• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Eşbaşkanlık Özgürlük Sistemidir

26 February 2014
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Hêja Zerya

Eşbaşkanlık sistemi; Kürdistan’da toplumsal özgürlük mücadelesiyle paralel gelişen kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarının siyasal, kurumsal kimliğidir. Uygarlık tarihinin en çok unutturduklarının kimlik ve kişilik kazanma mücadelesinde, kadının ve halkların kendi kimlik ve kültürel zenginlikleriyle yeni bir toplumsal sistemi adım adım örme örgütlülüğüdür.

İktidarcı ve devletçi sistemin aleyhine geliştiği ve yok etmek istediği toplumsal ahlak, politika ve kültürün yaşamsal alanlarının yeniden yaratılması mücadelesinde önemli bir aşamayı ifade eder. İktidarcı zihniyetin erkek egemen karakteriyle, tekçi ve merkeziyetçi politikalarıyla küçülttüğü demokrasi ve yerelin kendini örgütleme ve büyütme mücadelesinin ürünüdür. Ekonomiden koparılan kadın ve toplumun üretimle yeniden buluşması, toplumsallığı büyüten ve kutsal kılan bir ekonomiyi geliştirme alanında da örgütlenmeyi geliştirmesi gerekir. Toprağa, tarıma özgürlüğün ana kaynağı olarak bakan ekolojik toplum zihniyetinin canlandırılmasıyla ilgilidir. Yeşili, suyu, insanı tüketen, her tür kötülüğün kaynağı endüstriyalizm kentlerine karşı, köy ve kentin birbirini beslediği, iyiliğin, güzelliğin ve yaşamın yeni ve yaşanılır yerlerini yaratma iddiasıyla toplumsal örgütlenmeyi güçlendirmenin aracıdır.

Bütün bunlar Ütopik bir iddia mı, yoksa bir rüya mı, diye soranlar olabilir. Ne ütopyadan ne özgürlük rüyasından kopuktur. Ütopya ve rüyayı özgürlük mücadelesine dönüştüren, bu mücadele içinde kimlik ve kişilik kazanan kadın ve toplum gerçeğinin kurumsal kimlik kazanmasıdır. Belki bundan kırk, elli yıl önce hayal edilemeyecek bir özgürleşme, toplumsallaşma ve demokratikleşme düzeyinin ulaştığı örgütlenme aşamasıdır. Kadın ve erkeğin eşit temsiliyetine dayanan bir sistemi öngörmek ve uygulamaya geçirmek, her bir adımı nefes nefese, en değerli evlatlarını bugünün yaratılması için iyilik, güzellik ve doğruluk yolunda ölümsüzleştiren efsanevi bir mücadelenin ürünüdür. Bu mücadelenin her aşamasını “anda oluşmak ve özgürleşmek” olarak tanımlayan, erkek egemen sistemi kendinde sorgulayarak “erkeği öldürmek”le devlet ve iktidarın kirli tarihini deşifre eden ve kendini yeniden yaratmayı başaran bir önderlik gerçeğiyle mümkün olmuştur. Özgürlüğü, toplumsallığı, demokrasiyi, ahlaki, vicdani, politik kimlik ve kişilik kazanmayı hiçbir şeye değiştirmeyen bir hakikate ulaşılmıştır. Önder Apo’da ve tüm şehitlerimizde kanıtlanan bu gerçekleşme düzeyi, tüm özgürlüklerin ve güzelliklerin kaynağı, demokratik özgür yaşamın güvencesidir.

Kürdistan’da özgürlük mücadelesi ile erkeğin ve devletin olmaktan kendini kurtaran kadın, köleliğin her biçimine savaş açmıştır. Erkek egemen sistemin başta ekonomi ve politika olmak üzere, toplumsal bütün alanlardan kopardığı kadın, kendini yeniden yaratmıştır. Kendi olma ve kendi kalma mücadelesinde epey yol almıştır. Meşru savunma başta olmak üzere, siyasal ve toplumsal alanda ahlaki ve politik bir kimlik kazanmıştır. Bu kimlik etrafında öz güç, irade ve özyönetiminden uzaklaşan toplum yeniden örgütlenmiştir. Kadın özgürleştikçe, özgürlük toplumsal bir kimliğe dönüşmektedir. Bu kimlikleşme Kürt toplumunda devrimsel gelişmeler yarattı. Yediden yetmişe özgürlük ve toplumsallık etrafında tüm toplumsal kesimler kendini tanımlama, tarihi ve toplumsal gerçeğiyle buluşarak örgütleme sürecini geliştirdi. Kadın kazandıkça toplum kazandı. Zilanlaştı, Beritanlaştı, Semalaştı, Şilanlaştı, Viyanlaştı, Şirinleşti ve kendini buldu. Dağda, zindanda, kırda, sokakta direnen ve yaşamı özgürleştiren kadın ve toplum kimliği açığa çıktı. Rojava’da, Demokratik Özerkliği ilan ederek, demokratik toplum yönetimini kurdu. Direnen ve özgürlüğü kimlik edinen her Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Çerkez’in mücadelesinde tüm halklarımıza umut ve özgürlük kaynağı oldu.

Kürdistan’da gelişen özgürleşme ve toplumsal örgütlenme düzeyi tüm Ortadoğu ve dünyayı etkilemekte, demokrasi mücadelesinin yeni dinamik bir gücü doğmaktadır. Kadın Özgürlük İdeolojisi Kürdistan halkının doğal toplum özünü canlandırdığı oranda Ortadoğu’da devleti, iktidarı sorgulatmakta, tarihsel bilinci geliştirmektedir. Devlet yerine toplumu, iktidar yerine özyönetimi, erkek egemen zihniyet yerine kadın özgürlüğüne dayalı demokratik ekolojik toplum zihniyetini geçirmektedir. Esas ve en önemli dönüşüm zihniyet alanında yaşanmaktadır. Ulus devletin milliyetçi, cinsiyetçi, merkeziyetçi politikalarını aşarak demokratik uluslaşmayı geliştirmek, daraltılan toplumsal alanı büyütecektir. Asimilasyon ve bastırma yerine kültürel, etnik ve inanç farklılıklarını demokratik toplumun vazgeçilmezi haline getirmek, ekolojik toplumun zenginliğini açığa çıkaracaktır. Hiyerarşi ve tahakküm doğadan öğrenilmemiştir, egemen zihniyetten kaynağını almıştır. Toplumu kent-sınıf-devlet cenderesinde yıkıma uğrattığı gibi, doğayı da tahrip etmiş, ekolojik felaketleri uygarlık sistemini sürdürmenin zorunluluğu haline getirmiştir.

Erkek egemen sistem ve zihniyetle mücadele, tahakküm ve hiyerarşiyi ortadan kaldırma, toplumun özyönetimini geliştirme mücadelesidir. Ranta, kara ve tekelleşmeye dayanmayan Komünal ekonomiyi doğal tarım, eko-endüstri ve kooperatifleşme ile örgütlemeyi amaçlar. Bu mücadele en çok da bu alanlardan binlerce yıldır kovulan kadının mücadelesidir. Ekolojik olduğu kadar demokratik, demokratik olduğu kadar ekonomik bir mücadeledir. Eşbaşkanlık sistemi bu alanlara yeniden dönen kadının kendini ve toplumu örgütleme mücadelesidir. Başlangıçta eril sistemde bir iyileştirme ve dezavantajlı olmaktan kaynaklı bir pozitif ayrımcılık ilkesi olarak uygulanan kota sistemi, önemli bir işlev görmüş, politik, sosyal ve toplumsal temsiliyette bir farkındalık yaratmıştır. Ancak ulaşılan toplumsal bilinç ve örgütlenme düzeyi bu farkındalığı aşmayı, daha güçlü bir temsiliyeti ihtiyaç haline getirmiştir.

Önder Apo, Demokratik Konfederal Sistemin, eşbaşkanlık sistemiyle gerçek anlamda örgütlenebileceği tespitini yapmış, devletçi ve iktidarcı zihniyeti geriletmenin esas örgütlenmesi olarak ele almıştır. Demokratik uygarlık paradigmasının yaşam bulmasının biricik uygulaması olarak stratejik yaklaşımla politik ve örgütsel alana müdahale etmiştir. Paradigmayı dar ele alan, taktik yaklaşan zihniyete ve sistemini geliştirmeyen tarza müdahale etmiştir. KCK başta olmak üzere, demokratik konfederal örgütlenmenin bütün alanlarında eşbaşkanlığı, demokratik toplum sistemini örgütlemenin en etkili yeri olarak somutlaştırmıştır. Uygulamada stratejik bir düzey kazandırarak; parçalı, ağır ilerleyen, iktidarı ve “erkeği öldürme”yi güncel ve somut mücadeleye dönüştürmek yerine erteleyen, kolay kolay vazgeçmeyen zihniyete müdahale etmiştir. Önder Apo, “KCK sistemi anlaşılmadı” derken, demokrasinin yetkince geliştirilemediği, merkeziyetçi sistemin aşılamadığı, paradigmal dönüşümün yetersiz ve yüzeysel olan zihniyet mücadelesine bağlı olduğu gerçeğini dile getirmektedir. Demokratik toplum sistemini örgütlemek, böyle bir anlam biçmek, paradigmal yaklaşmak, zihniyet dönüşümüyle bağını kurmakla gerçekleşir.

Demokratik Konfederal Sistemde, kadın öncülüğü kendini daha güçlü bir örgütlenmeye kavuşturmalıdır. Demokratik toplum yönetimi, bu öncülüğü tüm alanlarda eşit temsiliyette somutlaştırma iddiasındadır. Bu anlamda, eşbaşkanlık sistemi eşgüdüme, tamamlayıcılığa, iş ve rol koordinasyonuna dayalı örgütlenmeye kadın katılımını en üst düzeye taşımayı amaçlamaktadır. Devletçi zihniyet ve eril sistemden zarar gören tüm kesimleri bu kararlılıkla örgütlemeyi, kimlik kazandırmayı esas almaktadır. Yeni bir toplumsallaşma düzeyi ile demokratik toplumsallaşmaya hız kazandırmak, sürecin en önemli ihtiyacı ve tıkanıklıkları aşmanın zorunlu adımıdır. Gerçek anlamda eşitlik, farklılıkların özgürlüğü, özgün ve özerk örgütlülüğü bu adımla gelişir. Halklar, kültürler ve inançlar demokratik bir örgütlenme ile bu sistem içinde yerini alır. İktidarı ve sermayeyi merkezileştirerek, doğayı ve toplumu yutarak gelişen devasa kentler yerine, kır ve kent dengesini kuran ekolojik yerleşik yaşam kültürü geliştirilir. Bu kentler yerinden, yerel ve özerk yapılara kavuşturularak komün ve meclis örgütlenmeleriyle doğrudan demokrasi mekanlarının doğal yaşam alanlarına dönüştürülebilir. Kadın bu anlamda doğaya, toprağa, tarıma daha yakın, toplumsal özü yitirmeyen, içten içe direnen bir karaktere sahiptir. Bunu güncel bir kimlik temsiline dönüştürerek ekolojik ve demokratik yaşam alanlarının inşasında önemli bir rol üstlenebilir.

Eşbaşkanlık, demokratik toplumsal örgütlenmenin her alanı ve aşamasında esas alınması ve geliştirilmesi gereken bir sistemdir. Bütün kurumsal örgütlenmelerde demokratik özgürlükçü toplumu geliştirmenin güvencesi olarak ele alınmalıdır. Şekli, zorunlu bir kurumsal oluşum gibi ele alıp özüne uygun içeriği doldurulmazsa, erkek egemen zihniyetin kendini perdeleme aracına dönüşme riski vardır. İdeolojik, sosyal, siyasal, toplumsal, ekonomik, meşru savunma gibi tüm alanlarda demokratik toplumsallığı geliştirmenin en önemli mücadele mevzisidir. Geliştirilmesi kadın kadar erkeğin de en önemli görevidir. Binlerce yıllık egemenlik alışkanlıklarının yarattığı hakimiyet, mülkiyetçilik ve rahatlık yerine, Önderliğin “erkeği öldürme” ilkesi, egemenlik ve iktidardan vazgeçme ve demokratik kültürle kendini yeniden toplumsallaştırma biçiminde değerlendirilmelidir. Eşbaşkanlık sistemi bu anlamda kadının da erkeğin de kendini demokratikleştirme, özgürleştirme mücadelesini en yoğun verdiği zemindir. Kölelik ve egemenlikle mücadelenin özgürlük lehine sonuçlanması gereken bir kurumsal ve sistemsel temsiliyet alanıdır. Aksi durumda iktidar ve devleti üretmeye, taklidiyle toplumsal varlığı tehdit etmeye devam edilir, bu da kaybettirir. Tabii ki toplum dışı bırakılan kadının, toplumsal yaşamın bütün alanlarına geri dönüş mücadelesi daha kapsamlı ve eşbaşkanlık sisteminde oynayacağı rol belirleyici özelliğe sahiptir. O yüzden Önder Apo “sığınaklardan özgür yaşam alanlarına geçişte zorluklar yaşıyorlar” demiştir. Bu zorluk, kendini yaratmanın zorunlu ve yaşamsal önemine işaret etmektedir.

Eşbaşkanlık sistemini tamamlayan, demokratik toplum sistemine özgür yurttaş bilinci ve iradesi ile katılımdır. Bu bilinci geliştirmenin en önemli çalışması eğitim ve akademiler sistemidir. Özgür, demokratik birey ve toplumu geliştirmeyen sistem demokratikleşemez, toplumsallaşamaz. Bilme ve yönetme toplumsal bir faaliyet olmalıdır. Üstten ve ötekileştiren bütün mekanizmalar, özneleştirmez, öze, özyönetime götürmez, özgürleştirmez. Yöneten-yönetilen, bilen-cahil olan gibi özne-nesne ayrımını derinleştiren, bilgi ve iktidar tekelciliğini alttan alta üreten bir rol oynar. Bu yüzden bilimin, yaşamın ve yönetimin toplumsallaştırılması Demokratik Konfederal Sistemin özünü oluşturur. Eşbaşkanlık sistemi de bunun güvencesidir. Bu hassasiyetle ele alınması, geliştirilmesi gereken bir sistemdir. Demokratik uluslaşma ve demokratik özerkliğin inşasında sistemsel bir anlama sahiptir.

Topluma dayatılan hiyerarşik yapılanmayı ortadan kaldırmak, bu sistemi kurma ve geliştirmenin esas yönüdür. Demokratik, ekolojik toplumun kadın özgürlüğü ekseninde gelişmesi kadar, aile ve devlet egemenliği üzerinden hiç eksilmeyen gençliğin özgür gelişimi ve katılımı da güvencesidir. Özgürlüğe açık, çocukluk hayallerinden kopmamış, enerjik, dogmaların ve egemen sistem kalıplarının henüz teslim alamadığı gençliğin, özgürlük ruhu ve mücadelesi ile kendini toplumsallaştırması, demokratik özyönetim sistemini örgütlemeye aktif katılımı hayati önemdedir. İktidar ve hiyerarşiye karşı mücadelede kadın ve gençliğin enerjisini birleştirmesi ve örgütlü güce dönüştürmesi toplumsal dönüşümün temel dinamiğidir. Bu anlamda eşbaşkanlık sisteminde bu gücü ve enerjiyi kurumsal kimliğe dönüştürmek ve ortaklaştırmak erkek egemen zihniyet kalıplarını aşmayı kolaylaştıracaktır. Bu rolü önemsemek, vazgeçilmez ve devredilemez bir hak, sorumluluk olarak ele almak ve gençlik katılımını buna göre gerçekleştirmek tarihsel misyonuna sahip çıkmaktır.

Toplumsal örgütlenme gelişmediği müddetçe, eşbaşkanlık sistemi şekli kalmaya mahkumdur. Bu konuda Kürdistan’da on yılı aşan örgütsel deneyim önemli ipuçları vermektedir. Kendini toplum yerine koyarak, tıpkı devletin kendini toplum yerine koyması gibi, özyönetim geliştirilmemiş, idarecilik yapılmıştır. Komün ve meclisler etrafında toplumsal bir sistem örgütlenememiş, demokratikleşme geliştirilememiş, toplum kendi işleri ile ilgilenir, sorunlarını çözer bir düzeye gelmemiştir. Dıştan yönlendirilen, adına politika denen bir konumda kalmıştır. Zihniyet çalışmaları geliştirilmeden, toplumsal öz ve yönetim gücü açığa çıkarılmadan, güncel ihtiyaçları karşılama üzerinden pragmatist yaklaşımla komün, meclis sistemi gelişmez. Devletçi sistem ve zihniyetin aşılamaması yapılan çalışmaların sonuç alıcı olmasını engellemiş, yoğun tutuklamalarla kesintiye uğramıştır. İktidarcı zihniyet aşılmadığı müddetçe toplumsal örgütlenme yerine, ancak yeni iktidar alanları yaratılır. Hem toplumsal bilinç ve örgütlenmenin hem de eşbaşkanlık sistem ve zihniyetinin gelişmesi, kurumsallaşması, iktidarcı, devletçi zihniyeti sorgulatma ve aştırmada önemli bir rol oynayacaktır.

Demokratik özerklik sistemi devletin yetkilerini paylaşmayı amaçlamadığı gibi, eşbaşkanlık sistemi de yetki paylaşımı anlamına gelmemektedir. Bu iktidarcı bir yaklaşımdır ve iktidarı paylaşma anlamına gelir. Demokratik özerklik, toplumsal ve kadın özgürlüğüne, tüm farklılıkların demokratik özerk örgütlülüğüne dayanan bir sistemdir. Devleti ve iktidarı küçültmeyi demokratik sistemi büyütmeyi amaçlamaktadır. Dünyanın değişik yerlerindeki eşbaşkanlık uygulamaları yetki paylaşımı anlamında iktidarcı sistemi yeniden ürettiğinden, kadın ve toplumsal özgürlükleri geliştirme yönünü güdükleştiren, bu alanın toplumsal enerjisini yeniden devlet kanallarına akıtan bir rol oynamaktadır. Bu yüzden, demokratik özerklik sistemi bütün sistem uygulamalarından, bu sistemin inşasında önemli rol oynayan eşbaşkanlık sistemi de diğer ülkelerdeki uygulamalardan farklıdır. Devlet idareciliği yerine toplumsal özyönetimi geliştirmenin ekonomik, politik ve toplumsal temsilidir.

Demokratik özerklik sisteminin somutlaştığı en önemli alan eşbaşkanlık sistemidir. Hem kurumsal yapılanmada hem toplumsal alanda demokratikleşmeyi içerir. Kadın ve erkeğin yetkiyi eşit düzeyde paylaşması olarak algılanması güdük, eril zeminde kalmayı ve iktidarcı zihniyeti etkisizleştirememeyi getirir. Ne kadar toplumsal örgütlülük gücünü açığa çıkarır, köleliğin her koşulda zeminini kurutur ve toplumsal işleri kutsal, anlamlı hale getirirse kazanan bir sisteme dönüşür. Kimse böyle bir özgürlük alanının dışında kalmak istemez. Ortadoğu’da ve Türkiye’deki bütün halklar ve kesimler kendi kaderlerine sahip çıkarak sahte dincilik, cumhuriyetçilik, demokrasicilik maskesini düşürerek, toplumsal özyönetimlerini oluşturabilirler. Bu doğumu gerçekleştirmenin ideolojik ve toplumsal deneyimi, Kürdistan’da kesintiye uğramadan sürdürülen özgürlük mücadelesiyle açığa çıkmıştır. Yine Türkiye devrimci öncülerinin devletin her türlü zulmünü karşılarına alarak, demokrasi, özgürlük ve halkların kardeşliğini geliştirmek için bedel ödemekten çekinmeyen mücadele mirası vardır.

Önder Apo, Türkiye ve Kürdistan’da yapılacak 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde eşbaşkanlık sistemini yerel yönetimlerde uygulama kararı aldı. Bu karar eşbaşkanlık sistemini demokratik bir hamle olarak tüm Türkiye ve Kürdistan’da geliştirmenin adımıdır. Eşbaşkanlık sistemini toplumsallaştırma, yerelleştirme ve demokrasinin geliştirilmesine dönüştürme adımıdır. Daha önce DTP ve günümüzde BDP’deki uygulama ile il ve ilçelere varan bir uygulama düzeyi kazansa da uygulama gücü zayıf, merkezlerle sınırlı kalmıştır. Buna rağmen önemli bir deneyim kazanılmıştır. Toplumsal örgütlenme ve demokratik siyasete dönüşme yönü eksik kalmış, elit, bürokratik egemen siyaset tarzını aştırmaya yetmemiştir. Güdük ve sınırlı kalmasının nedeni iktidarı ve devletçi zihniyeti yeterince çözememek, günlük mücadelesini buna göre yürütememekle ilgilidir. Bu deneyim, demokratik zihniyetle donanarak, demokratik toplumsallığı geliştirmede daha etkili bir rol oynayabilir. Diğer yandan toplumsal kesimlerin ve alanların örgütlü gücüyle katılarak oluşturduğu DTK’nin üstte kalması, farklılık ve zenginliklerin örgütlü temsiline dayanan yerel ağları örememesinden kaynaklıdır.

Türkiye ve Kürdistan’da yaklaşan yerel seçimler ve geliştirilen eşbaşkanlık sistemi yerel yönetimlerde yeni bir sistemi geliştirmenin politikasıdır. Bu seçimlerle yerel, yerinden ve demokratik halk yönetimini geliştirme, demokratik özerkliği inşa etme, tarihsel ve güncel öneme sahiptir. Referandum niteliğinde geçeceği tespiti, halklarımızın demokrasisinin inşası ve özgür geleceğine giden yolda önemli bir yer tutmasındandır. Eşbaşkanlık sisteminin uygulanması, Türkiye, Kürdistan halklarının ve kadınların bu politikayı sahiplenmesi, bunun heyecanlı katılımı, iddiası Önderlik sistemi ve paradigmasının şimdiden kazandığı ve yaşam zeminlerinin oluştuğu anlamına gelmektedir. Kadının politik alanda kazanması bütün kazanımların önünü açacaktır. Çok renkli, zengin bir temsiliyet, kadın rengi, toplumsal özgürlük ruhu yansımaktadır. Bu ruhun iktidar zeminlerinde kirletilmemesi, özgür bir toplumsallığa dönüşmesi önemlidir. Çünkü iktidar zemini devlet zeminidir, kirletici, bozucu özelliklere sahiptir. Toplumsal zemin ise özgürlük zeminidir. Kadının ve halkların zeminidir. Demokrasi okulu yerel yönetimlerin, demokrasi bilincini geliştiren, tüm çalışmalarını halkla örgütleyen, yerel yönetim işlerini toplumsal işler olarak planlayan ve birlikte yapan, para ile yapılan yöneticilik ve çalışmadan çıkaran, temsiliyet yerine doğrudan demokrasiyi geliştirme mekanlarına çeviren bir zihniyet ve politikayı geliştirmesi zorunludur. Yoksa devletin bekçiliğini yapmanın ötesine geçilemez. Eşbaşkanlık sistemi bu çalışmaları yoğunlaştırma çabaları  gerçek içeriğini açığa çıkaracaktır.

Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi kadın sistemidir. Toplumun yarısını oluşturan kadının toplumsal işlerinin başına dönmesi, doğal tarımı, kooperatifçiliğe dayalı komünal ekonomiyi geliştirmesi, yaşamı demokratik temelde yeniden kurması için harekete geçmesinin önünü açan bir sistemdir. Önder Apo’nun,  kadına kendini aşma, gerçekleştirme, özgür toplum ve geleceği örgütlemede sunduğu bir olanaktır. Bunun arkasındaki kadın kahramanlığı, özgürlük temsili ve bu toplumsallığı yaratanlara bağlılığın bir gereği olarak, haklar ve sorumlulukların bilincinde olarak hiçbir engel tanımadan yürümek gerekir. Bu özgürlük yolu hiç bitmeyecek, bir felsefe ve yaşam biçimi olarak süreklileşecektir. Kadın özgürlük ideolojisi ve felsefesi ile kendini geliştiren kadın bu sistemin güvencesi olacaktır.

Eşbaşkanlık sadece başkanlara odaklı bir sistem değildir. Tekleşmeyi başkanlık sisteminde aştığı, toplumsallaştıran bir kuruma dönüştürdüğü gibi, yarısını kadın üyelerin oluşturduğu meclislerin rol ve misyonuyla doğrudan demokrasiyi geliştirmede belirleyicidir. Meclisler olmazsa eşbaşkanlık da olmaz. Toplumsal eşitliğin temsili anlamına gelen belediye ve il genel meclislerinin eşit temsiliyet hassasiyetiyle oluşturulması önemlidir. Daha önce uygulanan yüzde 40 cinsiyet kotası aşılmış, eşit temsiliyet, toplumsal eşitliğin ve özgürlük çalışmalarının güvencesi olarak bir katılım biçimine dönüşmüştür. Daha önceki dönemlerde de kotayı doldurmada sorunlar yaşandı, bazı yerlerde hiç kadın meclis üyesi seçilmedi ya da çok sınırlı kaldı. Bugün de eşit temsiliyeti geliştirme ve nicelik olarak tamamlama konusunda eksik kalınabilir, ancak önümüzdeki beş yılı bu eksikliği aşmayı hedefleyerek çalışmak ve kadın örgütlülüğünü geliştirmek gerekir. Önemli olan demokratik ekolojik zihniyet ve kadın özgürlüğüne dayalı yaşamı örgütleme iddiasıdır. Kırk yılı aşan özgürlük mücadelesi önemli bir toplumsallaşma düzeyine ulaşmış, ancak bunun özgücü, öz irade ve öz yönetimine dönüşen kurumsal yapıları yeterince geliştirilememiştir. Seçim sonrası hem demokratikleşme, yerinden, özerk kurumsallaşmayı geliştirme, hem de kadını tüm toplumsal çalışmalara katarak idare ve karar gücü kılma ve gelecek dönemlere hazırlama okullarına dönüştürme çalışmalarına hız verilebilir. Yerel yönetimler halk ve kadınların kendini eğittiği, örgütlediği ve demokratikleşmenin öz çalışmalarıyla özgürleştiği mekanlara dönüşebilir. Seçilecek olanların böyle bir sorumluluk ve misyonu vardır. Türkiye ve Kürdistan halklarının kutsal, demokrasi ve özgürlük çalışması olarak hesapsız kendini kattığı yerel yönetim seçimleri önemli kazanımlara vesile olacaktır. Demokratik özerklik sistemini inşa etme, özgür ekolojik kentler ve öz yönetimler oluşturmanın önemli bir adımına dönüşerek, Önder Apo ile buluşma günlerini yakınlaştıracak, özgürlük umudunu gerçeğe dönüştürmeye hizmet edecektir.

Herkesin yolu açık olsun, özgürlük bizimle ve birlikte olsun…

 

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk