Önder APO
Değerli yoldaşlarım;
15 Ağustos Atılımı’nın yıldönümünü kutlarken, hepinize 15 Ağustos’un anlamının bütün yönlerini kavratmak kadar, gereklerini başarıyla yerine getirme temelinde hepinizi selamlıyorum.
15 Ağustos Hamlesi, savaş gerçeği ve büyük yaşam dönüşümünde her geçen gün kendisini halkımız gerçekliğinde, devrimci-dönüşümcü bir tarzda çok etkili kılmakla kalmıyor, başta bölge olmak üzere, uluslararası alanda da kalıcı bir etki bırakıyor. Şimdiye kadar doğru-dürüst bir sorun olarak bile görülmek istenilmeyen Kürt sorunu, artık yüzyılın en temel, belki de en son büyük devrimi olarak değerlendiriliyor. Buna göre her devletin politikaları gözden geçirilerek, yeniden oluşum kadar, kendinden yana çözüm bulmaya dair yoğun bir gelişme yaşanırken, artık kendi ulusal kurtuluş gerçeğimizde de doğru bir iktidarlaşmanın bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi, her düzeyde, tüm kurumlarda güncel bir sorun olarak değerlendiriliyor. Artık sorunun kabulünden çok, çözümün nasıl başarıyla geliştirileceği tartışması ortama hakim oluyor ve böylesine salt ulusal kurtuluşçuluk temelinde değil, çok kapsamlı bir yaşamsal devrimle, herkes tüm yaşamını gözden geçirip yeni bir yaşama nasıl giriş yapacağının hesabını da yapıyor. Bu temelde nasıl bir çözüm konusunda, artık bir daha geri kaçınılmayacak, göz ardı edilmeyecek bir biçimde, bu işin başarıyla sonuçlanması için, başta Partimizin, ama daha çok da ARGK güçlerimizin, yine halkımızın, herkesin her şeyini ortaya koymak durumunda olduğunu görüyor ve bunun öncü gücü olarak da ARGK’nin yenilmezliğinin kanıtlanmasını kesinleştirmeyi bekliyoruz.
Hemen şunu belirtelim ki, biz tek başımıza başladığımızda bile herkesin söylediği “Bu iş olmaz, atalarımız ne kadar isyan ettilerse hepsi başarısızlığa uğradı, artık bizden geçti” iddialarını biz çok iyi tanıyoruz. Bu derinden yenilgili kişiliği bütün yönleriyle çözmek kadar, bunun alternatifini de kendi Partimizin Önderlik gerçeğinde, çok çarpıcı bir biçimde kanıtlamış bulunuyorum. Kaldı ki, bu savaşın 14 yılı, sadece bu atılımla birlikte göz önüne getirildiğinde nelerin nasıl başarılabilineceği çarpıcı olarak Partimiz içinde gerçekleştirilmiştir. Fakat sorumsuz bir biçimde ordulaşma çabalarımızın içinde yuvalanmış, ilkelerden uzak bir katılım kadar, ne tür bir savaş pratiğinin de yürütüldüğünün pek farkında olmayan, son derece keyfi, belki de kör duygularına, cesaretlerine dayanarak belli bir süre yer almış bir çok kişi, kişilik ilkeli olmadığı için, esasta Parti öncülüğünün ne anlama geldiğini bir türlü kavramak istemediği için, dolayısıyla askerileşemediği için toplumda o çokça gördüğümüz inanç yetersizliğini, özgüven yoksunluğunu daha çok pratik davranışlarıyla bir hakmış gibi, hatta pratik olarak tehlikeli bir biçimde dayatıyorlar. Devrimcilik, başta kendini iman, inanç düzeyi olmak üzere tek başına kaldığında da yetiştirme, ayakta tutma, yürütme sanatıdır.
Dikkat edilirse, biz hemen her cephede kültürel, siyasal, askeri tüm cephelerde doğru bir Önderliğin nasıl oluşturulup başarılı yürüyeceğine dair, başarılı diyebileceğimiz birçok hamle geliştirdik. Bu gün dolayısıyla, zaten baştan beri bu tutumu çok iyi araştıran ve ona yönelik tedbiri alan bir Önderlik olarak, bu hesabın tutmayacağını zaten gösterdiğimiz gibi, giderek hesap sormayı da çok sistemlice, tedbirlice yürütüyoruz. Yani bu hareket, amansız bir yargılama hareketidir. Küçük hesapların tutmayacağı bir hareket! Onun kolektif esaslarının bireyselleştirilerek, parça parça bölünemeyeceği bir harekettir! Zemini ve iddiası nasıl olursa olsun, kendini nasıl hissederse hissetsin, bütün bu anlamda hesapların her gün yerle bir olduğu bir harekettir. Ayriyeten başarı umudunu asla yitirmek şurada kalsın, zayıflatmayan, umudu, en yüce inancı ve çabası, sürekliliği en yüksek olan bir harekettir. Biz bu temelde 15 Ağustos Atılımımızın, yüceltici, insani değerlerine ağırlık vermek kadar, ısrarla bunun önünde engel teşkil edenlere, içimizdeki ve dışımızdaki engellere karşı da herhalde çok çarpıcı bir biçimde yüklenmek zorundayız. Çünkü ya bu esaslar dahilinde yüklenerek özgür yaşamın yolunu açacağız, ya da yaşamayacağız. Bizim için yaşamın olmazsa olmazı bu noktaya gelip dayanmıştır.
Ben kendimle de çok iyi kanıtladım ki, esasta bir savaş, doğru bir anlayışla kazanılır. Haklı ve uğruna yeterli çabası olmayan hiçbir mücadelenin başarı şansı olamaz veya haklılığı kişinin yeterli hazırlığıyla birleştiğinde, bir kişi tek başına da olsa, dünyayla savaşsa da bu kişinin kazanabileceği kişilik gerçeğimizde kanıtlanmıştır. Bu hareketin daha çocukluğumuzdan kaynaklanan bir örgütlülük ilkesi var. Vermeden örgütleyemezsiniz. Ben çocuklukta da örgütlenmek istedim. Çocuklarla oyun örgütü kurmak istedim. Bu oyun örgütü için ilgi çekici bir şey vereceksin. Başka türlü oyun örgütünü kuramazsınız. Ne diyordum o zaman, eğer bir dağ yürüyüşünü örgütlemek istiyorsam diyordum ki, “ben dağda çok iyi bir kartal yuvası bulmuşum, yumurtaları şöyle, yavruları şöyle, gelin oraya, gidip o çarpıcı gerçekliği görelim” veya “kuşlar avladım, gelin şu derede sizlerle bunları pişirip yiyelim” ve biraz da göstere göstere. Çünkü oda bir örgütlemedir. Ve bunun gibi işte ilk örgüt böyle oluştu. Ve bugüne kadar hep bu temelde bir örgütlenme devam ediyor.
Dikkat edilirse bizim Önderlik gerçeğimizde hep vermek vardı. Şimdi ne veriyoruz? Yüksek teori, ulusal kurtuluş teorisi, Parti ideolojisi, onun her tür örgütlenme esaslarını, savaş olanaklarını, silah veriyoruz. Askeri kişiliğin disiplinini, öncelikle onun her tür çalışmasının imkanını veriyoruz. Zor da gelse, dikkat edilirse hep biz veriyoruz, başlangıçtan günümüze kadar. İnanç veriyoruz, moral veriyoruz, sizi bir tek gün bile moralsiz bırakmadığımızı, siz değil tüm halk görüyorsunuz. Cesaretli ayakta duruyoruz. Sorumluluk gösteriyoruz. İğne ucu kadar bir gelişme imkanı neredeyse, ona ok gibi fırlıyoruz. Kelime hatası bile yapmadan, her tür diplomatik, örgütsel çalışmaları sürdürüyoruz. Ve en ufacık bir hatayı anında iliklerimize kadar hissederek, doğrusuna kendimizi yayıyoruz. Biz kendimizi böyle veriyoruz, böyle verdiğimiz için işte milyonlar örgütleniyor, işte ordu örgütleniyor, işte sizler ayaktasınız, sizler yeni bir yaşamla karşı karşıyasınız ve bu bizim tarzımız. Ne kadar içten, ne kadar duyarlı, bir çırpıda kendiliğinden bütün doğruları nasıl veriyoruz size. Hiç olmazsa doğru alın diyorum. Haydi! Verecek gücünüz yoksa borç istiyorsanız onu da sonuna kadar size verelim ama onu artık bir krediye dönüştürün, bir yatırıma dönüştürün, dolayısıyla bir verime dönüştürün, bir vermeye dönüştürün. Artık krediyle mi yatırım yapmak istiyorsunuz, Önderlik tümüyle kredidir, sizin olsun. Sonuna kadar borçluysanız, borcunuzu ödemek için sizin olsun. Ama bir tek şartla, hiç olmazsa bu sefer iflasa yatırmayın, yatırım yapın. Nedir bu yatırım? Örgüt yatırımı, siyası yatırım, ordulaşma yatırımıdır. Bunlar az yatırım mı? Hayır! Bütün yatırımların en yücesidir. En verimlisidir bu ülkede, bunu böyle anlarsanız biz size sürekli veririz.
Bu söylenenleri anlarsanız ki, bizi anlamak istediğinizi söylüyorsunuz, hem de “en büyük hasretimiz Önderliği görmek, onunla bir şeyler paylaşmak” diyorsunuz, işte en büyük paylaşım budur. Bundan daha büyük buluşma olmaz, bundan daha büyük değer paylaşımı olmaz! O halde hiç olmazsa bundan sonra layık olmanın ince hesaplarını yapın, kaba cesaret ve emekçilik yerine, gerçekten devrimci emekçilik, devrimci cesaretin gereklerine artık kendinizi katın. Önderliğe bağlılık mı diyorsunuz, işte bu tarzda katılımdır. Bu çok açık! Fiziki buluşma hiç önemli değil. Bu ilkeler yüzyılları bağlayabilecek yaşamsal ilkelerdir. Önderlikte ifade ediliyor. Daha şimdiden milyonlara mal olmuştur.
15 Ağustosun çarpıcı bir cevabı olarak kendinizde bu çıkışı sağlattıracak, kararlılaştıracak ve en başta kendinizden kaynaklanan engellemeler olmak üzere, tüm Parti içi ve karışınızdaki engellemelere rağmen, büyük bir takiple ve akıl dolu bir yönetim gücüyle barışını da an be an kesinleştiren tarzıyla yüklenip, geçen tüm savaş tarihimize denk bir süreci, bir yılı gündemleştireceksiniz. Bu şansı böyle değerlendirip hakkınız olanı, vermeniz gerekeni belleyip vereceksiniz. Bu bizim yeniden sizlerle Partileşme ve ordulaşma temelindeki sözleşmemiz, ideolojik-politik birliğimiz, örgütsel ve eylemsel tarzda onaylamamızdır. Böyle sizi onaylıyoruz, öyle sizi kabul ediyoruz. Böyle bir kabulle, yürekle sizin yürüyüşünüzü selamlıyoruz.
15 Ağustos Atılımının bütün derslerini, yıl yıl, süreç süreç değerlendirebilirsiniz. Bütün veriler size sunulmuştur. Partileşmeyle, ordulaşma arasında bir uçurum bıraktınız, kısaca bu uçurumu hızla kapatacaksınız. Çünkü Parti öncülüğü olmadan, ordunun kendi başına nasıl karşıt bela haline geleceğini bu kısa pratiğimizde de çarpıcı olarak görüyoruz.
Türkiye ortamında ve Kürdistan’da siyaset yürütme şansını elde edersek, yani savaşla halledilmesi gereken işler, hedefler, siyasetle işlerliğe konulursa, savaşan güçler olarak buna da son derece hazırlıklı olmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bu ordulaşmadan, askerileşmeden vazgeçmek değil, bu sürecek, ama bunun da siyasileşmesi için, siyasi amaç için olduğunu göz önüne getirmemiz gerekiyor. Nasıl ki ordulaşmanız, siyasileşmenizin zorunlu bir sonucu ise ve savaş siyasi mücadelenin daha yoğun bir biçimiyse, ordumuz ve savaşımızın da siyaset üzerinde bu kadar etkili olması, siyaseti geliştirmesi, tıkanan siyasetin yönünü açması gibi bir karşı etkisi de vardır.
Siyasetle işler gelişecek mi? Gerçekçi bir biçimde asla işbirlikçi, teslimiyetçi duruma düşmeden, hainlerin yaptığı siyasete siyaset demeden, siyasetin yüce, çözümleyici gücünü her zaman göz önüne getireceğiz. Yani siyasi olmayı ordulaşmamızın da esası belirlediğimiz gibi, ordumuzun da siyaset üretebileceğini, üretmesi gerektiğini bilerek önümüzdeki sürece yaklaşacağız. Bir savaş sonsuz değildir, siyasi amacına ya şöyle, ya böyle ulaşır. Siyaseti gerçekleştirir, o zaman savaş sona erer. Bizim için, bu savaş için tarih belirlemiyorum. 15 yıl şiddetle de geçebilir. 14 yıla denk ağırlıkta başarılı da geçebilir. Eğer gerekleri yerine getirilmezse ağır darbelerle de geçebilir ama yapılan hazırlıklarla daha şimdiden hesabı iyi yapılmış, bu savaş kurtarılmıştır. 2000 yıllarına kadar da dayanabilecek sağlamlıktadır. Bu, işin en önemli yanı, en sağlama alınan yanıdır. Ama siyaset için aynı şeyi söyleyemiyoruz. İçimizde ve dışımızda karşı siyaset için de bir hazırlık var, buna diplomasiyi de dahil etmeliyiz, legal siyaseti, milyonların siyasetini de dahil etmeliyiz. Gerillanın halkla ilişkilerini, yani gerilla ve siyaset ilişkisini çok çarpıcı bir biçimde ve doğrularla birlikte dile getirmeliyiz. Yapılamayan veya yapılmak durumunda olan çok yönlü görevler var. Kaba bir askerlik siyasileşmeden yoksun olursa yozlaşır, yenilgiye gider. Siyasi amaçlarına bağlılık kadar, siyasi amaçlarının gereklerini yerine getiremeyen bir ordulaşma, amaçsızlıktan ötürü dev gibi bir ordulaşma olsa da yenilir. Hatta tarihte meşhurdur, Hanibal, Roma’yı düşürmüştür ama siyasetsizlikten ötürü Muzaffer Hanibal, yenilmekten kurtulamamıştır. Dolayısıyla siyasi amaca bağlılık, bir ordunun başarısı için en temel şarttır. Siyasi gerekleri yapma, halkla, hatta düşmanla, askerlik temelinde bir hesaplaşmanın siyasal bir hesaplaşmaya, siyasal bir mücadeleye ne kadar dönüşebileceğini düşünmek her komutanın en temel görevidir. Tarihte bunun örnekleri çoktur.
Her ordu ve ordular savaşı belki de başladığında da, sonuçlandığında da yoğun bir siyasal savaşımın atmosferi içinde yürür. Bizde de bu böyledir. Tümüyle ordulaşmamız siyasal hesaplaşmamızla iç içedir.
Uluslararası alanda Önderlik diplomasisinin, -bu dünyanın bir kurtlar savaşını eksik etmediğini göz önüne getirirsek- bu kurtlar savaşına sizi yem etmemek için büyük bir duyarlılıkla savaş gücünü, bir savaş Önderliğini de yerine getirdiğini bilirseniz, sıradan, küçük savaşımınızın nasıl yüceltilmesi gerektiğini, nasıl doğru takdir edilmesi gerektiğini, nasıl hakkının doğru verilmesi gerektiğini de bir o kadar görüp, bu temelde de doğru yaklaşımla birlikte görevlerinizi doğru yerine getirebilirsiniz.
Bu temelde bir kez daha hepinizi 15 Ağustos Atılımı’nın, bu 14 yılımızın dersleri temelinde, başarısızlık nedenlerini mahkum ederken, doğrularını benimsemeyi bu temelde kutlarken, bu karar düzeyimizin yüklediği görevler temelinde üstün bir sorumlulukla birlikte bu çerçevede hırsın, azmin sahibi olmak kadar, akıl dolu bir yürüyüşün sahibi olmaya, mutlaka başarılı olmaya çağırıyorum, selamlıyorum.