• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Roboskinin Yaraları Demokratik Uluslaşmayla Sarılır

2 May 2020
in Gerillanın Kaleminden
A A
Roboskinin Yaraları Demokratik Uluslaşmayla Sarılır
Share on FacebookShare on Twitter

28 Aralık 2011 günü Kürdistan’a bir ateş daha düştü. Roboski’de çoğunluğu 18 yaşından küçük olan 35 insanımız Türk savaş uçaklarıyla katledildi. Bu kez katledilenler Şırnak’ın Qilaban ilçesine bağlı Roboski köyünde yaşayan ve geçimini kaçakçılıkla sağlayan köylülerdi. Aradan geçen 4 yılda katliamın sorumlularının cezalandırılması için yaşamını yitirenlerin yakınları, STÖ, BDP, HDP ve demokratik-sol kesimlerin birçok girişimi oldu. Fakat sadece Başbakan-lık değil, Genelkurmay başkanlığı da dahil olmak üzere bırakın sorumluların bulunulması ve cezalandırılmasını yönünde bir girişimi, aksine bir girişim olarak Roboski soruşturması adeta bir sulandırma ve laçkalaştırma hareketine dönüştürüldü. Aradan geçen 4 yıl ve ortaya çıkan tablo, Kürtlerin ve demokratik kesimlerin mücadele yöntemlerini birkez daha sorgulamasını gerektirmektedir.

Bilindiği gibi Roboski dahil olmak üzere Kürt tarihi katliamlarla doludur. Kürdistan coğrafyasının dört parçasında da faşist ulus-devlet yönetimlerince gerçekleştirilen katliamlar vardır. Özellikle de Kürtler üzerinde yürütülen soykırım sisteminin temel aktörü Türk devleti tarafından yürütülen birçok bilinçli ve sistemli katliam gerçekleştirilmiştir

Kürt sorunun yaratıcıları olan Batılı devletler de bu katliamların ortağı konumunda olduklarından katliamlar karşında her zaman üç maymunu oynamışlardır.  

1920-1940’li yıllar arasında gerçekleştirilen Dersim, Geliya Zilan vb. katliamlar, Güney Kürdistan’da 1980’lerde gerçekleştirilen Enfal hareketi ve 1988 Halepçe, 1990’lı yıllarda Kuzey Kürdistan’da gerçekleştirilen köy yakma, boşaltma, faili meçhul cinayetler ve işkenceler, 2011 Roboski katliamı ve günümüzde Türkiye tarafından beslenen DAİŞ çeteleri tarafından Rojava Kürdistan’ında gerçekleştirilen katliamlar bu soykırım sisteminin ürünleridir.  

Elbette Roboski’nin diğerlerinden farklılığı ve özgünlüğü vardır. Roboski katliamı Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin 40 yılı aşkın mücadelesiyle Kürt’ün varlığını yeniden ortaya çıkardığı ve sözde de olsa Kürt’ün kabul edildiği bir süreçte gerçekleştirilmiştir. Yöntemi bakımından sorulara ve saptırmalara meyil vermeyecek kadar açıktır. Roboski köyünün korucu köyü olması da ayrıca düşündürücüdür. Devletin Kürt Özgürlük Hareketine karşı koruculaştırdığı bu insanlar bir yandan da ekonomik olarak geçimlerini sağlamak için kaçakçılık yapmak zorundadırlar. Ve bu kaçakçılık da, yol güzargahları da devlet ve asker tarafından bilinmektedir.

İyi bilinir ki Türk devleti ve ordusu Kürdistan’da 90’li yıllarda gerçekleştirdiği birçok katliamı PKK üzerine atmaya çalışmıştır. Bu katliam da olaydan ancak bir gün sonrasında basında görülmesi Genel Kurmay Başkanı ve dönemin Başbakan’ı R. T. Erdoğan’dan gelen açıklamalar insana iyi ki PKK’nin uçakları yok dedirten cinstendir.

4 yıl nasıl geçti?

Hatırlanacağı gibi iktidar yandaşı medya, üzerinden 12 saat geçtikten sonra TSK’dan yapılan açıklamanın ardından haberi ‘’kahreden kaza’’ vb. gibi manşetlerle görmüştür. TSK, şu açıklamayı yapmıştır. “Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21.37-22.24 arasında hedef ateş altına alınmıştır.”

Olaydan günler sonra konuşan dönemin Başbakan’ı ise “Bu bölge, terör bölgesidir. Böyle bir bölgede silahlı kuvvetler bu Ahmet midir Mehmet midir bilemeyiz ki. Bizim Silahlı Kuvvetlerimiz bu görevi samimi bir şekilde yapmıştır” şeklinde açıklama yapmıştır.’’ Başbakan’ın silahlı kuvvetlerinin Kürt’e samimiyeti, katliamdır.  

Katliamın duyulmasının ardından Kürtler ve demokratik güçler katliamın aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması için infiale kalkmış bunun ardından devlet cephesi değerlendirmelerine bir ayar getirerek sorumluların aydınlatılacağını ve cezalandırılacağını ifade etmişlerdir. Fakat aradan geçen zaman yeniden göstermiştir ki devlet bildiğimiz devlettir. Katliamın sorumluları hiçbir şekilde açığa çıkarılmadığı gibi ortaya çıkan deliller tıpkı heron meselesinde olduğu gibi karartılmaya çalışılmıştır. Katliamın hesabını sormak isteyen Roboskili köylüler tehtid edilmiş, katliamdan sağ kurtulanlara ve Roboski protestolarına soruşturma ve davalar açılmıştır.  Katliamdan sonra kurulan Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonu katliamdan çok uzun bir süre sonra raporunu yayınlamış ve bu rapor kamuoyu vicdanını tatmin etmemiş, sorumlular açığa çıkarılmamıştır. Üstüne üstlük dönemin Başbakan’ı Erdoğan insanları Uludere değil de Roboski dedikleri için azarlamış, ‘’Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz, her Kürtaj bir Uludere’dir’’ değerlendirmesiyle bu katliamın aydınlatılması için oluşturulan gündemi hiçbir zaman ve hiçbir ülkede görülmemiş düzeyde laçkalaştırmaya çalışmıştır. Erdoğan bu konudaki adalet arayışlarını birçok defa kendi deyimiyle “Terör örgütü yandaşlarının kışkırtması’’ olarak ifade ederek örtülü ama çok açık bir mesajla ‘Kürt’ün payına ölüm düşer. Adalet aramakta nedir?’ demiştir. Kanımca Erdoğan’ın tazminat gündemine değinmeye de hiç gerek yoktur. 

