Piroz Nuda
Bir süredir müzakere ve Kürt sorunun çözümüne yönelik gündemler yaratılıyor ve tartıştırılıyor. Önderliğimiz de ısrarla bu süreci yürütmek istiyor. Ama bu konuda Türkler ne kadar samimi ne kadar değil ortaya net bir şekilde çıkacaktır. Bu süreç büyük bir sabırla tek taraflı başlatıldı. Bu süreç konusunda Türkler net mi yoksa bir oyalama süreci mi, kısa sürede ortaya çıkacaktır. Ancak barış ve diyalog sürecinin başlatıldığı böyle bir dönemde, böyle bir katliamın gerçekleştirilmesi insanı düşündürüyor. Biz otuz yıllık mücadelemizde bizim savaşımızın durmasını istemeyenlerin yine bu sürecin sürmesini isteyenler çıkarcı güçler vardır. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Bunu herkes söylüyor ve görüyor da.
Bunların yanında Türkiye’de de karanlık kesimler var ayrıca bu yürütülen otuz yıllık mücadeleden rant sağlayanlar açık bir şekilde Kürt sorunun çözülmesini istemiyorlar. Onun için de bu katliam geçekleştirildiğinde zihniyeti bu sorunu çözmek istemeyen uluslararası güçler vardır. Neden mi böyle çünkü bu sorunu aslında ortaya koyanlar da uluslararası egemen güçlerdir. Bizim kırk yıllık mücadelemizde eğer düşmanımız ve muhatabımız sadece Türk devleti olsaydı, biz bu sorunu şimdiye kadar on defa çözmüştük. Ama şimdi bütün dünya biliyor ki bu sorunu derinleştiren ve zamana yayan yine bu güçlerin kendisidir. Yani yıllarca Türkiye’nin inkar imha konsepti bu güçlerce desteklendi ve destekleniyor. Bunun tekniğinden tutalım cephanesine kadar büyük bir destek sağlandı. Günümüze kadar uluslararası egemen güçler yardımlarını sürdürüyorlar. Bunlar hala bir şekilde, bu sorunun barışla çözülmesini istemiyorlar. Biz böyle güçlerin olduğunu biliyoruz, onun için bunu bir zihniyet olarak ele alıyoruz. Ama bunu yapan tetikçinin kim olduğunu açığa çıkarmak zor değildir. Uluslararası egemen güçler ve Türkiye’nin içindeki karanlık güçler vardır ve bu katliam bu zihniyetin sonucudur. Paris gibi bir yerde bu katliam nasıl gerçekleştirildi, olayı ortaya çıkarmak çok zor değildir. Eğer bu olayda farklı çıkar hesapları yoksa failler çok rahat ortaya çıkarabilirler. Onun için de özellikle Fransa ve Türkiye devletinin kendisi de tarihini bu kanlık sayfalarından kurtarmak ve töhmet altında kalmak istemiyorlarsa bu olayı aydınlatmaları gerekiyor. Eğer bu olay aydınlatılmazsa bu katliamdan Fransa ve Türkiye devleti sorumlu tutulacaktır.
Şimdi neden üç Kürt kadını ve neden Sakine Cansız hedef alındı? Sakine arkadaş PKK’nin kurucularından biri yine PKK’nin ilk kongresine katılan iki kadından biriydi. Onun için de Sakine Cansız hareketin başından günümüze kadar yine zindan direnişinden tutalım kırk yıllık mücadelesine kadar direniş çizgisidir. Yani o bizim içimizde direnişin sembolüydü. Amerika Türkiye devletine vermiş olduğu proje kapsamında hareketin öncü kadrolarının hedef alınması gerektiğini belirtmişti. Bunlar belgelerle ortaya çıkmıştır. Sakine Cansız da bu hareketin öncülerinden bir tanesiydi. Sakine Cansız bu hareketin başından bu yana bu mücadelenin içindeydi, bizim içimizde halkın içinde farklı bir yeri ve anlamı vardı, onun için de bu katliam nasıl bir etki yaratır kendileri iyi biliyordu. Sara (Sakine Cansız)’ı hedef almaları elbette tesadüfi bir olay değildir. Bu katliam çok planlı ve bilinçli bir şekilde hareketin yönetimine yönelik bir saldırı yani öncülerine bir saldırıdır.
