21. yüzyılın kadın devrimleri yüzyılı olacağı tespiti her geçen gün daha da somutlaşıyor. Kürt kadın hareketi olarak 91’lerden beri kadın devrimi hedefiyle bizleri hazırlayan Önderliğimizin emekleri günümüzde sonuçlarını veriyor. Elbet her devrimin örgütlülük ve mücadele ile başarıya ulaşacağı bir gerçek. Bu anlamda bu devrimin mücadele, örgütlülük ve öncülük gerçeğinin güçlü oluşturulması, sistem gerçeği de analiz edilerek kendi politikalarını, stratejisini geliştirmesi gerekir. Geçmiş süreçlerden, kadın hareketi deneyimlerinden ve kendi deneyimlerimizden sonuçlar çıkararak zayıflıkları aşmak önemli oluyor. Kadın kültürüne ve değerlerine dayalı özgür bir toplum ve özgür bir yaşam gerçeğini yaratmak önemli bir sorumluluk. Bu bilinçle mücadeleye her zamankinden çok asılmak gerekiyor.
Önderlik savunmalarında, feminist mücadelenin, kadın hareketlerinin durumlarını analiz ederken üç konudan dolayı başarılı olamadıklarını söyledi. Önderlik bir Halkı Savunma kitabında kadın hareketlerine kaybettiren temel noktaları şöyle ifade etmektedir: “Feministlerin çabalarında birçok önemli öğe varsa da, hala Batı merkezli demokrasilerin ufkunu aşmaktan uzaktır. Temelinde kapitalizmin oluşturduğu yaşam biçimini değil aşma, tam kavranmasını bile sağladığı söylenemez. Durum Lenin’in sosyalist devrim anlayışını çağrıştırıyor. Onca büyük çabaya rağmen ve kazanılan birçok mevzi savaşına karşılık, Leninizm sonuçta kapitalizme soldan en değerli katkıyı sunmaktan kurtulamamıştır. Feminizmin başına da benzer sonuçlar gelebilir. Güçlü örgütsel temelden yoksunluk, felsefesini tam geliştirememe, kadın militanlığına ilişkin zorluklar iddiasını zayıflatmaktadır. Kadınlar cephesinin ‘reel sosyalizmini’ bile sağlamayabilir. Fakat soruna dikkat çekmek açısından ciddi bir adım olarak değerlendirmek en doğrusudur.”
Özgürlük felsefesinde derinlik ve zihniyet devrimi gelişmeli
Bu nedenle başta ideolojik olarak donanım sahibi olmak, güçlü bir özgürlük ideolojisine, felsefesine sahip olmak, bu felsefede derinleşmek hayati önemdedir. Özgürlük ideolojimizi, felsefemizi, paradigmamızı Önderlik geliştirdi. Bu anlamda bu güçlü ideolojik temel ve gelişmeyi kendimize mal etmediğimiz, içselleştirmediğimiz, bu felsefe ile bütünleşmediğimiz zaman çelişkiler ortaya çıkacak ve mesafe açılacaktır. Önderliğimizin Kadın Kurtuluş İdeolojisi olarak 98’de geliştirdiği ve İmralı’da demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü paradigma olarak şekillenen kadın paradigması güçlü bir teorik zemin sunmaktadır. Sistemin zihniyetine alternatif ve onu çözümleyen bir bakış açısı yaratmak, zihniyet devrimi anlamına gelmektedir. Özgürlük felsefesi temelinde derinleşmek, kopuş teorisi, erkeği öldürme teorisi, erkek egemen zihniyetten sonsuz boşanma teorisinin anlaşılması ve gereklerini yerine getirmek felsefik temeli oluşturmak demektir. Bu aynı zamanda zihniyet devrimi anlamına da geliyor. Zihniyet devrimi bir felsefeye dayanır. Özgürlük felsefemizde yaşanan derinleşme ve sistemden kopuş yeni paradigma ile oldu. Daha öncesinde mücadeleyle kişiliklerimize yedirmeye çalıştığımız kadın özgürlük çizgisi, kadın kurtuluş ideolojisinin ilkeleri gelişimimizin temelini oluşturdu. Yaşadığımız gelişme ve açığa çıkan militanlık bu ideoloji ile oldu. Yeni paradigmayla ve yenilenmiş sosyalist bakış açısıyla bugün kadın özgürlük çizgimiz derinleşmiş, ideolojimiz yüzyılın sorunlarına çözüm konusunda köklü bakış açısı getirmektedir. Bu ideolojiyi özümseyip zihniyetini, tarihsel ve toplumsal bakışını kazandığımız, buna göre pratikleştiğimiz, yaşamımızı bu çerçevede örgütlediğimiz oranda sisteme karşı mücadelede başarı kesindir. Felsefik temel ideolojik bakışımızı keskinleştiren ve ilkelerde bizleri güçlendirerek yaşamda somutlaştırmaya yol açan bir durumdur.
Örgütlülük olmadan başarı olmaz
Önderliğimiz ikinci sorunun güçlü örgütsel temelden yoksunluk olduğundan bahsetmektedir. Örgütsel güç ve sağlam örgütlü bir yapı oluşturmadıkça ezilenlerin, hele de kadınların başarılı olmaları mümkün değildir. Devletler ve kapitalist sistemin tüm kurumlaşmaları erkek damgalıdır. Erkek yapılarıdır. Baştan sonra hiyerarşik, iktidar eksenli ve erkeği güçlendiren, erkek sistemini oturtan, kadını köleleştiren yapıdadır. Bu güçlü, kurumlaşmış beş binyıllık zihniyet ve deneyime dayalı devlet, ordu, siyaset, yönetim kurumlarını eleştiriden geçirip karşısında durmak için, yine kendi mücadelemizi başarıyla yürütmek için örgütlü olmak esastır. Kadın hareketimiz bu yönüyle en örgütlü ve cins eksenli kendini güçlü örgütleyen bir yapıdadır. Dünyadaki kadın hareketleri dağınık, örgütlülüğü zayıf ve demokrasi adına sistem karşısında, erkek karşısında son derece savunmasızdır. Erkek egemen dünyadan, kapitalist modernitenin yaşamından tümden kopamamışlardır. Düşüncede ve örgütlülükte bu düzey oluşmadan sistem karşısında güçlü durmak mümkün değildir. Kürdistan’da geliştirdiğimiz kendini savunma adına kurulan ordularımız, siyaset ve toplumsal alandaki örgütlenmelerimiz dünyada yoktur. Bir kadın sistemi kurmuş bulunuyoruz. Tüm alanlara örgütlü ve eşit temsiliyet üzerinden dahil olmaktayız. Kadının kendi iradesi, kendi adına karar alma kurumlaşmaları gelişmiştir. Tüm Kürdistan boydan boya kadın örgütlenmeleri, özgün kurumlaşmaları ile kadın adına çalışmalarla bezenmiştir. Bu örgütlülükler kadının savunma alanında, politik alanda, toplumsal alanda iradesini ve temsiliyetini ortaya çıkarmaktadır. Bunlar örgütsel zemin ve gelişmenin, erkek egemenliği ile mücadele etmenin kurumlaşmalarıdır.
Kadın sistemi beş bin yıldır dağıtılmıştır. Kadının kendine ait dünyası, toplumsallığı, zihniyeti, örgütlenmesi, öz savunma araçları, kurumları ve kendi kültürünü yaşatacağı alanları tümden elinden alınmıştır. Şimdi bunları geri kazanma adına büyük bir örgütlülük yaratılıyor. Elbette bu kurumlaşma ve örgütlenmenin zihniyeti, yapılanmasının doğru bir bilinç ve ideoloji ile geliştirilmesi son derece önemlidir. Bu konularda ciddi bir mücadele, eleştiri özeleştiri ile birlikte gelişme yaratmaya, kadın bilinci ve cins çıkarları temelinde mücadeleye devam ediyoruz. Kadının kendi adına kurumlaşmaları, örgütlenmeleri oluşurken erkek egemen kültür ve zihniyetin etkisi ile doğru, demokratik ve kadın tarzında gelişmesinde sorunlar çıkıyor. Yer yer kurumlaşma ve yapılar erkek aklı ve pratiğinin etkisiyle zayıf kalabiliyor. Bunlar olsa da aslında kadın dünyasının ve gerçeğinin müdahil olduğu her yerde bir canlanma, renklenme ve güzellik ortaya çıkardığı da açıktır. Savaşta, siyasette, toplumsal mücadelede kadının rengi açığa çıkmakta, farkını ve kadın öncülüğünü göstermektedir. Bugün dünyayı etkileyen de bu olmaktadır. Eğer başarılıysak, değişimi yaratabiliyorsak bu örgütlülük düzeyimizle ilgilidir.
Önderlik 90’lardan itibaren kadın örgütlülüğüne önem verip ordulaşmayla başlayan kadın güçlenmesini, örgütlenmesini öne çıkardı. O zaman da zorluklar, örgütlenmeye gelmeme, kendine güvensizlik gibi sorunlar vardı. Zihniyet olarak bunun aşılması uzun ve zorlu bir mücadele dönemi ile oldu. Mücadele etmeden, bu zorluklarla yüzleşip savaşmadan, kendini güç haline getirmeden bir gelişme olması söz konusu değildi. Bu nedenle öncelikle savaş alanında, dağlarda kadın ordulaşması ile bu süreçleri yaşadık. Güçlendik, yönetim sanatını öğrendik, tecrübe, tarz ve yöntemde gelişme kaydettik. Tabi bugün tüm bu yılların, mücadelenin yarattığı birikim ve tecrübe, açığa çıkan bilinç topluma mal olmaya başlamıştır. Yeni paradigma ile geçmişin zihniyetinin aşılarak daha güçlü bir kadın mücadelesi vermenin zemini gelişmiştir. Paradigmaya girmek zihniyet alanında köklü dönüşüm ve değişim yaratmaktır. Somut olarak tutum, alışkanlık ve tarzda değişimlerin gelişmesidir.
Kadın örgütlülüğümüz ordulaşma ile başlayıp zamanla toplumsal alanda kendi iradesini ortaya koyma, eşitliği yaratma ve kendi çıkarları, özgürlüğü için savaşma amacıyla örgütlendi. Zamanla bu örgütlenme tüm toplumu kapsayan bir dönüşümü yaratma, sistemi değiştirme iddiasına dönüştü. Kadın partileşmesi ile bu örgütlülük düzeyi bir başka aşamaya ulaştı. Kadınlar toplumsal bir ideoloji ile, toplumu değiştirme, kadın özgürlüğünü yaratmanın parti düzeyindeki örgütlenmesine ulaştı. Partimiz ideolojik, askeri, siyasi, toplumsal her alanda savaşım vermenin gerçek ve güçlü kimliği oldu. PAJK olarak kendi özgür kadın kimliğimizi yarattık. Bu kimlik ve öncülük ile kadın sistemini örmeye, kadın devrimini geliştirme iddiasına ulaşmış durumdayız. KJK kadın sistemi olarak dört parça Kürdistan’da kadınların neolitikten beri kaybettikleri kadın sistemini ve kültürünü toplumsallaştırma iddiasında, kadının özgür yaşamını yaratma çabasındadır. Ortadoğu ve dünya kadınlarıyla ilişki içinde dünya demokratik kadın konfederalizmini kurma çabası ise kendi başına bir evrensel devrim anlamına gelmektedir. Ve biz bugün bunu önümüze bir hedef olarak koymuş durumdayız. Tüm dünyada kadınlar adına ortak bir örgütlülük zeminini geliştirmenin iddiası ve pratiği ortaya çıkmıştır.
Kadın militanlığı en iddialı haliyle gelişmelidir
Feminist hareketlere ilişkin üçüncü husus olarak Önderlik, “kadın militanlığına ilişkin zorluklar iddiasını zayıflatmaktadır” diyor. Kadın mücadelesi elbette ki zorlu bir mücadeledir. Kadın özgürlüğü tüm sistemi, erkeği, erkek aklı ile oluşmuş tüm kurumları ve yapıları karşısına almayı gerektiriyor. Kadın etrafında oluşan algı ve kadına dair egemen yaklaşımların kadını düşürdüğü kölelik durumu her anlamda erkek ve sistem karşısında savaşmayı zorlaştırmaktadır. Kadının önce kendi kalıplarını ve kölelik zincirlerini kırması, ardından erkek egemenliğinin beş bin yıllık teorisi, kültürü, zihniyeti, devleti, iktidarı, ailesi, dinci, cinsiyetçi ve her türlü ideolojisiyle savaşması gerekiyor. Bu her şeyi karşısına almayı ve son derece inançlı, iddialı olmayı gerektiriyor. Kadın militanlığı ancak özgürlüğe adanmayı ve mücadelenin her türlü zorluğunu, recim edilme, dışlanma, katledilme, erkek saldırılarını göze alarak savaşmayı gerektirir. Kadın mücadelesi verilirken erkek egemenliği ile savaşırken erkeğin ne kadar saldırganlaştığını kadın ve kadına dayalı kölelik sisteminden vazgeçmemek için her şeyi yapacağını bilmek gerekir. Kaldı ki günümüzde kadına karşı gelişen saldırı ve katliamlar yükselen kadın mücadelesine karşı gelişen planlı eylemlerdir. Yine kadınları özgürleştirme iddiasıyla yola çıkan ve bunun için savaşan öncü, devrimci kadınların hedeflenmesi de bu politikanın sonucudur.
Bu sistem kaç yüzyıllık sınıf mücadeleleriyle bile uzlaştı. Onları bile sistemiçileştirdi. Ancak kadınla uzlaşması söz konusu değildir. Çünkü kadınlık bir kültür, uygarlığın karşıtı bir toplumsallık ve yaşam demektir. Kadın özgürlüğü demek beş bin yıllık egemen sistemin tüm kurumlarına savaş açmaktır. Onun kurumlarını ve sistemini ortadan kaldırmaktır. Çünkü tüm egemenlikli uygarlık kadın köleliği üzerine kurulmuştur. Kadını köleleştirme, sistemin hizmetine koyma temelinde ve en küçük aileden başlayarak en büyük imparatorluklarda bile kadın üzerinden iktidarı kurumsallaştırmıştır. Yine kadın kültürünü, değerlerini, yaratımlarını tersyüz ederek, onun oluşturduğu toplumsallığı, yaşamı ortadan kaldırma temelinde var olmuştur. Erkek egemenliğinin ürettiği her şey kadın sisteminin yaratımlarının el konup çarpıtılması ile olmuştur. Bu durumda kadınların tüm bunları yerli yerine oturtması ile tarih değişecek, erkek egemen uygarlık ortadan kalacaktır. Savaşa, gaspa, tecavüze ve şiddet, baskı dışında başka bir şeye dayanmayan bu sistemin gerçek yüzü açığa çıkacaktır. Geriye kalan ve kendini meşrulaştırdığı her şeyin bu sisteme ait olmadığı, topluma, kadına ait olduğu ortaya çıkacaktır. Bu nedenle kadın karşısında kolay teslim olacak, buna izin verecek bir sistem yoktur. Varlığı buna bağlıdır. Ve yüzyıllardır bu kadar büyük savaşları bu yüzden vermektedir.
Kendini son derece yetkinleştirmiş olan bu sisteme kafa tutmak her alanda büyük mücadeleyi göze almakla olur. Bu da kadın militanlığı ve kadın özgürlüğü uğruna her şeyi göze alacak, buna adanmış büyük bir irade, güç, örgütlülük ile savaşacak, karşı duracak, ilkelerinden taviz vermeyecek bir militanlık gerektirmektedir. Kadın özgürlük mücadelesini basit aktivistlik kavramları ile ifade etmek hafiflik olur. Bir aktivite içinde olmayı, eylem yapmayı aşan bir duruş, bir yaşam tarzı, mücadele tarzı yaratmak gerekir. Hayatın her alanında özgür olmak, özgürce yaşamak, buna karşı olan her şeyle savaşmak, adaleti, eşitliği, insanlığın temel değerlerini her alanda savunmak, gerekirse bu uğurda her şeyini ortaya koymak gerekir. Bugün bunun mücadelesini belki sınırlı sayıda insan bu düzeyde verir. Kürdistan kadın hareketi olarak ise bu mücadeleyi 90’lardan beri örgütlü olarak yani 40 yıldır büyük bir azim, fedakarlık ve özveri ile yürüten bir militanlığı geliştirdiğimiz açıktır. Bu özgürlük mücadelesinin binlerce militanı bu uğurda savaştı, şehit düştü ve binlerce militanı da mücadeleyi eşsiz bir biçimde sürdürmektedir. Kadınlar adına güç, güven, irade oluşturmaktadır. Kadın özgürlük hanesine, kadın mücadelesine sürekli yeni bir şeyler katmaktadır. Kadın kültürüne dair yeni ve özgür kadın nasıl olmalı, nasıl yaşamalı sorusuna bugün ideolojik ilkelerimiz temelinde cevaplar veriyoruz. Ortaya çıkan şudur, özgür kadın militanlığı ve onun yaşam ilkeleri, mücadele ilkeleri somutlaşmıştır. Özgür kadın kimliği ortaya çıkmış, bunun militanlığı kendini kanıtlamıştır. Hala da bu dağların her yerinde her gün fedaice savaşan, özgürlükten taviz vermeyen bu militanlık eğer öncülük yapacak, savaşı da yürütecek düzeye gelmişse bu sadece bir ülke kurtuluşu, sadece ulusal mücadele anlayışının yarattığı güç değildir. Özgür kadın kimliğinin açığa çıkardığı direngenlik, sorumluluk, bunun bilinci, iddiasıdır. Özgür kadın militanlığı bu nedenle Kürdistan’da bir kadın kültürü olarak canlanmış ve yeni yaşamın ölçülerini ortaya koymuştur. Erkek egemen sistemle, kapitalist modernitenin ahlakı, toplumu, insanlığı, yaşamı, doğayı, bitiren gerçeğine karşı savaşmak ancak güçlü, iddialı bir militanlıkla olur.
Kadın devriminin önündeki zihniyet ve örgütlenme sorunları aşılmalıdır
Kadın devrimi bu topraklarda neolitik sonrası ikinci devrim olacak. İkincisi de Kürt halkının ve kadınlarının eliyle gelecek. Bu gerçeklik ve tarihsel rolümüz bize militanlık ve öncülük konusunda büyük roller biçiyor.
Kadın hareketi olarak temel önceliğimiz kadın devrimini yaratmaktır. Artık hepimiz öncü bir güç olduğumuz, bu sorumluluğun gereklerine göre yaşamak, çalışmak, katılmaktan sorumlu olduğumuzun farkındayız. Elbet farkında olmak bunu yerine getirmeye her zaman yetmemekte. Pratikte birçok eksikliklerle yüz yüze gelinmekte. Zaman zaman kendine, gücüne güvenmeyen, aktifleşmeyen, rol oynamayan, beklentili tutumlar çıkarken, zaman zaman devletçi iktidarcı sistemin etkileriyle ortaya çıkan tarzlar mücadeleyi, çalışmaları etkilemektedir. Yine kadınlar olarak cins bilinci ve sevgisinde derinlikten yoksun, ortaklaşmayan, yüzeysel, liberal veya dogmatik yaklaşımlar kadın mücadelesi ve örgütlülüğünü geliştirmeyen, zayıflatan örgütlü mücadele yürütmenin önünde engel olan anlayışlardır. Özellikle liberalizm örgüt olma bilincini, sorumluluk ve çözümü ortaya çıkarmayı engellemekte, örgüt olma gerçeğini de zayıflatmaktadır. Biliyoruz ki bu vahşi düşmanla, sistemle, erkek gerçeği ile mücadelenin güçlü bir örgütlülük dışında şansı yoktur.
İmkanları ve koşulları çok fazla öne çıkaran, başarı ya da başarısızlığı imkanlara bağlayan tutumlar yanlıştır. Zap, Avaşin, Metina’da yürüyen direniş koşullarında hiçbir imkan yokken sadece çıplak bedeni ile direnen ve bir su içmeyi bile bir eylem yapmaya bağlayan ve ancak o zaman hak ettiğini düşünen militanlık gerçeği ortadayken mücadelenin büyük imkanlar olmadan sonuç alamayacağını düşünmek doğru değildir. Kendini zayıf gören, dünyadaki etkisini görmeyen tutumlar kendine yabancılaşma, kendini düşman gözünden görme, özel savaş etkisidir. Erkeği güç görme, kadının gücüne güvenmeme, kadın örgütlülüğünden güç almama bu çağda artık aşılmış durumlardır. Kadın gücü, iradesi, öncülük düzeyi her alanda çok net biçimde somutlaşmıştır. Amaç uğruna yaşayan ve büyük özgürlük tutkusuyla savaşan insan ancak başarılı olabilir, bu düzeyde bir cesaret, iddia, fedakarlık ortaya koyabilir.
Kadınların kendini eğitmeye ağırlık vermesi, kadın bilinci konusunda kendini geliştirmesi çok önemlidir. Özgür kadının temel özelliği bilinçli, iradeli, inisiyatifli ve mücadeleci olmasıdır. Anlam yitiminin yaşandığı çağımızda kadınlar ancak derinleşerek, kendini eğiterek anlam gücü oluşturabilir.
Kadınlar olarak eksik kaldığımız, bizi zayıflatan konuları tespit ederek üstlendiğimiz bu tarihi öncülük görevini ve sorumluluğunu yerine getirecek düzeye nasıl ulaşacağımızı belirlemek, bu düzeye ulaşmak temel görevimizdir. Kadın mücadelemiz dünyada bu öncülük misyonunu üstlenmiş ve bu iddiayı taşımaktadır. Kürt kadınları olarak ne kadar bu mücadeleye göre kendimizi donatmış, iddiamızı güçlendirmiş, buna göre kendimizi yapılandırmaktayız, bunları kendimize sormalıyız. Dönemin öncülüğünü yapacak düzeye kendimizi ulaştırmalıyız.
Zayıflıkları aşmanın yolu Önderlik perspektifleri temelinde “özgür kadın kimdir, nasıl yaşar” sorusuna vereceğimiz somut cevap, buna göre kendimizi yapılandırmamızdır. Bu düzeyi yaratmak için hiçbir eksik yoktur. Teorik-ideolojik temel, örgütsel güç, tarihsel ve güncel birikim ve tecrübe derya kadardır. Önderlik savunmaları, çözümlemeleri kendini yapılandırma, aydınlanma konusunda en büyük güç kaynağıdır. Mücadele ile yaratacağımız şey kendimizi donanımlı ve örgütlü kılmak, inandığımız ve bilincimizi belirleyen doğruları hayata geçirme gücü göstermektir. Bunun çabası, iddiası ve gücü açığa çıktıkça sonuç kesinlikle zaferdir, başarıdır. Erkek egemen uygarlıktan hesap soran, özgür ve eşit yaşamı yaratan kadın gerçeğidir.
PAJK Koordinasyonu