Aslında sıradan bir duyarlılığı olan, sıradan bir yüreği olan için bile hayli sadece sarsıtıcı değil bir kutsal kitap kadar öğretici değerlendirmeler yapıyor. En güzel anlamayı bilen bir yoldaş olarak Fikri Baygeldi’den bir iki alıntıda büyük yarar vardır. İşte bu da;
“Amed’in Lice ilçesinde iyi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim” diyor. “Sakarya cezaevinde kaldım, Sakarya’dan İstanbul’a getirildim, 94’de örgüt üyeliğinden ceza aldım ve Çanakkale cezaevinde yaklaşık olarak 4 yıldır da bu cezaevindeyim.
Başkanım, seni çok seviyorum. Sana karşı duyduğum sevgiyi ancak senin çerçevesini belirttiğin aşk kavramlarıyla açıklayabilirim. Bu yüce ve kutsal bir aşktır. Senin şahsında insanlığa, halka ve şehitlere aşık olma olayıdır. Çünkü sen hepsinin toplamısın. Hepsini yaşatan ve üst düzeyde yaşayan bilge bir kişiliksin. Sen bir birey değil, bir toplumsun, bir sınıfsın, bir toplum, bir sınıf olduğun içindir ki emperyalizm bu kadar pervasızca sana yöneliyor. Emperyalizm ve onun uzantılarının en çok korktuğu şey Kürt’ün iktidar gücü olmasıdır. Bugün Kürd’ün bu aşamaya gelmesinde en temel şeyi senin büyük çabaların seni kararlı ve inançlı bir biçimde köle Kürdistan üzerine gitmendir. Senin bu büyük çabaların büyük meyvelerini tek tek veriyor.
Partiye dayatılan marjinalleştirme olayı boşa çıkarılmıştır. Senin uyguladığın tarz UNİTA’cılığı ölü doğurmuştur. Şemdin unsuru şahsında boşa çıkarmıştır. Hiçbir güç artık PKK’yi durduramaz. Çünkü PKK insanlığa mal olmuştur. İnsanlığın ve doğanın kurtuluşunu hedefliyor. “Doğanın kurtuluşunu da eklemesi önemlidir. Ve bunu pratiğinde kanıtlayan bir harekettir.“
Başkanım,
Ben kişiliğimde bir çok Parti dışı anlayışlar taşıyorum. Bu taşıdığım anlayışlar genelde eski Kürt gerçekliğinden farklı değildir. Yani Amed kişiliği içinde belirttikleriniz en çok benim için geçerlidir ki bunları çeşitli süreçlerde yaptığın çözümlemelerde dile getirmiş, geniş geniş çözümlemesini yapmışsındır. Bu nedenle sorunları tekrar dile getirmek istemiyorum. Konferansa sunduğum raporumda bunların hepsini açmışımdır. Artık bilinen sorunları tekrar tekrar dile getirmekten ziyade bunun pratiğini gerçekleştirmemiz gerekiyor. Biz ancak ve ancak bu yöntemle yaşamda gerçek özgürlüğü ve savaşta zaferi yakalayabiliriz. Şehitlerimiz bizden birer demogog olmamızı istemiyorlar. Bizden sözüyle kişiliğine kavuşmuş erdemli kişilikler olmamızı istiyorlar.” Yani söz ve eylemin birleştiği kişilikler.
“Ki, Sema yoldaş son bıraktığı mektupta bu sorunlara özellikle dikkati çekiyor. Sema yoldaş benim komutanımdır ve bu eylemiyle komutanlaşan Kürt kadınının sadece askeriyim. Asker komutanının talimatı doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Ve ben bu zorunluluğun bilincindeyim. Gerçekleştireceğim eylem bilincine vardığım şeyi hayata geçirmektir. Sana ve kahraman şehitlerimize layık olmanın yolunun da buradan geçtiğine inanıyorum. Bu eylemimle Sema yoldaşın eylemini daha da görkemli kılacağım ve düşmanın beyninde bir B7 roketinin patladığı gibi patlayacağım” Buradaki fark, derinlik var olan bazı eksiklikleri tamamlamak. Erkek kişiliğindeki eksikliği, hem de çok diyor; “Çözümlediğimiz Amed kişiliği temelinde böyle kahramanlık eylemiyle tamamlamayı” hem düşünmesi, hem onu muazzam hazırlıkla pratikleştirmesi gerçekten destansıdır.
Bir de eylemiyle komutanlaşan Kürt kadınının sade bir askeri olmak. Şimdi burada tabi anlam derinliği var. Büyüklük burada. Bu arkadaşımızın çok okuduğunu ve bu eylemi için yıllarca düşündüğünü bir yazı da biliyorum. Öyle hemen bir günde hisse kapılarak eyleme geçmemiş. Yıllardır bütün kahramanlık eylemlerini okumuş. Türkiye’de de kendini yakan, ölüm orucuyla şahadete giden bir değerli kadın militanı oldukça özümsemiş, etkilenmiş ve bizim bütün diğer şehitleri özümsemiş, aydın bir kişilik. Fazla sınıf sorunu, yani maddi zorluklardan ötürü de katılmamış. Son derece inancın ve bilimsel ilkenin bir gereği olarak katılmış ve bu Partileşmeyi gerçekleştirmiş. Hayli farklı biri ve daha çok da bizim çözmeye çalıştığımız insan olmayı bilmiş. Eminim ki yaşasaydı bu büyük irade, büyük düşünce gücüyle en sevilen bir yoldaş olacaktı. Keşke yaşayabilseydi, onları yetiştirebilseydik. Veya en azından biraz katkımız bile olabilseydi veya sizin fazla değerini taktir edemediğiniz nokta bu. Bu da çok çarpıcı.
