• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Demokratik Ulusun İnşasında Kadınların Rolü

18 July 2013
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Tekoşin Ozan

Demokratik ulusun inşasında en önemli rol kadınlara düşüyor. İnşa eylemi, yapıcı bir çalışma olarak kadın karakterine yatkın olduğu kadar, kadınların özgürleşme düzeyinin demokratikleşmeye yansıması toplumsal özgürlüğün de köklü, kalıcı ve derinlikli yaşanmasını sağlayacaktır.

Kürt sorununun çözüm sürecine girmeye başladığı günümüzde, barışın gerçek anlamda gelişebilmesi için demokratik ulus çalışmalarının başarılı olması gerekir. Önder APO’nun başlattığı demokratikleşme sürecine demokratik modernite paradigması perspektifinden bakılmaz ise yanlış ve dar yaklaşımlar ortaya çıkabilir. Sürecin stratejik olması paradigmamızın yaşamsallaşması gereğidir. Yani sürecin başarılı olması sadece dönemsel bir politikayı uygulamak değil, paradigmayı uygulamak anlamına gelir.

Demokratik ulusun inşa süreci, savaş sürecinden çok daha zorlu ve çok daha emek gerektiren bir süreçtir. Büyük bir duyarlılığı, duyguda, düşüncede, davranış ve yaklaşımda çok daha örgütlü, yaratıcı, üretken, yapıcı olmayı gerektirdiği kadar hassas ve mücadeleciliği yoğunlaştırmayı da gerektirir. Devlet ile demokratik sistemin yan yana olacağından devletin bu sistemi her zaman kendisi için tehdit unsuru olarak göreceği, bastırmaya, geriletmeye, çarpıtma ve çürütmeye yöneleceği açıktır. Daha şimdiden AKP hükümetinin yaklaşımlarından bunu görmek mümkündür.

Bu anlamda kadınların demokratik ulus çalışmalarına öncülük edebilmesi için çok yönlü, kapsamlı ve derinlikli örgütlenmesi hem kadınların geleceği hem de toplumun geleceği açısından elzemdir. Demokratik yaşam, demokratik yönetim, demokratik ilişki zihniyetinin kadınlar içerisinde özümsenmesi vazgeçilmezdir. Ulus devletin ve bir bütün kapitalizmin kadına reva gördüğü metalaşma, köleleşme zihniyet ve davranış kalıplarının da demokratikleşme önünde engel teşkil ettiği bilinmek durumundadır. Demokrasi ve özgürlük için egemenliğin aşılması gerektiği kadar köle kişiliğin de aşılması gerekir. Kadınların örgütlü yapılarını yaygın oluşturması, bilinç ve duyarlılık çalışmalarını geliştirmesi ve bu temelde tüm farklı kültür ve inançları kapsayan, hiçbir toplumsal kesimi düşmanlık etmediği sürece dışında tutmayan, ötekileştirmeyen, siyasal, kültürel, sosyal, ekonomik ve öz savunma alanlarında örgütlenme ağlarını oluşturan bir kapsama ulaşma ve topluma öncülük etme görevi vardır.

Demokratik ulusun inşa çalışmalarını tüm boyutlarıyla topyekûn ele alarak uygulamak önemlidir. Salt siyasal veya salt sosyokültürel boyutlarını esas almak inşa çalışmalarının oturmamasına yol açacaktır. Kuşkusuz ki, özgürlük mücadele tarihimiz boyunca siyasal, sosyal, bireysel, kültürel, ekonomik, diplomatik alanlarda önemli bir mücadele alt yapısı oluşmuştur. Bu zemine dayanmak kadar, demokratik mücadele dili ve zihniyetini oluşturma üzerinden geliştirmenin aynı zamanda çok yeni bir mücadele tarzı olma gerçeği de vardır. Savaş ve karşıtlaşma eksenli mücadele tarzını aşmak, ortak yaşam zemini üzerinde ideolojik hâkimiyet politik esneklik ilkesiyle hareket etmek, yapıcı ve dönüştürücü olmak dönem karakteri gereği olduğu kadar temel zihniyet formumuzun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yaşamın her anına yedirilen kapitalist sistem kurum, kuruluş ve yaşam tarzına karşı mücadele donanımı içerisinde olmak, demokratik mücadele tarzını oluşturmak ve kültürleştirmek de önemlidir.

