• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

İran’da Ve Doğu Kürdistan’da Özgürlüğün Kanatlanış Gerçeğisin Sen Zilan

13 July 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Zilar Sterk

Dünyada hakim olan mevcut sisteme kadın olarak katlanmak zor bu gün. Hele de İran’da kadın olarak yaşamak daha da çok zordur. İran’da Kürt kadını olarak yaşamak ise hepsinden de daha zor. Bunu özgürlük arayışında olan her kadın bilir. Hepimiz biliriz. Ancak bunu o gerçeklik içinde yaşayan kadınlar daha çok bilirler. Çünkü an be an, her gün, her saat, her dakika bütün çıplaklığı ile yaşarlar bu gerçekliği. Ömrünün sonuna kadar yaşamaya mahkum bırakıldığı boğucu gerçekliği. Bu gerçekliğin prangasıyla kimi zaman sessizce yaşamaya razı olmuş, kimi zaman ise çaresizliğin isyanını dillendiren kendi katline gitmiştir, büyük bir cesaretle.

İran rejiminde, neredeyse ortaçağın yaşam normlarına mahkum bırakmıştır kadın. Bu rejimin yaşam felsefesine damgasını vuran erkek egemenlikli zihniyet adeta kadının yaratıcı ve sorgulayıcı zihniyetinden, çekici estetiğinden, insan yüreğine adeta yaşam coşkusu akıtan pırıltılı gözlerini ve özgürlüğü her an haykırmaya hazır sesinden korkarcasına, başından ayağına kadar dolamıştır kara çarşafları. Düşünüp sorgulayabilecek beynini ve duyumsayabilecek yüreğini yine haykırabilecek diline pranga misali dolamıştır kara örtüleri. Bir zihniyetin, bir felsefenin, bir paradigmanın simgesidir elbette bu kara örtüler. Belki dünyanın diğer birçok bölgesinde kaldırılmıştır bu simge. Ancak görünmeyen ideolojik, siyasal ve sosyal çağdaş görünümlü örtüler altındadır kadın buralarda da. Tek fark, örtülerin daha çağdaş oluşu veya daha eski oluşudur sadece. İran’da kadın 21.yy’lı değil, henüz ortaçağın ideolojik, siyasal ve sosyal örtülerini bugün bile taşımaktadır.

Bir de yaşamın her ayrıntısında, kara çarşaf zihniyetinin belirlediği sınırları vardır kadının. Bu sınırlar belirlemiştir; kadının nasıl yaşayacağını, nasıl düşüneceğini, nasıl soluyacağını, nasıl oturup, nasıl kalkacağını, nasıl yiyip nasıl içeceğini, nasıl giyineceğini. “Neden böyle yaşıyorum” sorusu yasaklanmıştır kendisine yüz yıllardır. Sormaya kalktığında bu soruyu, şeriat geleneklerinin keskin kılıcının narin boynunu keseceğinin oldukça bilincindedir İran’da yaşayan her kadın. Geçmişte kabullenmiş gibi inanmış gibi görünürdü hep, ama içten içe de büyük isyanlarla kaynardı beyni ve yüreği. Ancak bir de APO’cu felsefe ve kadın özgürlük ideolojisi ile tanışma ve cesaretlenme süreci vardır İran’da yaşayan kadının.

Uyuşturulmuş bir toplumda soru sormaksızın yaşamaya mahkum olmuş bir insanın, aydınlanıp bilmenin tadına varması bir başka olmuştur tarih boyunca. Ölümüne çarpışmış ölümüne savaşmışlardır bilmenin tadına varanlar. Çünkü özgürlüğün ilk adımıdır bilmek. Ve yaşamın en büyük mahkumiyetidir, saklamak bildiğini. Bildiğini saklamak, insanın en büyük ihanetidir kendi kendisine. Dolayısıyla içi içine sığmaz insanın bildiği zaman. Bildiği zaman; dünyanın nasıl oluşup nasıl döndüğünü, aslında güneşin hiçbir zaman batmadığını, insanın nasıl nefes alıp verdiğini, nasıl düşünebilip, nasıl duyumsayabildiğini anlama kavuşturunca duramaz yerinde.

En çok da kadın mahkum bırakılmıştır bildiğini saklamanın öteki adı olan kendi kendine ihanet gerçekliğine. Korkutmuştur çünkü her an tepesindeki erkeklik tanrıları tarafından. Her an yanı başında, her an uyarıcı, her an yönlendirici tanrıları. Çünkü tanrısıyla bir ömür yaşamaya mahkum bırakmıştır, henüz çocuk yaşlarda parmağına taktırılan küçük ama bir o kadar da güçlü kelepçeleri. O küçücük kelepçe değimlidir zaten onu tanrısına esir eden. Elindeki kınalar değimlidir onu tanrısına kurban olmaya mecbur eden, tıpkı kurbanlık koyunun kurban edilmeden önce boynuna sürülen kınalar misalidir.

Bir başını gökyüzünün maviliğine kaldırmış, özgürlüğü duyumsamış, bilmiş kadınlar vardır tarih boyunca kabullenmeyen, erkeklik tanrısına bu bilinen mahkumiyeti. Hiç çekinmemiştir, narin boynunun giyotinlere ve halat ilmeklerine geçirilmesinden. “Özgürlük bedelsiz olmaz” bilincinin verdiği büyük bir cesaretle. İşte sen de özgürlüğe cesaretlenen bu görkemli kadınlardan -biriydin demeyeceğim çünkü hep olacaksın-birisin Zilan yoldaş. Bilmenin büyük cesaretiyle kırmıştın bu mahkumiyet kelepçelerini. Kendi arzu ve istemlerinin, kendi doğrularının veya kendi yanlışlarının sahibi olmaya karar vermiştin çünkü. Bu kararlaşmaydı seni, yoldaşlar arası tüm sorunsallıklarımıza rağmen dimdik ayakta tutan. Yani kadın özgürlük ideolojisi ve yaşam felsefesinin bilincinde olmanın tadını da zorluğunu da yaşama çabası içerisinde olan kadınlardan biriydin sen yoldaşım. Özgür yaşam felsefesinin büyük iddia ve kararlılığıyla kendini aday göstermiştin Kürdistan Kadın Özgürlük Partimize. Bilmene rağmen özgürlüğün zorlu, zahmetli ve esrarengiz yollardan geçtiğini. Zeynep Kınacı’larla, Sema’larla, Nucan’larla, Yıldızlar’la, Sorxin’lerle, Rojin’lerle, Saralarla, Rojbin ve Leylalarl ve daha niceleriyle kesiştirdin yolunu. Yolu özgürlük aşkından geçen her kadının bir gün bu kesişen noktada mutlaka buluşacağını bilircesine…

Sanki daha dün seni görmüşüm sevgili yoldaşım. Üzerinden taş çatlasın diyorum içimden altmış yetmiş gün geçti sadece. Daha dün gibiydi yani. Baharın yemyeşil, şipşirin görüntüsünün, kuş cıvıldayışlarının, rengarenk çiçek kokularının insana yaşam sevinci veren ruhunu soluyordun kana kana. Taptaze goncalanmış bir ağacın altına oturmuş, elinde kağıt kalemin, yazıyordun içindeki baharımsı coşku selini kara kışlara inat. “baharda yaşam bir başka yaşanılası oluyor yoldaş “demiştin. Ve gözlerindeki pırıltıdan anlamıştım, yaşama adeta aşk düzeyindeki bağlılığını. Bahar çiçekleri arasında adeta yeni açmış bir çiçek gibi, taptaze bir filiz gibi yansıyordun tabiat anaya. İmrenmiştim yaşam sevincine inan. Gözlerin hep bir başka gülüyordu senin. Çocukluğundan aldığın doğallığını hep korur, gelmezdin soyut yaşam tarzlarına ve sınırlarına. Kanatlanan bir kuşun temposunda, uçarcasına arşınlardın zorlu dağ yollarını. Büyük bir duyguyla bakardın yaşamdaki her şeye. Kadının duygusal zekasını yaşatırcasına.

YJA’daydın, kadınların özgürlük etrafındaki birliğini sağlama azmiyle gitmiştin oraya. Beş bin yıldır paramparça edilmiş kadın gerçekliğini bütünleştirmek, birleştirmek ve bir adım daha özgürlüğe yakınlaştırmak için. İran kadını derdin, Kürt kadını derdin, Rojhılat kadını derdin. Neden her gün katlediliyor kadınlar, neden her gün canına kıyıyor intihar ediyor derdin kadınlar… Bu sorunun cevabını arayıp durdun. Ve sonunda bu sorunun cevabını, bu realiteye her gün maruz kalanların kendilerinden dinlemek lazım demiştin büyük bir sorumluluk duyarak. İşte böyle gittin o çok sevdiğin toprak anayla kucaklaştığın mekana. O mekandaydı çünkü her gün katledilen ya da böyle yaşamaktansa canına kıymayı yeğleyen kadınlar.

 

29 Haziran akşamıydı. Yani Tanrıça Zilan’ın görkemli eylemini gerçekleştirme hazırlığında ve heyecanında olduğu on sekiz öncekiyle aynı akşam. 30 Haziran sabahında yani özgürlük piminin çekildiği sabahı anlatacaktın kadınlara ve Tanrıça Zilan’ın Tanrıçalık ruhunu. Ama özgürlük patikalarına büyük bir korkuyla sıralanmıştı, mahkumiyet kelepçelerini kırmış olduğun özgürlük düşmanları. Onlar değimliydi zaten beş bin yıldır kadının özgürlük yoluna pusu kuranlar. Kurmuşlardı işte yine büyük bir acımasızlıkla ölüm tuzağını. Ancak farkında değillerdi belki de ölüm tuzaklarını, büyük yaşam bağlılıklarına dönüştürdüğümüzün. Anlattı böylece sana kurulan ölüm tuzakları, ölüme mahkum bırakılan kadınlara, Zilan’ca yaşam aşkını. Yüzlercesi, binlercesi artık daha iyi biliyor, sendeki yaşam ve özgürlük aşkını. Kutsal bir tesadüf gibi görünüyor sanki, Zilan’ın gününde ikinci bir Zilan’ın yani senin toprak ananın kucağına bırakmış olman kendini. Oysa şunu biliyoruz ki, Zilan’da saklı olan özgürlük ruhuna olan tutkundu seni böyle bir günde onunla buluşturan. Ve yolu özgürlükten geçen her kadınla bir gün bu kesişme noktasında buluşacağımızı hepimiz bugün daha iyi biliyoruz sevgili yoldaşım. Kesişme noktasında buluşmanın hasretiyle…

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk