Ronahi SERHAT
Güncel gelişmelerle bağlantılı olarak Güney Kürdistan ve Rojava Kürdistan’ında askeri savunma alanında etkili rol oynayan kadın savunma birlikleri olarak YPJ (Yekineyen Parastina Jın-Kadın Savunma Birlikleri ve YBŞ (Yekineyen Berxwedana Şengal’e- Şengal Direniş Birlikleri) değerlendirmeden önce kaynağı, özü anlamak oldukça önemli olmaktadır.
Her şeyden önce tüm mücadelemizin amacını ve özünü demokratik toplumu kurmak oluşturmaktadır. Bunun da asgari çalışmalarla ya da en genel mücadeleyle ulaşılamayacağını dünya devrim tarihinden ve örneklerinden biliyoruz. Gerçek anlamda kadın özgürlüğüyle demokratik toplum mümkün olabilir. İnsanlığın eşitlikçi, özgürlükçü, adil, sevgi ve saygıya dayalı toplumsal yaşam sürecinin en uzun dönemini ifade eden neolitik süreçten sonra erkeğin ideolojik hakimiyet, savaş, zorla el koyma sürecinden bu yana ortaya çıkan sınıflı, devletli toplum kadın ve haklara karşı hamle olarak gelişmiş ve günümüze kadar süregelmiştir. Sömürgeleştirilen kadınla birlikte sömürgeleştirilen, baskı altına alınan ve hiyerarşik iktidar olarak yapısallaşan erkek aklı, muazzam kurumsallaşarak erkek egemen kültür olarak günümüze kadar derin yapısallaşmış, zihniyet, kültür halini almıştır. Kadın, gericiliğin ve köleciliğin ilk ve köklü ezilen sınıfı, ulusu ve cinsi olarak günümüzde de katmerli baskı, sömürü, şiddet yaşamaktadır. Kadınlar tamamen sosyal ve siyasal egemenliğin ilk kurbanları olarak yine insanlığa dayatılan her tür eşitsizliğin ve köleleştirmenin ilk sınıfı olarak başkaldırısı bu anlamda toplumsal devrimdir. Bilinmektedir ki, kadın köleleştirildikten, evin uysal ve evcil nesnesi, toplumda sıfır noktasına getirildikten sonra sıra sınıflı toplumu ve devleti yaratmaya gelmiştir.
Erkek egemen zihniyet formuna, kurumsal yapılarına, siyasetine karşı kadın ve halklar demokratik hamlenin gerçek sahibi olarak yeniden tarih sahnesine çıkarken zihniyet, kültür ve bunun tüm kurumsallaşmasını sağladığı yine yapısal düzey kazandığı oranda tarih ve yaşam doğrultu kazanacaktır. Gerçek anlamda eşit ve özgür topluma gidişte en sağlam sosyal dayanağı kadın özgürlüğü oluşturmaktadır. Önder APO, bu konuda şöyle demektedir: ‘Ortadoğu’da toplumun demokratikleşmesinin antitezi olması, daha çok kadının ve ondan sonra gençliğin sayesinde olacaktır. Kadınının uyanışı ve toplumun öncü gücü olarak tarihsel sahnede yer alışı gerçek bir antitez değerindedir. Kadın dünyası, bilinci, vicdanı, sevgisi ve koruması farklı uygarlıksal değerler doğurmaya adaydır. Uygarlıkların sınıf karakterleri gereği erkek egemenlikli gelişmeleri, kadını bu yönde de güçlü antitez konumuna getirmektedir. Hem toplumun sınıf farklıklarının aşılması, hem de erkek üstünlüğünün sona erdirilmesi, antitez olmaktan öteye yeni sentez değerindedir. Dolayısıyla Ortadoğu toplumunun demokratikleşmesinde kadının öncü konumu, dünya çapında hem antitez (Ortadoğuluktan kaynaklanıyor) hem de sentez konumunda tarihi özellikler taşımaktadır.’
İdeolojik amacın netliği, sağlam görüşlülüğü kadar hangi araçlarla ve hangi örgütlenme biçimleriyle hayata geçirileceği de son derece önem kazanmaktadır. Askeri zor olarak ordu biçiminde örgütlenmiş devlet faşizmine, terörüne, soykırım saldırılarına, kaynağını, gücünü, desteğini ulus-devlet hukukundan, siyasetinden alan erkek şiddetine karşı yine zorla el koyma, egemenlik kurma, şiddet türünü içeren her türlü gerici, faşist erkek örgütlenmelerine karşı kadın meşru savunmasını yapması yaşamsal bir zorunluluktur. PKK’nin ilk kuruluşundan itibaren kadına yer veren, Kürdistan devriminin başarısının kadın devrimiyle mümkün olacağı tespitini kırk yıllık eşsiz mücadelede adım adım geliştiren Önder APO, aynı adımları savunma alanında da attı. Kürdistan dağlarında zihnini, bedenini, kişiliğini, duygularını, davranışlarını yani kısacası kendisini çok yönlü eğiten Kürt kadınları meşru savunma alanında da büyük gelişmeler sağladı, muazzam tecrübeler kazandı. Kadın, kendi iradesiyle, öz gücüyle, kendisine ait tecrübeleriyle, doğrularıyla, yanlışlarıyla, hatalarıyla, başarılarıyla kendi öz emekleriyle, verdikleri bedelle bir direniş geleneği, pratikle birlikte tarih yarattılar. Bu sadece birkaç yılı veya bazı alanları kapsayan bir tecrübe değil, dört parça Kürdistan’da dağlarda, şehirlerde kökleşmiş muazzam bir özgürlük bilinci, mücadele ruhu, yaşam duruşu, kimliği yaratmıştır. Yani kadın kimliği ve onurunu yeniden yaratmıştır.
Bu anlamda kadın öz savunma birlikleri, ruhsal, düşünsel ve fiziksel olarak kadının güçlenmesidir. Tüm geriliklerin üstüne kararlıca, cesurca yürüme iradesidir. Çünkü güç kazanmayan, çaresiz kadın kişiyle özgürlük çalışmalarının fazla ilerletilemeyeceği, toplumsal sorunların çözülemeyeceği, ister polis, asker olarak resmi devlet görevlisi olsun ister olmasın erkek eliyle geliştirilen şiddetinin durdurulamayacağı, ortadan kaldırılamayacağı eşit-özgür bir toplumun kurulamayacağı bilinmektedir. Elbette kadının ideolojik olarak silahlanması ve buna dayalı olarak fiziki olarak da silahlanması yenilmez bir güç demektir. Silahlanmak ve birlikler, taburlar, karargahlar düzeyinde çeşitli düzeylerde örgütlenmesi bir güç olmak demektir. Bütün bu örgütlenmeler ciddi siyasal, sosyal, toplumsal özgürlük amacındaki ısrarın bir gereği olarak hayata geçirilmiştir.
Önderliğimizin çok özgün çabaları ve emeğiyle kadın–erkek ortaklığına dayalı özgürlük mücadelemiz, devrimimiz gelişme şansı yakaladı. Mücadelenin başından itibaren kadın-erkek eşitliği ve özgürlüğü esası oluşturduğundan gelişmesi de çarpıcı ve Kürdistan’a has gelişmiştir.
Ve bugün hayli uluslararası değeri yüksek ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde, demokratik ulusa dayalı ortak yaşam anlayışının gelişmesinde değerli bir çalışmadır. Dinciliğin, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin zehirlediği Ortadoğu toplumunda özgürlük ve demokrasi lehine yeni bir çıkış yapmak kayadan adeta çiçek yetiştirircesine hayli zorlu ancak onurlu bir çalışmaya yönelmekle mümkündür. Bu da tüm alanlarda kadın örgütlenmesini, bilincini, eylemini geliştirmek kadar tüm bu özgürlük ve mücadele değerlerini korumak, savunmak, geliştirmek kadar güncel olarak da kadına yöneltilmiş ve savaş ganimeti muamelesini güncelleştiren ortaçağ, erkek zihniyetine, kadın katliamlarına karşı da kadının kendisini ve toplumunu, toplumsal değerlerini korumak için meşru savunma kadın için vazgeçilmezdir. Meşru savunma organizeli silahlı birlikler olarak örgütlenmek kadar sivil öz savunma çalışması da gereklidir. Fuhuş vb. toplumu kadınla vuran tüm çürütücü kapitalist modernitenin kadını düşüren kölelik sistemine karşı kadın kurtuluş ideolojisine dayalı olarak öz savunmayı yaşamımızın vazgeçilmez bir çalışması ve duruşu olarak anlamak ve uygulamak gereklidir. Kadın nerede olursa olsun kendi savunmasını asla ne bir partiye ne herhangi bir kimseye bırakmadan doğrudan kendisinin özsel yaşamsal bir çalışması olarak yürütmelidir.
Denilebilir ki kadın devrimi böylesine tedbirlerle sağlam adımlarla ilerlemektedir. Ortadoğu toplumlarında oldukça güçlü olan feodal değer yargılarının erkekteki katılaşmayı ne kadar güçlüyse bunun panzehiri de bu katılaşmayı eritecek, aşacak nitelikte olmak durumundaydı. Bunun da yolu hiç durmadan kadını eğitmek, örgütlemek ve her bir kadının ister askeri öz savunma birliklerinde yer alsın, ister sivil olsun doğal refleksi olarak askeri eğitim alması Ortadoğu şartlarında ne denli gerekli olduğu hayli açıklık kazanmıştır. Bugün YJA-Star deneyimine dayanarak örgütlenen yerel birlikler YPJ ve YBŞ, sadece Ortadoğu’da değil, tüm dünya kadınları ve uluslararası toplumlar için de hayli etkili bir çözümün öncülüğünü yapmaktadır. Artık kadınlar, verili kültürün şekillendirdiği zayıf, erkeğe muhtaç, çaresiz, ağlamaklı olan kadın kişiliğini, felsefesini yerle bir ederek zayıflıklarını, yetersizliklerini güce dönüştürerek intikamını almaktadır. Erkek egemen sistemle, onun devletiyle, her türlü ihanet siyasetine özde buluşmayan bu nedenle hep yüreği, beyni ister aktif ister pasif olsun isyan halinde olan arayışını bugün planlı, örgütlü ve özgürlük amacına bağlı etkili bir savunma gücüne dönüştürmüştür. Bu düzeyde bir kurumsallaşma, kadınların ve halkın umududur.
Bizim özgürlük anlayışımıza göre kadının toprakla, yurtseverlikle ve özgürlükle bağı kopmazdır. Başta genç kadınlar olmak üzere askeri olarak savunma birliklerinde yer alan her bir kadının, genç kadının varlığı aynı zamanda analık emeğine layık olmanın da bir biçimidir. Şimdiye kadar özgürlük mücadelemizde eşsiz emek veren analarımızın rolünü de görmek ve hakkını vermek gereklidir. Kürdistan tarihinde de Zarifeler, Beseler ve adını daha da sayabileceğimiz yiğit Kürt kadını düşmana asla el vermemiş, teslim olmamış, isyanlarda öncülük yapmış, cephelerde çarpışmış, her daim onurlu bir duruşun sahibi olmuştur. Üstelik Rojava direniş cephelerinde yer alan analardan oluşan silahlı takımlar zalim erkekliğe, sınıflı tarihe de tarihsel bir cevaptır. Neolitiğin tanrıça kültürünün ardılları ve Kürt direnişine damgasını vurmuş cesur Kürt kadınlarının ve PKK-PAJK örgütlenmesiyle çağdaş Kürt isyanında şehit düşen binlerce kadın yoldaşımızın ardılları, dört parça Kürdistan sınırlarını aşarak Ortadoğu’ya ait bir güç ve uluslararası bir kimlik olmuştur. Kürt kadınlarının savunma örgütlülüğü, birlikleri, erkek aklının, onun ulus-devletinin kadınlar ve halklar arasına çizdiği, karşıtlaştırdığı din, dil, ulus farkını gözetmeksizin hem kadınların hem her halktan ve mezhepten tüm ezilen, baskı altındaki halkların savunma gücüdür.
Bu anlamda kadın askeri savunma birlikleri yarattığı moral değerlerle, örgüt gücüyle, yaşam anlayışıyla toplumsal dönüştürücü bir güçtür. Bilinen klasik ordular gibi ele almak tek kelimeyle anlamamak ya da amacını çarpıtmak olur. Kadınların karşı karşıya oldukları tehlikeler ortadayken buna meyletmemek, göz dikmemek ya da destek vermemek, yer almamak açıkçası kadın özgürlüğü adına kadını zalim, zorba, gözü dönmüş, cani erkeğin insafına ve onun en güçlü örgütü olan ulus-devletine çaresizce teslim etmek veya olmak anlamına gelir. Sahte ve oportünistçe bir tutum olur. Böyle bir örgütlenmenin anlamı sadece bir askeri direniş cephesinde bugün DAİŞ’e karşı olduğu gibi savaşmak değildir. Bugün adı DAİŞ yarın veya başka bir gün erkek egemen sistem başka bir organizeli güç yaratarak resmi, gayri resmi güçleri saldırtabilir. Hem kapitalist modernite zihniyeti ve ideolojisi sürekli bunu ayakta tutmakta hem de çok dara girdiğinde açıktan sahiplenmeyeceği DAİŞ gibi gayri meşru, gayri nizami örgütlenmelere de başvurmaktadır. Meşru savunmamız, organizeli olsun ya da olmasın geliştirilen tüm saldırılara karşı yine bir kadına haksız yaklaşıldığında toptan tepki göstermeyi, tutum almayı, ayağa kalkmayı da içermektedir. Nitekim her gün onlarca kadın çeşitli sebeplerle sokakta, evde, siyasal gösterilerde erkek cinayetinin, şiddetinin kurbanı olmaktadır. İşte kadın kırımına, soykırım tehlikesine karşı kadın meşru savunmasını daha da derinleştirmek ve yaygınlaştırmak vazgeçilmez sorumluluğumuzdur. Son Rojava-Kobani, Şengal saldırıları ve direnişi kadınları daha fazla arayışa itmiş ve meşru savunmasını yapacak şekilde her yönlü eğitime yöneltmiştir. PAJK olarak da bunu karşılamak temel bir görevimizdir.
Yükselişe geçen kadınlık değerleriyle demokratik toplumun inşası başarıya ulaşacaktır. Önderliğimizin de belirttiği gibi özgürlük ve güzellik kadın mücadelesiyle yaratılacaktır.