ÖZLEMİME
Özgür dağlarımızda çevremizi bir örtü gibi saran beyazlığın soğukluğuna rağmen yüzümüzü güneşin doğduğu İmralı’ya dönük yeniden yenilenme, özgürlük tohumlarının inancı, direnişi ve kararlılığı ile yeniden doğuş olan baharı karşılama coşkusunun yarattığı umut ve sevgi seliyle sizi selamlıyorum.
Üzerinde yaşadığımız kutsal topraklar tarih boyunca önderliksel çıkışlara sahne olmuş, kendisine layık güzelliğin emsali haline gelmiştir. Nitekim bu tarih Zeus ve ardılları ile ters yüz edilmiş ve lanetli komplo tarihi yenden yazılmaya başlamıştır. Atalarının bırakmış olduğu mirasa sıkı sıkıya bağlı olan ardılları günümüz yüzyılına damgasını vurmuştur. Tarih kendisini yeniden tekerrür ederken sahne senaryo aynı fakat figüranlar ayrı ve kostüm değiştirmişler. Yüzyılın karanlığı insanlığın üzerine bir kader gibi gerçekliğinden uzaklaştırmış ve kendisiyle yabancılaşmanın sınırına getirmiş, yok etmiştir.
İnsanlık görmeyen, duymayan, kavramayan ve düşünmeyen bir konuma getirilmiştir. İnsanlık kendi özüne dönüş mücadelesini vermenin burukluğunu yaşasa da inkar edilmiştir. Ki bunun mücadelesi içerisinde karartılmış olan tarih yeniden özgürlüğe gebe yeniden doğuşunu sancılarını yaşadığı kutsal topraklarında kendi özüyle buluşan Ortadoğu’nun, Mezopotamya ve o güneşin ülkesinde ışınları ile toprağa can vermiştir. İnsanlığın, sevginin ve umudun timsali olan Başkan ABD öncülüğünde 21. Yy’in Demokratik uygarlık Manifestosu ile yeniden yeniden temizlenerek rengini yansıtmıştır. Özellikle Apocu militanlar olarak özgürlüğünüz özgürlüğümüz beyniniz beynimiz, yüreğiniz yüreğimiz ve yaşamınız yaşamımız olan bağlılığımızın tüm benliğimiz ve pratiğimize hükmederek inanç, sabır ve kararlılığımı belirtiyorum.
Yüreğim yarası ayrılıklarla sızılar
Sevgi bir kavgadır
Zafer ister konuşmak için
Her buluşma
Dilsiz, sağır ve kördür
O an doğa konuşur
Gökyüzü gözleriyle izler
Umutlar ışıldar mavilikler ardında
Hayallerimizin türküsü çalmaya başlar
Söyleyeni yoktur
Yüreğim yalnızca fısıldar
Dudaklarım gülümser
Gözlerim güneşe dönük
Özlerim
Aynı manzarada
Her buluşmada
Seyirciler kör, sağır ve dilsiz
Korkarım gizlice
Yüreğim sızlar
Yarama tuz basılır
Özlerim
Türkümü
Yalnızca güneşe söylerim
Rojbin Sarız
Özgürlük Dağlarından Yaşam Kaynağımıza Selam
Başkanım;
Aradan dört yıl geçti. Bugün 15 Şubat vesilesiyle dört yıl öncesine gittik ve o lanetli günü tekrardan hatırladık. Hiçbir zaman düşünmediğimiz önderliğin esareti bizleri derinden yaralayıp şaşkına çevirmişti. Bir anda ne olduğunu bilmediğimiz derin bir kuyunun dibine düşmüş gibi kendimizi hissetmiştik. Yaşadığımız ilk şoklarla “Bundan sonra ne olacak?” Sorusu düşüncelerimizde gidip gelmiş ve dünyayı cehenneme çevirmeliyiz diyerek karar kılmıştık. Biz de oluşan bu duygular birden bire ortaya çıkan kendiliğinden oluşmuş değildi. Bilincimizin yüreğimizin derinliklerinde var olan bizim bir parçamız halini alan yaşam gerçeğimizin, özgürlük amaçlarımızın, mücadele ruhumuzun ifadesidir. Bizimle bütünleşmiş, bedenimizin en ince dokularına kadar bizi saran Önderlikle var olmanın somutta dışa vurumuydu.
Bedenimizden yüreğimizden zorla koparılıp alınmak istenilen bu gerçeklikle tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir hastalığa mahkum edilmenin kavgası başlatılmıştı. Kabaran duygularımızla ölümcül hastalığın içine çekmeye çalışanlara dur diyebilecek cesareti gücü gösterebilmeliydik. İşte o zaman duygusallığımızdan sıyrılarak mevcut gerçekliğe döndük. Ölümcül hastalığa teslim olmayacaktık. İlk anda oluşan “Kendimizle birlikte her şeyi yok etmeliyiz” kararı ölümcül hastalığın erken yayılmasına pirim vermek olacaktı. Oysa vücut direncimiz çok güçlüydü. Yaşam kaynağımız ruhumuzun en ince ayrıntılarına kadar bizimle aktif ısrarını sürdürüyordu. Apocu felsefenin zoru başarma iddiası özüne uygun yeniden şahlanıyordu.
Başkanım;
Zoru başarma iddiası öyle bir tutku ki, girdiğimiz bu amansız kavgayı başlatanların başına bela olmuş durumda. Ölümcül hastalığa bizi itenler ölümcül hastalığa yakalandılar. Özgürlük sesimizin yaşam kaynağımızın etrafında örülen sevgi çemberi mücadele ısrarı, başarıdan başka yaşam hakkını kabul etmeyen kararlılık gün geçtikçe büyüyor. Bize rağmen bezem tarihimizi yazanlar büyüyen yaşam kaynağına tutku karşısında girdaba takılmakta, takıldıkça yazdıkları tarihin kirli sayfalarına “bir zamanların barbarları” olarak geçmektedir.
Başkanım;
Söylediklerim ne bir hayal ne de bir hikayedir. Gerçekliğin ta kendisidir. Zoru başarmanın iddiası öyle yakıcı ki, uygarlığın beşiği Mezopotamya’da dünyanın dev sistemlerini çökmenin eşiğine getirdi. Önderliğimizin üzerinde geliştirdikleri pazarlıkta başlattıkları Ortadoğu’ya hakim olma savaşı “evdeki hesap çarşıya uymadı” misali suyun akışını tersine çevirerek tarihe irademizle yeni sayfalar yazabilmenin fırsatını doğurdu. 21.yy çelişkiler yumağında özgür insan arayışlarının umuda özlemi ve buna ulaşabilmenin ısrarıyla yeniden gördük ki yaşam kaynağımız aradan dört yıl geçmesine rağmen hızından hiçbir şey kaybetmeden ilerlemektedir. Yaşam kaynağımız özgürlük sesini dünyanın dört bir yanına ulaştırdı. Ve çok sesli bir orkestranın ahenkli melodisini çalıyor. Öyle bir melodi ki bedenimizi saran özgürlük tutkumuzun akışını hızlandırıyor. Ve Yaşam Kaynağımızla buluşmanın heyecanını hissederek, İmralı’ ya uzanıyor derin özlemimle.
Özgürlük dağlarımızdan kucak dolusu sevgiler ve selamlar taşıyorum.
Derya Koçgirî
Dünyamızı Sevgi Ve Umutla Kucaklayan Güneşimize Merhaba
Siz engin denizin sınırsız maviliğinde bir çocuk kadar saf, tanrı gibi yalnızsınız.
Sizde savaştınız bu dünyada. Ama dürüstçesine, umutsuzluğun içinde umudu, korkunun içinde yiğitliği yaratarak.
Yırttınız açgözlü üçkağıtçıların maskesini, doğarken özgürlüğü ödünç alan insanlığa iade etmek için.
Minnettar olmayı hiç bir zaman sevmediniz, sadakat yapmayı hep sevap bildiniz.
Yoktur hiçbir malınız, mülkünüz, toprağınız, yurdunuz. Sizin vatanınız, varlığınız onurunuz ve sözünüzdür.
Sizin gibi mucizevi ve görkemli bir insanı anlatmak ve de yazmak benim için çok zordur Başkanım. Bu benim kapasitemi ve ifade gücümü aşan bir durum. Ancak size olan duygu ve düşüncelerimi kendimde hapsetmektense eksik ve yetersiz de olsa ifadelendirmek istedim.
Dicle Deniz