Kolay kaybedenlerin yaşama saygısı yoktur. Değerleri bir çırpıda kolay alt üst edenler, yaşama karşı en az düşman kadar tehlikelidirler. Bunu çok açık belirtiyorum ve siz de bunu anlamalısınız. Biz, yaşamı bir umut olarak değerlendiriyoruz. Halkımıza özgür yaşamı kazandırmak istiyoruz, kadının ve erkeğin çok muhtaç oldukları eşit ve özgür yaşamı imkan dahiline getiriyoruz. Eğer bu doğruysa ve siz buna bağlıysanız, neden kolay görevlerde, eylemlerde, örgütlenmede, propaganda da başarısız kalasınız. Açığa çıkıyor ki, bu temel değerlere bağlılığınız aslında fazla gelişmemiştir. Örneğin, bu değerlere benim gibi özden bağlı olsaydınız, vatan için ne kadar sabrettiğimi, Kürdistan’a bir silah ulaştırmak için ne kadar direndiğimi ve bir savaşçı yetiştirmek için ne kadar çaba harcadığımı bilirdiniz. Çünkü ben, özgür yaşama bağlıyım, onu çok seviyorum, istiyorum ve bunu emeğimle kanıtladım. Oysa siz hazır değerleri, hazır ülkeyi nasıl çiğniyorsunuz. Yoldaşlarınıza karşı düşman gibisiniz ve anında yürekleri paramparça ediyorsunuz. Saygı ve sevgi kelimeleri, bunun tutum ve davranışları kişiliğinizden çok az fışkırıyor veya hepsi diken gibi batıyor. Bu yüzden büyük bir yurtsever, sevgi, saygı dolu bir yoldaş ve partili haline gelemiyorsunuz. Bu yetersizliklerinizi aşıp güçlü bir militan haline gelemezseniz, iyi bir komutan da olamazsınız. Komutanlık, onurlu bütün yaşam değerlerinin en yoğun yaşandığı kişiliktir. Tabii ki komutanlık size kalırsa, “bastırmacılıktır, kandırmacılıktır, köylü kurnazlığıdır, demagogluktur!” Ben sizi bu halinizle idare ederim, ancak böylesi yaklaşımlarınız mücadelemizi boşa çıkarma olur. Maalesef pratiğinize egemen olan da budur. Sözümona halen “savaşa varım” diyorsunuz. Yaşama böyle saygısız olanın, yaşama hakkını vermeyenin savaş diye bir sorunu olamaz. Savaşla oynar ve kaybettirir. Eskiden bazı güdüleriniz uğruna kanlı-bıçaklı olurdunuz. Bunu da “namusumdur” diye yapardınız. Kadın namustur, kadın için savaşılır, ancak kadın bir mal gibi ele alınmamalıdır. Kadını mal gibi ele alırsan, onu tanınmaz hale getirirsin. Bu, yanlış bir savaştır, geleneklere ve güdülere göre bir yaklaşımdır. Kadın böyle olmamalı veya kadın-erkek ilişkisi bu kadar düşmemeliydi. Bu, yaşamın kaybıdır, yaşamın inkarıdır, nasıl yaşamalı sorusunun en kötü cevabıdır.
Bu yaşımıza kadar ülkemizin kadınlarını neden halen bu kadar değiştirmek için uğraşıyoruz? Çünkü, nasıl yaşamalı sorusuna cevap ararken, bunun kadınsız olmayacağını biliyoruz. Yaşam kadınla olur, ama nasıl kadınla? Kadına elini uzatsan baş belasıdır, çirkindir, ağlamaklıdır, iki günde sizi mahvedebilir. Bu kadınla yaşam olmaz. Erkek de bunu tek taraflı ele almamalı. Hangi erkek, kadınla ilişkilenirse, kadın da, erkek de biter. Kadının kaba cinselliğinden başka sunabileceği bir şeyi olamaz; zekası, örgütü, düşüncesi, ideolojisi yok. Güdüye göre bir ilişki tarzı bitiştir. Klan toplumlarının seviyesinde, hatta onların da gerisinde kalma bir durum var. Kaldı ki bu, bizde ciddi bir sosyal, siyasal olaydır. Düşman tarafından ilişki tamamen sosyal, siyasal ve ulusal tuzak olarak geliştirilmiştir. Biz bu tuzağı parçalamasak hep içine düşeriz ve biteriz. Kadın veya erkek tuzağını mutlaka kırmalıyız, tam tersine çevirmeliyiz. Büyük bir özveriyle vatanını kazanır gibi erkeği ve kadını kazanmak; partiyi ve onun örgütünü kazanır gibi ilişkiyi kazanmak gerekir. Yine kadını kazanırken savaşı kazanmak gerekir. Bunlar son derece birbirleriyle bağlantılıdır. Ben bu konuları fazla açmak istemiyorum. Ama siz kesinlikle bunu dikkate almalısınız. İyi öğrenciler bu konularda ciddiyeti gösteren öğrencilerdir. Bunu eskisi gibi hiç ele almayın, alırsanız mahvolursunuz.
Yaşamı burada cevaplandırmalıyız. Ne ucuz ve kolayca şimdiye kadar sergilenen, geleneklere ve düzene göre yaklaşım, ne de inkarcı bir yaklaşım olmalı. Başarılı çözüm bulunabilir. Şahsen kadın çalışmalarını ilerlettim, kadınlarla diyalogumu geliştirdim. Kadınlar bizi çok iyi anlıyor ve dalga dalga saflara geliyorlar. Eskiden kadını almak için ararlardı. Nereden bulalım, nereden alalım denilirdi. Ya bir dilsiz bulurlardı ya da bulamazlardı. Ben bunu dehşetle karşılamıştım. Biliyorsunuz ki, başlık parası kazanmak için Çukurova’da veya başka bir yerde gençliğinizin on yılını harcardınız, bir başlık parası ya bulurdunuz ya bulamazdınız. Bu kadar çalışıp kadını da aldıktan sonra, kırk kat daha çalışmanız gerekirdi ki, o da her şeyin bitişiydi.
Bizim, kadını ortaya çıkarma tarzımız farklıdır. Şimdi istesek milyonlarca kadını, çok gelişmiş, çok iradeli ve oldukça da yaşama karar verebilen bir duruma getirebiliriz. Bu, Adana’da on yıl çalışıp başlık parası bulmak gibi değildir. Kadın çalışmalarına ilgi duyarsanız, saygılı olursanız en güçlü kadını ortaya çıkarabilirsiniz. Kızlar da, “nasıl koca bulacağım, evde kaldım” diyeceğine, sağlam bir militan olsunlar, kendine saygı duyan insanı yaratsınlar. Doğru tarz budur. Ama şimdiye kadar, “kim beni sahiplenecek, kimi kandıracağım” diyorlardı. En kaba ve en ilkel yöntemlerle bir yaklaşım sergiliyorlardı. Bu, doğru yol olamaz. Doğru yol, güçlenen kadının kendini iradeli kılması, dolayısıyla güzelleştiren kadını kendi kişiliğinde gerçekleştirmesidir. Bu sağlandıktan sonra hiçbir sorununuz olamaz. Evde kalmak değil de, herkesin saygısını ve sevgisini kazanan militan olmalısınız. İşte çözüm budur ve buna göz dikeceksiniz. Bunun dışında ilgi, saygı olamaz, nasıl yaşamalı sorusuna cevap da gelişemez.
Erkek de, kadın çalışmalarının doğru yolunu bulmak zorundadır. Kadın çalışmalarını bütün yönleriyle doğru ele almayan, ona ilişkin saygısını çabalarıyla göstermeyen erkeğe kadın yoktur. Örgüt gücüne dayanarak kadını zorla almak, PKK’de mümkün değildir. Zaten gizli saklı yapsa da, başına bela olur. Kadın savaşımına, onun parti ve ülke savaşımına sağlam bir militan olmak en doğru yoldur. Önce vatan için savaşmalı, örgüt gücünüzü ve gerçek yiğitliğinizi burada göstermelisiniz. Bu, kadın için de, erkek için de geçerlidir. Bu, bizi birbirimize yaklaştıran, saygıyla ve sevgiyle dolu kılacak olan tek doğru yaklaşımdır. Bu lafla da değil, pratik çabayla, iradeli, öncülüklü ifadesiyle anlam bulmalı. O zaman ilişkide nasıl yaşamalının kadın ve erkek ifadesine ulaşmış olursunuz. Bu konularda halen ikiyüzlülük, yerine getirilmeyen görevler, çok bireysel, dogmatik yaklaşımlar ve güdüler var. Fırsat bulur bulmaz bunu partiye pahalıya ödetiyorlar. Ancak ben buna fırsat vermeyeceğim. Bu konuda da müthiş bir savaşçı olduğumu hepinizin bilmesi gerekir.
Kadın şehitlerimiz var, ben onları göz önüne getirmek zorundayım. Kaldı ki çok değerli genç militan erkeklerimiz de var. Onların neyin savaşçısı olduğunu biliyoruz. Bütün bunlardan nasıl yaşamalı sorusuna cevabı geliştiriyoruz. Bunu çok ciddiye almanız gerekir. Nasıl yaşamalıya güçlü cevabı verdiğiniz zaman savaş doğru ele alınır, kolay kaybetme olmaz, bir damla kan bile boşa dökülmez. Örgüt olayında bir tek yersiz söz bile söylenmez. Değil bu kadar insanı kaçırtmak, ilişkilerde şeker şerbet de olunur ve hep kazandırılır. Nasıl yaşamalıya giden yol böyledir. Öyle sanıyorum ki, sizler de bunu biraz fark ediyorsunuz. Bu yönlü gelişmelerin farkındasınız.
Güzel olanın yolunu açtık, yaşamaya değer olanın imkanlarını ortaya çıkardık. Bunların kendiliğinden kolay kazanıldığını sanmayın. Önderliğin çok yönlü, kapsamlı bir savaşımıyla ortaya çıkarıldınız. Bu kadınlar büyük bir savaşımla ortaya çıkarıldılar. Kendileri de kendi gerçekliklerine yanılgılı yaklaşmasınlar. Biz büyük bir savaşla kendimizi bu hale getirdik, bazı örgüt imkanları ortaya çıktı. Erkeğe de uyguladığımız doğru yiğitlik anlayışla biraz vatanına, örgütüne bağlı, onunla evlenen tipi ortaya çıkardık ve sonuç, iyi bir çalışmadır. Bu çalışma, halkımızın yüzünü ağartan, bizi insanlık ailesine şanlı, şerefli katan bir çalışmadır. Bunda da kimse kaybetmemiştir, herkes kazanmıştır. Bunu derinleştirelim, kendi kişiliklerimize uygulayalım, bununla kimseyi oynatmayalım ve göreceksiniz ki, yaşam hayalimiz ve yaşam planımız çok gelişecek, duygularımız çok yücelecektir. Bunların başarılması için de savaşı çok iyi anlıyoruz ve çok iyi savaşıyoruz. Savaşta kolay kaybetmiyoruz. Çünkü bunların hepsi nasıl yaşamalı sorusu içindir. Bu da vatanımız ve özgür toplumumuz içindir. Çok sevdiklerimiz, binlerce sevgi bağlarımız var, onların yaşama şansı içindir. Bütün bunları böyle anlayan bir militan savaşa girdi mi, kolay kaybetmemenin bütün tedbirlerini alır, kazanmanın bütün ustalıklarını gösterir. Belki ölüm bir gün başa gelir, ama herhalde elden gelen her şey yapıldıktan sonra o şahadete insan anlam verebilir.
Nasıl yaşamalı sorusuna kısaca bu cevapları geliştirebiliriz. Çözümlemelerde ağırlıklı bu konulara değindim. Bu, kişiliklerinizde kesin anlamını bulmalı. Sanıyorum buna vereceğiniz cevap, sizin savaşa da, onun çok çeşitli olan sorunlarına da yaklaşımınızı ileri düzeyde geliştirecektir. Ben bu konuları bir hikaye türüyle, hatta romanlaştırarak anlatmayı istedim. Elden geldiğince de böyle yapacağız. Ama artık sizden de görmek istediğimiz tutarlılıktır, derinliktir ve buna anlam vermedir. Zoraki değil, anlayarak, kavrayarak pratiğimize ve ilişki tarzımıza yansıtmalıyız.
Gerçek yiğitlik, nasıl yaşamalıya ilişkin ilkeli ve pratik tarzda gösterdiğiniz ciddiyettir. Bu konuda tutarlılığı, derinliği yakalayanlar ve yaşamıyla bunu kanıtlayanlar savaşa da kesinlikle yaman yaklaşacaklardır. Şimdiye kadarki yaklaşımlardaki yanlışlıkları düzeltecek kadar doğru tarzı ve ileri bir düzeyi de yakalayacaklardır. Bunun da bir sonucu kayıplar azalacak ve ordulaşmadaki sorunlar çok daha iyi çözümlenecektir.