Sara arkadaşın mücadele tarihi çok iyi biliniyordu. Sara arkadaş bizim için ne kadar önemliyse 12 Eylül faşizminde de boyun eğmeyen direnen bir sembol olarak demokrat ve devrimci güçler için de önemliydi. Yani Sara arkadaşın genel anlamda hem hareketi hem de halkı etkiliyordu. Düşmanın kendisi de Sara arkadaşın direnişini ve duruşunu çok iyi biliyordu.
Sara arkadaş Kürt kadını için bir çağrı, bir semboldü. 12 Eylül faşizmine karşı bir Kürt kadını olarak boyun eğmeyerek, direnerek bir çizgi haline gelmiştir. Bu Kürt kadını için mücadeleye bir çağrıydı ve biz onun çizgisinden etkilenerek bu mücadeleye yöneldik, biz onun ardıllarıyız. Biz onun direnişini gördüğümüz zaman kendimize dedik ki “Bir Kürt kadını olarak bizim yerimiz demek ki PKK’dir” böylece PKK saflarındaki yerimizi aldık. Çünkü Sara arkadaşın direnişi Kürt kadını için bir çağrıdır. Bu anlamda sadece bizim içimizde değil genel devrimci güçler arasında da bir etkisi vardı. Düşman tarafından da onun direnişi iyi biliniyordu. Bütün bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda neden Sara arkadaşın hedef alındığı daha net olarak ortaya çıkıyor. Sara arkadaşla birlikte hedef alınan diğer iki yoldaşımız da mücadelemizde büyüyen ve gelişen özgür kadın hareketinin çalışanları ve öncüleri oldukları için hedef alındılar. Bu son birkaç yıldır AKP hükümeti ve Gülen Cemaati özgür kadın hareketine karşı çok planlı ve konsept şeklinde yaklaşıyorlar. Özgür kadın hareketini araştırıyorlar, etkisinin ne kadar büyük olduğunu gördükçe yönelimleri de büyüdü. Bizim PKK içinde ne kadar etkili olduğumuzu kendileri de dönem dönem dile getiriyorlar. Yine toplum içindeki değişim-dönüşüm çalışmalarında etkimiz biliniyor. Şu da çok iyi biliniyor PKK hareketi içinde en dinamik iki güç kadın ve gençliktir. Kürt toplumunda kadın demokratik değişim ve dönüşümde etkili bir şekilde rol oynamıştır.
Erdoğan’ın kendisi ve onun yanlısı bazı kesimler direk kadın çalışanlarımızı hedef haline getirdiler. Yine aktif olarak mücadele yürütenler hedef haline getirildi. Bu saldırılar hem gerilla saflarında hem de siyasette yer almak isteyen Kürt kadınlarına yönelik gerçekleştirildi. Onun için katledilen bu yoldaşlarımız şahsında kadın hareketi hedef alınmıştır, yani özgür kadın hareketine karşı direk bir saldırıdır. Bu saldırıyla özgür kadın hareketinin önünü kapatmak istediler. Ama bizler o katledilen arkadaşların yoldaşları olarak yine halk olarak düşmana mücadelemizi yükselterek gereken cevabı vereceğiz. Bir haftadan fazladır Paris’ten tutalım Dersim, Amed, Mersin, Maraş, kadınlar, anneler ve Kürt halkı bir başkaldırı ve sahiplenme durumunu gerçekleştirdiler. Halk ve gerilla olarak onları yüreğimize aldık. Artık halk içinde sadece bir Sakine, bir Leyla bir Fidan değil binlerce on binlerce bunların sözü verildi. Böylece egemen güçlerin planladıkları çerçevede olaylar gelişmedi. Biz PKK ve Kürt halkı olarak her yönelimle kendimizi daha fazla güçlendiriyoruz. Hedefimizde daha kararlı ve amaçlarımız için daha inançlı oluyoruz. Onların hayallerini ve umutlarını gerçekleştirmek için kendimizi daha çok güçlendiriyoruz.
