HejaZerya
1980’lerde cezaevine girmiş ve 91’de çıkmış grup dönemi PKK’lilerde yaşanan doğallığı o yıllara duyulan özlemi her bakışa duyuşa ve harekete yansıyışını insan ona bakınca direk okuyabiliyordu.
9 Ocak günü “üç Kürt kadın siyasetçi Paris’in en işlek caddesinde KNK bürosunda susturucu silahlarla kafalarına sıkılan kurşunlarla katledildi.
Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez” isimlerin sıralandı.
Üç Kürt kadını, üç özgürlük sevdalısı, özgür yaşam arayışçısıPKK’liPAJK’lı kadın… Zaman ilerledikçe sıkılan kurşunların birden fazla olduğunu da öğrendik. Özgür düşünmekte ve özgür yaşamakta ısrarlı kadın beyinlerine tarihsel intikamını alırcasına erkek egemen sistem tarafından sıkılan kurşunlardı. Devletçi iktidarcı sistem ancak oyuncağı haline getirdiği kuklası ve kölesi kadınlara tahammül edebilirdi. Bu parçalanmışlığı tanımayan ve sistemin karşısına çıkan kadına tahammül edemezdi. Egemenlikli sistemin en büyük korkusu bu kadınlardı. Direnen Kürt kadınına saldırdılar, katlettiler bu saldırı elbette ki özgürleşen beyin ve yüreklereydi.
İster yeşil Ergenekon ister uluslararası destekli bir saldırı olsun biz bu sistemin, özgürlükçü direnen Kürdü istemediğini biliyoruz. Siyasi ve askeri operasyonlarla ardı arkası kesilmeyen ölümler ve tutuklamalar hala devam ediyor.
Kadın özgürlük hareketi olarak başlattığımız “Önderliği özgürleştirelim, soykırıma son verelim” hamlesi ve ardından gelişen dağda, zindandaki direnişler, halk serhıldanlarıyla yeniden İmralı da görüşmeler başladı. Tam olarak içeriği kamuoyuna yansımadan telaş içinde bir el tetiğe sarıldı. Evet, savaşı ranta dönüştürenler halkların kanı pahasına bu savaşta ısrarlılar. Ama tarihin tekerrür etmesini istemiyoruz.
Sara, Fidan ve Leyla yoldaşlar da özgürlük çalışmalarını Önderliği özgürleştirme çalışmalarının öncüleriydiler. Özgürlük mücadelemizi ve kadın özgürlük ideolojimizi hazım edemeyenlerin tehdidi altında her saniyesinde bu tehdidi görerek hissederek bu çalışmaları yürütüyorlardı. Özgürlüğün bedel gerektirdiğinin derin bilinciyle yaşıyorlardı. Avrupa’nın kanlı tarihi üzerine sahte özgürlük ve demokrasi maskesini taksa da onunla sürekli bir mücadele yürütmemiz gerektiğinin farkındaydılar. Sara yoldaşta görev gereği oradaydı. Neden Sara yoldaş katledildi?
Sara yoldaş PKK’nin kurucularından 12 Eylül darbesine ve zulmüne karşı Diyarbakır zindanında direnen teslim olmayan PKK geleneğinin Kürt kadını şahsında sembolüydü. O Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin yoldaşıydı. Yarım asra yaklaşan özgürlük mücadelesinin yılmayan eğilmeyen bükülmeyen kadın direnişçisi. Kürt halkı ve kadının binlerce yıllık özgürlük ruhu ve bilinciniPAJK’ta somutlaştırmış özgür yaşam sistemine kavuşturmuş bir güzellik, aşk arayışçısı.
Bugünkü saldırının arkasında böyle intikamcı komplocu bir devlet geleneği erkek egemen iktidarın gerçek yüzü vardır. PKK bir kadın partisi, kadının direnen özünü açığa çıkaran bir partidir. Kurşunlanan direnen PKK’dir, direnen PAJK’lı Kürt kadınıdır.
Sara yoldaş zindan direnişinin yaşayan kadın sembollerinden halk içinde sevilen, sayılan ve anlatılan biri. O yüzden Şener tasfiyeciliğinin de özel hedefi haline getirilmişti. Bir tartışmada Önderlik gülümseyerek “Şener tasfiyeciliği senin şahsında zindan direnişçiliğini teslim almak istedi, biz de seni ve sendeki PKK’nin direnen özünü kazanmak istiyoruz, bakalım kim kazanacak” diye sormuştu.Şener provokatörü yenilmiş Sakine Cansız kazanmıştı. Sara yoldaş da Önderlik ve özgürlük çizgisi kazanmıştı. Sara yoldaş hakikate ulaştı ve ikirciksiz hakikat yürüyüşçüsü oldu. Bütün soruların yanıtını bularak bir özgürlük enerjisine, yaşam enerjisine dönüştürdü. O dönemin çözümlemelerine diyaloglarına bakıldığında bu gerçeğin sadeliği ve yakıcılığı daha net görülür, anlaşılır.
12 Eylül darbesi karşısında direnişiyle tarih yazan Kemaller, Mazlumlar dışında hiç bilmediğim zindan gerçekliğiyle bu çözümlemelerde karşılaştım. Sara yoldaşı önderlikle partiyle olan kopmaz bağını bu tartışmalardagördüm. Bizim yeterince çözümlemediğimiz ve o dönemdeki bilinç düzeyiyle anlayamadığımız bir dil ve dünyayı paylaşıyorlardı. Onca zorluktan birlikte geçmişler, direnmişler yoldaşlıklarını kanıtlamışlar, devrimde sözleşmişler ve bunun büyüsünü, gücünü hiçbir yönelimin bozamayacağı bir yoldaşlık yaratmışlardı. Yaşanan zorluklar ne olursa olsun kazanan özgürlük ideolojisiydi. O dönemin olgunluk düzeyi ve yoldaşlıkta birbirini tamamlamanın nasıl bir bağ yarattığını bir yıl önce öğrendiğim başka bir anıyla daha iyi anlayacaktım.
Sara yoldaş PAJK 8. Kongresinde PAJK meclisine seçilmişti. Aynı kongrenin belgelerini okurken bir arkadaş şöyle bir anısını anlatıyordu, herkesi ağlatan bir yoldaşlık anısıydı. Önderliğin yaşayan hiç kimsenin resmini odasının duvarına astığına tanık olmadıklarını ama Sara arkadaşın fotoğrafını odasının duvarına astığını söylüyordu. Her gün gidip gelip onunla konuşuyormuş. Bir gün arkadaşlara dönüp Sara arkadaşın “resmini göstererek “onun gibi olabilecek misiniz?” demiş. Böyle bir güven, değer ve yoldaşlık duygusu.
Bu bir yoldaşlık buluşması, birbirini giderek daha güçlü anlama ve katılmaydı. Sara yoldaşın bütün bu süreçlerdeki olgun duruşu ve tartışma düzeyi, saygınlığı yansıyordu. Sara yoldaşta yansıyan tartışma ve sorgulama düzeyi, yaşanan düşman politikalarının derinliğini kavramasıyla ilgiliydi.
Tüm bu süreçler göz önünde bulundurulduğunda bu korkunç katliamla verilen mesajın derinliği kadın özgürlük önderi, Önde Apoya dönüktür. Kazanan özgürleştiren, kadını büyüten, güzelleştiren, yücelten özüne dönüktür. Öze, özgürlüğe tutku derecesinde bağlılığa, kazanan özgürlük istemine dönüktür. Hiç kimse kadında kazanmaya önderlik gibi emek vermedi. Aşk işçiliği insanı ve yaşamı kazandı. Tasfiyecilikle sistemine çekemediği özgürlükte direnen kadını, erkek egemenlikli sistem katlederek intikam almak istemektedir. Bunun karşısında Mazlumların, Kemallerin direniş çizgisi nasıl yaşıyor ve mücadelemize yön veriyorsa Sakine Cansız yoldaşın direnişi ve özgürlükte ısrarı mücadelemizde yaşayacak ve bize yön verecektir. Direnen ve özgürleşen kadın kazanacak, erkek egemenlikli sistem ve komplocu sürdürücüleri kaybedecektir…