Dünya kadınlarının ortak örgütlenmesi insanlık için acil bir ihtiyaçtır
Dünya genelinde son bir yıl içinde daha fazla yoğunlaşan bir kadın özgürlük mücadelesi var. Ortadoğu düzleminde Kürt kadın hareketinin etrafında kısmen toplanma olsa da ülkeler nezdinde gelişen hareketlilikte kadınlar yer alıyor, birçok açıdan da öncülük ediyor. Rojava deneyimi, Arap kadınların özgürlük hareketine daha yoğun katılımı, İran da sistem karşıtı kadın eylemleri, Lübnan’daki protestolarda kadın etkinliği, tüm bu gelişmeler ciddiye alınması gereken hem eylemler hem de örgütlülüğün potansiyeli olarak görülmeli ve ele alınmalıdır.
Özellikle eylemlerin giderek erkek-devlet eşleşmesini görerek bunun etrafında gelişmesi elbette önemsenmesi gereken bir aşamadır, bir düzeydir. Kadın gerçeğinin en aktif özgürlük dinamiği olması gerçeğinden hareketle Dünya’da yaygınlaşan kadın eylemsellikleri aynı zamanda halkların özgürlük ihtiyacının da öncülük şahsında dışa vurumudur. Şiddetin ve tecavüzün reddine yönelen eylemler hızla yerel sınırları aşarak daha geniş çaplı alanlara yayılıyor. Bunun nedeni ihtiyacın dışa vurumudur, talebin kendisini ortaya koymasıdır.
Örneğin 2015’te Arjantin’de kadın katliamlarına karşı başlatılan ‘Bir kadın daha eksilmeyeceğiz’ (NiUnaMenos) hareketi kısa süre içinde bütün Latin Amerika’nın yanı sıra İtalya, Portekiz ve İspanya’ya da yayıldı. Şili’li kadınların 25 Kasım’da başlattığı danslı protesto LasTesis de günler içinde bütün dünyaya yayıldı. Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı önünde tecavüze karşı dans ederek eylem yapan kadınlar gözlerini bantla kapatarak ‘Kadın cinayetlerine ve tecavüze karşı sesimizi çıkarıyoruz! Suçlu ben değilim, ne giydiğim ya da nerede olduğum değil! Suçlu sensin, polis, adalet sistemi, devlet, toplum’ dedi. Katledilen kadınları sahiplenme refleksleri daha fazla güçlendi.
Bunun yanında genç bir Kürt kadını (Jina Emînî) 16 Eylül 2022 tarihinde İran devletinin himayesindeki güya ahlak polisleri olarak tanımlanan kişiler tarafından öldürüldü. Bunu gören kadınlar dalga dalga yayılarak tüm dünya da ‘jin, jiyan, Azadi’ şiyarı doğrultusunda protestolar geliştirerek erkek egemen sistemine karşı ayaklanma başlatmıştır. Bu ayaklanma kadınların artık devlet sistemine karşı reflekslerinin olduğunun bir göstergesidir. Ayrıca kadınlar her yerde özgürlük çığlıklarını sisteme karşı haykırmaya başlamıştır. ‘Jin, Jiyan Azadi” hakikatini ifade eden Önder Apo, kadınların ne yapması gerektiğini ve kadınların kendilik olma gerekliliğini bu efsuni kelimelerle daha çok çözümleyip, ortaya koymuştur. Kadının yaşam olduğunu yaşamında kadınla birlikte özgürleşeceğini belirtmiş, her bir kadının öz savunmasını geliştirmesinin elzem olduğunu ortaya koymuştur.
Rojava devrimine saldırıları protesto eden, Dünya’da etkin bir özgürlük duruşunu, dolayısıyla umudunu da temsil eden Rojava’yı sahiplenen eylemselliklerin öncüsü kadınlardı. Sorunun tanımının esas kaynağa yönelmesi, buna işaret edilmesi, erkek-devlet-polis-şiddet sarmalının esas suçlu olarak belirlenmesi kadın özgürlük mücadelesinin sosyal ve siyasal bir içerik kazanması açısından temel bir koşul oluşturmaktadır. Fakat eylemselliklerin salt protestolarla sınırlı kalması riski ancak ortak örgütlenmeyle ve amaca kilitlenmiş eylemselliklerle ortadan kaldırılabilir. Örneğin cinsiyetçiliği eleştiri üzerinden Dünya’nın her yerine yaygınlaşmış danslar belki farkındalık yaratır, hava oluşturur, şiddet politikasını bir yere kadar, bir döneme kadar törpüleyebilir ama değiştiremez. Değiştirmek için örgütlemek ve daha da amaçlı hareket etmek gerekir. Yılda birkaç kez yapılmış danslar önemli olmakla birlikte değiştirici değildir. Şiddet yasasını yumuşatmak gelişme gibi görülebilir, birkaç tecavüzcüye ağır cezalar verilebilir ama bu şiddeti ortadan kaldırmaz, tecavüzleri sonlandırmaz.
Kadınlar Enerjilerini Özgürlüğe, Özgürlüğü Yaşama Akıtmalıdır
21.yüzyılda kalıcı çözümün imkanı vardır. Şimdiye kadar gelişen eylemleri sahiplenmek, onları kadın özgürlüğünün farkındalığını güçlendirme ve iklimini oluşturma anlamında değerlendirmek ama sonuç alıcı olması için örgütlülük ve amaca endekslemek gerekir.
Mesela erkek egemenlikli devleti kabul etmediğimizi söyleyelim ve sistemi felç edelim, onu geriletecek yoğunlukta, etkinlikte, süreklilikte eylemler yapalım. Faşist devlet yapılarını hedefleyelim ve toplumsal muhalefeti güçlendirerek onu çalışamaz, ayakta kalamaz hale getirelim ve aşalım. Ortadoğu politikalarına müdahale edelim ve kadınlar olarak iktidarın paylaştığı değerlerimizi, ülkelerimizi, özgürlüğümüzü, umutlarımızı, geleceğimizi, onurumuzu onların kursağında bırakalım, yutamasınlar, nefeste alamasınlar.
Ekonomik kriz, adaletsiz paylaşım en çok kadının sorunudur. Bu alanda da yoğunlaşmış bir mücadele yürütelim. Kısacası istemleri dile getirmek iyidir ama istemin örgütlenmesi ve kapsamının tüm alanları içermesi gerekir. Yani salt sosyal taleplerle mücadele, salt siyasal sistemin değişim talebi, salt bazı yasal güvence arayışları tek başlarına çözüm olamazlar. Bütünlüklü ve erkek egemenlikli sistemi hedefleyen bir mücadele lazım. Diğeri bir tarz olarak örgütlendirilmeden, ortaklaşmış bir programa kavuşturulmadan yılda birkaç defa tekrarlanmış eylemlere dönüşürse özgürlük mücadelesini yürüttüğümüzü sanma yanılsamasını yaşarız. Oysa meydanlarda olmak güzeldir ama amaç değişim olmalı. Diğeri belki istem ve taleplerimizi dile getirmek anlamında değerlidir ama somutlaşmamış istemlerin dile getirilmesi aynı zamanda çözümü de geliştiriyormuş gibi yanıltabilir, tatmin ederek kendini kandırmaya götürebilir. O halde eylemler bir adımdır ama eksik perspektifli ve odaklanması yetersiz bir adımdır. 21. Yüzyılın ihtiyacı düşünsel-örgütsel-eylemsel bütünlüktür, bunun ortaya çıkaracağı mücadele ve başarının kalıcılaştırılarak sisteme kavuşturulma gücüdür. Yaşamın özgür ve eşit örgütlendirilmesi ancak tüm toplumsal ihtiyaç alanlarının aynı ihtiyaçla mücadele kapsamına alınması ve sistemin tüm bu alanlarda geriletilmesiyle mümkün olabilir.
Çok uzun bir zamanımız yok ama bu kısa zaman bize çok şey yapma, bu Dünya’ya çok beklediği özgürlük devrimini sunma imkanı veriyor. Bu kısa zaman bize gelecek yaratma imkanı veriyor. Bunu oluşturacak mücadele araçlarına sahibiz. Rêber APO’nun kaynaklığında hakikati tanımlayabilecek, ona ulaşmanın yol ve yöntemini belirleyerek ilerleyebilecek imkanlara sahibiz. Bu durumda gerçekten anın farkında olan devrimciler olmak ve kadın devrimine, halkların özgürlük devrimini gerçekleştirerek bu yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olmasını sağlamak, bunu kalıcılaştırmak bizim elimizde. Bu onuru güçlü bir özgürlük iradesiyle sahiplenelim ve kadınların enerjisini özgürlüğe, özgürlüğü yaşama, yaşamı tüm insanlığa armağan edelim.
Şafak Aryen