Özgür arkadaş tepenin içine sızarken, çekmeli mayın olabilir ihtimaline karşı kollarını bedenini siper almış, ellerini yerde sürtüyordu. Ayakların yavaşça kaldırıp yere basıyordu. Parmak ucuna basa basa ilerlerken, silahın emniyetini açmış kurşunu öne vermişti. Aralıklarla oturup ortalığı dinleyip tekrar hareket ediyordu, onu gören Zınar arkadaşta adeta onu taklit edercesine yürüyordu.
Birden Özgür arkadaş duraksadı, eline gerilmiş bir telin takıldığını hissetti. Yavaşça yere oturarak Zınar arkadaşı yanına çağıran kol hareketi yaptı. Sessizce bak bu mayın telidir dokun. Zınar arkadaş yavaşça dokundu. Özgür arkadaş: fark ettin mi teli? Zınar arkadaş: “evet fark ettim” dedi. Özgür arkadaş: “Tamam o zaman ben altından geçeceğim, sonra sen geçersin, geçerken dikkat et kendini telle vurma” dedi. Zınar arkadaş tamam dedi. Özgür arkadaş, teli yavaştan tutarak altından geçti, teli bırakmadan Zınar arkadaşı da geçirdi. Ben on metre ilerde seni bekliyorum arkadaşlar arkadan geliyorlar. Arkadaşlara söyle kendilerini tele vurmasınlar, burada mayın var ve dikkat etsinler. Özgür arkadaş biraz ileriye giderek Zınar arkadaşın gelişini bekledi. Birkaç dakika sonra, Zınar arkadaşta Özgür arkadaşın yanına dönerek arkadaşlar gelmediler heval. Özgür arkadaş, kızarak nasıl gelmediler? Yollarını mı kaybettiler? Eylem başladı başlayacak.
Birden Ertuş tepesinde Şehid Colemerg tepesine ilerlemek isteyen düşman gücü pusuya düşürülüp vurulmuştu. Gece karanlığında peş peşe bomba sesleri gelmeye başladı. Roket atarlar, BKC silahın sesleri bir birine karıştı, karşılıklı atışlar her yerden duyuluyordu. Kinyanış tepesinde bulunan askerlerde korkudan peş peşe havaya ışıldaklar fırlatmaya başladılar. Ortalık gün gibi aydınlık olmuştu. Özgür ve Zınar arkadaşlar ilk fırsata bir çalılığın içinde saklandılar. Halen Dıjwar arkadaştan haber yoktu. Özgür arkadaş: “Büyük bir ihtimalle sık çalılıklar arasında yönlerini kaybetmişler, bizde de telsiz olmadığından kaynaklı arkadaşlara ulaşamıyorduk ve birbirimizi kaybettik” dedi. Dıjwar arkadaşta seslenmeyeceğini bildiğinden, ışıldak fişeği atıldığında Özgür arkadaşı ve Zınar arkadaşı görme umuduyla ortalığı kolaçan ediyordu, her ne kadar uğraştıysa da bir türlü bulamıyordu. Çünkü onlarda bir çalılığın içine saklanmış olmalıydılar.
Tam o esnada Şehit Şerif arkadaşın bölüğü tepenin yukarı uzantısından, Kinyanış tepesine saldırmaya başladılar. Baskın yiyen bütün askerler alarma geçti. Her yere rasgele ateş etmeye başladılar.
Özgür arkadaş: “artık kimseyi bekleyemeyiz ikimiz tepeye saldıracağız bunların geleceği yok, hay de yoldaşım harekete geçelim.” Diyerek. İlk fırsata bir mevziinin dibine kadar yerleştiler o mevziden yoğun ateş ediliyordu. Mevziinin dibindeydiler aralarında sadece on metrelik bir mesafe vardı. Zınar arkadaşa seslenerek bombayı mevziye at, bende saldıracağım sende beni korursun dedi. Zınar arkadaş bombayı hücum yeleğinin kılıfından çıkarmaya çalışırken, Özgür arkadaş hemen heval Zınar’ın acemi olduğunu fark etti. Heval Zınar daha önce hiç saldırıya girdin mi? Zınar arkadaş hayır bu benim ilk deneyimim dedi. Acemi olduğun belli baksana daha bomban bile hazır değil. Sen bekle bana bırak sadece beni koru yeter.
Özgür arkadaş elinde bombanın pimini doğrulturken aralarına bir bomba düştü, düşman onları fark etmişti. Bomba var Zınar yere atla der demez bomba patladı. Özgür arkadaş belinden Zınar arkadaşta başından yaralandı. Toz duman içinde yerde kıvranıp duruyorlardı. Zınar arkadaştan artık ses gelmiyordu ve yerde tamamen hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Daha önce hafif kıpırdıyordu, hareket edebiliyordu ama oda kesilmişti. Bayılmış mıydı? acaba, yoksa şehit mi düşmüştü? Bu durumda onu anlamak mümkün değildi Özgür arkadaş yavaşça Zınar arkadaşın üstüne eğilerek Zınar Zınar diye dürtüyordu. Zınar arkadaştan ses çıkmayınca şehit olduğunu düşündü.
Halen Dıjwar arkadaştan ses seda yoktu ne oldu? Bunlar acaba neden gelmediler ve eylemde başladı. Tek başına kaldım kendi. Özgür arkadaş hafiften hareket etmeye başlayınca ciddi bir yara almadığını fark etti. Sadece omuzun alt tarafında şiddetli bir yanma hissediyordu. O bölgeden beline doğru kan akmaya başlamıştı. Olsun halen hareket ede biliyorsam, bu işi bitire bilirim diye düşündü, bombası da halen elinde duruyordu, yere düştüğünde bombasını sımsıkı tutmuş bırakmamıştı, bıraksa bombası kendisinde patlardı. Bunu bilecek kadar tecrübeliydi.
Altında durduğu mevziden halen ses geliyordu, işe buradan başlayayım dedi, nasıl olsa artık kimse gelmeyecek. Yapayalnızım bir de yaralıyım ama bu tepe düşmese Zınar arkadaşı da götüremem. Zınar arkadaşı burada bırakamam, o bana güvenerek benimle geldi. Onu bu halde bırakırsam bir ömür boyu vicdan azabından kurtulamam, tepeyi mutlaka düşürmeliyim diye düşündü. Elindeki bombayı mevziiye doğru fırlattı bombanın mevziiye girdiğini düşünerek mevziinin üstüne hızlı adımlarla yürüdü. Çalılıklardan geçmeye çalışırken, dizinin bir duvara çarptığını his etti. Çalılıklar arasında yapılmış bir mevzi duvarıydı, mevziinin içi tamamen görünüyordu. Dört asker mevzide oturmuş BKC silahını şeridini değiştiriyorlardı. O kadar korku bedenlerine hüküm etmişti ki şeridi ters takıyorlardı dördü de onunla uğraşıyordu. Panik halindeki askerler Özgür arkadaşın üzerlerinde durduğu ve onlara baktığını fark etmeyecek kadar korkmuşlardı. Daha önce atığı bomba hemen arkalarına düşmüş onlara zar vermemişti, fakat epey korkutmuştu.
Özgür Deniz