• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Sakine Cansız’ın Dilinden İlk Mücadele Yılları

4 May 2020
in ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
A A
Share on FacebookShare on Twitter

İki arkadaşıyla birlikte Fransa’nın başkenti Paris’te katledilen PKK kurucu kadrolarından Sakine Cansız yıllar önce ilk mücadele yıllarını anlatmıştı. Kürt hareketinin sembol isimlerinden biri olan Cansız, Kürdistan devrimcileriyle nasıl tanıştığı, etkilendiği ve aktif bir militan olarak ilk dönemde nasıl devrimci faaliyetler içinde yer aldığını ayrıntılarıyla ifade ediyor.

Devrimci önderlere, yiğit insanlara büyük bir sempati vardı

1958 Dersim’de doğdum. İlkokul biri köyden şehre giderek okudum. Daha sonra ilkokul, ortaokul ve liseyi Dersim’in içinde okudum. Aile yarı memur, yarı işçi kökenlidir. 8 kardeşiz. 3’ü kız, 5’i erkek. 70’lerde küçüktük fakat gelişen olaylar etkiliyordu. Deniz’lerin olayı genel olarak etkilemişti çok farkında olmasak da. Kızıldere olayları etkilemişti. Yine bu konuda yoğun bir baskı da vardı Dersim’de. Bu açıdan genel bir etkilenme vardı. Devrimciliğe genel bir sempati vardı. Devrimci önderlere, yiğit insanlara büyük bir sempati vardı. Tabii ilk böyle siyasal olarak etkilenme biraz soru işaretlerin uyandığı dönem 69 olayı idi. Pir Sultan Abdal olayı.

Devrimcilik ve yurtseverlik anlamında henüz bir bilinç uyanmamıştı

Pir Sultan’ı konu alan bir tiyatro sergileniyordu Dersim’de. Bu engellendi. Bunun üzerine çıkan olaylar vardı. Mehmet Kılan diye halktan biri öldürülmüştü. Tutuklanmalar vardı. Sıkıyönetim vardı. Bunlar genel olarak bir etki yarattı. Ama devrimci ve yurtseverlik anlamında henüz bir bilinç uyanmamıştı. Kürtlük bilinci yoktu. Genel bir devrimcilik genel solculuk, hatta bu etkilemeyle CHP solculuğu, Karaoğlan solculuğu genel olarak Dersim’de yaygındı. Biz de bunlardan etkilendik. Ama daha çok devrimci hareket etkilemişti.

Arkadaşlar kaldığımız eve yakın bir evde kalıyorlardı

Böyle devrimci etkilenmeler, arayışlarınolduğu bir süreçte çok güzel bir tesadüftü.Arkadaşlar kaldığımız eve yakın bir evdekalıyorlardı. Hatta bahçenin içinde öğrenciodaları vardı. Kiralanmış evlerdi. Daha küçükyaştaki öğrenciler oturuyordu ama arkadaşlargelip gidiyorlardı. Fuat ve Mazlum arkadaşlarvardı. Şahin Dönmez oradaydı. Yanibir anlamda o evler, o odalar arkadaşların yoğun olarak kullandığı, genel anlamıylahücre evi deniliyordu. Arkadaşların en çokuğradığı, biraz da ordan yansıdığı bir alanoldu. Birey olarak benim ilgimi çok çekiyordu.Genelde diğer gruplar vardı, sol gruplar.İlgileniyorlardı da. Dergi, gazete veriyorlardı.Fakat bir türlü ikna olmuyordum. Yanisanki bir arayış var, aradığım bir şeyler varve onları bulacağım hissi vardı hep.

Özentilerim farklıydı. Bir tarafta devrimci etkilenme vardı

Genelde devrimcilere saygı, sempati veilgi vardı. Fakat öyle içine girmeye kendimihazır bulmadım. Hep reddettim aslında.Kendim de çok anlam vermiyordum amaikna olmuş değildim. Bu arkadaşların yaşamtarzları bizi etkilemişti. Hatta mahalledekiinsanları bile etkilemişti. ‘Çok değişik insanlardı’deniliyordu. Bir ciddiyet vardı ilişkilerinde,geliş gidişlerinde. Giyimlerinden tutalım bütün davranışlarına kadar. Bu aradailişki kurdum. Kitap alışverişi oluyordu. Tabiio dönemde biçim olarak çok değişik havalardaydım. Yani ayrıksıydım. Özentilerimfarklıydı. Bir tarafta devrimci etkilenme vardı,bir tarafta öyle bir yaşam görüntüsü. Çelişkiliydi.Arkadaşlar da fazla anlam veremiyordu.Hatta bazı arkadaşlar işte modayı takipediyor. Devrimcilik modadır, kitap alışverişiniöyle değerlendiriyorlardı. Evde deyoğun bir baskı var, engelleme vardı. Amaannemin ayrıldığı bir yıldı. Almanya’ya babamın yanına gitmişti. O süreçte daha yoğun ilişki içerisine girdik.

