İnsanlığın gelişim tarihine bakıldığında çeşitli biçimlerde topluma öncülük eden örgütlenmelerin, bireylerin olduğunu sürekli görürüz. Elbet, insanlık kendisine öncülük edip yol gösterenlere, yaşamı kolaylaştıranlara her zaman çok kutsal bir rol biçmiş, önem vermiştir. Büyük saygı ve sevgi duymuştur. Çünkü toplumsal yaşamın örgütlülüğü, sürdürülebilirliği, düzeni, gelişmişliği, eşit ve özgür bir tarzda yaşanması öncülüğün çaba ve emekleri sayesinde gelişebilmiştir.
İnsan aklının ve emeğinin ortaklaşması sonucu toplumsallaşmanın geliştiğini biliyoruz. İnsan tek başına çok zayıftır. Ancak ortaklaşmayı geliştirdiğinde aklı ve pratik becerisi ile olağanüstü gelişmeleri yaratabilmektedir. Tam da bu noktada kadın cinsinin kolektif aklının, emeğinin, yaşam bilgilerinin, doğayla ilişkilenme biçimlerinin sonucunda nasıl bir öncülük rolü oynadığını, toplumsallığın başlangıcının bu temelde geliştiğini de görmekteyiz. Demek ki topluma ilk öncülük eden kesim kadınlardır. Onların ortak aklı ve emekleri ile bugünlere geldik. Kadın yaşama bütünlüklü bakarak adalet, eşitlik, özgürlük duyguları ile yaşamı güzelleştirmiş, yaşanır kılmıştır. Kadın gruplarının öncülüğünde insan sosyalleşmiş, ilkeler oluşturmuş, insan olmayı başarabilmiştir. Neolitiğin bilim ve tekniği kadınların, anaların üretimleridir. Kadınlar öncülüğünde beslenme, barınma, çoğalma, hastalıkların tedavisi gerçekleşebilmiştir. Kadınlar öncülüğünde bir toplumsal yaşam gerçekliği söz konusudur. Toplumsal üretim ve zenginlikler kadın etrafında birikmiştir. Paylaşım ve armağan kültürüne dayalı manevi bir kültürün gelişimi gözlemlenmektedir. Toplayıcılık yaşamın sürdürülmesinde başat rol oynamaktadır. Maneviyat, kutsallıklar bu yaşam içinde asıl belirleyici güçlerdir.
Kadınların toplumsallaşmadaki öncülüğü artık tarafsız tarihçi, arkeolog, antropolog, sosyologların ve insan bilimcilerin de ortak kabulüdür. Ancak kadın öncülüğü, örgütlülüğünün tarihçesi ve yaratımları günümüzün yorumlanması, anlaşılması açısından daha güçlü araştırma, incelemeye tabi tutulmalı ve daha çok gün yüzüne çıkarılmalıdır. Anaerkil toplumun ürettiklerini gasp etme, kendi egemenliğini geliştirme temelinde avcılık yapan erkek guruplarının karşıt örgütlenmeleri de daha derinlikli incelenmelidir. Avcı erkek gurupları, anaerkil toplumdan dışlanan erkekler tarafından geliştirilen bir erkek ittifaklaşmasının, öncülüğünün de yazılı tarih öncesi ortaya çıktığını görüyoruz. Yaşlı erkek, komutan, rahip üçlüsü ana kadın toplumuna karşıt ve düşman bir biçimde şekillendi. Avcılık kültürü yalanı, dolanı, gasp duygusunu geliştirir. Bu temelde erkek egemen ittifakı tahakkümü esas alan hiyerarşik bir tarzda şekillendi. Bunlar anaerkil toplumsal guruplara amansız saldırılar düzenlediler. Doğayla barışık, öz savunmasını güçlü geliştiremeyen anaerkil guruplar giderek ataerkillik karşısında adım adım gerilediler.
Kadınların öncülük rolü; egemen erkeklik tarafından zor aygıtlarının amansızca, şiddet ve tecavüz yöntemleri ile iç içe kullanılmasıyla diğer yandan ise iknaya dayalı aşk yalanları ve iki yüzlülüklerin geliştirilmesi temelinde çalınmıştır. Kadınlar toplumsal evlerden, genelev ve özel evlere doldurulmuştur. Dolayısı ile kadınların öncülük rollerinin, emeklerinin, düşüncelerinin, yaratımlarının çalınarak yeni bir egemen erkek öncülüklü toplum inşası gerçekleştirilmesinden bahsediyoruz. Yazılı tarih ile birlikte bu ayyuka çıkmıştır.
Bireyci, yalancı, gaspçı, mülkleştirici, köleleştirici, zorba erkek yaklaşımı aynı zamanda maddi kültürün esas alınması anlamını da taşıyordu. Kadın yönetim gücü, maddi birikimlerin manevi paylaşımını esas alırken; erkek egemen iktidar maneviyatın ezilmesi, yok edilmesi temelinde maddiyatın adaletsiz kullanımını içerir. Kadın yoksulluğu sadece egemen erkekliğin maddi zenginlik kaynağını oluşturmaz. Kadının yoksulluğu ve köleliği, erkeğin kadın karşısındaki kaprislerinin, komplekslerinin, zaaflarının giderilmesinin, ona üstünlük kurmasının etkili ve aktif bir aracı haline getirilir. Erkeğin psikolojik ve moral üstünlüğü kadın yoksulluğu, ötekileştirilmesi, zayıflatılması ile sağlanmış olur. Bu anlamda egemen erkeklik her şeyi kendine hak gören, maddiyatçı bir kültür, öncülük tarzı ile şekillenmiştir.
Besê Erzincan