2013 yılında Roboski Katliamı soruşturmasında yaşananlar ise hukuki yollarla Roboski katliamının hesabının sorulmayacağının ve Kürde reva görülenin en açık kanıtıdır.  12 Haziran 2013 günü Roboski katliamını 1,5 yıldır soruşturan savcılık, “Taksirle ölüme sebebiyet vermekten” dolayı görevsizlik kararı vermiştir. Dosya Genel Kurmay Askeri Savcılığı’na göndermiştir. Ve 2013 sonuna doğru yaklaşırken devlet cephesinden Roboski sınıra örülmek istenilen tel örgülerle gündeme sokarak soykırım rejiminde ne kadar kararlı olunduğunu birkez daha gözler önüne sermiştir.

Şunu da unutmamak gerekir ki Roboski katliamının üzerinden geçen bu dört yılda Türk devleti Rojava Kürdistanı’nda gelişen Kürt devrimini boğmak için katliamcı güçleri devreye sokmuştur. Eğer Roboski’de yaşanan katliamın acısını hissedip Rojava’yı hissetmemek, bunların birbirleriyle ve Kürt’e karşı kurulan soykırım rejimin ürünleri olduğunu görmemek Kürtler ve demokratik güçler açısından en büyük yanılgı ve handikap olur.

Hukuk mücadelesi yetmez

Roboski Katliamının üzerinden geçen bu 4 yılda demokrasi güçleri ve Kürtler kendilerini yeniden sorgulamalıdır. Yazının başında da belirttiğim gibi hukuki mücadele önemlidir ve yürütülmelidir. Ama yetersizdir ve temel mücadele yöntemi değildir. Asıl olan soykırım rejimini görmek buna karşı örgütlü ve bilinçli mücadele yürütürek halkın kendi iradesine dayanarak kendini yöneteceği, ekonomisini kuracağı, kadın özgürlüğüne dayalı demokratik ulusu ve bunun sistemleşmesi demokratik konfederalizmi kurmak ve korumaktır. Ancak bu gelecekte Kürt’e yaşatılmak istenecek katliamların önünü alır. Bu konuda bu üç yıl içerisinde bizlerin de mücadele tarzı ve yöntemleri zayıf kalmıştır.

Kürtler olarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, PKK ve PAJK öncülüğünde önemli bir yol kat etmemize rağmen halen zayıflıklarımızda çoktur. Bugün gelinen aşamada Kürde dayatılan bir soykırım rejimi ve bunun simgesi olarak da görebileceğimiz Roboski gibi katliamlar varken, halen kimi kesimler devletten medet ummakta, kimileri onun silahlı ve silahsız koruculuğunu yapmaktadır.

Yine bugün Kürtler her dört parçada politikleşmeyi yaşayan ve kendi devrimlerini gerçekleştirebilen bir duruma gelmiştir. Ama bugün Kürt soykırım rejimin fiziki katliam uygulamaları daha iyi görülebilirken soykırım rejimin diğer uygulamaları yeterince görülmemekte ve karşında yeterli mücadele verilmemektedir.  

Bunlardan bazıları da ailecilik, kavimcilik ve aşiretçiliktir. Etnik kimliği temsil eden aşiret olgusu ve tarihteki yeri yok sayılamaz. Fakat bunun aşiretçiliğe dönüştürülmesi Kürt’ün gücünü ve enerjisini boşa tüketmesine neden olmaktadır.  

Roboski katliamının 4. Yıl dönümünde unutmamak gerekir ki artık Kürtler kendilerini birbirlerine düşüren ve onları devlete muhtaç eden bütün geri bağlardan sıyrılıp kurtulmalıdır. Kürtler bugün Kürt Halk Önderi’nin perspektiflerinde geçtiği gibi başta her 4 parça kendi içinde olmak üzere demokratik uluslaşma ve birliğini yaratmalı ve bununla tüm Kürdistan parçalarında yaşanan sorun, katliam ve gelişmeleri kendinin görmeli ve bütünlüklü bir mücadeleyi esas almalıdır. Kürt soykırım rejiminde ısrarlı olan bu devlete hiçbir şekilde muhtaç olmamalı ve onu çözüme zorlamalı ve onsuz çok daha iyi yaşayacağını ortay koymalıdır.

Roboski katliamının 4 yılını geride bırakırken katliam ortakları Fetullah Gülen Cemaati ve AKP bir iktidar kavgası içindedir. Kürtler için ikisi de birdir. Bu süreçte demokrasi güçleri ve Kürtlerin bilinçli örgütlü bir mücadeleyle Roboski ve diğer katliamların hesabını sorması, inkar ve imha rejimini dağıtması açısından önemli fırsatları barındırmaktır.

Kürtler ve demokrasi güçleri bunu bu süreçte başaracaktır.

Beritan SARYA

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk