Delal Afşin
Tarihten beri Kürtler kendilerini korumak için dağları mesken seçtiler. Dağlar varlık gerekçeleriydi. Özünü, kültürünü ve dilini korumanın en güvenlikli yerleriydi. Dağdan kopuk bir yaşamın kendileri için bir son olacağını bilmekten midir nedir? Dağ dışında bir yaşamda kendilerini hep yabancı gördüler. Özlerine uzak bir yaşam olduğundan özümseyemediler dağdan kopuk bir yaşamı.
Uzakta olunsa da hep dağlara olan o özlem yaşandı. Hasretlikler dağlar üzerine yazılan türkülerde giderilmeye çalışıldı. Her an dağlara kavuşmanın geleceği günler sayıldı. Mesken olarak uzak olunduğunda dağlar hep yaşamın bir parçası olarak yüreklerde yer aldı. Bu dağlarda neleri görmediler, hangi isyanlara şahit olmadılar ki? Her isyan kendilerinden bir parça alsa da, isyanları, direnişleri, yaşamı daha da güçlendirme gerekçesi yaptılar. İsyanlarda en çok da Kürt kadını direnişin yaşamın sembolü oldu. Bese oldu, Zarife oldu, Beritan oldu, Berivan oldu ve Mizgin oldular. Kendini dağlarla Kürdistan’la bütünleştirmenin abidesi oldular. Ezelden beri Kürdistan dağlarında direnişsiz geçen tek bir gün dahi olmadı. Her bir direniş bu toprağa, dağlara bağlanmanın kopmaz bir bağı oldu. Her Kürt kadını Beritan’ı, Berivan’ı, Mizgin’i kendinde yaşatarak kendini yeniden bulmaya çalıştı. Özgür yaşamın bu dağlarda böyle yaratılacağını biliyorlardı. İnkârın, imhânın, yok etmenin, panzehirinin ve varolma gerekçelerinin direniş olduğunu biliyorlardı. Her direnişin düşmanı nasıl can evinden vurduğunu da!
Faşist Türk devleti direnişler karşısında tükeniyordu. Bu tükeniş onu vahşette sınır tanımaz yapıyordu. Newroz ‘da yükselen özgürlük ateşini söndürmek için, halkın kendi değerlerine bu kadar sahiplenmesi karşısında, yeniden halkın umudu olan özgürlük savaşçılarına saldırmaya başlıyordu. Bu halkı ayakta tutanın özgürlük savaşçıları olduğunu, hem de özgür kadının bunda ne kadar etkili olduğunu biliyorlardı.
Zağros’ta tüm teknik gücüyle yöneldi, Botan’da yöneldi, Garzan’da yöneldi. Özgür kadın şahsında Kürt halkının umudunu kırmak istiyorlardı. Tüm bu yönelimler karşısında, Garzan’da on beş yoldaş, on beş özgür kadın direndi. Gerilla için en zor zamanlar olan kış koşullarından dolayı hareket alanlarının daraldığı zamanlardı. Faşist devlet bahardan sonra gerilla hareketlenecek, sistemini tehdit edecek hakkı olanı almak için çalışacaktı bunu biliyordu. Korku sardı düşmanı, korkunun verdiği panikle vahşice özgür kadın gerillalarına saldırdı. Bu mücadelede Kürt kadınının ne kadar etkili olduğunu biliyordu. Kürt kadını artık eskisi gibi her şeye tamam deyip susmuyordu. Hakkı olanı almak, toplumda özgür yaşamı yaratmak için mücadele veriyordu, verecekti. On beş yoldaşın kaldığı kampın etrafını çembere aldı. Faşist devlet karşısında binlece ordu varmış gibi, binlerce paralı askerini ve tekniğini getirdi. Orada bulunanları teslim alarak, mücadeleye darbe vuracağını sandı.
‘Teslim olun’ çağrısı yapıldı. ‘Etrafınız sarıldı, devlete teslim olun!’ denildi. Sayılarının çok olmasından kaynaklı üstünlüğün kendilerinde olduğunu düşündüler. Fiziksel olarak hareket alanlarını daraltmakla özgür kadınları teslim alacaklarını düşündüler. Fakat şunu hiç düşünmediler, orada direnen sıradan kadınlar değildi. Bir tarihti direnen. Beritanların, Berivanların, Mizginlerin ve Rozaların takipçileri vardı.
İlk mermi patladı. Tekrardan bir çağrı ‘teslim olun’. On beş yoldaş kararlıydı. En son mermiye kadar çatışılacaklardı. Teslimiyet kabul edilemezdi. Özgür İnsan’dan bunu öğrenmişlerdi. Direnen, ölümsüzleşen yoldaşlarından bunu öğrenmişlerdi. Yaşamın diğer adıydı, direnmek. Orada direnen tarihti, orada direnen on beş yoldaş, on beş candı.
Arjin Garzan; uzun yıllar özgürlük hareketi içindeydi. Komutandı, yoldaş canlısıydı. Mücadelenin birçok alanında kalmıştı. Dağ zemininde uzakta, Avrupa’da çalışmalara katılmıştı. Uzaklarda olunsa da doğallığından, özünden, mütevaziliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Emeğin değerini bilen, kadın kurtuluş ilkelerinden taviz vermeyen, yoldaşını her koşulda yüceltmesini bilen yönleriyle bulunduğu her ortamda sevilen bir yoldaş olmuştu. Onun için mücadelenin her zemini önemliydi ama dağların yeri, anlamı farklıydı. Çok uzak olunsa da beyni, yüreği hep dağlardaydı. Bir gün dağlara kavuşacağı günü bekliyordu. Âşıktı bu dağlara, mücadelesine ve Özgür İnsan’a. Bu bağlılığı kimse koparamazdı zayıflatamazdı. Bir gülüşü bile düşmanı vurmaya yeterdi. Binlerce faşist asker gelse de Arjin’i vuramazdı. Arjin; Kürt halkının, kadınının ve çocuklarının yüreklerine kazınan bir sembol olmuştu.
Garzan’da direnen Ronahi Dersim’di. Küçük yaşta mücadele saflarına katılmıştı. Canlı, hareketli, her zaman güler yüzlü bir yoldaştı. Bulunduğu ortamda hemen dikkatleri üzerine çeken, yaşamda doğal sorumlu ve pratikçiydi, çocuksu ruhu ve hareketleriyle sempatik bir arkadaştı. Bazen de yaşından büyük ve olgundu. Aslen Van’lı olmasına rağmen Dersim’e yürekten bağlıydı. Tüm hayali Dersim dağlarında gerillacılık yapmak, düşmana isyanların merkezinde vurmaktı. Dersim sevgisinden dolayı adını Ronahi Dersim koymuştu. O kendisi küçük ama direnişi büyük olan güzel bir yoldaştı.
Diljîn Gever düşmanın Gever’de yaratmak istediği kendi özüne, diline, kimliğine yabancılaşmış bir gençlik şekillenmesine karşı öze dönüşün PKK ile olacağını bilen yoldaşlardandı. Ülkede kendi emeğiyle büyüyen, pratikçi, her zaman zor koşullarda güçlü çıkışlar yapan, toprağa bağlılığı, ülke sevgisi ve coşkusundan hiçbir şey kaybetmeyen bir yoldaştı.
Berfin Mardin, yüreğinin özünün güzelliği yüzüne yansıyan güler yüzlülüğüyle arkadaşlarına güven veren bir duruşa sahipti. Ülke sevgisi tutku düzeyindeydi. İç Anadolu kentlerinde sürgün yaşamış olmanın getirdiği ülke özlemini tüm gerillacılığına katıyordu. Her adımında özlemini gidermenin coşkusu, ciddiyeti ve sevgisi vardı. Gerillada çok eski olmamasına rağmen hızla pratikleşen, yetkinleşen Zagros dağlarının asiliğinde komutanlaşan bir arkadaştı. Kuzeyde gerilla olmak, Önderliğe yakın olmak demekti ve Berfin’in en büyük özlemi Önderlikti.
Hevi Batman, koşullar ne olursa olsun sakin ve soğukkanlı duruşuyla bulunduğu ortamda dikkatleri üzerine çekiyordu. Küçük yaşta özgürlük saflarına katılmıştı. Düzenin Batman’da yaratmak istediği kadın kişiliğine tepkiliydi. Kendi kişiliğinde özgür kadını yaratma istemi onu dağlara, gerilla mekânlarına çekmişti. Kendi şahsında toplumu kadını özgürleştirme özlemi ve istemi güçlü olan bir yoldaştı.
Yine Garzan’da direnen Beritan’dı, Mizgin’di, Slav’dı, Viyan’dı, Ruken’di, Rozerin’di, Berivan’da, Mariya’ydı, Welat Argis’ti…
Orada direnen on beş yoldaş yaşama anlam yüklemek isteyen, hakikat arayışçısı olan on beş candı. Anlamlı yaşam bu topraklarda bu dağlarda gelişti. Anlamın anlamsızlaştığı günümüzde, direnişler öze dönüşün direnişleriydi. Faşist devlet hakikatin bir gün kazanacağını bildiğinden böyle amansızca vurdu. Fakat orada vurulan on beş özgür kadın değil faşist devletin kendisiydi.