Kürt olduğumuzu, Kürdistanlı olduğumuzu öğrendik

O anlatımlardanMazlum arkadaşın o dönemde bir sözüoluyor. Bunu sonradan söylediler. ‘ilgilenin,iyi bir devrimci olur’ diyor. Yani arkadaşların yanıldığını söylüyor. O şekilde bir ilişkive net olarak da bir arkadaşla tartıştık. Evimizegeldi Kürdistan tarihini anlattı, düşüncelerimizianlattı o zaman. Büyük bir ilgiyledinlemiştik kardeşlerimle beraber. Geç saatlerekadar anlatılanları birbirimize anlatıyorduk. Genel devrimcilik duygularımızfarklıydı ama anlatılanlar çok daha farklıydı.Kürt olduğumuzu, Kürdistanlı olduğumuzuöğrendik o anlatımlardan. Söylenenher şey bizim için önemliydi. Yani onu hemenyansıtmaya çalışıyorduk okuldaki tartışmalarımıza, arkadaş çevremize, mahalledekiarkadaşlarımıza, güvendiğimiz, dahauygun gördüğümüz insanlara hemen aktarmayaçalıştık.

Dersim’de böyle bir aile içerisinde devrimciliğin yapılamayacağını anladım

Bu hareketin düşünceleri etkilemişti ve aileyle yoğun bir çelişki başladı. Biz devrimcilikyapmak istiyorduk, aile çeşitli şekillerdeengelliyordu. Dersim’de böyle bir aile içerisindedevrimciliğin yapılamayacağını anladım. Belki de bizim kendi güçsüzlüğümüz.Yani aileyi ikna ederek biraz daha uygunkoşullar yaratarak orada da belki çalışıla bilinirdiama bir kadın olarak o baskılara, oyaklaşımlara fazla güç getiremedim. Bir debir inanç oluştu. Yani mutlaka bu hareketiniçini girmek gerekiyor. Her şeyi buna adamakgerekiyor. Öyle bir etkilenme ve inançvardı. Belki somut olarak çok bir şey yoktu.Fakat o düşünceler, o ciddi yaklaşım çekti.

Bir anlamda aileyi de terk ettim. O baskıları kabul etmedim. Devrimcilikte ısrar vardı. Öyle çıktım Ankara’ya gittim. Gizli oldu bu tabii.

‘Ali Haydar Kaytan arkadaşı arıyorum, arkadaşları arıyorum’ dedim

Ankara’da Siyasal’da arkadaşların olduğunu biliyordum. En çok orada görebileceğimi, ilişki kurabileceğimi düşündüm. İkincigün Siyasal’a öyle çıktım gittim. Kampüs’egiderken Akasya ağaçları vardı. Orada birgrup arkadaş oturuyordu. İlk anda seçemedimama Erdoğanlar’dan Kıymet’in abisivardı. O da beni tanıdı. Böyle bir anda kalktıyerinden ve bana doğru geldi. On metregerisindeydik arkadaşların. Sordu, ‘Ne arıyorsun?’ ‘Ali Haydar Kaytan arkadaşı arıyorum,arkadaşları arıyorum’ dedim. ‘Hayırdır’ dedi. ‘Evden kaçtım geldim’ dedim. Sevinditabii, kutladı beni. İlk defa öyle bir şeyle karşılaşıyor. ‘Burada yok’ dedi ‘Dersim’e gitmiş’.‘Arkadaşlar var’ dedi. Başkan oradaydı, gözlüklüydüoturuyorlardı. Bingöllü Yılmaz diyebiri vardı sanırım.Kesire vardı orda. İlk defa Kesire’yiorda gördüm. ‘Bir dakika’ dedi gitti, Kesiregeldi.

Başkan’ın tartışmalarını ilgiyle dinliyorduk…

Biz fazla o arkadaşlarla bir araya gelmedik.Uzaktan bir karşılaşma oldu. Kesire’ylebiraz konuştuk, durumu anlattım.Yani Başkan’la ilk uzak karşılaşma öyleoldu fakat daha sonra İzmir’e gidip döndüğümde Önderlikle karşılaştık. YineHukuk Fakültesi Kampüsü’nde bir arayagelmiştik. Önderlik tartışıyordu. Orda diğer sol gruplardan bazıları vardı. Kesirevardı yine. Mediha diye biri vardı o zaman.Başkanın tartışmalarını büyük birdikkatle dinliyorduk. O süreçte bir ikikere karşılaştık. Ama tabii o karşılaşmabüyük bir heyecan yarattı. Hep ilgiyledinliyorduk. Ağzında çıkan her sözcüğü dikkatle dinliyorduk. Almaya çalışıyorduk. Fakat çok farklı bir tartışmamız, konuşmamız fazla olmadı. Diyebilirimki Önderliği yakında görme,tartışma ilk Elazığ konuşmaları ve Bingöl’deKarasungurların evinde oldu.Birçok konuda Önderliğin tartışmaları,değerlendirmeleri ve soruları oldu. Ozaman daha yakından gördüm.

