere çıkmayı ne kadar özlediğimi anlatamam. Buralar bir tuhaf tavge. Aslında buralara gelmekle hata yaptım sanırım. Her şeye rağmen dağda kalmalıydım diyorum bazen. En azından elini uzattığında tutacak birilerinin olduğu bir ortamda olmak her insan gibi benim açımdan da önemli oluyor. Geldiğimden beri gündemde olan konferans nihayet bugün başladı ve bitti. Rusya’nın her şehrinden kadınlar gelmişti. Renkliydi.
Moskova ile diğer alanlardan gelenler arasında müthiş bir sınıf farkı var. Çok emek verilmesi gerekiyor. Rus bir kadın da katılmıştı. O çok güzel bir değerlendirme yaptı. Önderliğin Kürt kadınlarını kanatlandırdığını ve uçmaları gerektiğini belirtti. Konferansın gözde kadınlarından biri de julyet adındaki yezidi Kürt kadınıydı. Tabii bu arada bir şairde konferans oturumunda yazdığı şiirini okudu. En çok tartışları şey ise burada artık Kürt dilinin kaybolduğu vb. bir de konuştuklarında Kürdistan’da şöyledir, böyledir… Bizimkiler yıllardır burada çalışma yürütmüşler ama kalıcı bir şeyler öğretememişler. Dağınık bir emek vermişler yani örgütlenmenin yakıcılığını iyi hissetmişler.
Konferans’ta yıllardır görmediğim arkadaşları görmek bayağı iyi geldi. Birçoğunuzu arıyorum ama ulaşamıyorum. Halen eski yerinde misin? Nelerle uğraşıyorsun? Diğer arkadaşlar nasıllar? Cesur gitti mi? Gittiyse sağlam yerine ulaştı mı? Harun orada mı? Yoksa düzenlemesi oldu mu? Tek tek arkadaşların isimlerini söylemiyorum ama biliyorsun gençlikteki arkadaşların hepsini çok severim. Umarım çok zorlamıyordur. Burada gençlik çalışması yok denecek kadar az.
Sanırım bu kadar alan tekmili yeter sevgili tavge. İlk kez sana tekmil veriyorum, haberin olsun. Asıl senin nasıl olduğunu merak ediyorum. Soğuk havalar beni çok kötü yapıyor. Ülkedeki soğuk bile bu havada sıcak geliyor.
Şuan sanki seninle konuşuyormuşum gibi rahatlıyorum. Sessiz, dingin, huzur içinde uyumayı özledim. Ah bu sesler, kalabalıklar…. Dağların sade yaşamını özledim tavge.
Zozan, Gulan, Çarçel, sipan, hivda, Harun, baver, mazlum ve diğer arkadaşlara selamlar.
Unutma;
Dostluk,
Gerillanın hayata itirazıdır.
Susarsa çatışma,
Konuşursa savaş
Yazarsa destan,
Severse devrim,
Özlerse isyan olur
Tut ki bir gerillayım
Ve dostumu dağlarımızı yoldaşlarımızı özledim.
Son verirken seni özlemle kucaklıyor ve öpüyorum. Özlemle…
Beritan Amanos 30 Ekim 2005