Sosyal içerikli konular bunun için çok önemlidir ve devrimci bir tarzdır. Belki biraz gereksiz gibi gelebilir, ama ruhu geliştirmek, çok çapraşık ve karmakarışık olmuş ruh halini düzeltmek için bu konuların başarıyla özümsenmesi gerekiyor. Bunlar olmadan, savaş gibi karmaşık bir olguyu ele almakta zorlanacaksınız. Bu yaklaşımın sonuçları, şimdiye kadar olduğu gibi çok tehlikeli ve tanınmaz hale gelen durumlara yol açacaktır. Bunun için bu konunun gereklerinin yerine getirilmesini önemli buluyorum.
Konu olgunca ele alınmıştır. Eskiden bu kadar kapsamlı değerlendiremiyorduk. Siz de belli bir düzey yakalamışsınızdır. Bu eksiklikler giderilirse, sanıyorum kadında da, erkekte de gerçek militanlık dönemi başlayacaktır. Ben bunun üzerinde bir sanatçı gibi duruyorum. Benim için bu, ulusal bir görevdir. Salt siyasi, ideolojik değil, gücüm ölçüsünde bir edebi yaklaşımla, sanatın birçok özelliğini de gerektiğinde devreye sokarak bu sorunda ilerleme sağlamak istiyorum. Buna saygılı olun. Bu konuda şimdiye kadarki yaklaşımlarınızın çözümlemesini yapın. Bu, size önemli gelişmeleri sağlattıracaktır. Bu yönde belki ciddi eksiklikleriniz olabilir, bu da giderilirse baştan beri eleştirdiğimiz kişilik özellikleriniz önemli bir sıçramaya dönüşecektir.
Sizin bazı önemli ve olumlu yanlarınız var. Biz bunları egemen kılmak istiyoruz. Bunları gerçek yaşama bağlamak kadar, onunla savaş bağlantısını kurmak, tutarlılığı bu konuda kesinleştirmek istiyoruz. Aksi halde bu çabalarımıza yazık olacak. Çünkü siz de çok çaba harcıyor, sıkıntılara katlanıyor, cesaret gösteriyorsunuz. Bunların anlam ifade edebilmesi için de bizim biraz size mal etmeye çalıştığımız bu yaklaşımları özümsemelisiniz. Bu olursa bu eleştirilerin gerekleri yerine getirilmiş olur. Sonuna kadar iddialı, anlayışlı olun, Önderlik tarzına da bağlılığınızı yeniden gözden geçirin.
Böyle olursa sizinle çok rahat çalışırız, sizlerle çalışmaktan kıvanç duyarız. Kadınlarla yaşamaktan ve çalışmaktan da kıvanç duyarız. Bence bu da en doğrusudur. Kesinlikle bu tarz yürüyüşle kendi kendinizle eskiden yaptığınız gibi uğraştırmazsanız, biz de buna fırsat vermezsek, titizlikle bunu korursak başarabilirsiniz. Zaten savaş için de en büyük fedakarlığı ve cesareti göstermişsiniz, bununla tamamlanması bu işi ilerletecektir.
Bu konuda neden bu kadar çapraşıklığı, neden bu kadar düşkünlüğü, yetersizliği, zaaflığı yaşayalım veya doğrusuna hükmetmeyelim. İlişkilerde, yaşamda neden bu kadar boğukluk, karmaşıklık, saygısızlık, sevgisizlik… Bunlar düşmandan başka kime yarar sağlayabilir? “Gelenekler, yetişme tarzı, düşman etkileri” diyorsunuz, bir militan bunları artık dile getirmemeli. Bu savaşı güzel yaşamın uğruna yürütüyoruz; yitirilen saygı ve sevgi dünyamızı bulmak, yitirilen güzelliklerimizi ortaya çıkarmak için bu savaşı yürütüyoruz. Savaş, kırıp dökmek için değildir, ölmek için hiç değildir; savaş, mutlak yaşam değerleri içindir. Nasıl yaşamalı sorusuna kesinlikle doğru ve yerinde cevabı vermek içindir.
7 Haziran 1996