Daha da derinleştirdiğimiz ve toplumsal alana kadar uzandığımızda, parti içine girmekle ne birden bire özgürleşiliyor, ne de eskinin alışkanlıklarında, özellikle ahlaki gelenek yapısından kurtulma şurada kalsın, daha da bastırılıyor, hatta inceltiliyor. Burada bazı kavramlara daha da açıklık getirmek gerekir. Biz son bir-iki yıldır bu konuda bazı çözümlemeleri geliştirdik. Cinsiyete dayalı bir köylü yaşamının, küçük-burjuva yaşamının niteliği üzerine gözlemler yaptık. Buna dayalı namus anlayışı ve hatta bunu esas alan sosyal, ekonomik, siyasi etkiler meselesini özenle işledik. Görünüşte cinsellik çok karşıt duranların, aslında çok kaba bir cinsel yaklaşım içinde oldukları, gerek kadında, gerek erkekte bunun çok çirkince bir düzeyde götürüldüğü, cinselliğin bir düşkünleşme aracı olarak hep ele alındığı ve kişilerin kendini bundan kurtaramadığıdır.
Nereden bakılırsa bakılsın, kadının etrafındaki set darbelemek gerekir. Bir yandan kiri-pisliği varsa, onun akıtılması, onunla birlikte daha temiz, berrak bir enerji akıtılarak aktif bir kıvanç haline işleyen, aktifleşen bir varlık haline getirilmesi tartışmasız bir devrim görevidir. Ben buna inanıyorum ve kadın enerjisini açığa çıkarmak için de tüm gücümüzü ortaya koyuyoruz. Bu salt sınıfsal baskılar, gelenekler, ahlak, aslında erkek egemenlikli toplumun muazzam denetimi, sizi oldukça nefes alamaz duruma getirmiştir. Devrim her baskı altındaki grubu, halkı, topluluğu açığa çıkartırken, bir yandan kuvvet oluşturuyor bu kuvvetle var oluyor. Bu, kadın için daha çok gereklidir.
Bazıları Hâlâ “iyi anlatıyorsun da, somut çözüm yok” diyor. Somut çözüm başka nedir? Çözüm dedikleri, illa iki kişi bir araya gelir, alıp kaçar, tortu bir ilişki ister demek değildir. Bu ilkelleşmedir, seviyeden düşmedir veya inkarıdır. Ulusal düzeye çözüm getirmek, biraz bu yaklaşımlarla bağlantılıdır. Ulusal aile, ulusal sevgi, ulusal ahlak, ulusal aşk, ulusal kadın, ulusal erkek, hatta her düzeyde ilişkiler bu çerçevede ele alınır. Ulusal düzeyde olduğu kadar da enternasyonaldir. Ulusal düzey çözümledi mi enternasyonal düzeye de katkısını sunmuş demektir. Çok açık böyle gelişmek durumundadır.
Kendi durumumu özetlerken, şüphesiz aynı şeyin benim için de geçerli olduğunu söyleyebilirim. Yani, ailenin acımasızlıkları, köy düzeninin anlamsızlığı, ilerleme şansı vermeyen her türlü koşul; iyi, doğru, güzel bildiğin ne varsa hepsine ulaşamama ve bunun yarattığı umutsuzluk hatta tepki, gönlünce insanın yaşayamadığı bir yaşam. Yani ne isteniyorsa, karşılığı yok denecek kadar azdır. Dilediğin gibi dolaşamıyorsun, konuşamıyorsun; dilini konuşamıyorsun. Kültürlülüğün fazla yok. Çok vahşi, kırıcı, gelişme vaat etmeyen ortamlar… Bu konuda çok çözülmüş bir aile. Özellikle geleneksel aile anlamında bile bir çözülüş, güçsüzlük yaşanıyor. İşte bütün bunlar bizim insanımızın hem nedenleri, hem sonuçları ve amaçlarıdır. İşte böyle başladı yaşamım. Ne yapıyordum? Elimden hiçbir şey gelmiyordu ise de dağlara kaçıyordum, evden kaçıyordum, yani mutlaka bir uğraş içindeydim. O günleri hatırladığımda, bu konuda cıva gibi hareketlilikten tutalım, her türlü iş uydurmaya kadar da; yani illa bir uğraş ve hatta boş durmamak için bir hareketlilik içindeydim.
En büyüğü, ilişkiye verdiğim değer çözümleme gücünü ulusal düzeye taşıdı. Çoğunuz büyük ihtimalle ilişkilerin kölesisiniz. Çözüm gücü olamadığınız için, ilişkide boğulmuşsunuz ve bu tabi ki militan düzeyin, örgüt düzeyinin, savaş düzeyinin düşmesine yol açıyor. Yırtıcı olmayan kişilikler, fazla açılım sağlayamamış kişilikler de devrim yapamaz. Böyle kişilikler de sevgi olayını yakalayamazlar, bir güzelliği yaşayamazlar. Aslında sevginin kaynağı nedir, güzelliğin kaynağı nedir, bu değerlendirmelerde gizlidir. Benim kadın yaklaşımım ta çocukluktan beridir. Bir yandan çok ilgi çekici, bir yandan ürkütücü, bir yandan da kadını çok tehlikeli bulma, onu yakalayabilme ya da kadındaki özellikleri yakalayabilmedir. Çirkin olanları; kirli, köle olanları, güzel olanları, özgür olanların ayrımını hep yaptım. Ve birisini tepelerken, diğerini ortaya çıkarmaya çalıştım. Bu, bende bir çizgidir ve bu çizgi bugün dünyayı ikiye ayırmıştır; özgürlükler dünyası ile kölelikler dünyası.
Mesela ben kendimi söyledim, kendim çok ahlakiyim aslında. Hatta bir dindardan daha fazla ahlaki özelliklerim var. Ama diğerlerinden çok özgürlükçüyüm, en değme artistten daha fazla artistik yaklaşırım. Yani davranışlara, onu temsil eden kişiliklere. Bu bir kadın olursa “mutlaka benim olur” derim. Yani “benim olmalı” derken, bir güzellik var orada, bir özgürlük var, ona katılmaya çalışırım. Bu da bir artistik yaklaşımdır. Ama dikkat edin, sizler acaba böyle misiniz? Katılmak istediğiniz nedir? “duygularımız var” diyorsunuz, duygularınız acaba nasıl katılıyor? Feodal tarz mıdır, köleci tarz mıdır, küçük-burjuva tarz mıdır, çok aşırı mıdır, haksız mıdır, içeriksiz midir? Bütün bunlarda ölçü olmazsa, tehlikelisiniz ve ben bu tarzı kabul edemem. Mesela ben halkımın yüreğini kendime nasıl açtım? Ve hepinizin de yüreğini öyle açarım. “Öyle olur mu?” diyeceksiniz. Açılmak zorundasınız.
Kolay köleleşmeyi, kölelik bağlarını sorgulayın, kendinizi kutsal bir tabu yerine de koymayın, cinsellikte dahil, aşk hemen her şeyi sorgulamaya tabi tutun. Çünkü bunlar bizde çok düşürücü durumlara yol açmıştır ve bu kanıtlanmıştır, ama güzellikten, büyük sevgiden umut kesmeye gerek yok. Çok açık sözlü olmak kadar, gerektiğinde ret, gerektiğinde eleştiri, gerektiğinde doğruyu dayatma, bu konuda da kadın ısrarlı olmayı yalnız kendi için değil, önemli oranda erkeğe de bunu direkt hissettirme bu temelde güç olma, hatta örgüt kurma, özgür kadın yaklaşımına sahip olma içine girmeniz gereken temel yönelimler oluyor. Daha da derinleştirmeye değer, bu temelde buradasınız. Bu tartışmayı geliştirmek istiyoruz. Özellikle bazı kavramlara açıklık getireceğim. Soru sormasını bilin. Geçmişte çok hayal kırıklığına uğradım. Artık bundan sonra “fazla yapamam” biçiminde tükeniş, bunalım (ki bunun küçük-burjuva sosyal yapısıyla ilişkisi vardır) konumlarına da fırsat vermeyin. Devrime kalkan her zaman gençtir, diridir ve amaç, araç üretir.
Önder Apo
Çözümlemelerden Derleme