Demokratik ulus inşasının temelinde bireysel kimlikler ile toplumsal kimliğin dengesini iyi oturtmak vardır. Kadınların toplumsal duyarlılıklarının güçlü olduğu bilinmekle birlikte liberalizmin bireyci yaşam alışkanlıklarının günlük olarak bombardımanı altında olma gerçeği ciddi bir etkilenme durumunu da yaratmıştır. Toplumsal cinsiyetçi geleneklerin sınırlarını aşamayan kişilik duruşu ya da bunları aşma adına bireysel özgürlükçü, kendini kurtarmayı esas alan ancak eninde sonunda sistem çarkının bir dişlisi olmaktan kurtulamayan gerçeklik oldukça hakimdir. Kadınların özgün kimliğini oluşturabilmesi, iradeleşmesi, bireyleşmesi, kendi özgün örgütlerini oluşturma ve toplumsal öncülük rollerini oynamalarıyla birebir bağlantılıdır. İnsan gerçeğinin toplumsal bir gerçeklik olduğu en çok kadın cinsi için geçerlidir. Toplum kadınların etrafında örüldüğü gibi kadınlar da toplumsallaşmayı sağlamadan öz kimliklerini oluşturamaz, öz güçlerini ve özgüvenlerini kazanamazlar.

Kadınların her yerde örgütlenmesi, toplumu örgütlemesi kapitalist sistemin toplum ve kadın karşıtı duruşuna karşı anı anına mücadele etmeyi gerektiriyor. Sistem okullarında, kurum, kuruluşlarında, medya, sinema ve edebiyat alanlarında; metalaşma, düşünce köreltmesi, moda adına tüketim hastalığına yakalanma, salt cinsel varlık olmaya yönelme, bireycilik, popülizm, nevrotik hastalıklar, korku, şiddet, acı, doyumsuzluk üretilirken buna karşı mücadele zeminlerinin birey ve kolektif yapı temelinde süreklilik kazanması gerekir. Komün yaşam alanlarını oluşturmak, var olan zeminleri komün yaşam kültürüne yönlendirmek kadınların en iyi yapabileceği çalışmalardandır. Genç kızların aile ortamlarında bırakılmadan toplu eğitim ve yaşam alanlarının oluşturulması, kadınların birlikte üretim ve eğitim çalışmalarını yürüteceği ve yaşayacağı ekolojik yaşam alanlarının oluşturulması, kadın kurum kuruluşlarının yaygın ve işlevli hale getirilmesi için ve mevcut toplum yaşam standartlarını komşuluk kültürü, armağan kültürü, yardımlaşma kültürü, farklılıkların ötekileştirilmeden bir arada yaşama kültürüne evriltmek için kapsamlı çalışmalar yapılabilir. Kadınların siyasal, sosyal, ekonomik, estetik, eğitim, sağlık gibi konularda tartışma, paylaşma platformları ve yapısal çalışmaları örgütlemesi için toplum her zamankinden daha hazırlıklıdır. Kadınlar ve toplum politikleştirildiği oranda özgürleşme, bireyleşme ve özgüven kazanma düzeyi artar.

Kürt kadınlarının özgür yaşamı örgütleme eğilimi oldukça gelişmiş, azımsanmayacak bir politikleşme düzeyi yakalanmıştır. Halkımızın geneli için de aynı pozitif zeminin varlığından söz etmek yerinde olur. Demokratik eylem kapasitesinin ve duyarlılığının yüksekliği, özyönetimini oluşturma bilinci ve uygulama çabası, kendi sorunlarına çözüm üretme yaklaşımı bu gelişmenin bariz yansımalarıdır. Kadınların demokratik eyleme ve zemin çalışmalarına dönük emeği herkesin kabulüdür. Demokratik ulusun inşasında inisiyatif ve tempo yüksekliğiyle emeğin güçlü ürünlere dönüşmesi sağlanabilir. Özyönetim konusunda edinilen tecrübe güçlendirilirse daha yetkin bir öz yönetim gerçeği ortaya çıkarılabilir. Bu konuda devletin ve egemenlik odaklarının saldırılarına karşı tedbirli olmakla birlikte, erkek egemen zihniyetin, parçalama, gölgeleme ve tasarrufuna alma oyunlarına karşı emeğine sahip çıkma gücü gösterilmek durumundadır.

Kadınların politikleşme ve yönetme sanatına hâkim olması karşısındaki en büyük tehlikelerden biri de iktidar gerçeğidir. Yöneticiliği erkek egemen kurum kuruluşlardan örnekleme, öğrenme durumu benzeşmeye yol açar ve kapitalist sistemin yeni bir sömürü alanının gelişmesini sağlar. İktidarın cinsiyet, sınıf veya herhangi bir farklılığı tanımadan her yere sızabilecek kadar sinsi olduğunu gerek dünya tarihindeki deneyimlerden gerekse de mücadele tarihimizin tasfiyeci süreçlerinden çok iyi biliyoruz. İktidarın türevleri olan; kariyer peşinde koşma, popülerleşme tutkusu, özgücüne dayanmama, öne çıkarılmanın rantı üzerinden yaşama, bireysel hesaplarla hareket etme, çevresini kendinden aşağı görme, halk kadınlarını ve toplumu küçük görme, politikayı toplum üstü algılama-uygulama, doğadan kaçma, yüzünü kentlere çevirme gibi yaklaşım ve anlayışlar politikleşme önünde baraj gibi durur. Politikleşme özgür yaşam düşüncesi temelinde düşünce üretme, planlama yapma, her yerde yaygın örgütlenme, mücadele ve eylem gücünü aktif tutma, sorunlara çözüm üretmeyi gerektirir.

Kürt kadınlarının dört parça Kürdistan’da örgütlenme çalışmaları, ulusal bütünlüğü ruhsal ve pratik olarak yaşatma çabaları, bölge dünya kadınları ile ortaklaşma yaklaşımı ve toplumsal çalışmalara aktif katılma durumu önemli bir politikleşme ya da özgürleşme zeminidir. Ulusal kadın konferanslarının düzenlenmesi, Ortadoğu kadın konferansının yapılması, dünya kadın platformlarına aktif katılım gibi çalışmalar bu zeminin ürünlerindendir. Kadınların politikleşmeyi devlet ve iktidar türevlerinden ayrıştırarak cinsiyet özgürlükçü, ulusal ve evrensel değerleri dengeli bir yaklaşımla sürekli sahiplenmesi ve geliştirmesi özgür yaşam alanlarını kalıcı olarak açacaktır. Bu gelişmeler, Tanrıçalar diyarı olan bu toprakların özüne denk bir duruşu yeniden kazanmasına olanak sağlayacaktır.

Demokratik ulusun sosyal yaşam alanı kadınların maddi ve manevi değerlerini en güçlü işlemesi gereken alandır. Sistemin en fazla tahrip ettiği alandır aynı zamanda. Aile, sosyal yaşamın devleti haline getirilmiştir. Bu küçük devlet, erkek egemen kurumlaşmayla ayakta kalırken, kadınlara da ‘başka bir yaşam seçeneği yok’ anlayışı empoze edilmiştir. ‘Başka bir yaşam seçeneği vardır’ anlayışını salt bir aile üzerinden değil toplumun tümüne yaymak için kadınların özgün alanlarda çözüm üretmesi, toplumsal alanda aktifleşerek, dar sınırların körelticiliğine mahkûm olmaması önemlidir. Devletleşen aile gerçeğine karşı yeni sosyaliteyi kadınlar ve demokratikleşmeyi esas alan erkekler siyasallaşarak, kamusallaşarak, tartışarak, eylemselleşerek, yaşayıp sonuç çıkararak yeniden yaratacaklardır. Temel ölçü özgürlükçü, eşitlikçi, politik, ahlaki ve toplumsal olmasıdır.

Kapitalist sistemde sosyal yaşam salt aile ile sınırlandırılmıyor. Milliyetçi, cinsiyetçi, dinci, iktidarcı, tüketici toplum anlayışları devletin bütün kurumlarında işlenerek, kadınlar ve toplum parçalanıyor, düşmanlaştırılıyor, güçten düşürülüyor. Düşüncesi, dili, davranışı, psikolojisi yönlendiriliyor. Sağlıksız, hastalıklı toplumlar yaratılıyor. Ulus-devlet gerçeği asimilasyon uygulamasını sadece dilde kültürde yaşatmıyor. Etnik yapı veya sınıfa bakmaksızın herkesi tek tip düşünmeye, yaşamaya zorluyor. Aynı yemekleri yemeğe, aynı içecekleri içmeye, aynı giysileri giymeye, aynı ilişki tarzını yaşamaya, aynı beden ölçülerini, aynı hareket ve davranış tarzını, aynı gülme-ağlama tarzını esas almaya, hatta farklı cinsleri ve çocukları bile özgünlüklerini kaybedip benzeşmeye yönlendiriyor. Bütün bunları sektörleştirerek kâr elde etme vicdansızlığı ve ahlaksızlığıyla yapıyor.

Bu durumda mekansal ve zihinsel olarak sistem dışında mevzilere sahip olmak çok önemli bir avantaj oluyor. Kürt kadınlarının özgürlük dağlarındaki bu avantajı çok değerlidir. Bu imkana dayanarak kadınların her türlü tek tipleşmeye karşı özgün kimliklerini açığa çıkarma, başta kadınlar olmak üzere tüm toplumun seçme özgürlüğü ve estetik anlayışını doğallaştırmaya zemin hazırlama, sisteme karşı negatif, ekolojik doğaya karşı pozitif bilinç ve duyarlılığı geliştirme ve kurumlaştırma çalışmaları yapması beklenen ve istenen bir durumdur.

Kadınların kendi yaşamları hakkında söz sahibi olması için güçlenmeleri şarttır. Toplumla, doğayla, erkekle kuracakları ilişkinin özgüven ve öz duruşa dayalı olması için güçlenmek gerekir. Kadının gücü bireysel ve kolektif örgütlülüğünden gelir. Kadının kurduğu ilişkilerin cins, sınıf, ulus, evrensel kimliklerinin farkında olmadan gelişmesi sistemin köleleştirici çarkına girmesine yol açacaktır. Önderliğimizin belirttiği özgür-eş yaşam ilişkisi; kadının ‘xwebûn’u, erkeğin demokratikleşmesi ve toplumsallaşma gerçeğine dayanır. Özgür-eş yaşam, beş bin yıllık köleleşme zincirlerine karşı önemli bir formüldür. Köleci sistem, benliğimize ne kadar yerleşmişse ve toplumumuzu ne kadar dağıtmışsa özgür-eş yaşamı kurmak o kadar zor olacak, emek isteyecektir. Nitekim toplum olarak durumumuz soykırım sınırlarında yaşama olunca emek ve çabanın olağanüstü düzeyde olması şarttır, evrensel anlamına ulaşıldığı oranda yaşanacaktır. İçinde bulunduğumuz toplumsal sorunlar kördüğümünde yaşıyorken aşka ulaşmak için insanlık tarihinin öz değerlerini özümsemek, insan varlığının evren içerisindeki anlamına ulaşmak, bir anlamda kendinden çıkarak kendini bulmak gerekir. Anlam dünyasındaki derinleşme, kadının kendi bedenine yaklaşımını, karşıt cins ve toplumla ilişkisinin niteliğini belirleyecektir. Özgür eş yaşam duruşunun arayışı özgür kadın kimliğinin olmazsa olmazıdır. Ucuz yaklaşımlara kapılmadan, sıradanlaşmadan, ama aynı zamanda son derece basit hakikatlere ulaşma amacı ertelenemez daimi bir arayış olmak durumundadır. Çünkü yaşam gerçeği de özgürlük gibi durağan değil, akışkan ve sürekli değişim halindedir.

Demokratik ulus inşasında ekonomik ve ekolojik yaklaşımı geride tutmamak gerekir. Zaman zaman ekonomi alanını kendi dışında gören, ekolojik duyarlılığı elit ve soyut algılayan yaklaşımlar vardır. Bu gerçeklik verili olanın yarattığı algıdan ileri gelir. Ekonomi alanını eğer endüstriyalizm, holdingler, hileci ticaret, kısa yoldan para kazanmanın yolları, yani kâr mantığıyla ele almazsak -ki almamak gerekir-, kadınların zaten geçimini sağlamak için uyguladıkları bütün yaratıcılıkların daha örgütlü hale getirilmesi olarak ele alabiliriz. Kadınların bu konuda kendilerine mutlaka güvenmeleri gerekir. Kollektif ekonomik alanlar, küçük işletmeler, kooperatifler, bilinçli ziraat gibi alanlarda önemli başarıların elde edilmesi için bir engel yoktur.

Ekolojik yaklaşımı da, sadece çevreyi korumak olarak değil, doğayla ruhsal buluşma, zihinsel ve anlam dünyasını doğal yaşamla kurma, her türlü insan ve doğa karşıtı sömürgeci eğilimlere direnme, yaşam alanlarının kapitalist sistem tarafından kâr işletmeciliğine dönüştürülmesine engel olma kapsamında ele almak daha doğru olur. Bu anlamda ekolojik yaklaşım; soyut, elit değil bizzat hepimizin maddi manevi yaşam kaynaklarının korunmasıdır. Son yıllarda yapılan barajların doğayı ne kadar tahrip ettiğinin farkında olarak mutlaka engellemeye çalışmak, nükleer ve kimyasal üretim alanlarına karşı direnmek, belediyelerin ekolojik denge duyarlılığı temelinde politikalar geliştirmesine öncülük etmek de ekolojik mücadele kapsamındadır. Jin-jiyan bağının bilincinde olan kadınların bu alanı öz çalışmaları olarak güçlendirmesi önemlidir.

Demokratik ulusun inşasında hukuksal boyutu ele alırken, örgütlü kadınların, bir yandan devlet hukukuna fazla bel bağlamadan toplumsal ahlakın gelişmesine ön ayak olması diğer taraftan devletin geriletilip demokrasi ve özgürlükler alanının geliştirilmesi için anayasal-yasal düzenlemeleri hedeflemesi vazgeçilmezdir. Yasaların toplumsal cinsiyetçilikten arındırılması ve demokratikleştirilmesi mücadelesi, temel dönüşüm dinamiklerinden biri olacaktır. Demokratik ulusun diğer boyutları olan, demokratik ulus kültürü, demokratik diplomasi ve öz savunma çalışmalarının yürütülmesi için yasaların sınırlarına takılmadan meşru haklar üzerinden örgütlenmek gerekir. Yasaları bu konuların kabulü temelinde ikna etme mücadelesi de devam etmek durumundadır.

Öz savunma özellikle kadınların temel ihtiyacıdır. Kendi güvenliğini sağlayamayan bir toplumsal kesim her zaman işgal ve sömürü tehlikesiyle karşı karşıya olacaktır. Kürt kadınlarının bu konuda büyük bir deneyimi vardır. Bununla birlikte kentlerde köylerde, mahallelerde kadınların güvenliğini sağlama amaçlı örgütlenmeleri geliştirmek temel bir ihtiyaçtır. Kadın katliamı, şiddet ve tecavüzün günübirlik olaylar haline geldiği günümüzde kadın öz savunma güçleri çok hayati önemdedir. Aynı zamanda halkın genel savunma birlikleri içerisinde de toplumu korumak için yeterince kadın gücü yer almak durumundadır. Rojava’da YPJK ve YPG içerisinde komuta ve savaşçı kadın gücünün etkin mücadele kapasitesi kadınların kendilerini ve toplumu koruma sorumluluğunu yerine getirebilmesinin en iyi örneklerindendir. Aynı gelişmeler demokratik ulusun inşasıyla birlikte diğer parçalarda ve hatta bölge ve dünya kadınları için de emsaldir. Hiçbir güç için tehdit oluşturmama, ama her türlü saldırıya karşı da savunma anlayışıyla geliştirilecek olan öz savunma birlikleri demokratik ulusun varlık garantilerindendir.

Demokratik ulusun diplomasi anlayışı devletçi çıkar anlayışıyla değil, komşuluk ve seküler insani değerlerin ortaklaşma zeminini barışçıl ve dayanışmacı geliştirme anlayışı temelinde olmak durumundadır. Kürtlerin dört parçaya bölündüğü gerçeğinden yola çıkıldığında bu çalışmaların öncelikle Kürtlerin kendi iç ilişkilerinde geliştirilmesi ihtiyacı vardır. Kürtlerin kendi aralarında kurduğu ilişki hukuku ve ahlaki ilkelerini komşuları ve başka halklarla ilişkilerinin zeminine oturtmak gerekir. Diplomasi çalışmalarının barışçıl ve çözüm eksenli politika üretmesi için kadınların aktif katılımı önemlidir. Bu konuda yürütülen bazı önemli çalışmalar vardır. Bunların daha da geliştirilmesi, Ulusal kadın konferansı çalışmalarında kazanılan ortaklaşma düzeyinin Kürt halkının ulusal konferansına yansıtılabilmesi gerekir. Ulusal konferansta mutlaka kadın temsilinin güçlü olması ve demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, barışçıl politikaların geliştirilmesine öncülük edilmesi, yüksek bir performans ve nitelikli katılım sağlanması çok önemlidir. Komşu halklarla ilişkilere de önce kadınların ortak zeminlerde buluşması temelinde öncülük edilmesi gerekir.

Tüm bu çalışmaların başarılı yürütülmesi demokratik ulus kültürünün gelişmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte ulusal kültürel değerlerle komşu halkların ve dünya halklarının kültürel değerlerini korumak da demokratik ulus kültürünün inşa boyutlarındandır.  Kürt dili, forklorü, sanat ve tarih bilincini yükseltmek kadar komşu halkların kültürel değerlerine saygılı olmak ve gelişme kanallarının açılmasına ön ayak olmak yine dünya kadınlarının ve halklarının evrensel özgürlük değerlerini sahiplenmek paradigmamızın temel yaklaşımlarından olmaktadır.

Demokratik ulus inşası aşkla, tutkuyla yürütülebilecek çalışmalardır. Özgürlük çalışmalarının heyecanını yitirmemek hep iyinin, güzelin ve doğrunun peşinde koşmak ürün verecek yeni bir çağın başlamasını sağlayacaktır. Belki de kadınlar ve halklar egemenler karşısında hiç bu kadar güçlü olmamış, maddi manevi değerlerini bu kadar güçlü hazırlamamış ve uygarlık sistemi de hiç bu kadar koflaşmamıştı. Kadınlar, düşünsel, duygusal, pratiksel örgütlü güçleriyle demokratik ulusun inşasına öncülük ederek tarihi bir rol oynayacak ve şehitlerimizin emeğine özgür yaşam görevini başarmakla layık olmaya çalışacaklardır.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk