Tanrıça Zilan
Zaman her zamankinden daha bir hızlı akıyordu hırçın bir nehir misali ve alıp götürüyordu kendisiyle nice dağlı isyankâr kadınları, erkekleri… Zaman alıp götürüyordu da onların unutulmasına, kalan yoldaşlarının yüreklerinden kopartmaya gücü yetmiyordu. Yanılmıştı zaman ne o ne de başka bir şey unutturabilirdi onları. Yaşamlarıyla cesaretleriyle ve bağlılıklarıyla dağlar nakış etmişti yüreğine hem de en doruklara kimse gelip dokunmasın diye. Ve yine nice ülkemin kahraman evlatları isimlerini nakşediyor doruklara.
Önder APO üzerinde ağır bir tecrit yürütülüyor harekete yoğun bir saldırı var, halk ise büyük bir baskı altında zindanlara konuluyor. Onlar buna dur demenin zamanı geldiğine inanarak giriştiler özgürlük savaşına. Her biri Kürdistan’ın ayrı diyarı ve deminde özgürlük halayına katılmıştı, el ele girmişlerdi bu defa halay başındaydılar. Onlar halayın başını çekmeliydi ancak böyle dinerdi yüreklerindeki intikam duygusu. Ancak böyle cevap olabilirlerdi şehit yoldaşlarının sözüne…
O nice kahramanlardan biriydi Jin, Mirza ve Dijwar…
Doğu Kürdistan’ın Yiğit Kızı
Bir arkadaş Jin yoldaşı Doğu Kürdistan’ın yiğit kızı olarak tanımlıyor ve ondan şöyle bahsediyor. “Jin yoldaş, tıpkı ismi gibiydi. Yaşam doluydu. Hepimizden daha bir farklı bakardı yaşama. Yaşamı anlamlandırarak sevmeye çalışırdı her şeyi. Bundandı ki Jin yoldaşın hep gözlerinin içi gülerdi, heyecan dolu olurdu. Jin yoldaş bu yaşam sevincini, aşkını Kürdistan dağlarında daha da bir pekiştirmek için adı gibi yeni bir yaşama başlayabilmek ve bunun mücadelesini vermek için çıkmıştı Kürdistan dağlarına. Onu daha evden tanıyordum. O köyden ilk katılanlardan olmuştu. Oraların kişinin yaşamış oldukları üzerindeki etkisini biliyorum çünkü ben de o topraklardan o topluluğun içindenim. Jin yoldaş içinde bulunduğu, büyüdüğü ortamı sorgulayan ve arayışları olan bir kişiydi. Kendisine öncü bir misyon biçmişti. Bir türlü İran sistemin dayatmalarını kabullenmedi ve hep bir sorgulama ruh hali içerisinde oldu. İran sisteminin kadın üzerinde uyguladığı şiddeti baskıyı hep düşünüyor, kendi kendine sorular sorarak onların cevabını bulmanın peşine koyuluyordu. ‘Bu haksızlıktır’ derdi. Kendisi de bir kadındı ve tüm kadınları hissederek onlara çare olmak isterdi. Ne yazık ki sistem an an kadını daha da düşürme oyunlarının peşinde ve her gün onlarca kadının katili olmaktaydı. Oysa kadın demek yaşam demekti. Her şeye rağmen kadın kendi özünden hiç kopmadı ve utanmadı. Jin, ‘Bugün o kadınlar yarın ben hiçbir farkımız yok sonuçta hepimiz kadınız’ diyordu. Erkeğin kadına oynadığı oyunları kabullenemiyordu, çoğu zaman dile getirirdi, hem kadını kendi zaaflarına karşı kullanacaksın hem de onu öldüreceksin. Hep bir isyandaydı. İşte Jin yoldaş tüm bu sorgulamalarına arayışlarına cevap olarak Kürt özgürlük hareketini seçmişti. Gerilla saflarına katıldıktan sonra yapması gereken çok şeyin olduğunun farkında olsa da o çoğu zaman o kadınları düşünüyordu, sistemin çarkları içerisinde hapsolmuş kadınları. Bir gün kendisinin onların özgürlüğü için çare olacağını biliyordu. Kadın üzerindeki yoğunlaşmalarını gerilla saflarına katılan arkadaşlarıyla çoğu zaman paylaşıyordu. Jin yoldaş daima Önder APO’nun kadın özgürlüğü üzerine yaptığı çözümlemeleri okur ve bu çözümlemelerin onda yarattığı çözüm gözlerine yansırdı. Yoldaşlarının canyoldaşı olmak istiyordu. Çünkü her şey yoldaşlıkta saklıydı. Jin yoldaşta kesinlikle anlamlı yaşam arayışının daima olduğu bir arayış hep vardı, özgürlük mücadelesinde bir fedai olma ve kendini hakikat arayışında feda etme yoğunlaşması vardı. Bir yaşam kıvılcımı gibi kendisini hissettiriyordu. Özellikle de şehit arkadaşların yolunda yürümeyi ve bir an önce onların isteklerini yerine getirmeyi esas alırdı. Ben bir gün Beritan gibi olabilir miyim, Onun gibi inançlı, bağlı, iradeli ve anın gerekeni yapma cesaretini sergileyebilir miyim derdi. Beritan arkadaşın günlüğünü okuduğu süreçlerde bir kuş gibi hafiflerdi, birçok şeyden arındığını hissederdi. Çünkü Beritan demek direniş demekti onun için. O da Doğu Kürdistan’ın Beritan’ı olmak isterdi. Artık hiç kimse onu bu yolundan bu düşüncesinden alı koyamazdı. Kendisini özgürlüğe kilitlemişti. Kendisini özgürlüğe adayan kemal Pir, Hayri Durmuş, Zilan ve Beritan yoldaşın çizgisine adamıştı. Kişi ancak ve ancak böyle öze ulaşır ve özgürlüğe cevap olur diyordu. Bundandı ki kemalin cesaretini, Beritan’ın kararlılığını, intikamını, hırsını, Zilan’ın bağlılığını inancını yüreğinde hissederek düşmanın üzerine doğru gitti ve tüm kadınların özgürlüğü adına yüreğindeki özgürlüğe ulaşarak kendisini feda etti”.
Savaşıyla Asileşen Mirza Yoldaş
Şehitler kervanında halayın başını büyük bir coşkuyla çekercesine eyleme duran Mirza yoldaşı mücadele arkadaşları Savaşıyla asileşen olarak anlatmaya başlıyor;
“Sevgi; güç, emek, cesaretle ve bilinçle yoğrulduğunda aşka, özgürlüğe ulaşacaktık. Mirza yoldaşta sisteme karşı öcünü, intikamını kendi özgürlük arayışıyla yoğuracaktı ve kendisini yaratacaktı. Bunun ilk adımını Zağros dağlarında atar. Var olan bağlılığıyla yetersiz gördüğü kişiliğini her an fedai bir kişilik haline getirebilmek için daima bir sorgulama içerisinde idi. Bu sorgulama onun kişiliğine duruşuna bakışına bile farklı bir anlam katıyordu. Duruşunda sadeliği, katılımda yaşam coşkusunu, yoldaşlığında ise Zağros sıcaklığını taşıyordu. Mirza yoldaş yaptığı kişilik sorgulamasını kendisi için yeterli görmüyor içi içine sığmıyordu. Ayları günlere, günleri haftalara ve saatleri dakikalara bağlarcasına her dakikaya anlam en önemlisi de özgürlük yükleyebilmenin savaşını verdi durmadan.
Düşmana olan öfkesi her an tetikte bekleyen bir kurşun gibiydi. O bu kurşunu en önde patlatmak için halayın başına koşarcasına tüm eylemlerin başında olmak için koşturuyordu. Katıldığı tüm eylemlerde ise fedai ruhunu canlandırmak tarihi gözümüzde yeniden canlı kılmak istiyordu. Bir nevi düşmandan aldıklarını tekrardan nefretle düşmana kusmak istiyordu. Tarihin söylediği doğru sözü pratikleştiriyordu, kirli sistem adına neyi yutmuşsa, bomba olup patlatmak istiyordu düşmanına.
Devrimci halk harekatında hepimiz ayrı bir heyecan taşıyorduk. Devrimci halk harekatımız hem Şemzinan hem de diğer taraflardan da arkadaşlar hamle için cephe çatışmalarını sürdürüyorlardı. Her birimiz ayrı duygu ve heyecanlar taşıyorduk. Hepimiz bir yerde oturmuştuk eyleme gidebilmek için gelip giden arkadaşlara bakıyor ne zaman en öne gideceğiz diye bekliyorduk. Mirza yoldaşa yerinde duramıyor ve bir an önce düşmanla çatışmayı bekliyordu.
Çatışma anı gelmişti ve Mirza yoldaş büyük bir inanç ve cesaretle düşmanın üzerine doğru harekete geçmişti. Çatışmanın ilk saatinde Mirza arkadaş boğazından yaralanıyor, kırk dakikalık bir yolu arkadaşlar onu tedavi etmek için geri getiriyorlar. Ama onun gözü uçuşan kurşunlarda ve arkada bıraktığı yoldaşlarında kalır. Tüm talimatlara rağmen tarihin en kahraman destanlarına taş çıkartan görevine koştu. Boğazındaki kurşunlara aldırış etmeden “ heval orada kurşun sesi oldukça ben orada olmalıyım” diyerek çatışma alanına erkenden geri döner.
Yaralarına aldırış etmeden büyük bir cesaretle son kurşununa kadar çatışmaya canlı ve morali katılımı herkeste ayrı bir etki bırakmıştı. Düşman Mirza arkadaşın kahramanlığı karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Özellikle O ve Rojhılatlı Şahan arkadaş tüm arkadaşların savunmasına geçmiş hem havadan hem de karadan çatışıyorlardı. Ağır silah ve ferdi silahları böyle planlanmış büyük bir eylem gibi kullanarak çatışmalarını büyük bir başarıyla bitirdiler. Düşman arkadaşlarımızın tarihte kalan destanları kıskandıran pratikleri karşısında, destek bir suikast grubu çağırdılar. Ama Mirza ve Şahan arkadaş bir adım dahi geri atmadılar ve Gomakta son kurşunlarına kadar savaştılar. Halayın başını çeken nasıl durmadan mendilini salıyorsa onlar da durmadan düşmanın üstüne mermi sıktılar. Düşmanın tekniği onları korkutmuyordu.
Arkadaşlarımızın böyle cesaretle çatışması ve kahramanca şahadetleri hepimize hem cesaret verdi hem de o cesaret yüklü kahramanlık tarihinin bizden çok da uzakta olmadığını bir kez daha gösterdi. Her iki arkadaşın umut, sevgi ve özgürlük tutkusuyla yüklü özeliklerini anlatmaya yetmeyecek sözcükler.
Onlar, Önderliğe, halkına, şehitlere ve yoldaşlarına aşk düzeyinde olan bağlılığını cesaretiyle, direnişiyle ve güçlü katılımıyla hepimize gösterdi. Mirza ve şehit yoldaşlarımıza bağlılık özgürlük ve yaşam aşkına doğru tanım koymak ve onun pratikçisi olmakla mümkündür.Onun için diyoruz ki siz yüreğimizde mevsim tanımadan dört mevsim yüzünü Güneşe dönmüş yüreğimizin özgürlük çiçeklerisiniz.
Bir Deli Âşıktı Dijwar Ülkesine Halkına
Komutanlığıyla, yoldaşlığıyla gerillanın sıcaklığının ifadesi olan Dijwar arkadaşı da yüreklerinde bıraktığı sıcak bir tebessümle anlatmaya başlıyorlar;
“Dağların çocuklarıydı onlar gözleri gökler kadar engin, yürekleri nehirler kadar asi ve sevdaları ülkeleri kadar yalnızdı. İnanıyordu Dijwar özgürlüğe ve sevdaya. Bundandı çabalaması, koşuşturması ve hiç yorulmadan kulaç atması özgürlük denizinde. Güney Kürdistan’ın çektiği acılara, göçlere, katliamlara ve ölümlere tanıklık etmişti çocuk yüreği. Kimsesiz kalmışken halkı çektiği acılarla o zaman anlamıştı aslında yaşamanın direnmekten geçtiğini. Ve direnerek varacaktı sevdaya. Direnecekti ülkesini param parça eden zihniyete ve düşmana. Zap operasyonunda işgalci Türk ordusunun tanklarına kendini siper eden Bamerni aşiretinin yiğit evladıydı. Bamerni de başlayan mücadelesi Zagroslarda şahlandı. Yıllarca Cilo’da Çarçella’da ülkesi kadar güzelleşti mücadelesi. Bir deli âşıktı Dijwar. Gözü kara bir sevdalı sevdasına ölümüne bağlı. Dijwar Arkadaş Güney Kürdistanlıydı. Bamerni aşiretinden olan Dijwar arkadaş 2004 yılında mücadeleye katıldı ve uzun yıllar Zagros alanında mücadele etti. Daha çok Cilo ve Çarçella alanlarında kalan Dijwar arkadaş tam bir Zagros sevdalısıydı. Yeşil gözlerinde isyanını anlatırdı, belki de bundandı suskunluğu. Çoğu zaman suskun ancak yaşama katılımıyla her şeyi dile getirirdi. Fedakâr, özlü ve içten katılımıyla yoldaşlarının gönlünde yer edinmişti. Komutanlığıyla, yoldaşlığıyla gerillanın sıcaklığının ifadesiydi Dijwar. Ancak her gerilla gibi o da patlamaya hazır bir volkan gibiydi Önderliğe uygulanan tecrit karşısında. 2012 yılında başlayan devrimci hamlede hem Apocu bir militan hem de öncü bir komutan olarak rol ve görev aldı. Oramar alanında girmiş olduğu bir çatışma sonucu yaralandı ve kısa bir süre sonra şehit düştü. Ancak hala Zagroslarda Dijwar ve yoldaşlarının türküsü söyleniyor ve onların sesleri yankılanıyor Geliyê Doski de. Ş. Rahime tepelerinde onların ayak izleri üzerinden yol alınıyor ve patikalar heybesinde umut, gözlerinde aşk ve yüreğinde isyan olan o çocukları özlüyor”.
Nice kahramandan sadece birkaç arkadaşın kararlılığını cesaretini ve iradelerini sizinle paylaşmaya çalıştık ve onlar karşısında yetersiz kalsak da. Onlarca nice yoldaş var anlatılması ve bilinmesi gereken. Zaman unutturmanın peşinde olsa da biz onları hep konuşacağız, anlatacağız çünkü onlar bizim yaşam gerekçemiz geçmişimiz ve mücadele sözümdür.