Nisan Devrim
“Biliyorsunuz, tarihte kıblegahlar, kutsal mabetler ve onların içinde kutsal tanrı veya tanrıçalar vardır. Onların ardılları, onların mensupları uygun günlerde gidip bu mabetlere kapanırlar, secde ederler, yalvarır-yakarırlar ‘affet’ bizi diye. Böyle yoldaşlar öyle yoldaşlardır. Bir mabede gider gibi huzurlarında eğileceksiniz, secdeye kapanacaksınız, af dileyeceksiniz ve güç alıp kendinizi temiz kılacaksınız.” Önder APO
Bu dağlar ki nice yiğit kızlara, oğullara tanık oldu, nice kahramanlar gelip geçtiler bu doruklardan. Kürdistan’ın en güzel kızlarının resimleri nergislerle nakşedildi yeşile kesmiş bu dağlara. Ne kelimeler ne de kağıt kalemler yeter onları anlatmaya. Onlar, imkansızlıkları başaranlardır, onlar karanlıkları keskin bir kılıç gibi ikiye bölüp ışığa kavuşanlardır. Onlar, tanrıçalar diyarında tekrardan bu mertebeye ulaşanlardır. Onlar, bu dağların asi ve yılmaz kadın savaşçılarıdır. Onlar, fedaileşen Kürt kadının sembolü olan Zilanlar, Semalar ve Gulanlar’dır. Üç ayrı yılda ancak aynı ayda, Haziran’da bütünleşen bu üç özgür yürek, Kürt kadının özgürlük mücadelesinin en zirveleşmiş gerçeğini temsil etmektedir. Yaşam, düşünce ve yürekleriyle ve hepsinin bileşkesi savaşımlarıyla her zaman önde olmayı, öncü olmayı bilmişlerdir.
Sizleri anlatabilmek zor, hem de çok zor. Ama sizin yoldaşınız olabilmek, sizleri anlamak ve anlatabilmek bizim için en büyük görev, heyecan ve mutluluk…
Tarih: 30 Haziran 1996
Yer: Dersim;
Bir Kürt kızının ‘Biji Serok Apo’ diyen çığlığı ile şaşkına dönen kalabalık ve bomba patlaması ile sarsılan bir meydan… Etraf kan kızıla dönüyor bir anda, büyük bir karmaşa ve korku her yeri sarmış, ne olduğunu kimseler anlamıyor. Herkes dehşete kapılmış. O gün, yiğit bir Kürt kadının eylemi tarihe damgasını vuruyor. Düşmanını hem hayrete hem de korkuya düşüren bir eylemle Kürt kadınının özgürlük sembollerinden biri oluyor.
Adı Zilan. Yani Zeynep Kınacı.
Daha çok genç, yaşama heyecanı ile dopdolu bir yürek taşıyor bedeninde. Hep kıpır kıpır, hiç yerinde durmuyor, zorluğa boyun eğmek nedir bilmiyor, yaşam karşısında bir o kadar olgun ve duyarlı, geriliklere karşı dik başlı bir mizaca sahip. Bu onun yaşamayı çok sevmesinden ileri geliyor, o kadar çok seviyor ki bu yaşamı onun için gözünü kırpmadan bedenini bir bomba yapıp, paramparça edebiliyor. Çünkü o da yaşamın manasına kavuşanlardan, bu mananın sırrına erenlerden. Eyleminden sonra yoldaşları ve halkı ona Tanrıça Zilan demeye başlıyor. Özgür yaşamdaki ısrarı ile mücadeleye olan bağlılığı ve yoldaşlarına olan düşkünlüğü, Önderinin izinde yürürken daha büyük adımlar atmasını sağlıyor.
