Derler ki: En kuytu yeşillerin içinde gizlenen nehrin perisi Arethusa suların dinginliğine bedenini yatırdığı esnada güzelliğine hayran kalan tanrı tarafından kaçırılmak istenir. Tanrıya teslim olmamak için Tanrıçalardan yardım isteyen Peri tanrıçaların eliyle bir çeşmeye dönüştürülür. Çeşmeye dönüşen Arethusa suların ardına gizlenerek uzak adalara giderek tanrıdan kurtulur. Akışı güzel suyu berrak periyi görenler kirli ve tuzlu suların arasından süzülerek saf ve temiz kalmasına hayret ederler.
Tarihte güzel ve akışkan olan hakikatin bileşkesi haline gelen tüm özgürlük değerleri çarpıtma ve çalmalara rağmen en duru haliyle kendilerini zamana taşımışlardır. Hakikati derdest etmek isteyen tüm egemenlerde bununla yüzleşmek zorunda kalmışlardır.
Nasıl ki suyun akışı kâinatın ilk soluğundan bu yana tarihin tüm kıyılarında nehirlerinde kendini koruyarak gelmişse nasıl ki önüne çıkan kayaları bazen delerek bazen etrafında dolanarak aşmışsa özgürlüğün akışı da aynı bilinçte yolunu bulmuştur.
Tanrıçalar yurdunun hilalinde atılan ilk tohumlar insanlığın nehrinden can suyunu alarak kök saldığında kutsallıkların başlangıcından nabzın son atışına varana dek direniş, zamanı aşmaya yemin etmiştir. Bugün Güneş ülkesinde en görkemli nehrin mavisinde sonsuzluğun demlerini sayarak ilerleyen kadınların hikayesi tanrıçaların perilerin hikayesinden farksız değildir.
Lanetlenen ve çarpıtılan tarih sayfalarına karşı kavgasını nakşeden Sara’nın ve onun ardılı olan Rojbin’nin Ronahi’nin su arılığındaki mücadelesi nehirde damla olan tüm kadınlara değmiştir. Sara, Rojbin ve Ronahi Ortadoğu’nun aydınlığını taşırken egemenlerin tanrıların ülkesinde karanlık içinde bırakılmak istendi.
Güneşten şavk alanların ışığı yürekten yüreğe akarken hakikati derdest edemeyenler içlerindeki karanlığı büyütmüşlerdir. Tüm kirli ve tuzlu suların içinde onu aşarak duru kalanların hikayesi tüm geriliklerden ve kötülüklerden arınarak onu aşanların doğruyu güzeli ortaya koyanların hikayesiyle aynı hikayedir. Her hikayenin bir kahramanı olduğu gibi her hikayenin varacak bir sonu vardır. Kaybedilmek istenen tarihin yok sayılan ülkenin inkar edilen kimliğin kavgasında toprağa düşenlerin kahramanlığında özgürlükle sonuçlanacak bu hikaye Güneş ülkesinin hikayesidir.
Güneşin ülkesinde
Örtülü külden kor kırmızı bir zümrüdü Anka doğdu uygarlığın
Demir şakırtısı üstüne.
Dağları aştı Anka uçtu ardılı olacakların yüreği üstüne
Uçtu Sara güneş ülkesinin semalarında ardında bin bir renkli kuş ile… Puhu kuşları serçeler Ronahi’ler Rojbin’ler… Her kanat çırpışı yekpare dirilişin dansı
Her şakırdayış inkara isyanın türküsü.
Manifesto dediler adına kavgamız dediler yaşamına Sara dediler adına kavgamız dediler yaşamına. Sara dediler ona Güneş ülkesinin kızıl nehri. O nehir ki binbir sulakta kendini büyüten ve ardındaki her zerreyi sürükleyen. O nehir ki kızıl aydınlığın medeniyete taşan ışığını göğsünde saklayan gül gülüşlü Rojbin’e heybetinde renk veren…
O nehir ki masalsı kıyılarda hırçın toy dalgaların adı olan Ronahi ye kök olan. Öyle bir nehir ki şimdi Zilan’ın kutsalında dağların ovaların her zerresinde kadınları yıkayan ve arındıran. İçiyoruz şimdi kızıl nehrin sularından şehit Zilan akademisinin çeşmesinden. Külden ateşe ateşten suya sudan tarihe dönüşen tanrıçanın ardında kalanlar şimdi suda ateşte tarihte onu buluyorlar. Onu bulmaya yaşamaya ve yaşatmaya yemin ediyorlar.
Arjin Avzem