İzmir’de belli bir yakalanma süreci oldu. İşçi eylemlerine katıldım

75’de arkadaşlarla belirttiğim tarzdabir ilişkilenme vardı. 76’da ilişkilereğitim çalışmaları temelinde sürdü.Eğitim çalışmaları yapıyorduk, arkadaşların belirttiği şekilde hareket etmeye çalışıyorduk ve Dersim’deydik. Hemokul hem eğitim çalışmaları biçimindeydi.Zaman zaman bir araya gelme,toplantılara katılma, tartışma, yürüyüşlerdeortak hareket ediyorduk. 76’nınAğustos ayında çıktım. Kopuş olmadı,Ankara’ya gittim. Orda farklı koşullarvardı, durmadım İzmir’e gittim. İzmir’debelli bir yakalanma süreci oldu. İşçi eylemlerinekatıldım. Ankara’ya 77’nin başlarında döndüm. O zaman Önderlikle obelirttiğim karşılaşmalar oldu. Kesire vediğer arkadaşlarla kaldık. Belli bir gruplaeğitim çalışmaları yürüttük. O yıl içerisindebiz Kesire ile birlikte Kürdistan’a döndük.Elazığ’a birlikte dönmüştük. Artık oşekilde çalışmıştım artık. Yani ilk karşılaşmam75 yılı oluyor.

Cuma arkadaş Bölge genelinde kaldı ve Bölge’den sorumluydu

Dersim’de belirttiğim gibi Fuat arkadaş ve Dursun Ali Küçük vardı, Ali Gürbüz ve şahin vardı. O süreçte yine kadınlardan bir grup vardı. Kıymet, Seher onlar o dönemde vardı. Lisede öğretmen okulunda okuyan bir grup genç kız vardı. Yani birleşim olarak az değildi. Sorumluluk düzeyinde Fuat arkadaş vardı. Mazlum arkadaş da zaman zaman kaldı. Gelip gidiyorlardı. Elazığ’da 77’den sonra bir dönem Dilaver kalıyordu. Daha önceki yıl da Rıza arkadaş gelmişti. Cuma arkadaş vardı. Cuma arkadaş zaten daha sonra Bölge genelinde kaldı ve Bölge’den sorumluydu. O zaman Bingöl ve Malatya’da Elazığ’a bağlıydı. Süreç içerisinde Hamili arkadaş geldi. Sağır Metin vardı. Daha sonraki süreçte 78’lerde Bilge katılmıştı, KUK’tan ayrılan gruptu.

İdeolojik etkilenmeyle katılanlar vardı

Kamer Özkan’la çok yakın bir ilişki olmadı. O da Dersimliydi. İlk grup döneminde ilişki halindeydi. Kardeşi vardı. Zülfü Özkan. Sınıf arkadaşımdı. İlk dönemde genel olarak ideolojik etkilenmeyle katılanlar vardı. Süreç içerisinde örgütselliğe gelemediler. Bazıları koptu, bazıları karşı bir konum içerisine girdiler. Şahin o belirttiğim evlere gidip geliyordu. Öyle bir tanışma oldu. Daha sonra toplantılar, zaman zaman seminerlere katılıyordu. Fakat en belirgin olarak tanıdığım ve bende iz bıraktığı, olumsuz bir tepki uyandırdığı dönem, İzmir’deyken gelmişti. İzmir’de geldiği süreçte inciraltı’nda bir toplantı olmuştu. DEV-GENÇ, değişik sol gruplar Sovyetleri tartışıyorlardı. Bir kısım Modern Revizyonizm diyordu diğer bir kısım ise Sosyal Emperyalizm diyordu. Çok geniş bir katılım vardı. Öğrenciler vardı, Kürt gençleri vardı. Bu hareketler içerisinde çoğunluğu zaten Kürdistanlı gençlikti. Çok önemli bir zemindi. Bunun yanında geri planda Kürt sorunu tartışılıyordu.

Mazlum arkadaş her fırsatta tartışırdı

Ulusların kendi kaderinitayin etme hakkı ne anlamageliyor? O temelde kısa bir tartışma olmuştu.Bu vesileyle bizim düşüncelerimizinaktarılmasıgerekiyordu. BirazApoculuk, Kürdistandevrimciliği oydu.Öğrenilen her şeyi,ideolojik düzeydekiher tahlili yansıtma.Bu büyük önem taşıyordu. Yeni bir bakış açısıdır. Hemdünyaya hem Kürdistan’ahem Türkiye’ye.Düşünce, sözönemliydi. Çünkü opratiğe dönüştürülüyordu.Hemen örgütlülüğe ve ilişkiyidönüştürülüyordu.Orada da konulacakdüşünce bir ilişki zeminiyaratacaktı. Şahinkalkıp, konuşmadı.Birkaç kez bakışlarımlakonuşmasını beklediğimi hissettirmeye çalıştım. Heyecanla bekliyordum.Konuşmadı veben müdahale ettim. Dedimki ‘kalkın konuşun, tamzamanıdır, fırsattır’. ‘Gerekyok’ dedi çok umursamaz birşekilde. O anda çok etkilendim.Oysa Kürdistan devrimcilerin öncükadroları öyle değil. Mazlum arkadaşöyle değildi. Her fırsatta bir grup insanıgördüğünde mutlaka tartışırdı. Mutlaka ozamanı değerlendirirdi. Önderlik bir kişiyibulduğunda konuşurdu. Biz onu gördük.

Kürt sorununun gerçek sahiplerinin Kürdistan devrimcileri olduğunu belirttim

Bir kişiye ulaşmak, düşünceleri aktarmakbu kadronun özelliğiydi. Kürdistandevrimcisi olmanın en belirgin özelliğiydi.Fakat onun hiç konuşmaması beni etkiledi.Ona aldırmadan kalktım, kendimkonuştum. Sinirliydim de, ona öfkelenmiştim.Sovyetleri değerlendirmeninönemli olduğunu ama bundan dahaönemli bir sorunun Kürt sorunu olduğunu,enternasyonalist yaklaşımında, devrimciolmanın da en önemli yanı bu sorunudoğru ele almak olduğunu belirttim.Çok hazırlıklı değildim ama bir şeyler anlatmayaçalıştım. Herkes dinledi. Birazonlar da şaşırdılar. Öfkeli konuştum, kızdım. Hem Şahin’e hem de onlara kızıyordum. Sorunu tali planda ele almaları,es geçmeleri… Tartışma oldu ondan sonra.Bu sorunun gerçek sahiplerinin Kürdistandevrimcileri olduğunu da belirttim.

Şahin’in Kongre’de belirginleşti tavrı. O güvensizliği derinleştirdi diyebilirim

Tabii Kürdistan devrimcileri, bunlarkimdir, bu konuda çok fazla duyulmamıştı. Belki bunun da yarattığı bir şaşkınlıktı. Şahin’in orda konuşmaması etki yaratmıştı. Bir iç güvensizlik, bir iç tepkihatta bir kuşku uyandırdı. Bunu çok fazlahissettirmemeye çalışıyordum. Daha sonraKongre sürecinde, Kongre’den dönüşsırasında ben Cuma arkadaşa düşüncelerimiaktarmıştım. Çünkü buna benzer birdurum daha gerçekleşmişti. Önemli birnotu birilerine teslim etmişti ve dikkatliolmalarını söylememişti. Açıp okumuşlardı.Bizim ilk grup dönemindeki birtoplantının notlarıydı. Şifreli ilişkiler vardı.Arkadaşların isimleri kodlanmıştı.İkinci olarak da öyle bir olayda Şahin’ekarşı düşüncelerimde farklılık oldu. Yanikişi olarak etki yaratmadı bende. Çevredede öyleydi aslında. Diğer arkadaşlarınyarattığı etki farklıydı. Ama Şahin’in öylebir etkisi olmuyordu. Tabii Kongre’debiraz daha belirginleşti onun tavrı. Ogüvensizliği derinleştirdi diyebilirim.Baştan beri ideolojik mücadele vardı.12 Mart 1975’de 12 Mart’ı protesto etmekiçin Dersim’de bir miting olmuştu.Herkes katılmıştı. Bir grup da bizdik.Öğretmen okulunda okuyan arkadaşlarvardı. Öğretmen okulu bizim açımızdanönemli bir sahaydı. Kürdistan’ın birçok yerinden oraya gelen arkadaşlar vardı.O dönemde attığımız sloganlar vardı.

Aydın Gül ve Haki Karer arkadaşın şahadetini öğrendim

İdeolojik saldırı baştan beri vardı. İnkarcılık, sosyal şoven etkiler, dar milliyetçi,ilkel milliyetçi yaklaşımlar vardı. İdeolojikolarak ilk çıkış bunlara karşı mücadeleile oldu. Bu mücadele tartışmalara,okul ve mahalle ilişkilerine yansıyordu.Bu olay da öyle bir tartışma sırasındaoluyor. Ben o dönemde İzmir’de BucaCezaevi’ndeydim. Arkadaşlar ziyaretegeldiklerinde belirtmemişlerdi. Cezaevindençıktığımda hem Aydın Gül arkadaşınhem de Haki Karer arkadaşın şahadetiniöğrendim. Tabii bu bizim bulunduğumuzalanlarda, metropoller de Türk soluna karşıyaklaşımımızı etkiledi. Eleştirilerimizidaha çok yoğun geliştirdik. İdeolojik mücadeleyidaha çok keskin verme gereğini duyduk. Enternasyonalist görevden bahsediliyordu,Kürt halkıyla kardeşliktenbahsediliyordu ama öten yandan arkadaşlarımız katlediliyordu.Bu büyük bir öfke yarattı. Bu hemkendimizi ideolojik olarak korumayıhem Şziksel olarak korumayı gündemegetirdi.

Önderlik Kürt sorununu ve çözüm yollarını ortaya koydu

İlk konuşma Elazığ’da oldu. Elazığ’da o zaman DEV-GENÇ ve biz vardık. Biz hızla gelişiyorduk. O hareketleri ve tabanını etkilemişti. Önderlik o zaman geldi. Çok kişi bilmiyordu Önderlik gelecek, böyle bir toplantı yapacak. Güvenlik açısından dikkat ediliyordu. Hatta arkadaşlar içerisinde çok az kişi biliyordu. Keban’a bağlı Birvan köyüne gidildi. Sanırım 15 Şubat tatiliydi. Okulda yapıldı. Büyük bir sınıftı, doluydu. Hem DEV-GENÇ tabanından gelenler vardı hem de bizim arkadaşlarımız vardı. Onlardan sanırım Bülent Aydın diye biri katılmıştı. Tabii o bir yığın kitap ve dergiyle gelmişti. Masanın üzeri doluydu. Önderliğin önünde beyaz bir kağıt vardı. Önderlik konuşmayı açtı. İnsanlık tarihinden başladı. Çok geniş açtı. Çok sistemli ama çok sakin bir konuşmaydı. Kürt sorununu ve çözüm yollarını ortaya koydu. Konuşurken gözlüklüydü. Bir karşıya bakıyordu bir de beyaz kağıda bakıyordu. Herkes onun bir şeyler okuduğunu, bir şeylere baktığını sanıyordu ama bembeyaz bir kağıt vardı. Kendisi konuştuktan sonra DEV-GENÇ’li arkadaş konuşmuştu.

Önderlik, Sosyalizm konularında ciddi eleştiriler geliştirdi

Tabii o daha çok kitaplardan örnekler veriyordu. Lenin’den, klasiklerden, dergilerden pasajlar okuyordu. O dönemde yeni sömürge olarak değerlendiriliyordu Kürdistan. Tabii o tahlilin içine oturtulmaya çalışılıyordu Kürdistan. Önderlik ikinci kez değerlendirme yapmıştı. Hem o değerlendirmeleri de değerlendirerek, hem biraz daha bazı konulara yeniden açıklık getirerek. Sakin, çok yapıcı, çok etkileyici bir biçimde değerlendiriyordu. Herkes dikkatle dinliyordu. Gece geç saatlere kadar bu toplantı sürmüştü. Kapsamlı bir değerlendirme ortaya çıkmıştı. Eleştiriler de vardı tabii. Kürt sorununu inkar, Kürdistan’a yaklaşımındaki yanlış tahliller, yanlış değerlendirmeler, çağa yönelik değerlendirmeler, Türkiye’deki rejim ve siteme yönelik değerlendirmeler, genel olarak devlet, Sosyalizm konularında ciddi eleştiriler geliştirdi Önderlik. Onlara açıklık getirdi. Çok olumlu bir havada toplantı bitirildi. Arkadaşlar fazla yansıtmasa da toplantının sonlarında bir gerginlik yaşandı. Toplantı da epey uzamıştı. Güvenlik açısından erken bitirilmesi gerekiyordu.

Elazığ’da Önderliği koruyacağımız çok sağlam bir evimiz yoktu

Tekrar Elazığ’a döndük. Elazığ’a döndük ama bizim Önderliği koruyacağımız öyle çok sağlam bir evimiz yoktu. Kaldığımız komün evleri fazla elverişli değildi. O açıdan rahat değildik. Daha önce ayarlanmış bir ev vardı. Birvan köyünden Ali Dursun diye biri vardı. O sonradan bıraktı, eşi öğretmendi. Ailece bir evde kalıyorlardı. İki katlı bir evdi. Alt katta kendileri, üst katta ailesi kalıyordu. Biraz uygundu, böyle basıktı, yol üstüydü. Tabii o dönemde bize göre en uygun yerdi. Başka bir tercih ve alternatifimiz yoktu. Önderlik alt katta, diğer herkes üstteydi.

Bir tabanca vardı, çıkardık. Önderliğin yanına indirdik. ‘Biz gidip, geleceğiz’ dedik

Biz, Rıza ve Aytekin Tuğluk arkadaşların kaldığı bir eve gitmemiz gerekiyordu. Ben ve Sağır Metin ki sonradan ayrıldı, hem tedirginiz Önderliği nasıl yalnız bırakacağız diye hem de gitmek zorundaydık. Bir tabanca vardı, çıkardık. Önderliğin yanına indirdik. “Biz gidip, geleceğiz” dedik. İki kapısı vardı evin. Biri arka tarafta bahçeye açılıyor. Güvenlik açısından uygundur diyoruz. Kendimizi rahatlatıyorduk aslında. Bir de caddeye açılan bir kapı var. Bir çıktık gittik ama biraz da oyalandık. Çok çabuk gelmedik. Rıza ve diğer arkadaşlarla konuşuyorduk. Oyalandık yani. Biz çıktıktan sonra polis evi basıyor. Üst kata çıkıyor. Ayak seslerinde Önderlik polisinin olduğunu düşünüyor ve ışığı kapatıyor. Tabancayı alıyor eline ve bekliyor. Polisler içeriye giriyor üst kattan.

Biz geldiğimizde polisler ayrılmıştı evden. Başkan güldü ama eleştirdi bizi

Ali Dursun’nun eşi, ki tip olarak çekici bir kadındı, rahattı ve durumun farkındaydı. Polislere, ‘buyurun, içeri gelin’ dedi. Polisler, Önderliğin orda olduğuna dair kesin bilgi alıyor. Ayakkabılara bakıyor. Ayakkabılar fazla ama içeriye girdiğinde ev halkıyla karşılaşıyor. ‘Alta kim oturuyor’ diyor Polis. ‘Biz oturuyoruz. Burası kayınım gilin evi, altta da biz oturuyoruz. Buyurun gidelim’ diyor Ali Dursun’un eşi. Öyle deyince Polisler, ‘kusura bakmayın’ deyip gidiyor. Ancak Polis rahat değil. ‘Kesin ordadır’ diyor. Biz geldiğimizde tabi ki polisler ayrılmıştı evden. Başkan güldü ama eleştirdi. ‘Siz böyle mi çabuk gelecektiniz…

Böyle mi güvenliğimi sağlıyorsunuz. Polisler geldi’ dedi. O anda kaynar sular tepemden dökülmüş gibi olmuştum. Çıkmak gerekiyordu.

Önderliği korumak önemliydi ama Önderlik bizi koruyordu

O durumda Önderliği orda tutmak doğru değildi. Telaşlı ve panik içindeydik, Önderliği hangi eve götürelim diye. O mahallenin hizasında Keban köylülerinden Mişelili bir aile vardı. Onların kızlarıyla ilişkilerimiz vardı. O eve gittik, rica ettik, bizim önemli bir misafirimiz var dedik. Arkadaş olduğunu biliyorlardı. Ama kim olduğunu tahmin etmiyorlardı. Evde yaşlı bir neneleri vardı, genç kızlar vardı, anneleri ve babaları yoktu. O eve götürdük Önderliği. Önderlik bazen böyle arada hatırlatıyordu bize ‘Burası da iyi midir. Buraya da gelmesinler’ diyordu. Önemliydi tabi ki. Önderlik o zaman alana gelmişti ve duyulmuştu. Önderliği korumak önemliydi ama Önderlik bizi koruyordu. Önderliği korumasını bilmiyorduk. Farklı olanaklar yaratamıyorduk.

Önderliğe yaklaşımlarımız farklıydı Önderliğin yarattığı etki tabi ki farklıydı

Haki Karer ve Kemal Pir arkadaşların Türkiyeli olduğunu bildiğimiz için yaklaşımlarımız çok farklıydı. Büyük bir saygı ve sempati duyuyorduk. Böyle bir harekete baştan beri katılmaları, öncülük etmeleri, Önderliğin en üst düzeyde yoldaşları olmaları hepimizi çok etkilemişti. Bizim Önderliğe yaklaşımlarımız farklıydı. Önderliğin yarattığı etki ve güç tabi ki farklıydı. Ama bu arkadaşların da çok özgün bir yeri vardı bizim yanımızda. Tartışmalarda hep örnek veriyorduk. Bu arkadaşların hareket içerisinde olmaları, öncü kadro olmalarını her konuşmamızda belirtiyorduk.

İlkel-milliyetçilikle mücadele eden bizdik. O temelde aslında geliştik

Bize farklı yaklaşan gruplar vardı. Sosyal şoven ve inkarcı gruplar bizi her şeyle suçluyorlardı. Milliyetçilikle de suçluyorlardı. En çok ilkel-milliyetçilikle mücadele eden bizdik. O temelde aslında geliştik. Bu kadar net bir ideoloji yaklaşımımız vardı ama belli suçlamalar hep oldu. Bu açıdan arkadaşları hep örnek veriyorduk. Haki arkadaşın şahadeti zor oldu. Sterka Sor adlı bir ajan-provokatör örgütü tarafından gerçekleştirilmesi bize çok daha ağır gelmişti. Bütün arkadaşlarda etki yaratmıştı. Ve ben kendim de ilk afişlerini gördüğümde ağlamıştım. Afişlerin sözleri çok önemliydi tabi ki. Sloganlar vardı, çok çarpıcıydı. Gelip Kampüs’te o afişler gören herkesi etkiliyordu, düşündürüyordu. Tabii biz o zaman İzmir’deydik ama genel olarak bütün arkadaşlarda devrimci intikam alma, bunu karşılıksız bırakmama, bu konuda bu katliamı ve şahadeti geliştiren ajan provokatör güçlere karşı mücadelede kararlılık var. Önderliğin yaklaşımı çok farklıydı. Örgüt yaratmayı esas alıyor.

Haki arkadaş hem Kürt halkı için hem de Türk halkı için önemliydi

Ama düşmanın bu yönelimini göz ardı etmeden, bunu çözerek ve değerlendirerek, bunun ne anlama geldiğini ortaya koyarak, kavratmaya çalışarak yapıyordu. Daha sabırlı, soğukkanlı, bilimsel ve uzun vadeli bir yaklaşım var. Bizdeki yaklaşım ise daha duygusal ve doğal bir tepkiydi. Haki arkadaşın seçilmesi çok önemliydi. Haki arkadaş hem Kürt halkı için hem de Türk halkı için önemliydi. İki halkın mücadelesini birleştiren, istemlerini, özlemlerini birleştiren bir temsil gücü vardı. Bu açıdan o temsile yönelme, Önderliğin en yakın yoldaşlığına yönelme bir tehlike olarak algılanıyordu. Ve buna karşı daha ciddi mücadele etmeyi getirdi. Önderliğin yaklaşımı belirleyici oldu ve Kürdistan’da örgüt yaratıldı.

İdeolojik mücadele veriyorduk, farklı bir mücadele yoktu

Hareketimiz kısa bir sürede politik bir güç haline geldi. 75, 76, 77’ye doğru gençlik hareketini aştı. İlk dönemde daha çok öğrenci gençlik üzerinde etki yapmıştı. Girdiğimiz bütün alanlarda, okullarda nitelikli ve militan gençlik etkilenmişti. Okulların çehresi ve anlamı değişti. Bahsettiğim öğretmen okulu vardı. Öğretmen okulunda daha önce hem faşistler vardı hem de Türk solunun etkin olduğu bir okuldu. Fakat kısa sürede faşistler terketti, bir mücadele gelişti. Bu tür odaklar engelliyordu. Onun dışında sosyal şoven gruplar vardı. Yani inkarcı yaklaşıyorlardı. Her adımda karşımızda onlar vardı. Engelleniyorduk. Propaganda, ajitasyondu, düşünceleri yayma mücadelesiydi. İdeolojik mücadele veriyorduk, farklı bir mücadele yoktu. Ama bunun karşısında bir engel vardı. Sürekli inkarcılık dayatılıyordu.

KUK’un yoğun saldırıları vardı, bizimle ilişkide olan yurtsever kesimlere yöneldiler

Bizim kendimizi ifade etmemiz, yansıtmamız engelleniyordu. Bu engelleme doğal olarak ideolojik bir çatışmayı yaratıyordu. Aydın Gül arkadaşın vurulmasında sonra şiddet gündeme geldi. Bunu biz yaratmadık, bu bize dayatıldı aslında. Biz buna karşın ideolojik-politik mücadele ve devrimci şiddeti esas alıyorduk. Kendimizi korumak amacıyla. Aslında meşru savunma bu hareketin baştan beri esas aldığı bir mücadele yönetimiydi. Hemen hemen sol grupların birçoğu da bizimle bu yönlü, ideolojik çatışmaya, hem giderek şiddeti içeren çatışmalara, saldırılara girdi. Kürt ilkel-milliyetçi gruplar vardı. Bunların da yaklaşımıydı. Bunlar içinde en belirgin olarak KUK öne çıktı. Daha çok Mardin yöresinde KUK’un yoğun saldırıları oldu. Bizimle ilişkide olan yurtsever kesimlere yöneldiler. İlk kurşunu bize sıktılar aslında. Bunlar belgelidir.

Mücadelemiz kitleyi bilinçlendiriyordu her kesimi sarstı aslında

Diğer tarafta Hilvan-Siverek ve Batman’da Bucaklar, Süleymancılar ve Raman aşiretleri vardı. Kürdistan’daki gerici feodal-aşiretçi yapının saldırıları vardı. Çünkü mücadelemiz kitleyi bilinçlendiriyordu. Her kesimi sarstı aslında. Her kesimin çıkarına dokundu. Bizim bir bütün olarak sistemi eleştiren bir ideolojimiz vardı. Sistemin oluşturduğu bütün yapıya yönelik bir eleştiriyle çıktık hareket olarak. O açıdan hepsi de karşımızdaydı aslında. Elazığ ve Bingöl’de faşist odaklar vardı. Kürt ilkel milliyetçi gruplar dışında onların saldırıları vardı. Ona karşı bizim mücadelemiz vardı.

Sosyal şoven, ilkel-milliyetçiliğe karşı mücadelemiz gündeme geldi

Sterka Sor, ajan-provokatör bir örgüt olarak Partimiz tarafında deşifre olunca Tekoşin adı altında örgütlendiler. Bazı yönlendirici kadroları Dersim’dendi. Tekoşin’de kısa süre de Kürtlükle bir ilgisi olmadığını, Kürdistan halkının davasıyla bir ilgisi olmadığını, tamamen bize karşı örgütlendirilmiş bir saldırı grubu olduğu açığa çıktı. Çünkü saldırıyla başladılar. Hem ideolojik hem de fiziki olarak saldırıyla başladılar. Arkalarında devletin kurumları vardı. Bu çok netti. Çoğu zaman polisle birlikte bize saldırılıyordu. Bunlar böyle açık yönelimlerdi. Tabii bu konuda bizim hem feodal-aşiretçi yapıya karşı, hem sosyal şoven ilkel-milliyetçiliğe karşı mücadelemiz gündeme geldi. Her yerde bu konuda bizim de etkin bir mücadelemiz vardı. Topyekün saldırıyı karşı bizim hareket olarak kendi varlığımızı koruma gibi bir sorunumuz vardı. Bunun yöntemlerini de yoğun olarak tartışıyorduk. Önderlik bu konuda kitleyi ve halkı esas alan bir mücadele tarzını hep önümüze koydu.

Türk solundan katılanlar oldu bize bir de KUK’tan bir grup gelmişti

Elazığ’da faşist odaklara karşı mücadele, faşistler içindeki kesimleri de etkilemişti. Bunlar MHP’nin örgütlediği Kürtlerdi. Bizim mücadelemizle birlikte bunlar da etkilenmişti. Yani bunların içinde de bir kopuş oldu. 70’in üzerinde bir grup kopmuştu. Hatta Türkeş’in katıldığı bir Kongre vardı. O Kongre içinde de bir tavır ve tutum takınılıyordu. Bu her kesimi etkiliyordu. Türk solundan katılanlar oldu bize. Bir de KUK’tan bir grup gelmişti. Merkez düzeyinde de kopuşlar olmuştu. Çözülüş vardı. Önceki yapılar çözülüyordu. Bu çözülüş bizim mücadelemizle birlikte oluyordu. Bu konuda bunun sonuçlarını değerlendirmek önemliydi.

Yoğunlaşmamızı Elazığ’da bir grup arkadaş ile yaptık. Sonra Kongre’ye gidildi

78’de Program taslağı dağıtıldı. O zaman biz Elazığ’daydık. Program taslağını okuyup, yoğunlaşmamız gerekiyordu, o belirtildi. Bunun farklı bir çalışmaya bizi götüreceğini tahmin ediyorduk. Çok geniş bir arkadaş yapısına yansıtılmadı. Belli bir grup arkadaş taslağı okuyordu. Tabii bunun yanında diğer ülkelerdeki Partilerin ve devrimlerin tarihi inceleniyordu. Rusya’daki Ekim Devrimi, Bolşevik Parti Tarihi, Rusya Sosyal Demokrat işçi Partisi Tarihi, Vietnam işçi Partisi Tarihi ve Afrika’da devrimlerini gerçekleştirmiş ülkelerin tarihleriyle ilgili kitaplar da ek olarak okunuyor ve inceleniyordu. Nasıl bir Parti? Oradaki Partiler nasıl kurulmuş? Bunların tartışması ve yoğunlaşması vardı. Biz bu yoğunlaşmayı Elazığ’da bir grup arkadaş ile yapabildik. Onun sonrasında Kongre’ye gidildi.

Hilvan-Siverek’te kitlesel bir potansiyelimiz gelişiyordu

78’e gelindiğinde Dersim’de önemli bir potansiyel ortaya çıkmıştı. Hareket genişlemişti, kitleselleşmişti. Hemen hemen bütün okullarla, gençliğin bulunduğu alanlarla, halkla ve esnafla ilişkiler geliştirilmişti. Daha önce diğer sol grupların belli ilişki alan ve merkezleri vardı. Hatta Alevi kesimlerini kapsayan çalışmalar vardı. Her kesime ulaşıldı. Antep’te önemli bir potansiyel vardı. Yine Hilvan-Siverek’te kitlesel bir potansiyelimiz gelişiyordu. Bingöl’de önemli bir kadro potansiyeli vardı. Denile bilinir ki 77’yle birlikte bir kabarış oldu. 78’de de kitlesellik daha çok gelişmişti. Sorun daha çok güvenlik sorunuydu. Ben o tartışmaları bilemiyorum ama delege seçimi ve sayısı arkadaşlar tarafından belirlenmişti.

Hareket neyi emrediyorsa onu yapma istemi vardı

Aslında eğer güvenlik sorunu olmasaydı çok sayıda arkadaş katılabilirdi. O açıdan bölgeleri temsil eden bazı arkadaşlar gelmişti. 23 veya 24 kişilik bir gruptuk. Elazığ’dan Cuma arkadaş, Hüseyin Topgider ve ben delege olarak gittik. Tabii büyük bir heyecan vardı. Hareket neyi emrediyorsa onu yapma istemi vardı. Kadro şekillenmesi ve göreve yaklaşması böyleydi. Ne dense o yapılıyordu. Ona ruhen hazırlık vardı. Kürdistan devrimciliğinde, devrimcilerinde işe hazır olmama yoktu. Belki kişilikler ayrıldı, kopanlar ve göğüslemeyenler oldu, bunlar ayrı ama bu işe karar vermiş yürüyen arkadaşlarda gerçekten genel bir karakterdi. Önderliğin yarattığı bir karakterdi. Hiç kimse ben hazır değilim, acaba nereye gidiyorum, yapabilecek miyim böyle çok değişik kaygılara gidilmiyordu…

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk