Ronahî Serxwebûn
Sara, Rojbin, Ronahî! Sê jinên azad…
Kürdistan halkının ve kadınların üç özgür öncüsü…
Diyarbakır zindanından emperyalizmin kalbine dört bir yanda yankılanan özgürlük çığlığının taşıyıcıları…
Kürdistan halkının kırk yıllık mücadele maratonunda üç neslin bayrak koşucuları…
Bayrağı bizlere devredip sonsuzluğa yürüyüşünüzün üzerinden yedi aya yakın süre geçti. Her anına sizlerin isminin, gülüşlerinin, ruhunun sindiği bir zaman dilimi…
Yalnızca Kürdistan coğrafyasında değil, dünyanın birçok yerinde resimleriniz elden ele taşındı; diller isimlerinizi haykırdı bütün bu süre boyunca. Kürdistan halkı ve kadınının üzerine örtülmek istenen unutulmuşluk ve inkar perdesinde kocaman bir delik açtınız. Dünya kadınları sizlerin şahsında Kürdistan’la ve Kürt kadını ile buluştu. Kadın özgürlük ideolojimiz sizlerin açtğı yolda evrenselleşmeye doğru güçlü bir adım attı…
Mücadelemizin direniş efsanesi Sara yoldaş!
Dünyanın sağır kulaklarını Kürdün özgürlük çığlığına açmak için, çalmadık kapı bırakmayan, diplomasimizin genç öncüsü Rojbin yoldaş!
Avrupa’nın kölelik, bireycilik ve kendinden kaçış kokan çürümüşlük deryası bulvarlarına gençliğin dinamizmi ve isyankarlığını taşıyan Ronahî yoldaş!
Sizlerin yeni yaşamın ışığı ve bilinci dolu beyinlerinize kalleşçe ve korkakça kurşun sıkanlar belli ki çok büyük bir hesap hatası yaptılar…
Onlar sanıyorlardı ki, katletmekle sizleri susturacaklar! Oysa yaşarken sizi duymayanlar bile duydu sesinizi şahadetinizle; sözleriniz duvarlar aşarak her eve, sınırlar aşarak dünyanın dört bir yanına ulaştı; yüreklere ve beyinlere işlendi… İsimleriniz ezilen halkların ve kadınların kurtuluşu ve özgürlüğünü sağlamada birer intikam ve zafer yeminine dönüştü!..
Öylesine kalleşçeydi ki vuruluşunuz, sizlerin mücadelesine sırt dönenler ya da yabancı olanlar dahi sarsıldılar ve Paris’e bir sel gibi aktılar katillere nefretlerini haykırmak için… Paris Komünü ruhu dolaştı bir kez daha Paris’in küf tutmuş sokaklarında… Işıkların parıltısı altında gizlenmeye çalışılan egemenlerin o kirli ve kanlı yüzü şahadetinizle çırılçıplak serildi gözler önüne ve o görkemli Paris’in aslında katilleri koynunda saklayan bir kör labirent olduğu açığa çıktı!
Öylesine sarsıcıydı ki şahadetiniz; dünyanın dört bir yanına savrulmuş Kürdistanlıların yürekleri aynı acı ile kavruldu ve acıda birleşmenin muazzam gücü çıktı ortaya. Yaşarken örgütlüyordunuz halkımızı, şahadetinizle de örgütlemeye devam ediyorsunuz. Mücadele anılarınız ve sıra dışı devrimci kişilikleriniz dilden dile akarak etkilemeye ve devrimcileştirmeye devam ediyor…
Sara, Rojbin, Ronahî…
Dün sizlerle birlikte Avrupa kapitalizminin karanlığından çekip çıkarmaya çalışıyordum insanlarımızı… Bugün sizlerin aydınlığında kendimi geleceğe daha güçlü taşırmayı öğreniyorum… Şehit Zilan’ın insanlık okulunda sizlerin adınızın ışığında beynimi ve yüreğimi düşüncenin evrensel aydınlığında yıkıyor, yeniliyorum. Karşımda üçünüzün yan yana gülümseyen resimleri, üzerimde kucaklayan ve sorgulayan bakışlarınız… Dün yoldaşlarımdınız, bugün yoldaşlarım ve öğretmenlerim… Sizlerle yıkıyorum kendimi ve yenilemeye çalışıyorum tepeden tırnağa…
Sara… Yoldaşım… Şahadetinizden üç gün önce o kanlı mekanda birlikte geçirdiğimiz son akşam hiç gitmiyor aklımdan ve gözlerimin önünden… “Pasaportumu alır almaz gideceğim, bir gün bile kalmam burada” diyen sesin kulaklarımda çınlıyor. Gelmeye can attığın mekanda şimdi bu satırları yazarken içim kan ağlıyor. Heyecanla ve özlemle valizini dizişin geliyor aklıma… Biliyormusun; valizinin özenle düzenlenmiş olması dava yargıcının açıklamalarında bile yer aldı. Yaşamın her anına mükemmelliyetçi yaklaşımın şahadetinden sonrada söz ettirdi kendinden… Dersim’de çekilmiş olan belgeseli birlikte izlerken heyecanla görüntülerdeki yerlerden söz edişin geliyor aklıma. Bilemezdik daha bir hafta geçmeden o topraklarla buluşacağını ve onun koynunda sonsuz bir uykuya dalacağını… Ve o kahrolası randevunun hazırlanışı… Nereden bilebilirdik sevgili Rojbin’in o randevuyu ayarlarken aslında azrailinizle randevulaştığını… Sevgili Rojbin, “Bu kez Sara arkadaşın işlerini ben yapacağım”derken birlikte şahadete adım adım yürüdüğünüzü nasıl bilebilirdik!.. Ve sevgili genç arkadaşımız Ronahi, “Sara arkadaşla birlikte bir hafta geçireceğim” diye heyecanla koşarken sizlerle buluşmaya aslında katilinin tuzağına koşmakta olduğunu nereden bilebilirdi!..
Sizlerin beyninize sıkılan kurşunlar bizleri de yüreğimizden vurdu… Asla kapanmayacak yaralar açtı her Kürdistanlının ve insanım diyen herkesin ruhunda… Öylesine beklenmedik, öylesine kalleşçeydi vuruluşunuz… Katilinizin yanı başımıza kadar sokulup kendini uzun süre gizleyebilmesi bağışlanmaz gafletimizi vurdu yüzümüze ve binlerce kez daha vurulduk bu gerçekle… Asla bağışlamayacağız katilinizi, onun arkasındaki karanlık elleri ve onlara cesaret veren zayıflıklarımızı. Körlüğümüzü asla bağışlamayacak ve kendimizi bin bir parçaya bölme pahasına da olsa arınacağız bu kirden ve utançtan!..
Sara, Rojbin, Ronahî…
Sizleri her an en canlı, en coşkulu ve en güzel gülüşlü halinizle yaşıyor ve yaşatıyorum kalbimde… Ölüm öylesine uzak ki sizlerden ve öylesine yakışmaz ki; sizlerle her an buluşacakmışçasına canlı hissediyorum varlığınızı… Ve böylelikle taşıyabiliyorum gidişinizi…
Sizleri çok seviyor, çok özlüyor ve sizlerin yoldaşı olmanın gururu ile layık olmaya çalışıyorum…
Sizlerin adını taşıyan bir devrenin öğrencisi olmanın sorumluluğu ve gururu ile yürüyorum geleceğe…
Anınız önünde saygıyla eğiliyorum, dilimde sizlerle özdeşleşen bir ezginin dizeleri ile…
“Hûn li benda biharê bûn
Va bihar hat
Hûn kuve diçin
Sê jinên azad
Sê jinên azad…”