Üç kadın militanın şahsında tüm demokratik güçler, kadın hareketleri yine Kürtlerin dostları birlik oldular. Üç militanın gücü ve etkisiyle bu birliğin oluştuğunu söylememiz gerekiyor. Bunun böyle olması orada katledilen arkadaşlarımızın karakterleriyle de bağlantılıdır. Bir Sakine Cansız gerçekliğinde Türkiye de devrimcilik yapan bedel ödeyen zindanlarda kalan herkes onun direnişini tanır. 12 Eylülde ve 12 Eylül öncesinde faşizme karşı mücadele eden herkes Sakine Cansızın büyük direnişini bilir. Sara arkadaş Dersimli olduğu kadar Mahabatlı, Qamışlolu, Amedliydi yani çok kapsayıcı bir ruhu vardı. Sara arkadaş mücadele ettiği her alanda ulusal birlik ruhuyla o halkın ve alanın yüreğinde yer edinmiştir. Kürtlerin dışında da diğer kesimlerle alış-verişleri devrimci hareketlerin de ona karşı saygısı vardı. Sakine Cansız ne kadar özgür kadın hareketi için büyük bir kayıpsa diğer demokrat devrimci kadın hareketleri ve sol örgütler için de büyük bir kayıptır. Çünkü onun ulusal bir ruhu ve anlayışı vardı yani evrenseldi. Sara arkadaşın cenazesine sahiplenen tüm kesimler onun kaybının ağırlığının farkında olarak onu sahiplendiler ve mücadelesini büyük bir iradeyle sürdürme sözü meydanlarda verildi.
Rojbin arkadaş Avrupa da büyümüş ancak oraların kapitalist kirine bulaşmamış, genç yaşta özgürlük saflarında yer almış bir yoldaştı. Mücadelesinin büyüklüğü kadar etkili bir duruşa sahipti. Mücadelesinde kararlı ve iradeli bir çizgiye sahipti. Özgürlük mücadelesinin sadeliği ve yürekliliği ile tüm demokrat hareketleri de kendine çekiyordu. Rojbin hep şöyle derdi: “Biz kadın hareketi olarak, Apocu hareket olarak kendimizi yeterince demokratik güçlere tanıtamıyoruz. Yoksa onların da özgürlük özlemi büyük, biz bir birimizi tanıdıkça daha çok birlik olacağımıza inanıyorum. Kendimizi yeterince tanıtamıyoruz” onun için de Rojbin arkadaş sürekli özgür kadın hareketinin ve PKK’nin dili olmak istemiştir. Kürt halkının dili olmak istiyordu. Diplomasi çalışmalarında yer alarak halkının sınır tanımayan mücadelesini tüm Dünya Sosyalist ve Özgürlük hareketlerine ulaştırmak istiyordu.
Leyla Şaylemez Avrupa gibi bir yerde bir aktivist olarak gençlik çalışmalarında yerini aldı. Gençlerimiz Avrupa da sürekli sistemin saldırılarıyla karşı karşıyadır. Leyla arkadaş sistemin saldırılarına onurluca cevap verebilen bir Kürt gencidir. O büyük bir irade ve sabırla sistemin kirli çarklarında öğütmek istediği Kürt gençlerini gerçek özlerine geri kazandırmak için çabalıyor ve emek harcıyordu.
Sara, Rojbin ve Ronahi Kürt kadınına ve gencine özgürlük çağırısıdır.