• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Doğmak Yaşamak Sevilmek İstedik

4 May 2020
in Gerillanın Kaleminden
A A
Share on FacebookShare on Twitter

GERİLLA KALEMİNDEN

Yüreğini ve beynini özgürleştiren Önderliğimizin her ânıyla derinden yaşadığı “bir lokma bir hırka” felsefesini kendi koşullarımızda yaşama-anlama çabasındayken ve bunun savaşını verirken, söz ile gerçeği birbirine yakınlaştırmak istedik.

Ne gerçek sakınsın kendini sözden ne de söz kendini gerçekten dedik.

Meğer ki söz, özden uzak olmaya…

Dağlarımız…

Denizleri ve dalgaları sevmeyi düşünemeyecek kadar görkemli dağlarımız. Bizimle yaşayan, bizimle soluk alan, bahar güneşleriyle birlikte bizimle gülen ve sonbaharlarda bizimle ağlayan, bizimle hüzün bulutları yüklenen dağlarımız…  Özgürlük yürüyüşümüzün en anlamlı zamanlarında bizi yalnız bırakmayan ve bizden bir parça olan dağlarımız vardı. Denizlerse enginliği hatırlatırdı bizlere. Yüzmeyi düşündürten bir sonsuzluktu deniz. Dalgalar karşımıza çıkabilecek zorluklar, engeller ve aşılması gerekenler… Denizler sevgi olsa dalgalar acı oluyordu. Birbirinden ayıramazdı hiç kimse. Birbirini oluşturan ve besleyen, aynı zamanda birbirini yok eden iki varlık gibiydi dalga ve deniz. Dalgadan deniz ayrılsa ne kalırdı ki geriye…

Sevilmek istedik.

Tüm kadınlar, erkekler, anneler, babalar, yarının tüm gelecek nesilleri ve halkımızın değerli evlatları bizleri sevsin istedik. Öyle çok sevselerdi ki sevgilerle dolup taşsaydık. Taşkın ırmaklar gibi sevilmek için önce taşkın ırmaklar gibi sevmek gerektiğini bilmiyorduk, öğrendik. Öğrendik ve sevmeye başladık. Sevdik, sevdik, sevdiklerimizin acısı kalbimizin ortasında ince bir sızıltı, büyük bir sızı yaratacak kadar sevdik. Sevmelerimiz hep acılarla, zorluklarla ve özlemlerle örüldü. Biz yine de sevdik. Çünkü sevmek ve sevilmek varolmanın güzel bir biçimiydi. Ve biz güzel yaşamak istiyorduk.

Uçmak istedik.

Zamanın kanatlarına tutunup uçmak değildi hayalimiz. Uçmak, hem de kendi kanatlarımızla uçmak… Kanatsız bırakıldığımız bir dünyada kanatlarımıza kavuşmak ve uçmaktı istediğimiz. Düşme korkumuz olmadı hiç, çünkü uçmayı sevenin düşmeyi de bilmesi gerektiğini anlıyorduk. Düşmek daha büyük kalkışlar içindi. Her düşüşün kalkış sevinci kadar yaraları, acıları, sancılarını yaşadık. Olsun, uçmak değil miydi bizi yaşatan, varsın acı da karışsındı bu uçma sevincine. Kanatlarımıza kavuşmuştuk ya, o bize yeterdi.

Yaşamak istedik.

Anlamlı, özgür, güzel ve dolu dolu yaşamak… Korkmadan yaşamak istedik. Korkmadan yaşamak için, en derin korkuların ortasından, korka korka geçmek ve cesareti yaratmak gerektiğini bilmesek de gam değildi: Öğrendik. Korkarak yaşamanın yaşamak olmadığını anlamıştık. Hayatın sadece bir seyircisi olmak istemedik. Arayışların bireyi oluşturduğu gerçeğinden yola çıkarak aradığımız güzellikleri bizler gibi, kadınlar gibi özgürleşmeyi bekleyen ülkemizde, dağlarımızda bulacağımıza inandık. Dağ yaşamının her soluğunda bu inancımızı sağlamlaştırdık. Kiminde hüzünler damladı sevincimize, kiminde Newroz gülüşleri açtı yaralarımızda ve yaşama seyirci kalmadan, acılarla, zorluklarla, sevinçlerle ve güzelliklerle vardık yaşamın tadına. Hayatı yaşamak, anlam vererek, özgürce ve dolu dolu yaşamak istedik.

Doğmak istedik.

Kendi birinci doğumlarımızı aşan doğumlara gebe kalıp özgürlük özlemleriyle dolu ruhumuzda yeniden doğurmak istedik kendimizi. Bu dünyanın zalimlerine karşı bir başkaldırıda, yok oluşa karşı bir varoluşta yerimizi almak istedik. Yola ilk çıkanlara yoldaş olmak, evrende bulunmuş olmaya bir anlam katmak istedik. Tarihin gözyaşlarına son vermenin savaşını veren Önderliğimizin ideolojik ve pratik öncülüğünde oluşan ilkelere can olan şehitlerimizle buluşmaya bir kapı aralansın dedik. Kutsal şehitler ordumuzu, onları ve yarattıkları değerleri beynimizle ve yüreğimizle anlayıp hissetmek, anlatmak istedik. Önderliğimizin ışığıyla, şehitlerimizin kanıyla, direnişçi kahraman gerillaların alnından süzülen ter damlalarıyla yazılan tarihimizi bir de kalemle yazmak istedik.

Yazılmayan özgürlük tarihine bir başlangıç olsun dedik. Sonsuza akacaktı özgürlük, sonsuzun içinde bir an, an’la kesişen bir mekan olmak istedik. 

Savaşarak, özgürleşerek ve güzelleşerek anlayanların bilgeliğini hissetmek, dağlara çıkmanın özgürlük olduğu gerçeğini anlamanın bedellerini derleyip toplamak istedik beyaz sayfalara. Her sayfasında onuru katık ettik acıya. Ağlamak bizleri utandırmıyordu özgürlüklerin ve güzelliklerin en zirvesinde zamansız bir vedaya. Gülebilmeyi öğrendik acıların ortasında kendimizi bulduğumuza inandığımız nadide zamanlarda. Her satırında özgürleşme arayışının zorluklarına, kendini gerçekleştirmenin güzelliğini ekledik. Devletsizlik, iktidarsızlık ve sınırsızlık için devletleri, iktidarları ve sınırları kendimizde tanımlamanın, çözümlemenin ve aşmanın terlerini döktük. Başaranlarımızdan, özgürleşenlerimizden, güzellikleri ellerimize son nefesleriyle emanet edenlerimizden umut ve güven aldık. Tarihimizin en zorlu dönemlerinde bizleri yürütecek kadar büyük umut ve güven. Ki yürek sığdırabilsin içine bir tarihi ve anlatabilsin istedik bizden sonrakilere. Düşünceleriyle, duygularıyla, yaşam direnişleriyle ve yaratacağı yeni özle eylemlerine yeni anlamlar yüklemenin, çağı doğru anlayarak temel direniş noktalarını belirlemenin zamanın ruhunu yakalamak olduğunu gördükçe akan zamanın tarihi seyri içerisinde aynı sebeplerin her zaman aynı sonuçları doğurmayacağını anladık. Tarihin kıvrımlarından dersler çıkarıp Onları her satırda andık ve şehitlerimizi yüreğimize gömmenin, tarihimizi yazmanın gururunu duyduk.

 Önderliğimizin, üzerindeki tüm karabulutlara, çirkin seslere ve kirli yüzlere rağmen her görüşmede biz kadınları anmasına layık olmak, kadınlara gönderilen selam ve sevgileri hakketmek istedik. Bizlere kadınlığın anlamını, güzelliğini ve gücünü öğreten Güneşimizin ışıklarıyla kendimizi yaratırken aynı ışığın yeni parıldayışlarıyla kendimizi yeniden tanımlamak, anlamak ve anlamlandırmak gerektiğine inandık. Kadının en güçlü yoldaşı olan Önderliğimizin bizlere verdiği kadın tarihini yazma görevini, anlam derinliğinin heyecanıyla, ağır sorumluluğun kaygısıyla, her sayfada dağları yüreğine sığdıran Önderliğimizle ve şehitlerimizle olmanın kıvancıyla, özgür zamanları yaşama sevinciyle ve özgür yaşamanın ilkelerine ulaşmanın onuruyla yerine getirmeye çalıştık. Bu onura ulaşmak için savaşmanın özgürleştiriciliğini yaşadıkça öz iradeyi yaratmanın güvenini duyumsadık. Tarihsel şansımız olan Önderimiz Abdullah Öcalan’ı anlamanın kendi kadın kimliğimizi de anlamak olduğunun farkına tekrar tekrar vardık.

