Siz gidin heval ben gelemiyorum demekle yetiniyordu. Benim yüzümden size de bir şeyler olmasın, yerde yarı baygın bir şekilde öleceğini hissediyordu yavaş yavaş her yeri uyuştuğunu fark etti. kısık seslerle Biji Serok APO diye mırıldanıyordu. Sonra yavaş yavaş gözleri kapanmaya başladı artık kendinde değildi ve hiçbir şeyi hissetmiyordu, her iki kolu yana düştü. Tedirgin olan arkadaşlar hemen etrafında toplanmış, Dıjwar arkadaş başını dizlerinin üstüne koymuş hafif tokatlarla kendine getirmeye çalışıyordu. Heval Özgür heval Özgür kalk gidelim bak geç oldu diyordu, arkadaşların sesi kulaklarında hissediyor, cevap vermek istiyor, ben yaşıyorum halen ölmemişim diye bağırmak istiyordu ama kimse onun bu çığlıkların duymuyordu. Sadece kendisi duyuyordu. Sanki her şey bir rüyaymış ve o rüyada kabus görüyor gibi bağırıyor ve uyanmak istiyor da bir türlü uyanamıyordu. Bir ara bu rüyasından hiç uyanmak istemezcesine kendini yorgun bitkin hissetmeye başladı. Biraz dinlenmek ona iyi gelirdi. Sonra tekrar ellerini kıpırdatmaya başladı geçici bir bayılmaydı, başından akan kanlar durmuştu. Uyandığı gibi ayağa kalkamaya çalıştı, ama yapamıyordu halen güçsüzdü takatsizdi. Arkadaşların omuzlarına, kollarını attı ve yavaş yavaş çatışma bölgesinden uzaklaşmaya çalıştı. Giderken arkasına bakarak Zınar arkadaş orada kaldı. Onu getirmeliydim diyordu. Ama yerini kimseler bilmiyor ki gidip getirsin diye düşündü.
Arkadaşlar Reşit arkadaşı çatışma yerinden uzaklaştırmışlardı. Geriye sadece Zınar arkadaş kalmıştı. Onun yerini de kimse bilmiyordu, bir tek Özgür arkadaş biliyordu oda bu haldeyken gidemezdi. Bu halde olmasaydı kimse onu durduramazdı. Mutlaka giderdi zaten onu almak için gidip yaralanmadı mı, hayatı boyunca kendine verdiği bir sözü vardı, hiçbir koşul altında ne pahasına olursa olsun yaralı arkadaşını geride bırakmamam sözüydü. Ama bu gün o sözünü tutacak halde değildi, çünkü kendisi de ağır yaralıydı. Yoluna devam ederken aklında hep bunu geçiriyordu. Yorgun ama bir o kadarda üzgündü, çatışma bölgesinden yavaş yavaş uzaklaşıyorlardı. Artık Zınar arkadaştan umudunu tamamen kesmişti, yapacak bir şeyde yoktu. geriye kalanlar ancak yaralı olanları taşıyabilirlerdi. Belki de şehit düşmüştü kim bilir, yaralı olsaydı mutlaka gelirdi, bağırırdı ve bir ses çıkarırdı, bunların hiçbiri duyulmadı. Bağırdı da çatışma sesinden mi duyulmadı. Yerini bilseler almak için mutlaka giderlerdi. Ama bilinmeyen bir yere de gitmek tehlikeliydi, başka arkadaşlarda zarar göre bilirlerdi.
Uzaktan kobra helikopterlerin sesi gelmeye başlamıştı sesleri gece karanlığında bütün sesleri bastırıyordu, gelir gelmez ilk roketi Kinyanış tepesine vurdu. Ard arda Kısa manevralar yaparak tepenin etrafında dönüp roketlerle vuruyor, bazen de etrafını ağır silahıyla tarıyordu. Buda askerlerin tepeyi bırakıp kaçtıklarını gösteriyordu. Bazen de asker Gerilla arasına fark koymadan herkesi birlikte imha etme istedikleri oluyordu. Birkaç kayıp verdirmek uğruna askerlerini de gözden çıkara bilen bir orduydu. Ama tepe zaten düşmüş bir mevzi kalmıştı. Bide hesaplayamadıkları gizli bir mevzi daha vardı, muhtemelen o mevzide tepede askerlerin kalmadığını bilmiyordu, yoksa onlarda korkudan orada kalmaz bırakıp kaçarlardı. Oradan Hemen uzaklaşmak gerekiyordu tepeden halen yeterince uzaklaşmış değillerdi, kobralar orayı da vurabilirdi, savunma yerine vardıklarında bir gurup arkadaş onları bekliyordu. Haydi elinizi çabuk tutun çok geç kaldık. Arkadaşlar yukarı tepeyi ele geçirmiş, tepede asker kalmadı dediler, şimdi uçaklarda gelebilir diyorlardı. Anlaşılan baya kayıp vermişlerdi. Kobralar bundan dolayı rasgele her yeri tarıyorlardı.
Ansızın tepeden aşağıya doğru bazı ayak sesleri gelmeye başladı, sesler gittikçe yakınlaşmaya başlıyor bazen de duraksıyordu. Roket seslerinden kaçan hayvanların çıkardığı sesi olma ihtimali yoktu. Çünkü saatlerdir buralarda yaşanan çatışmadan dolayı olan tüm hayvanlarda ürküp kaçmışlardı. Geriye tek bir ihtimal kalıyordu acaba çatışma bölgesinden kaçan askerler idi gelenler. Sesler gittikçe yakınlaşıyordu. herkes çalılıkların arkasında sesin geldiği yöne doğru bakıyor olanları anlamaya çalışıyordu. Yakınlaştıkça sesin bir kişiye ait olduğunu fark eden arkadaşlar. Asker olsa esir alalım bu eylemden sonra birkaç asker esir almak eylemi taçlandıracak diyorlardı. önüne hemen orada pusu kurdular. Bir karartı giderek onlara doğru yaklaşıyordu. Yürüyüşünden sağa sola savruluşunda yaralı biri olduğu anlaşılıyordu, mesafe kapandıkça gelen kişinin asker olmadığı Zınar arkadaşın olduğu anlaşılmıştı. Tedbiri elden bırakmadan arkadaşlar sen kimsin diye sordular. Benim hevel, ben Zınar. Bu cevap herkesi şaşırtmış ama bir o kadar da heyecanlandırmıştı ve mutluluk vermişti. Tamda herkes şehit olduğuna inanıp umudunu kestiği bir anda karşılarına çıkması bir mucize gibiydi. Arkadaşlar hemen yanına giderek ona sarıldılar. Ona ne olduğun sordular. Başından yaralanmış Özgür arkadaş gibi oda bir süreliğine baygın kalmıştı, Özgür arkadaşın beni dürttüğünü hatırlıyorum ama ondan sonrasını hiçbir şey hatırlamıyorum en son hatırladığım şeyse kobraların tepeyi vurmasıyla kendime gelip oradan kaçmam oldu diyordu. Başından aldığı darbenin etkisi halen devam ediyordu dengeli yürümekte zorlanıyordu. Arkadaşlar nasıl diye soruyordu herkes iyi bir sen kalmıştın sende geldin ya her şey çok daha iyi oldu diyordu baran arkadaş. Seni kurtarmaya gelen iki arkadaşta yaralanınca yerini kimse bilmediğinden arkadaşlar seni almaya gelemediler. Daha doğrusu şehit olduğunu düşündüler. Ama Allaha şükürler olsun ki sağsın. Bu haberi Özgür arkadaşa vermek lazım, en çok da o sevinecek geldiğine. Çünkü seni almak için geri döndüğünde oda senin gibi başından yaralandı, az ilerde arkadaşlarla beraber gidiyor. Sen iyi misin yürüye bilir misin diye sordu baran arkadaş.
Evet yürüyebilirim, iyiyim o zaman haydi gidelim. Grup aşağıya doğru kendini bıraktı Merwanıs köyüne doğru, kobra helikopterlerdi geri çekilme güzergahını rasgele bombalıyordu. Bundan zarar görmemek için hemen az ilerde bazı kayalıklar var oraya girelim, kobralar gidinceye kadar dedi baran arkadaş. Oraya varmadan Özgür ve Zınar arkadaş gurubun içine yüz yüze geldiler. Özgür arkadaş hayretler içinde heval Zınar’a bakara donup kalmıştı. Gerçek mi hayalim mi, yoksa rüyamı görüyordu. Başından yaralanmış yanlış gördüğünü düşündü. Onun bu halini gören arkadaşlar sen ayrıldıktan sonra oda geldi. Gördüğün Zınar arkadaşın ta kendisidir. İkisi bir birine sarılarak hasret giderdiler. Deniz arkadaş: Allah canını almasın kaç kere başının ucunda Zınar Zınar diye bağırdım niye ses vermedin?
Heval sessin geliyordu ama cevap vermiyordum, gittin tekrar sonradan döndün gene cevap veremiyordum sadece ses duyabiliyordum ama kendimde değildim diyordu. Artık Özgür arkadaşın keyfine denilecek bir şey yoktu. Eylem başarıyla sonuçlanmıştı. Epey asker öldürülmüş dört silah kaldırılmıştı diğer bölükte tepeyi ele geçirip bir çok silaha el koymuştu. Grup sağ salim geri çekilmiş, yaralı arkadaşlar da tedavi amaçlı Çemco tarafına gönderildiler.
Özgür Deniz