Medya Doz
Hayat
Sana gülüşler adadım
Karşılık beklemeden
Kısacık bir ömrün şerbetini
Darağacının köküne döktüm
Biliyorum yeşerecek ağacım
Ve
Bir çocuğun yanağı kadar tatlı meyveler
Verecek
Ruhumdaki deli taylar
Cellâtların rüyalarında dörtnala koşacak
Biliyorum
Aşksız kalmayacak yeryüzü
Ve dudaklarım öpecek
Göğün gözlerinden dökülen yaşları
Güneş avucumda doğacak
Ey sevgili
Ve
En çok o bilecek ölüm sebebimi
Bir şafak vakti onun ışığı düşecek
Sallanan urganların üzerine
Yalnız olmadığımı bir o bilecek
Birde ben
İşte o lahzada
Merhametle sulayacağım
Evin zindanının bahçesinde ki gülleri
Gidiyorum
Bir yürek titreşimi bırakarak ardımda
Namertlerden son bir nefes dilenmeden
Fırtınalar bana nefes olacak
Bütün rüzgârlar da eseceğim
Serinliğimi yüzünde hisset arkadaşım
Dağların baş eğmezliğinde
Bir gerillanın heybesinde
Sükûnetle dolaşacağım…
Hercai menekşelerin sabırsızlığı
Yüreğimin közünde demlenecek
Gün doğarken kelebeğin konduğu dal titreyecek
Ve biz yan yana dizilenler
Gülümseyeceğiz dudak ucuyla
Biliyorum biz olmasak ta
Sular akacak
Kuşlar cıvıldayacak
Güvercinler yine gelip
Bu uğursuz duvarlara konacak
Bunu biliyorum
Ya onlar
Onlar
Bu şafak vakti öldüğümü biliyor mu?
Ya hayat
Hayat kendinden neyin eksildiğini
Ne zaman öğrenecek?