Önderlik çözümlemelerine yoğunlaştıkça kendi yaşam tercihlerimiz üzerine daha da derinleştik. Tanımlarımızı yeniden ele aldık ve çağın bilgeliğine ulaşmanın büyük bilgemizi anlamak ve uygulamak olduğunu gördük. Tüm tanımlarımızın, amaçlarımızın ve görevlerimizin odağına kendini özgür gerçekleştirmeyi yerleştirdik. Maddenin doğasında varılan özgür sezgili tercihlerin şahsımızda ne kadar özünden uzaklaştırıldığını anlamaya yöneldik. Köleleştirilen, mülkleştirilen ve nesneleştirilen kadınsı gerçeklikten sıyrılarak maddenin doğasındaki uyumu yeniden yakalamaya, dondurulan hislerimize ve sezgilerimize yeniden hayat vererek yaşam tercihlerimizle özgürleşme eğilimini güçlendirmeye çalıştık. Anladıkça özgürlük olasılığını arttırmayı ve özgürlük eğilimini güçlendirmeyi, bu sayede evrende anlamlı bir zerre olmayı, bütünle ahenk içinde bir parça olmayı gerçekleştirmek istedik. Bizden çalınan kadın özümüze dönme cesaretini gösterenleri okuyarak bu cesareti kendimizde yaratmaya, güneş sisteminde yıldızlaşanların ışığında yürüdük.  

Tarih yazmak hiçbir zaman bir son nokta değildir. Zor olduğu kadar anlamlı olan tarih yazıcılığında attığımız bu adımın bizler için anlamı Önderliğimizin bizlere verdiği görevi yerine getirmek ve kadın özgürlük mücadelesine bir katkı sunabilmektir. Yazılanlar, yaşananlar değildir. Hiçbir zaman da olmayacaktır. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi öyle kahramanlıklarla, zorluklarla, acı ve sevinçlerle, en değerli bedellerle örülmüştür ki bunun anlatımını bu yüzyıla sığdırmak, bütün yaşananları salt bu yüzyılda anlatabilmek mümkün değildir. Çünkü yaşananlar bir ömre sığmayacaktır. Bir ömrün yaşadıkları sahibi olan ömürden taşmaktadır. Bu anlamda salt bu yüzyılda yazılacakların özgürlük mücadelemizi, şehitlerimizi, kahramanlıkları ve yaşam savaşını, yaşandığı gibi, aynı gerçeklikle ve aynı düşünsel, duygusal ve ruhsal değerlerle yansıtabilmek mümkün değildir. Hiçbir kalem erbabı da, bedenlerini bedel vererek özgürlük ilkelerini yaratan şehitlerimizin yarattığı hakikati yazabilecek güce ulaşmamıştır. Bu yaşananları ancak ve ancak, özgürlük aşkıyla dağlara çıkan, savaştığı kadar düşünce üretebilen, ürettiği kadar duygularını yenileyebilen ve ruhunu özgürleştirebilen, özgürleştiği kadar yaşayabilen gerillaların yazabileceğine inanıyoruz. Bu anlamda da yazılanlar, ancak yazılacak özgürlük tarihinin başlangıcı olabilir diyoruz. Tarihimizi öğrenerek gereken dersleri çıkarmak kadar yaşananların bir gün tarihe mal olacağı bilinciyle yaşama yönelmek ve her gün dönüp tarihe bakarak dünün gün ile kıyaslamasını yapmak, geleceğe ilişkin perspektif çıkarmak ve kadının bir eklenti gibi durmadığı, içinde olduğu tarihine sahip çıkmak, özgürlük tarihinin başlangıcı için temeldir. Özgürlüğü derinleştirecek ve kadını özgürleştirecek olan yeni demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplumu şekillendirmenin adımlarını atarken kendimizi gerçekleştirdiğimiz eylemlerimizi yazmak, Önderliğimizin ve şehitlerimizin verdiği özgürlük bedellerine layık olmaktır ve bizler layık olmayı başarabildiğimiz kadar evrende anlamlı birer zerre olabiliriz.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk