ÖNDER APO
Canlılar dünyasında her türün kendine göre bir savunma sistemi vardır. Savunmasız tek bir canlı türü yoktur. Hatta evrendeki her elementin, her parçacığın varlığını korumak için gösterdiği direnci öz savunma olarak yorumlamak mümkündür. Bozulmaya, kendisi olmaktan çıkmaya karşı gösterdiği direnç açık ki öz savunma kavramlarıyla ifade edilir. Bu direnç yitirildi mi o element veya parçacık bozulur, kendisi olmaktan çıkar. Başka bir unsura dönüşür. Canlılar aleminde ise öz savunma direnci kırıldı mı o canlı ya başka canlılara yem olur ya da ölür.
Aynı sistem insan türü ve toplumu için de fazlasıyla geçerlidir. İnsan gibi narin bir tür ve toplumu gibi tehditlere açık bir varoluş, güçlü bir öz savunma olmadan varlığını uzun süre ayakta tutamaz. İnsan türünde savunma biyolojik olduğu kadar toplumsaldır. Biyolojik savunma her canlı varlıktaki savunma güdüleri tarafından yerine getirilir.
Toplumsal savunmada ise topluluğun tüm fertleri ortaklaşarak kendini savunur. Hatta savunma olanaklarına göre topluluğun sayısı ve örgütlenme biçimi sürekli değişir. Savunma, topluluğun asli bir işlevidir. Onsuz yaşam asla sürdürülemez. Bilindiği gibi canlılar dünyasının diğer iki asli işlevi beslenme ve üremedir. Beslenme ve üreme olmadan nasıl ki canlı varlıklar yaşamını sürdüremezse öz savunma olmadan da yaşamlarını sürdüremezler. Canlılar dünyasının öz savunmasından çıkarabileceğimiz diğer önemli bir sonuç, sadece varlıklarını korumaya yönelik olmasıdır. Kendi türünden hatta başka türlerden varlıkların üzerinde hakimiyet kurma ve sömürgeleştirme sistemleri yoktur. İlk defa insan türünde hakimiyet ve sömürge sistemleri geliştirilmiştir. Bunda sömürü olanaklarına yol açan insan türünün zihniyet gelişmesi ve bağlı olarak artık-ürün elde edilmesi rol oynar. Bu durum varlığını korumayla birlikte emek değerlerini savunmayı da yani sosyal savaşları da beraberinde getirir
Kürtler açısından öz savunma; yaşadıkları somut koşullara göre tarih boyunca hep büyük önem taşımıştır. Neolotik devrimin en derinlikli ve uzun süreli yaşayan toplulukların birinci elden ardılları oldukları için hep saldırılara maruz kalmışlardır. Verimli Hilal’deki tarım devriminden kaynaklanan ürün fazlalıkları saldırılara hep davetiye çıkarmıştır. Binlerce yıl böyle geçmiştir. Ürün fazlalıklarına dayalı uygarlık sistemleri geliştikçe bu saldırılara kent, sınıf ve devlet yapılanmalarına dayalı güçlerin sistemli, planlı saldırı dönemi başlamıştır. Sümer uygarlığından günümüzdeki hakim uygarlığın son hegemon gücü ABD’ye kadar sayısız uygarlık gücünün aynı bölgeye ve topluluklara dolaylı ve direkt saldırıları hiç eksik olmamıştır.
Kapitalist moderniteyle birlikte gelişen son iki yüz yılın saldırıları farklı bir nitelik almıştır. İlk çağdan beri kabile ve aşiret birimleri halinde dağlık alanlarına dayalı olarak geliştirdikleri varlıklarını korumaya dayalı olarak geliştirdikleri varlıklarını koruma yani öz savunma sistemleri, kapitalist sisteme dayalı saldırı araçları karşısında yeterli olamamıştır. İlk defa gündeme varlıklarını yitirme tehlikesi girmiştir. Kapitalist modernitenin ulus-devlet yapılanması Kürtler açısından sadece özgürlüklerini yitirmeyle değil varlıklarını yitirmeyle de karşı karşıya gelmelerine yol açmıştır. Siyasi sınırlar içinde tek dil, tek ulus, tek vatan yaratma program ve eylemi, o sınırlar dahilindeki diğer diller, uluslar ve vatanlar için inkâr ve imhayla karşılaşmalarına yol açmıştır. Kürtler zorla bölündükleri tüm vatan parçalarında ulus-devletler tarafından inkâr ve imha sürecine uğradılar. Hegemonik güçler tarafından desteklenen ulus-devletler, Kürtleri ve Kürdistan’ı tasfiye etmeyi temel politika bellediler. Yetersiz kalan öz savunma direnişleri kırılınca geriye toplumun çökmesi ve çözülmesine, asimile edilerek tasfiye edilmesine sıra geldi. Bütün yoğunluğuyla sürdürülen bu sürece tepki olarak doğan PKK hareketi, başlangıç itibarıyla esas olarak bir Kürt halkı öz savunma hareketidir. Önceleri ideolojik ve politik olarak yürütülen öz savunma hareketi, kısa sürede karşılıklı şiddete dayanan bir öz savunma aşamasına geçti. Başlangıçta sadece kadro ve sempatizan varlığını savunmaya dayalı silahlı öz savunma, 15 Ağustos 1984 hamlesiyle halkı da savunma kapsamına alarak genişledi. Halkın öz savunma savaşına dönüşen hareket, tüm ilgili hegemonik güçlerin özellikle NATO Gladio güçlerinin planlı saldırılarına uğradı. Kürdistan’da kendi kaderinde söz sahibi olacak Kürtlerin bölgedeki dengeyi alt üst etmesinden çekinen tüm güçler, bu saldırıların arkasında yer aldı. Buna rağmen bu direnme savaşlarında dayatılan inkâr, imha ve asimilasyon politikalarına büyük darbe vurdu. Halkın kimliğine sahip çıkma ve özgür yaşama arzusunda ısrar etme tavrını kesinleştirdi. Ulus-devletlerin Kürt halkı üzerindeki eski tasfiyeci emelleri tümüyle sona ermemişse de eskisi kadar ideaları kalmamıştır. Kimlik kabulü ve özerk yaşama saygı aşamasına gelinmiştir. Bu durum öz savunma savaşı açısından yeni bir durumdur. PKK, bu yeni durumu KCK aracılığıyla değerlendirmeye çalışmıştır.
KCK’de demokrat ulus inşa programının önemli ve vazgeçilmez bir başlığı da öz savunmanın nasıl kalıcı bir sistematiğe bağlanacağı hususudur. Ulus-devletlerin tek silahlı güç tekeli ve fırsat buldukça ortaya çıkmaktan kaçınamayacağı yeni inkâr, imha ve asimilasyon politikaları KCK’nin öz savunma sistemini kalıcı kılmaya zorlamıştır. Ulus-devletlerle ortak yaşamanın asgari koşulu, Kürt öz kimliğinin ve özgür yaşamının anayasal güvenceye kavuşmasıdır. Anayasa yetmez. Ayrıca yasalarla belirlenecek statülerle bu güvencenin somut koşulları aranacaktır. Dışa karşı ortak ulusal savunma dışında güvenlik işlerinin bizzat Kürt toplumunun kendisi tarafından karşılanması gerekir. Çünkü bir toplum, iç güvenliğini en iyi ve ihtiyaçlarına en uygun biçimde ancak kendisi sağlayabilir. Dolayısıyla ilgili ulus-devletlerin (Türkiye, İran, Irak ve Suriye merkezi ulus-devletleri) iç güvenlik politikalarında önemli reformları gerçekleştirmeleri gerekir. KCK’nin de barış ve demokratik çözümün sağlanması halinde öz savunma güçlerini yani HPG’yi (Halk Savunma Güçlerini) yeniden düzenlemesi gerekir. Şüphesiz yeniden düzenlenme yeni yasalar gerektir. Eski Hamidiye Alayları ve yeni köy korucuları gibi bir sistemin söz konusu olmayacağı açıktır. Ancak ulus-devletlerle uzlaşmaya dayalı ve yasal olan yeni iç güvenlik güç düzenlemeleri yapılabilir.
İlgili ulus-devletlerle uzlaşma olmazsa KCK tek taraflı olarak kendi demokratik ulus inşasını bütün boyutlarıyla koruma temelinde kendi öz savunma güçlerinin nicel ve nitel durumunu yeni ihtiyaçlara göre düzenlemeye çalışacaktır. Yeni düzenlenen HPG güçleri demokratik uluslaşmayı her alanda-boyutta savunmayla yükümlü olacaktır. Demokratik ulusal otoriteyi layıkıyla tesis edecektir. Demokratik ulus birey-yurttaşların can, mal, ırz güvenliğinden sorumlu olacaktır. Kültürel soykırımlara kadar varan bütün ulus-devlet uygulamalarına karşı (askeri, politik, kültürel, sosyal, psikolojik savaşlarına karşı) sürekli savaşım halinde olacaktır. Kürdistan’ın ve Kürtlerin varlığı ve özgürlüğü öz savunmasız olamaz.