Dicle ARYA/ANF/BEHDİNAN
“Egemen güçlere karşı mücadelemiz her zaman sürecektir”
KCK Bilim Aydınlanma Komite Üyesi Zelal Edessa ve Tevgera Çand û Hûner (TEV-ÇAND) Üyesi Rojin Heja, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeleri ve IŞİD‘in Ortadoğu’da özellikle kadınlar üzerinden yürüttüğü pervasız saldırılarını değerlendirdi. Yapılan saldırılara karşı Kürtlerin önemli bir başarı düzeyi açığa çıkarttıklarını ve bu başarıyı mutlaka sahiplenmek gerektiğini belirten Zelal Edessa ve Rojin Heja, bu saldırılara karşı özgürlük taleplerini yükselteceklerini belirtti. KCK Bilim Aydınlanma Komite Üyesi Zelal Edessa ve Tevgera Çand û Hûner (TEV-ÇAND) Üyesi Rojin Heja ile yapmış olduğumuz röportajı sizinle paylaşıyoruz.
Ortadoğu’da değişimler çok çabuk yaşanıyor. Egemen güçler kendilerini ispatlamak için her türlü yol ve yöntemi deniyorlar. Bunun son örneği de IŞİD’tir. IŞİD nasıl ortaya çıktı, nasıl bir örgüttür, kim bu örgütü kurdu?
Zelal Edessa: Ortadoğu’da tarihi değişimler yaşanıyor. Bu değişimler kendiliğinden ortaya çıkmadı. Şimdi de yerel güçler, Ortadoğu üzerinde plan ve projelerini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Dünyada egemen olmak isteyen Amerika, İsrail gibi devletler projelerini sunma peşindeler. Ortadoğu, coğrafi olarak stratejik bir yer, toprağı verimli bir alan. İçinde birçok zenginliği barındırıyor. Bundan dolayı da Ortadoğu’ya egemen olmak isteyen güçlerin bir arayış içerisine girdiğini görebiliyoruz. Amerika, Ortadoğu’ya sahip olmak için önünde hiçbir engel olmasın istiyor. Kendi plan ve projelerini hayata geçirmek ve Ortadoğu’ya sahip olmak için kendi dizaynlarını yapıyorlar. Bu plan ve projeler başarılı olmadı. Tarihe baktığımızda Körfez savaşlarını onlar çıkarttılar, Saddam’ın düşürülmesi yine Amerika eliyle oldu. En son 2011’de Arap baharında Ortadoğu’ya saldırı gerçekleşti. Günümüzde yaşanılanlar aslında o zamandan kalma süreçlerdir. Aslında hegemonik güçler, yerel güçler ve demokratik güçler mücadele içerisindeler. Bugün Ortadoğu’da yaşananlar 3. Dünya Savaşı olarak adlandırılıyor. Bu süreçte epeyce değişiklikler oluyor. Ortaya çıkan değişiklikler daha öncekilerden farklıdır. Güçler değişiyor, coğrafyası değişiyor, daha önce dost ve düşman olanlar arasında belli bir değişiklik yaşanıyor. Bunların hepsi alanların ilerlemesi ile alakalı bir durumdur.
Rojava devrimi Kürtlerin kaderini belirleyen bir devrim oldu
Öyle görünüyor ki, bu durumları yaşatanlar değişme gibi bir durum içerisine girmiyorlar. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Zelal Edessa: Ortadoğu’da üç egemen güç var. Amerika, İsrail, yerel birlikler, statükocu birlikler Türkiye, İran, Irak gibi kesimler bir de yerelde barış ve kardeşliği sağlayan üçüncü güç olan, özgürlük mücadelesi veren ve bu çizgiye bağlı olan güçtür. Bu üçüncü çizgiyi Önderliğimiz “Demokratik Ulus” olarak adlandırdı. Bu üç güç günümüzde Ortadoğu’da savaş ve çatışma içerisindeler. Gerçekleşen Rojava devrimini ezber bir şekilde değiştirmeye çalışıyorlar. Ama bu çabaları boşunadır. Demokratik güçler, özgürlük isteyen kesimler, halkların özgürlüğünü esas alıp buna ilişkin plan ve projelerini hayata geçirenler başarılı olabilirler. Rojava devrimi Kürtlerin kaderini belirleyen bir devrim oldu. Bugüne kadar Ortadoğu’da hegemonik güçler Kürtleri bir araç olarak kullanıyorlardı. Reber APO’nun felsefesi ile oluşan ve egemen güçlere karşı mücadele eden Kürt Özgürlük Hareketi olan PKK Hareketi, ortaya çıkan olumsuz sonuçları değiştirdi. Bugün Rojava’da inşa edilen demokratik ulus sistemi Ortadoğu’da halklar için bir model görevi gördü. Bu devrim ve bu devrimde yaşananlar, ortaya yeni modeller çıkarttılar. Ulusların özgürlüğü için yapılanlar dört parça Kürdistan ve Ortadoğu halkları tarafından örnek teşkil etti. Tarihte Kürtlere karşı yapılan oyunlara bir cevap niteliği taşıdı aslında. Kürtler alanlarda belli oldular. Hem stratejik olarak hem coğrafik olarak hatları bellidir. Tabii Kürtlerin de çizgileri bellidir. Özellikle Demokratik Ulus çizgisinde yerleri bellidir. Özellikle de Reber APO’nun felsefesi ile Demokratik Ulus çizgisi, ulusların özgürlüğünü esas alıyor. Tabii ki bu çizgi Amerika gibi hegemonik, egemen güçlerin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Bu geçmişten beridir böyledir. Amerika, İsrail gibi devletler PKK Hareketini ortadan kaldırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor, bütün imkanlarını seferber ediyorlar.
Kapitalist modernitenin insanlığa karşı geliştirmiş olduğu bir çetedir
IŞİD Kürtlere karşı kuruldu diyebilir miyiz?
Zelal Edessa: Evet Kürtlere karşı kuruldu diyebiliriz. Özellikle de Kürtlerin Rojava’da Demokratik ulus kapsamında yapmak istediği plan ve projelerini sindiremediler. Bu devrimin önünü almak için her türlü vahşeti uyguladılar. Hegemonik güçler, Ortadoğu’da bu çetelerin önünü açtılar. Rojava devriminin diğer parçalara yayılmasını engellemeye çalıştılar. IŞİD’ten öncede farklı örgütlerle, farklı isimlerle El-Kaide ismi ile devrimi engellemek istediler. Suriye ve Rojava’da yaşanan kaosun ortaya çıkaran bu güçler daha sonra El-Nusra adı ile örgütlendiler. Bu çetelerden sonra IŞİD adında çete ortaya çıktı. Onların birleştiği nokta, Ortadoğu’daki farklı renkleri, farklı dinleri İslam adı ile adlandırıp örgütlemeyi sağlamaktır. İslam rengine bürünmüş bir vaziyetteler. IŞİD bazı İslami kesimleri kandırma, İslam adı altında göz korkutma peşinde. Allah adı ile korku yayma politikalarını devreye sokuyorlar. IŞİD çeteleri İslam adı altında bir devlet kuracaklarını iddia ediyorlar. Bu çetelerin karakterine baktığında İslam ile hiçbir alakalarının olmadığını görüyorsun. Onların topluma, kadına, kültürlere yaklaşımları çok farklı. İslamiyet’in içinde bu tür politikalar yer almıyor. Bu da şunu gösteriyor ki IŞİD’in İslamiyet ile hiçbir alakası yok. Bu aslında yaptıklarının önüne perde çekmektir. Halkı kandırma amacıyla İslamiyet’i kullanıyorlar. Asılsız bir çetedir. Kapitalist modernitenin insanlığa karşı geliştirmiş olduğu bir çetedir. Halklara karşı vahşet uygulayan bir çetedir. Allah adıyla slogan atıp insanların üzerine yürüyorlar, çocukların başını kesiyorlar, kadınlara tecavüz edip, onları satıyorlar. Halkların inanç yerlerini, kültür alanlarını yakıyorlar, katliam gerçekleştiriyorlar. Halkların IŞİD politikalarını iyi görmeleri ve iyi anlamaları lazım. IŞİD’in neye, kime hizmet ettiğini iyi bilmek ve sorgulamak lazım.
Ortadoğu’da yaşananlar vahşettir, soykırımdır
İlke olarak bakıldığında İslamiyet’in de belli başlı kuralları, ilkeleri var. Yaşananlara bakıldığında IŞİD’in İslamiyet ile hiçbir alakasının olmadığı görülüyor. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rojin Heja: Öz itibari ile İslamiyet’e karşıdırlar. Yaşattıklarının İslamiyet ile hiçbir alakası yoktur. Ortadoğu’daki birçok halk dini halklardır. Dine, İslamiyet’e bağlılıkları söz konusudur. Kapitalist modernitenin esasında insanları kandırmak yatıyor. İnsanı düşündürmeye sevk etmiyor, sadece yönlendiriyor. IŞİD, halklara “siz özgürlük istemeyin” diyor. Kendisini Allah yerine koyuyor. “Ben ne zaman istesem, hangi taşı istesem, ne yapmak istesem yapacağım” diyor, din üzerinden siyaset yapıyor, din üzerinden örgütlenmesini sağlıyor, korku yaratıyor. Son süreçlerde Ortadoğu’da yaşananlar vahşettir, soykırımdır. Politikalarını Kürt halkı şahsında uygulamak istiyorlar. Onların çizgilerini kabul etmeyen, kendi diline, kendi kültürüne, ahlakına, özgürlük mücadelesine sahip çıkmak isteyen Kürt halkının karşısında oldular hep. IŞİD ölüm saçmaktan başka bir şey yapmıyor. Hareketleri halklara karşı olmaktır, halklara saldırmaktır.
Siz IŞİD’ten de bahsettiniz. Şimdi Güney Kürdistan’a saldırılar oldu, Musul’a yoğun saldırılar gerçekleşti. Musul’u işgal ettiler, Şengal’de katliamlar gerçekleştirildi. Buna rağmen Peşmergeler bölgeyi boşaltıp, halkını yalnız bıraktı. Bazı yerlerde de halkın silahlarını da toplayıp götürdüler. Buna rağmen halk savunma birlikleri, özgürlük hareketi, kadın özgürlük militanları bölgeye gidip halkın savunmasını yaptı. Sizce böylesi bir atmosferde halklar arasında güçlerin bir olması gerekmiyor muydu? Siz kadın özgürlük hareketi olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rojin Heja: Yıllardır Ortadoğu’da kapitalist modernite kendisini gösteriyor. IŞİD de kapitalist modernitenin bir gücüdür. Kapitalist modernite kendisini var kılmak ve yaşatmak için ulusları kendi bünyesine almayı hedefliyor. Kapitalist modernitenin son gücü olan IŞİD, Ortadoğu halklarını nasıl soykırımdan geçirecek planlarına bürünmüş durumda. Kapitalist modernite artık kendisini IŞİD ile adlandırıyor. IŞİD Ortadoğu’daki tüm Kürtler için ciddi bir tehlike oluşturuyor. IŞİD her türlü medeni ve sivil oluşumlarının düşmanıdır. Ortadoğu’da yaşanan IŞİD zulmüne karşı Kürt kadınlarının mücadelesi ise tüm kadınlarda güven yarattı.
İnsanlık değerlerini ortaya çıkaran kadındır
Ortadoğu’nun içinde bulunduğu böylesi kaos sürecinde yaşayanlardan yine kadındır. Katliamlardan geçenler yine kadınlardır. Kadınlara el uzatma, taciz-tecavüz uygulamaları, kadınları satma vb. her türlü kirli yöntemler kadınlar şahsında yaşanıyor. Siz kadın özgürlük hareketi olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Neden her zaman hedef kadındır?
Zelal Edessa: Güney halkının artık bazı şeyleri görmesi lazım. Kim gitti oraya, kim onları kurtardı bunları görmeleri gerekiyor. Düşmana karşı Güney halkının savunmasını yapan hangi güçtür kendileri gördü. Özellikle Ulusal Demokratik Kongrelerin oluşması, kendi örgütlenmelerinin yapılması konusunda Güney halkının destek vermesi gerekiyor. Özellikle de orada yer alan siyasi parti YNK ve KDP’nin olanları görmesi lazım. Şengal gerçeğinde ortaya çıktı. Kadınların katliamlarını, kapitalist modernitenin insanlık üzerinden kendisini yaşatması olarak adlandırabiliriz. Hakikat nerede ise halkın da orada yer alması, kendi rolünü oynaması lazım. Bu konuda halkın sesini duyurması gerekiyor. Kapitalist modernite insanlık değerleri üzerinden kendisini yaşatıyor, yaşamsal kılıyor. Bu karakterde bir sistemdir. Baktığımızda insanlık değerlerinin hepsini kadın ortaya çıkarttı, kadın tarafından geliştirildi. Toplumları oluşturan, insanlığı yaratan Ortadoğu’da, Mezopotamya’da, Kürdistan’da Kürtlerdir, Kürdistan’i olanlardır, kadınlardır. Ama kapitalist modernite, insanlık değerlerinin kendisinin yarattığını iddia ediyor. Kendi ömrünü uzatmak için türlü türlü şekillere bürünüyor. Saldırılar gerçekleştiriyor. En büyük saldırıyı da kadına karşı gerçekleştiriyor. Kapitalist modernite, sistem kendisini kadın üzerinden var kılmaya çalışıyor. Kapitalizmde her şeyi meta olarak kullanmak yatıyor. Bu meta olarak kullanılan da kadındır. Kadınları duygu, düşünce konusunda sömürmek ve kadınlar üzerinden kendisini ön plana çıkartmak istiyor. Kendisini bu şekilde ayakta tutmak istiyor. Doğa içerisinde en çok anlam taşıyan kadın, erkek egemen zihniyetten kendini arındırarak sevgiye ve anlama dayalı yaratıcı kültürünü daha güçlü canlandırıyor. Biriktiren, her şeye renk veren, güzelleştirmeyi ön plana çıkartan kadındır. Bunların hepsi kadın etrafında şekilleniyor. Her anlamıyla kadın yol gösterici oluyor. Bu anlamda kadının doğuşunu, toplumun ön plana çıkmasında, bilgi sahibi olmasında önemli bir değer olarak görüyoruz.
Kadın sisteme karşı duruş sahibi olabilecek güçtedir
Kadınlara uygulanan bu saldırılar karşısında kadınlar ne yapabilir? En son da YNK’li bir grup KJK’yi ziyaret etmişti. Kendi savunmalarını yapmak, birlikte hareket etme ve güç olma yönünde yardım istemişlerdi. Buna yönelik kadın özgürlük hareketinin perspektifi nedir?
Rojin Heja: Öncelikle IŞİD’in kadınlara yönelik politikalarını açık bir şekilde dile getirmek lazım. IŞİD’in ortaya çıkması, insanlık önünde, özgürlük mücadelesi önünde engel oluşturmak istiyorlar. Kadınlara karşı olmak, insanlık değerlerini yok etmek için ortaya çıktılar. Ortadoğu’da da, tüm dünyada da kadınlara karşıdırlar. Kadınlara uygulanan kırım politikalarını kadermiş gibi dayatan zihniyetler kendilerini yaşamsal kılmaya çalışıyorlar. Kadın cinsel istismara maruz kalmasına rağmen, kadın suçlu gibi görünüyor. Sanki kaderleriymiş gibi dayatılıyor. Devlet ve toplum tarafından kadın yok edilmek isteniliyor. Ama biz de şunu biliyoruz ki, Kadın özgürleşmeden toplum da özgürleşemez. Kadında özgürlük arayışı, özgürlük bilinci çok fazla kendisini gösteriyor. Bu arayış, bu bilinç ön plana çıkmış durumda. Kadın her yerde kendisini örgütleyebilir. Sisteme karşı bir duruş sahibi olabilir. Olabilecek güçtedir de. Bunun arayışı içerisindedir. Kadın özgürlük hareketimize de baktığımızda 30 yıldır mücadelesini sürdürüyor. Bu gerçeklikle de baktığımızda bölgede, kadınlarının özgürlük esasları üzerinden kendisini tanıması, kendi özüne dönmesi, gerçekliğini bulması söz konusudur. Kadın özgürlük hareketi de bu esaslar üzerinden arayış gerçekleştiriyor. Ve bu arayış her zaman devam edecektir.