Özgür arkadaş onlara bakarak cebindeki bombayı çıkarıp içlerine atıp kendisini de geriye fırlattı. Bomba büyük bir gürültüyle patladı. Patladığı gibi taş toprak üzerine geldi. Dumanlar içinde mevzide bağırma sesleri gelmeye başladı, tekrar silahını mevziinin içindeki askerlere doğrultarak kaçmaya çalışan askere üç el ateş etti, yere düşen askerin üstüne giderek iki el ona da sıktı. Dördü de oracıkta cansız bir şekilde yatıyordu. Az ilerisinde ona doğru bir mevziiden ateş ediliyordu. Oldukça geniş bir mevzii idi. Kinyanış köyüne hakim idi. Stratejik bir yerde olan bu mevziiye doğru sürünerek mevziinin dibine kadar girebildi. Oraya da bir el bombası atıktan sonra mevziden sesler gelmez oldu. Bu biçimde birkaç mevziiyi düşürdükten sonra tepenin zirvesine varmıştı. Tepenin zirvesinde son bir mevzi kalmıştı onu da düşürse tepe tamamen düşüyordu. Bu arada arkadaşlarından halen bir haber yoktu. Yalnız başına yüzlerce askerin içine girmiş daha ne ile karşılaşacağını bilmiyordu. Bu yetmiyormuş gibi diğer tepelerden de buraya doğru askerler kaçmaya başlamıştı. Panik halindeki askerler nereye kaçacaklarını bilmediklerinden her yere savrulmuşlardı. Nasıl ki kurtlar koyun sürüsüne saldırdığında koyunlar araziye dağılıyorsa, askerlerde aynı durumdaydı.
“Son bir mevzii kaldı önümde onu da düşürürsem tepe düşer. Heval Zınar’ı da rahat ala bilirim” diye düşünüyordu. Bu sefer son mevziiye yöneldi çokta rahat hareket edemiyordu yalnız ve yaralıydı. Yarası soğumuş ve Özgür arkadaşı zorlamaya başlamıştı. Eliyle hafiften yarasını yokladı halen kan akıyordu. Yerden biraz toprak alarak yarasına bastırdı. Son mevzii ile arası on beş metre vardı yoktu. Bir bomba mevziinin olduğu yere fırlattı askerler bağırarak bomba geliyor, yere yat diye çığlık atıyorlardı. Bomba patladığında üstüne gitmek istese de mevziinin, kalabalık olduğundan kaynaklı, bir de bombanın mevziiyi etkilemediğini düşündüğü için vazgeçmişti. Bir kaç bomba atıktan sonra aynı durum devam etti. Bu işte anlayamadığı bir gariplik vardı, mevzi düşmüyordu elinde atacak bombası da kalmadı. Meğer daha önce arkadaşların alanı savunmak için yaptıkları üstü kapalı mevziiye yerleşmişlerdi. Mevzii kobra helikopterlerine karşı sağlam yapılmıştı bu mevzilere bomba işlemezdi ve mevziinin içine atılmalıydı bomba. O bu durumdan habersizdi. Özgür arkadaş durumu fark etmemişti. O yüzden geriye dönerek Heval Zınar’ın bombalarını alıp tekrar mevziye saldırabileceğini düşündü. Sonra yavaşça geriye çekilerek Heval Zınar’ın yanına döndü. Heval Zınar halen yerde uzanıyor hiç tepki vermiyordu, ne kadar uğraşsa da bir türlü tepki vermemesi şehit düştüğünü gösteriyordu. Tek başıma kaldım burada, ölsem kimsenin haberi bile olmaz, en iyisi düşürdüğüm mevzilerden birkaç silah alıp arkadaşların yanına döneyim, sonra arkadaşlarla beraber gelip Heval Zınar’ı ala bilirim diye düşündü. Heval Zınar orta boylu ve kilolu bir yapıya sahipti. Nereden bakarsan 80 kilo civarındaydı. Bu yarayla ben arkadaşı taşıyamam diye düşünüyordu. Kafası karışmış bir türlü Heval Zınar’ı bırakmak istemiyor ama yapabileceği bir şeyde yoktu.
Reşit arkadaşın kolu da yerine gidememişti. Cihazları olmamış rasgele saldırmak yerine Dijwar arkadaşların yanına gelmiş oradan saldırmayı düşünmüşlerdi. Ama oraya geldiklerinde büyük bir sorunla karşı karşıyaya olduklarını anlamışlardı. Epeydir Özgür arkadaş, onlardan kopmuş ve ondan haber alamıyorlardı. Cihazları da yoktu. Saldırsalar yanlışlıkla düşman yerine onları vurabilirlerdi. Karanlıkta arkadaşların nerede olduğunu nerden bileceklerdi ki. Telsizden genel koordineye haber vermişlerdi. Koordine biraz daha beklemelerini söylemişti. Elleri kolları bağlanmış durdukları yerde ha bire keşfedemedikleri bir mevziden onlara doğru bomba atılmaktaydı. O bombaların parçalarından bir tanesi Kahraman arkadaşın ayağına denk gelmiş yaralanmıştı.
Özgür arkadaş hemen Heval Zınar’ın silahını ve kendine yakın bir mevziiden bir BKC silahı ve üç G3 silahını alarak aşağıya doğru kendini bıraktı, silahalar ağır geliyordu taşımakta zorlanıyordu. Yolda bir silahı bırakmak zorunda kaldı. Biraz daha aşağıya indiğinde Reşit arkadaşla yüz yüze geldi. Onu gören Reşit arkadaş sevinç çığlıklar atmaya başladı. Arkadaşlar geldi diye bağırıyordu yolunu kaybeden herkes orada toplanmış gibiydi. Silahları gören arkadaşlar hayreteler içinde ona bakıyorlardı. Dıjwar arkadaş, Heval Zınar’ın nerede olduğunu Özgür arkadaşa soruyordu. Özgür arkadaş yutkunarak biraz da arkadaşının şahadetini kabullenmekte zorlanarak Heval Zınar’ın şehit düştüğünü ve tepenin tam düşmesi için bir mevziinin kaldığını söyledi. Daha sonra Özgür arkadaş kendini toparlayarak haydi gidelim o mevziiyi düşürelim ve Heval Zınar’ı da getirelim dedi.
Oldukları yere ha bire bomba atılıyordu. Sadece karanlıkta bir taşın düşüşü gibi bir ses geliyordu, yönü beli değildi. Rus bombalar gibi değildi. Rus bombaları atıldığı gibi pim sesi geliyor anlaya biliyorsun, ama Amerikan bombaları hiç ses çıkarmadan atıla bilindiğinden Yeri deşifre olmuyordu. Saçmaları fazla olduğundan alanı daha çok etkiliyor, ama Rus bombası kadar öldürücü değildi.
Özgür arkadaş, Heval Reşit haydi gidip Heval Zınar’ı getirelim der demez, Heval Reşit yerinden fırladı. Birkaç metre gitmeden Özgür arkadaş, ayağı bir tele takıldı, daha önce altından geçtiği teldi, tel çekilir çekilmez mayın patladı. Patlayan mayın değil, ışıldak fişeğiydi ve her yer aydınlandı. Ondan fırsat bilerek bıraktığı silahı da yanına alarak yürüyeyim derken ikisini ortasına bir bomba düştü, bomba der demez Özgür arkadaş kendini yere attı ama heval Reşit kendini yere atma fırsatını bulmadan bomba patladı. Karnından yara alan Heval Reşit acılar içinde yerde kıvrandığını gören Özgür arkadaş ilk fırsatta ensesinden yakaladığı gibi aşağıya doğru çekti. Yerlerde sürükleyerek arkadaşların yanına kadar vardı. Onu sağlam olan arkadaşlara bıraktı. Musa ve Bedirxan arkadaşlar onun kolunun altına girerek oradan uzaklaştırdılar.
Oda geri dönerek yerde yığılmış kalın bir ağacın gövdesini siper alarak. Bombanın atıldığı yeri tesbit etmeye çalışıyordu. Hemen yanı başlarında bir çalının içinde saklanmış birkaç asker fırsat bulduklarında beraber birkaç bomba atıp sessiz sedasız duruyorlardı, bu durumda kimse onları göremiyor bomba dışında her hangi bir silah kullanmıyorlardı.
Özgür arkadaş bir yerlerden şüphelenmeye başlamıştı tamda oraya hareketleneyim derken, ikinci bir bomba hemen önüne düştü. Kendini yerle yeksan yapmadan bomba patladı kafasından ağır bir şekilde yaralandı. Gözleri karardı yüzünden oluk oluk kan akmaya başladı gözlerini açamıyor, ayağa kalktığı gibi düşüyor ve düşe kalka arkadaşların yanın kadar yuvarlandı. Başı gövdesinden ayrılmış gibi çırpınıyordu. Ha bire başı dönüyor bütün arkadaşlar etrafında toplanmış kendine getirmeye çalışıyorlardı. Kanı durdurmak için kefye ile başını bağladılar ama kefyenin altında kan akmaya devam etti. Bir ara gözleri kapandı, artık kimse kurtulmasına ihtimal vermiyordu. Kısa bir baygınlıktan sonra tekrar kendine geldi. Kalkıp yürümek isterken tekrar yere yığıldı.
Deniz Özgür