Bin yıllar önce yalancı ve kurnaz erkek tarafından düşürülen tanrıçalık kültürü, heval Zilan şahsında tekrardan canlanıyor. Böylece Kürt halkı onu bağrına basıyor. Kürdistan’da doğan birçok kızın adı Zilan, eylem yaptığı meydanın adı Özgürlük Meydanı oluyor. Heval Zilan, gerçekleştirdiği bu büyük eylemi ile tıkanan sürecin önünü açarak, gericiliğe ve komploculuğa karşı büyük bir çıkış yapıyor. Önderliğe karşı geliştirilen 6 Mayıs komplosunu en derinden anlayıp, cevap veriyor.
Hepimiz Zilan yoldaşın öyle uzun yıllar parti içerisinde kalmadığını biliriz. Bu güzel kadın, yaşamı ve duruşuyla, katılımı ve emeğiyle, gerçekleştirdiği fedai eylemiyle PKK’li olmanın yıllarla ölçülemeyeceğini, PKK’li olmanın bir yürek ve beyin işi olduğunu bir kez daha herkese göstermiştir. Her şehit yoldaşta olduğu gibi Zilan yoldaş da ideolojimizin, ilkelerimizin savunucusu olarak, ardında bıraktığı yoldaşlarına en anlamlı mesajı vermiştir.
Birçoğumuz onunla kalmadık belki, birebir onu dinleyemedik, ama onu tanımayı çok istedik. O’nu tanıyan yoldaşlardan tanımaya çalıştık. Hiç göremesek de sesini hiç duyamasak da bizi büyüledi, ona hayran kaldık. Bu nasıl bir güzelliktir ki; içinde olduğu yaşamı da bu kadar güzel kılıyor? Birçok zorlanmaya rağmen hiçbir zaman geri adım atmamayı insan heval Zilan’dan öğreniyor. Dersim dağlarının asiliği onun kişiliğinde vücut buluyor, Dersim ile bütünleşiyor, Dersim’in acılarına ortak oluyor. 38’de yaşananları, özellikle de Kürt kadınlarının yürek kavuran acılarını kendi yüreğinde hissediyor, kendini o uçurumlardan atan kadınların çığlıkları kulağında çınlıyor ve bütün bunların intikamını almaya ant içiyor. Heval Zilan’ın yaşamı düşmandan intikam almanın en somut ifadesidir. Heval Zilan yaşarken de karşısındaki düşmandan intikam almıştır. Eylemi bu intikamın zirveleşmesidir. Kadın ordulaşması ve YAJK örgütlenme sürecine denk gelen bu eylem kadının örgütlü mücadelesine büyük bir cevap olmuştur. Heval Zilan kadın yoldaşlığının, samimiyetinin, fedakarlığının, iradesinin en somut ifadesidir. Zilan kişiliği kadının öz kimliğidir. Geri erkek ve geri kadına karşı amansız bir savaşım içerisinde olarak kendisine dayatılan geriliklere hiçbir zaman boyun eğmemiştir. Bilakis mücadele etmek onun bir kişilik özelliği olmuştur. Onun bu özellikleri fedaileşmesine yol açmıştır. Çünkü bu tür kişiliklere sahip insanlar her zaman büyük yaşamayı ve büyük işler yapmayı esas alır. Ölüme giderken bile arkalarından büyük değişimler bırakacak pratiklerin sahibi olurlar ve nitekim heval Zilan böyle bir gerçekliğin sahibi olmuştur. Bunu en güzel heval Zilan’ın kendisi ifade etmiştir, “Büyük ve anlamlı bir yaşamın sahibi olmak istiyorum” demiştir. O kadar olağanüstü bir karar vermesine rağmen kişiliğinin mütevazılığı bunun dahi yeterli olmadığını söyler, kendisini Önderlik karşısında borçlu hisseder ve bunun için “Keşke canımızdan başka verecek şeylerimiz olsaydı” der. Çünkü Önderliğin yaptıklarının ne anlama geldiğini, bunların ne kadar değerli çabalar olduğunu çok derinden hissetmektedir. Heval Zilan Önderlik ile kadının güçlü buluşmasının en güzel örneklerinden biridir. Heval Zilan yaşamı ve eylemi ile tanrıçalaşan kadın olmuştur.
İki yıl sonra, Çanakkale cezaevinde heval Zilan’ın ardılı olan Sema Yüce yoldaş ondan kalan mirasa kendi bedenini cayır cayır yakarak cevap verdi. “8 Mart’tan 21 Mart’a ateşten bir köprü olmak istiyorum” diyerek bir alev topu gibi parladı karanlığın sinsiliği ve yalnızlığına. Kürt kadının fedâkar ve yurtsever özünü bir kez daha tarihe yazdı. Diyarbakır zindanlarında Mazlumlar’dan, Dörtler’den kalan bir geleneğinin sürdürücüsü oldu. Heval Sema, eylemiyle Kadın Kurtuluş İdeolojisinin en büyük pratikçisi oldu. Yaşama olan bağlılığı, düşüncelerindeki anlam derinliği, duruşundaki kararlılık, duygularındaki sadelikle her zaman ön saflarda seyreden bir katılımın sahibi oldu.
Gerillada kısa bir süre kaldıktan sonra zindana girmesi, mücadele azminden hiçbir şey kaybettirmedi. Zindan pratiğinde yaşadığı zorlanmalar, farklı farklı eğilimlere tanık olması, çizgi devrimciliği yönündeki ilerleyişini güçlendirmiştir. Heval Sema da heval Zilan gibi hiçbir zaman pes etmemiş, birçok kişi o süreçlerde bireysel kaygılar içine girerken, küçük hesaplar peşinde koşarken, onlar ideolojikleşmenin yaşamsal ifadesi olmuştur. PKK ruhu onların yaşam dayanağıdır, güç kaynağıdır. Kürdistan devriminin farklılığını, bu farklılığın en başat ifadesi olan kadın özgürlüğünün anlamını en iyi çözen, hisseden yoldaşlar olmuşlardır. Heval Sema kendisiyle gerilikleri de yakmıştır, yaşanan örgüt dışı eğilimlere dur demiştir. “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa Kürt halkı için de tek bir önderlik vardır” diyerek Önderliğe bağlılığın en keskin ifadesi olmuştur. Çok güçlü kişilik özelliklerine rağmen kendi duruşunu yetersiz görmesi ve pratiği ile Önderliğe, halka, şehitlere özeleştiri vermedeki ısrarı ne kadar büyük bir düşünce gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Heval Sema’nın raporlarındaki kendini çözümleme gücü ve samimiyeti insanı derinden etkiliyor. Örgüte karşı son derece açık ve dürüsttür, zaten eylemi bütün bu özelliklerinin ifadesidir. Kişiliğinin Nirvana’ya ulaşmasıdır. Hakikat rejimini kendi kişiliğine yedirmesidir.
Sema Yüce yoldaş iradeli ve güçlü kadının kişilik kazanmış halidir. Zindan gerçekliğinde bir yandan düşman baskısı, bir yandan da iç tasfiyeciliğe karşı kararlı bir mücadelenin sahibi olmuştur. Önderliğin kastettiği kadın duruşunu layıkıyla yerine getirmiştir. Mücadelesinde çok keskindir, çizgiyi savunmada ısrarlıdır. Dayatılan ihanetin ne demek olduğunu iyi bilmektedir. Süreç karşısında ön görülüdür, süreç için büyük bir cevap olmak ister. Yaşadığı yanlışlıkları cayır cayır yakarak, ateşin kucağında özgürleşmeyi seçer. Heval Sema Ararat’ın asi, başı dik kızıdır. Ağrı Dağı İsyanı’nın gelenekçisidir, adı gibi bir serhildan kızıdır. Kendi küllerinden dirilen Kürt kadınını temsil etmektedir. Şehit Hozan Serhat’ın da söylediği gibi o artık “Ararat’ın isyan kızı, barış tanrıçası”dır.
Kürdistan’ın her bölgesinin kendi hikayesi vardır, kendi şiirleri, kendi şarkıları, masalları mevcuttur. Neler neler anlatılmaz ki bu öykülerde… Kimi zaman yürek burkan, kimi zamanda insanı coşturan bu anlatımlarda Kürdistan’ın yazısız tarihi saklıdır. Akşam güzelliğinde toplanan kadınlı, erkekli cemaatlerin baş konukları dengbejlerin kılamlarında dile gelir Kürtlerin başlarından geçenler. Bu tarihte kahramanlıklar ve ihanetler iç içedir. Garzan bölgesi de kendi öyküsü ile yer alır bu tarihin köşe başlarında. Sipane Xelatların, Siyabend ile Xecelerin dinledikçe “ah” çektiren yitik aşk hikayelerini, kavuşamamanın hasretini, yapılan savaşların kahramanlıklarını dinleriz bu hikayelerden. Nice evlatlar yetiştirmiş, nice canlara öz vermiştir bu topraklar. Bu canlardan biri olan Gulan yoldaşın da ana kucağı olmuştur Garzan dağları.
Tatvan’ın yeşile, kırmızıya bürünmüş doğasında büyümüştür Gulan yoldaş. O Garzan dağlarının büyük bir arayışçısıdır. Xecê’nin yitik aşkını aramaktadır. Bu aşkı Kürt kadının direnişinde, mücadelesinde tekrardan hayata geçirmektedir. Xece’nin aşkını ülke aşkına, özgürlük aşkına, hakikat aşkına çevirmiştir. Kürdistan özgürlük mücadelesinde tekrardan can bulan binlerce Xecelerden, Zinlerden biri olmuştur. Mücadele içerisindeki duruşu ve güçlü katılımı ile emeğin, zorluklara dayanma gücünün, savaştaki cesaretin ve gözü pekliğin en güzel ve somut örneklerinden biridir. Kadın ordulaşmasının öncü savaşçılarından, komutanlarından olmuştur. Kadın yoldaşlarının hep en iyisini yapmasını isteyerek, kadın yüreği ile yoldaşları için büyük fedakarlıklar yapmıştır. Mücadele etmek onun yaşam gayesidir. Halkı, ülkesi, yoldaşları için, kısacası tüm değerleri için savaşmak ve savaşın öncülerinden olmak onda bir kişilik özelliği olmuştur. Yolu hakikat yoludur, bu uğurda karşısına çıkan bütün engelleri aşmakta kararlıdır ve nitekim hayatı boyunca bunu yapmıştır. Amed dağlarının, Dorşinlerin gerillasıdır. Yaşanan yetmezliklere karşı savaş açmıştır. Kuzey sahalarında çıkan tasfiyeci eğilimlere karşı hep mücadele içerisinde olmuştur. İster savaşçı, ister komutan olsun bir kadın olarak her zaman güçlü katılımların, örgütlü duruşun sahibi olmuştur. Önder Apo’nun esaretini en çok kabullenemeyen, eksik yoldaşlığının acısını her zaman yüreğinin en derininde hisseden bir yoldaştır. Heval Gulan fedaileşen Kürt kadının en büyük sembollerinden biridir, Zilanların, Semaların ardılıdır. Bunun için büyük emek ve çaba sarf etmiştir. Hiçbir zorluktan kaçınmamış, güçlüklerin üzerine yürüyerek onları aşmayı bilmiştir. Bunu yaparken yanındaki kadın yoldaşlarını da her zaman mücadeleye çekmiştir. Bu yaşamı çok sevdiği ve kendisini her zaman bu yaşam karşısında sorumlu gördüğü için her zaman zorlu ortamlarda mücadele etmeyi tercih etmiştir. Duruşuyla toparlayıcı, örgütsel birlikteliği önde tutmuştur. Toplumsallığı ön plandadır. Yaşanan bütün sıkıntılara rağmen PJA kongresindeki tavrı hep toparlamaya dönüktür. Duruşundaki yetmezliklerin öz eleştirisini güçlü verir, kadın ortaklaşmasını ve örgütlülüğünü daha güçlü kılmaya çalışır. Bundandır ki tasfiyeci kesim heval Gulan’ı kendine hedef yapmıştır. Vahşice, haince saldırmıştır.
Heval Gulan’ın yaşamı, yaptıkları, düşünceleri onlar önünde bir engeldir. Çünkü tasfiyecilik güçlü kadından korkar. Heval Gulan şahsında bütün kadın hareketi hedef alınmıştır. Kadınları yıldıracaklarını sanmışlardır, fakat aslında kendi sonlarını getirmişlerdir. Heval Gulan’ı yok etmeye güçleri yetmemiştir, yok olan onlar olmuştur. Çünkü heval Gulan mücadele içerisindeki mirası ile ardındaki yoldaşlarına çok büyük değerler bırakmıştır. Gulan gerçekliğini bırakmıştır, Önder Apo’nun fedaileşen Kürt kadını mirasını bırakmıştır. Bundandır ki şimdi Kürdistan dağlarında binlerce Gulan vardır. Yine her Gulan’da dağlar allı morlu bir çiçek cümbüşüne dönüşüyor. Her Haziran’da dağlar Gulan’a selam duruyor, her kadın gerillanın yüreğinde bir Gulan yaşıyor. Heval Gulan da Kürdistanlı tanrıçalar arasındaki yerini alıyor.
Zilan, Sema ve Gulan yoldaşlar. Üç kan çiçeği, gökteki üç yıldız. Birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki yaşam karşısındaki duruşlarıyla. Bu yoldaşları anlayabilmek, hissedebilmek, bunu yürek ve akıl gücüne dönüştürebilmek onların nasıl yaşadıklarına bakmaktan geçiyor.
Yaşam anlaşılmak ister, evrenin amacı anlaşılmaktır; bu büyük şehitlerimiz yaşamın anlam şifresini çözmüşlerdir. Yaşamı yaşarken en derinden anlayanlar olduklarını kendi kişiliklerinde göstermişlerdir. Ancak yaşamı bu kadar seven insanlar anlamlı bir yaşamın sahibi olabilirler. Heval Zilan ve heval Sema eylemleri ile özgürlüğün ve aşkın ölçüsü oldular. Hem cins, hem de ulus olarak bin bir türlü köleliğin reva görüldüğü Kürt kadının kaybolan ruhunu canlandırdılar. Kendi bedenlerini bu uğurda patlatmayı, yakmayı göze almak demek bağlılığın, sevginin, fedakarlığın ve özgürlüğün en büyüğünü canı gönülden yaşıyor olmak demektir. Bu kadar derin hissedenlerin ve sevenlerin eylemidir gerçekleşen. Önder APO’ya ve O’nun ideolojisine, felsefesine derin bir inancın ve güvenin göstergesidir.
Zilanlar, Semalar ve Gulanlar özgürlük savaşçılarının en yalın ve en keskin çizgisi, ölçüsü ve yol gösterenidir. Önder APO ile yoldaş olmanın örnekleridir. Önder APO “Şahadetlerin çizgisinde yürümesini bilmeyenlerin eylemleri ve hatta zaferleri fazla anlamlı olamaz, -tehlike içerir. Şahadet, en ağır konulardan biridir. Şahadetin yükünü kaldırmak, en ağır işlerden biridir. Şahadetin gereklerine göre yaşayabilmek ise yaşamların en zorudur” demektedir. Bu değerlendirmeler şehitlere yaklaşımın ne olduğunu en somut ve yalın bir biçimde anlatmaktadır. Bundan başka yol yoktur, bundan başka ölçü yoktur!
Zilanlar, Semalar ve Gulanlar bizlere büyük görev ve sorumluluklar bırakmışlardır. Bizlere düşen ise bu görev ve sorumluluklara sonuna kadar sahip çıkmak, tanrıçalarımızın anısına layık olmaktır.