Halen eğer etkilenmezseniz, onun için diyorum yaklaşmayın gerçeğimize, saygısızlık olur. Gücünüz oranında, bakın diyorlar ki, “biz dışarıda olsaydık”. Sanıyorum en iyi bir komuta kişiliğinin gereklerini, her savaşta, her çalışmada sergilerlerdi. Bu temelde büyük bir gerçekleştirmedir. Biz bunu esas almak zorundayız. Bunların geresinde olan için işte yazılıyor; “sahte özeleştirilerle, hele hele bir de düşmanın bel bağladığı kadın ve erkek kişilik ilişki tarzlarıyla olamayız” diyor. Bu şahadetlerin ikisinin de anlamı burada. Size çok sert bir eleştiri vardır. Kesin dikkate almanız gerekiyor. Ben de tabii ki oportünistlik yapmayacağım. Bunun gereklerini yerine getireceğim.
Daha ilginç bir paragrafı da alalım. Bunu şunun için almakta yarar var; kendi içinde yoğun bir hem kadın cins savaşını, hem sınıf savaşını yaşatmış bir yoldaş. Sanırım halen yanı başındakiler bu savaşımın derinliğini anlamamışlardır. Onu açmakta yarar görüyorum. Cezaevindeki sorumlu arkadaşımız Mehmet Can Yüce yazıyor;
“Önderliğin 8 Mart’ta yaptığı konuşma Sema arkadaşı çok heyecanlandırmış ve etkilemiştir. Bunun üzerine düşünce ve duygularını 9 Mart 98 tarihinde günlüğüne şu şekilde yazıyor; ‘Başkanın değerlendirmesi bir eylem kılavuzu, yeni bir yaşam manifestosuydu. Önderlik bugüne kadar yaptığı kadın çözümlemelerini ve sosyalizm, ulusal kurtuluşçuluk, özgür yaşam tespitlerini bu gece oldukça cesaretli tespitlerle taçlandırarak bir kez daha hepimizin özlemlerinin tutkularının dili ve yüreği oldu. Bu kim ne derse desin APO öğretisinin olgunlaşmış ifadesidir. Kadın eksenli kurtuluş ideolojisi tanımı, sözcükler yeni gelse de bizlerin kavrayamadığı önderlik çizgisinin kısa ve net bir özetidir. Özgürlük arayıcısı olan her insanın, her Kürt’ün ve her kadının kölelikten büyük arınma yolunun müjdesi ve çağrısıdır. Bu 8 Mart’ta atılan bu şiarı, verilen müjdeyi, yapılan çağrıyı, Newrozlara taşımak 8 Mart’tan 21 Mart’ta insan bedenleriyle kurulmuş kızıl köprülerle bağlamak insanlığa, Kürtlere ve kadınlara taşımak gerekiyor.”
Burada günlükten yaptığım alıntıya ara vererek hemen hemen aynı ifadenin son mektubuna da geçtiğini tekrarlamak gerekiyor. Son mektubunda da şunlar yazılı;
“Başkanım bu temelde beynimi, yüreğimi, bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum.” Arkadaş 9 Mart tarihli günlüğüne düştüğü notta şöyle devam ediyor; “milyonlarca insanın, kadının ve erkeğin basit ve ucuz yaşam alışkanlıkları içinde tükenmekte olan özlerinin bir zerrecik olsun sağ, canlı ve temiz kalan yönüne yapılan yeniden dirilirken kendini zaferin teminatı yapma ve bu erdemli yolda büyüme çağrısıdır. Ben bu çağrıda kendimi, kendi arayışımı, Bese’nin arayışını, Delal’ın arayışını, bizi Lübnan sahasında bir araya çeken arayışı gördüm. Bu gece hep şehitlerimizle olacağım. Benim için oldukça güç veren kadın şehitlerimizden Mine, Delal ve Beseleri anma cesaretini kazandıran bir güç oldu. Biraz anısından uzak düşmüş bu konuşmayla “bu cesaretini bana kazandıran güç oldu” diyor.
“Nasıl ki gökyüzünde iki güneş olmayacaksa, bizler için de iki kurtuluş çizgisi, iki ideolojik merkez, iki politik güç olamaz. Kendimize her türden gelenekselliği aşarak tek merkeze bağlanmak zorundayız. Ufkumuzda tek güneş Parti Önderliği olmalıdır.” Belli ki Sema arkadaş eylemine karar vermeden önce, düşünsel ve ruhsal hazırlığını önceden yapmış ve tamamlamıştır.”
Bu biçimde bahsediyor. Çok daha güçlü örgütlüyor kendisini ve başarıyla tamamlıyor. Diğer özeleştiri raporu, 19 Mart raporu var, orada yaşadığı cins ve sınıf savaşımı kırgınlıklarını anlatıyor. Bulamadığı yanıtları onun yarattığı acı üzüntüleri dile getiriyor. Bir kez daha son cümle; “Partinin her türlü kararını saygıyla karşılayarak irademi katacağımı belirtiyorum, bağlılık andımı tekrarlıyorum.”
Burada sadece bu eylem değil, Partinin belirteceği her tür kararı diyor. Her tür kararın içinde, orada Partiyi temsil edenler eğer deseler ki, “senin böyle bir eyleme hazırlandığın belli oluyor. Biz daha faydalı olması açısından bundan sonra bir Partili gibi yapabileceğin işlerin daha da başarılı olacağına inanıyoruz” deseler, bu eylemi gerçekleştirmeyebilir. Ama derinlikten yoksun oldukları için, onunla bu hususu tartışamıyorlar. Buna uzun süreden beri güç getirememişler.
Dikkat edilirse çoğunuzun tarzında intiharvari yan ağır basıyor. Ama bizim burada sürekli yaptığımız çözümlemeler, bu intihar eyleminizi durduruyor ve uzun vadedeki bir savaşa dönüştürüyor. Bunu bilen bir arkadaş “dışarda olsam, uzun süreli savaş militanlığını tercih ederim” diyor. Ama orada da mutlaka bir büyüklük yapmak istiyor. Onu da çok büyük bir iki seçenek de var. Yani bir seçeneğe kendini mahkum etmiyor. Bir büyüklük de burada. Tercihini daha zor olandan yapması, büyüklüğünü bir kat daha artırıyor. Ama çok daha çarpıcı. Eğer sizin konumunuzda olsaydı, bunu da başarıyla yürütecek. Bu dönemin en çok yapıya, kadro adaylarımıza ulaştırmaya çalıştığımız bir sonuçtu. Burada en iyi anlayan ve ona yanıt olan kişiliktir diyebilirim. Bir düşünce derinliği kadar, bir dürüst Partili olmanın çarpıcı ifadesi söz konusu. Kendisi ile boğuşmuş sonuçta çok güçlü bir karar ve kendini terbiye etme gücüne ulaşmıştır.
8 Mart konuşmaları önemliydi. Bakın sizin çıkarmadığınız bütün sonuçları, o zor koşullarda çıkarmış bulunuyor. “Kim ne derse desin” diyor. Oradaki “kadın kurtuluş ideolojisi, özgür yaşam manifestosudur” derken, en iyi anlayanlardan biri olduğunu söylemek mümkündür. Orada oldukça çarpıcı ve yenilik içeren bir çok değerlendirmeler yapmıştım. Hepsini çok büyük şeyle özümsüyor. Ve ideolojik politik merkez, bunu da Parti Önderliğinin temsilini tarzında dile getirmesi çok büyük karar ve değerlendirme gücüdür.
Görüldüğü üzere, bu şahadetler gerçekten hem de çok büyük, hem de büyük güçlendiren şahadetlerdir. En önemlisi de burada böyle bir umutsuzluğun değil de muazzam bir yaşam tutkusunun, bir zafer tarzının şehitleri olmasıdır. Burasını çok iyi açığa çıkarmamız gerekiyor. En ufacık bir yetersizliğin şahadetleri değil, kendilerini en çok tamamladıkları, en çok kendilerini kusursuz kıldıkları noktanın şahadetleridir. Gerçekten bu Partinin, bu ordunun en üst düzeyde gerçek komuta ve savaşçı kişilikleri oluyor. Gözlerinizin önünde bunu savsaklamak, bunu başka kılıflara büründürmek kesinlikle mümkün olamaz. Hiçbirinizin gücü de kurnazlığı da buna yetmez. Ama gereklerini yerine getirmeye de hepinizi çağırıyorlar.
Benim için söyledikleri daha anlamlı ve daha ağır görevler oluyor. Başımızı her zaman büyük sorunlarla uğraştırdık, burada çok daha büyük tabii. Unutmayın, sizin çözüm diye dayattıklarınızın hepsi yerle bir edilmiştir. Sevgi, kadın erkek ilişkisi boyutunda yapılanlara büyük eleştiri de var. Ama diğer yandan çok büyük bir aşka çağrı da var. Nasıl altından çıkacaksınız? İnkara gelmez çok net! Öyle uyduruk duygular burada yok. Fikirsiz, ucuz yaşamalar burada yok. Savaşsız aşk yok! İlkesiz ucuz güdülere dayalı hiçbir şey yok. Çok büyük sevgi var, çok büyük yaşam tutkuları var. Bunların hepsine yanıt olamazsanız, ben sizi bu değerlerle kıyasladığımda tabii hükmümü vereceğim o büyük bir vasiyete karşı. İsterseniz kırk takla atın, numaradan numaraya girişin, çok açık ve doğru gücünü geliştirmenizde bize de rehberdir.
Önder Apo
30 Haziran 1998
Devam Edecek